Zeynep GÜLTEKİN'i Yakınları, Yoldaşları

Anlatıyor:

 

 

Aliye Gültekin (Zeynep Gültekin'in annesi) Anlatıyor:

 

Zeynep erkek gibiydi. Çok zeki bir kızdı. Lisedeyken bile teşekkür, takdir getirirdi. Okumaya çok meraklıydı. Biz de onu okuttuk. İnsanları çok severdi. İnsanların refah içinde yaşamasını isterdi. Doğru bildiklerinden geri adım atmayacak kadar inatçıydı. Ülkede bir savaş var, Zeynep bu savaşta şehit düştü. Polis isteseydi onları sağ yakalayabilirdi, ama oraya yakalamak için değil öldürmek için gitmişti...

 

(Bu anlatım, 12 Kasım 1994 tarihli Devrimci Gençlik Özel Sayısında yayınlanmıştır.)

 

***

 

Bir yoldayının anlatımından:

Zeynep Gültekin: „Ben Hazırım“

 

Onu ilk tanıdığımda Çukurova Üniversitesi Mersin Meslek Yüksek Okulu öğrencisiydi. Öncelikle cana yakınlığı ve samimiliği etkilemişti beni. Okulda pek çok şeyden rahatsız oluşumuz yan yana getirmişti bizi. Israrla kendimizi eğitmeye çalışıyor, hemen hemen okulda ilk kez yapılacak eylemliliklere hazırlıyorduk kendimizi, Zeynep Antep'li yoksul bir ailenin kızıydı. Ailesiyle sürekli ilgilenir özellikle annesine mücadelemizi anlatır, yaşadığımız hemen hemen her şeyi onunla paylaşırdı.

TÖDEF'li olmanın getirdiği sorumlulukla okulda olumsuz giden her şeye müdahale etmeye başladık. İdare bizi yıldırmaya çalışıyordu. Zeynep geri adım atmadı. Hep ilerisini düşündü, daha büyük görevleri hedefledi.

Yorum'un türkülerini çok severdi. Yorum'un konserinde birlikte ilk kez dinlediğimiz 'Mısri Kız'ı dilinden hiç düşürmezdi. Şiir okumayı ve özellikle şiir yazmayı çok seviyordu. Adana'da ve Mersin'de yapılan tüm mitinglerde, gösterilerde birlikte adımladık caddeleri. Evinde de bazı sorunlar yaşıyordu aynı dönem. "Net bir karar vereceğim, o zaman görün beni" demişti. Kendini geliştirmeye büyük özen gösteri-yordu. "Haklıyız Kazanacağız"dan çeşitli bölümleri çalışıyorduk o dönem. Sınırlı sayıda cildimiz olduğu için Zeynep'e evine götürmesi için kitap verememiştik. Çok sinirlenmişti. "Kitabı okuyup sizi geride bırakmamdan korkuyorsunuz" demişti. O günü hiç unutmuyorum. Kararlılığını net bir şekilde ilk kez o gün görmüştüm gözlerinde. Sonra 16-17 Nisan direnişini izledik televizyonda. İlkin gözlerimiz dolmuştu. Ama Sabo'nun, Eda'nın çağrısına yanıt vermek için vakit kaybedemezdik. Okulu direnişe layık bir şekilde donatmalıydık. Halk düşmanlarına karşı cevabımız net olmalıydı. Bir gün sonra okulu "Devrimci Sol Savaşçıları Ölümsüzdür - DEV-GENÇ", "Haklıyız Kazanacağız - DEV-GENÇ" yazıları süslüyordu. Marşlarımızla, sloganlarımızla "Bayrağımız Ülkenin Dört Bir Yanında Dalgalanacak" diyen önder yoldaşlarımıza bir soluk da Mersin'den katmıştık. Gösterinin her aşamasında Zeynep'in büyük emeği vardı. Artık Zeynep vereceği kararı vermişti. O yaz ayrıldım Mersin'den. Giderken fotoğrafımı istedi benden. "Ya sen ya ben. Belki de ikimiz. Biliyorsun savaşta bazen sağ kalınmaz" diye başladığı konuşmasını hiçbir soru işaretine yer bırakmayacak şekilde tamamlamıştı: "Ben hazırım."

O günden sonra görüşemedik Zeynep'le. '92'nin sonlarına doğru bir kart aldım ondan. Kartın ön yüzünde CHE vardı. Arka yüzünde sıcacık bir ifadeyle savaşta kararlı olduğunu yazmıştı Zeynep. Sonra ölümünü duydum Zeynep'in... Çukurova'nın köylerinin, mahallelerinin çok iyi tanıdığı Ahmet ile birlikte Halk Kurtuluş Savaşçısı olarak şehit oldu Zeynep.

Çukurova özgürlüğü Zeynep'le, Ahmet'le, Tarık'la, Mustafa'yla, Bedii'yle öğreniyor, Mersin'in Demirtaş'ının, Akbelen'inin, Çay-Çilek Mahallesi'nin gençleri onların bıraktığı mirası sahiplenip daha ileriye götürmenin onurunu taşıyordu. Zeynep, diğer kadın yoldaşları gibi, Esma, Güner, Özlem, Gülnaz ve Sibel gibi özgür kadın olarak yolumuzu aydınlatıyor.

 

(Yukarıdaki anlatım, Zafer Yolunda Kurtuluş dergisinin 21 Ekim 1995 tarihli 15. sayısında yayınlandı.)

 

***

 

Bir yoldaşının anlatımından:

 

Zeynep Gültekin: "Zeynep'le yeraltı faaliyetinde aynı birimde çalışırken tanışmıştım. İlk zamanlarda ufak-tefek birşey olduğundan dolayı askeri anlamda birşey yapamaz diye düşünür hatta kendisine Kleş'in boyu senin boyundan uzun deyip takılırdık. Fakat kısa zaman içindeki pratik faaliyetlerimizde o ufaktefek insanın atikliği, soğukkanlılığı, çabası, özverisi, bitmek bilmeyen enerjisi bizleri şaşırtmaya başladı ve eski düşüncelerimizden dolayı utanmamıza neden oldu. Sözünü hiç sakınmaz, eleştirmesi gereken birşeyi hemen eleştirirdi.

Tembelliğe asla izin vermezdi Savaşa olan tutkusunu bir bayan yoldaş olarak hep ifade etmeye çabalardı. Tembellik yapıp ev işlerini yapmadığımız zaman hemen atılır 'ben buraya size hizmetçilik yapmaya gelmedim. Bir kadın olarak savaşmaya geldim. Eğer siz de savaşmaya geldiyseniz haydi önce ev işlerini yapın' derdi. Ve bununla beraber bizi iyi bir eleştiri bombardımanına tutar, bayan yoldaşlarımıza çarpık bakışımızı acımasızca eleştirirdi. Eleştirilerinde kendine güven ve söylediklerindeki kararlılık hep kendini gösterirdi."

(Bu anlatım, Halk için Kurtuluş dergisinin 25 Ekim 1997 tarihli 52. Sayısında Yoldaşlar bizi aşın köşesinde yayınlandı.)

 

Geri