İbrahim
YALÇIN'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Annesi, Kızkardeşi,
Teyzesi İbrahim Yalçın'ı Anlatıyor:
Annesi:
Onu üç kelimeyle anlatmak mümkün değil. O küçükten
beri herkesin saygısını, sevgisini kazanmış bir insandı. Kimseye kötülüğünün
dokunduğu görülmemiştir. Cezaevine gittiğimizde herkes tarafından sevildiğini
gördük. Gardiyanlar ondan saygıyla söz ederlerdi. Çünkü o halk için çalışıyordu.
Herkes bunun farkındaydı. 'Ne mutlu sana, böyle bir oğlun var' derlerdi.
Kızkardeşi:
O ölmedi. Şu anda fotoğraftaki gibi gülümseyerek
bakıyor bize. Onu çocuk bayramında canımızdan aldılar. Ama aynı gün çocuklarla
geri döndü o. O gün binlerce İbrahim çiçek açtı ülkenin dört bir yanında.
Binlerce İbrahim doğdu. O şu anda halkının yüreğinde. Halkının
yüreğine gömülü. Onun için yüreğimizin bir yanı yanıyor, bir yanı
coşkuyla atıyor. Çünkü o inançları uğruna şehit düştü. Gurur duyuyoruz. Onur
duyuyoruz. O yiğit insanı arkadan kurşunlamışlar. Yüzüne çıkmaya cesaret
edemiyorlar, çünkü korkaklar. Ölüsünden dahi korkuyorlar.
Teyzesi:
Çok fedakardı. Lokmasını
paylaşırdı. Bir seferinde cezaevine onun için küçük bir kavanoz bal
götürmüştür. Kavanozu görünce güldü. 'Biz burada 80 kişiyiz, bu hangimize
yetecek?' dedi. Böylece küçük bir ders de veriyordu bize.
(Bu anlatımlar, Mücadele dergisinin 1 Mayıs 1993 tarihli,
44. sayısından alınmıştır.)
***
Bir yoldaşı anlatıyor:
Özgür Bir Vatanı İbrahim YALÇINLAR
Yaratacak!
Devrimci Solculuk, Parti-Cephelilik bir yaşam
biçimidir. Oturmasıyla, kalkmasıyla, coşkusu ve kararlılığıyla, cüretiyle, gelenekleriyle;
halka, devrime, sosyalizme olan sarsılmaz inancıyla bir bütündür.
Şehitlerimizin çatışmalarda, zindanlarda, işkence tezgahlarında
başeğmez tavırlarıyla yarattığı yüce değerlerin
toplamıdır. Parti-Cephemizle biz bir aileyiz. Bu aile ortak bir ruhun adıdır.
Bu ruhun mayası şehitlerimizin kanıyla yoğrulmuştur. İbrahim Yalçın bu mayanın
insanıdır. O Devrimci Sol'un örnek SDB komutanlarından biridir. İbo, 1990 atılım sürecine hem askeri faaliyetlerde, hem de
mahalli alan örgütlenmesinde görev yapmıştır. Çok geçmeden SDB komutanı olan İbo, tutsak düştüğü 7 Şubat 1991 yılına kadar görevini
başarıyla sürdürmüştür. İbo bir çok
askeri eylemlerin örgütleyicisi, planlayıcısı ve uygulayıcısıdır. O, Niyazi
Aydın'ın, Cavit Özkaya'nın öğrencisidir. Onlardan çok
şey öğrenmiştir. Onların kendisine verdiği değeri, harcadıkları emeği kutsal
bilmiş, onları örnek almış, güvenlerini boşa çıkarmamıştır.
İbo onurludur, gururludur, vefalıdır.
Bu nedenle onlara layık olmuş, onların umutlarını, isteklerini savaşarak büyütmüştür.
İbo için Devrimci Sol herşeyin
önünde, herşeyden değerli, kutsaldır. İbo'yu yoldaşlarına verdiği değer, onlara olan sevgisi,
yoldaşlarını kırmamaya büyük önem veren, dikkat gösteren davranışlarıyla
tanırız. İbo düşmanını da dostunu da çok iyi tanır. İşkencecilerin,
cellatların uykularını kaçırmıştır. Onların
uykularında korkulu rüya olmuştur. Düşman İbo'yu iyi
tanır. İyi tanıdıkları için korkuları büyüktür. Cellatlar
işkencehanelerinde dahi teslim alamamış ve İbo'nun iradesi karşısında yenik düşmüşlerdir.
İbo gibi bir SDB komutanının
firarıyla işkencecilerin rahatı kaçmıştı. Korkuları daha çok büyümüştür.
Haftalarca TV'lerden, burjuva gazetelerinden boy boy
resimleri yayınlandı. Her ilin karakoluna resimleri asıldı. İstanbul'da karşımıza
çıkan her duvarda onun afişe edilmiş resimlerini gördük. Resimlerinin altında
"vur emriyle aranıyor" diye yazmıştı düşman. Özellikle İstanbul
polisinin elinde İbo'nun resimleri vardı. Her yerde
onu arıyorlardı. Ama o en çok arandığı, en çok düşmana korku saldığı kavga
şehri İstanbul'daydı. İbo için her yer mücadele
alanıydı. O hiç kuşkusuz hareketinin insana ihtiyaç duyduğu yerde olmak istedi
ve öyle oldu.
İbo'yu hapishanede birlikte
kaldığı yoldaşları çok iyi tanır. Yoldaşlarıyla yaptığı konuşmalarda, düşmana
nasıl darbeler vurulur, nasıl eylem yapılır en iyi nasıl halkımızın çektiği
acıların, yoksulluğun, ezilmişliğin, sömürünün bütün katliamların hesabını
soracağını anlatır. Eylem planlarıyla yatar, eylem planlarıyla kalkar.
Hayalleri büyüktür. Düşmana olan kininin, nefretinin sınırı yoktur. İbo gün gün düşmana olan kinini,
intikam duygularını büyütürken aynı ruhu yoldaşlarına da taşır ve bununla da
mutlu olurdu. İbo için mutluluk, bir yaz sabahında
ansızın yolda yürüyen bir işkencecinin karşısına dikilip, silahın tetiğinden
parmağını çekmeden şarjördeki mermileri beynine boşaltmaktır.
İbo için mutluluk, bir ananın
çocuğunu okşamasına izin vermeyen, bir babanın demir parmaklıklar arkasındaki
oğlu için döktüğü gözyaşlarına neden olan; bir çocuğu için en güzel yarınlar
yaratmasına engel olan; katledilmiş yoldaşlarının hesabını sormak için günün
ilk aydınlığından, gecenin son karanlığına kadar darbeler vurmaktı. O
yoldaşlarıyla bunları paylaşırken mutlu oluyor, içi içine sığmıyor. O bir
Devrimci Solcu'ydu, Devrimci Sol ruhunu en iyi şekilde yaşatarak, yoldaşlarına
taşımanın mutluluğunu yaşardı. İbo'nun mutluluğu
şimdi yüzlerce İbo'ların kavga türkülerinde, silah tarakalarında ve mücadelemizin yükseldiği her yerdedir.