Zeliha ERTÜRK'ü Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Bir direnişçinin cenaze töreni

 

Zeliha’yı kadınlar omuzlarında taşıdı...

Güle Güle Elleri Kınalı Yoldaş

 

Ölüm orucu direnişinin 100. şehidi olarak, 30 kasım günü şehit düşen Zeliha Ertürk, 2 Aralık günü Gazi mahallesinde düzenlenen cenaze töreniyle, kahraman yoldaşlarının yanına uğurlandı.

Adli Tıp morgundan, aralarında ölüm orucu gazisi kardeşi Ferhat Ertürk’ün de bulunduğu bir grup tarafından alınan Zeliha, kısa bir yürüyüşün ardından otobüslerle Gazi mahallesine götürüldü. Kahraman kızlarını, yoldaşlarını gözlerinde alevleşen öfkeleri, yüreklerinde başeğmez bir iradenin gururu ile bekleyen yüzlerce insan, naaşının Gazi Cemevi’ne getirilmesiyle birlikte, zılgıtlarını göğe savurdu. Zılgıtları, “Kahramanlar Ölmez Halk Yenilmez” sloganı izledi, Gazi halkına bir yiğitlerini daha yitirdikleri duyuruldu. Beyaz önlüklü işkencecilerin sakat bıraktığı kardeşi Ferhat, iki kişinin kollarında, ölümsüzlüğe uğurladığı onlarca arkadaşına kardeşini de eklerken, direnişin hangi büyük bedellerle, hangi çekilen acılarla, yüreklerin koru hiç eksilmeden sürdürüldüğünün görüntüleri de oluşmuştu.

Gazi Cemevinde yıkanırken özellikle dikkat çeken bir şey vardı ki, Zeliha'nın tüm vücudundan parçalar alınmıştı. Göğüs kafesi ve karnının açılıp otopsi yapılmasının dışında kollarından, bacaklarından, sırtından da parçalar alındığını gösteren dikiş izleri dikkat çekiyordu.

Kalandan gidene kına...

Zeliha son yolculuğuna uğurlanmadan önce ellerine kınalar yakıldı. Bir eline hapishanede dertlerini sevinçlerini paylaştığı bir yoldaşı yaktığı, diğer eline ise bir ölüm orucu gazisinin yaktığı kınayı, dışarıda ölüm orucunu sürdüren Feride Harman göndermişti. Zeliha’nın devrettiği bayrağı alan Feride de kahraman yoldaşının düğününe bu anlamlı hediye ve gönderdiği mesajla katılıyordu. Cemevi önünde, birazdan sokakları inletecek sloganlarını atmak için bekleyen yaklaşık 500 kişi sabırsızlık içindeydi. Birazdan Cephe bayrağıyla kendilerini selamlayacak Zeliha’yı bekliyorlardı. Ancak Zeliha’nın daha vedalaşacakları vardı cemevi morgunda. Başında "Halkımızın Gelini" türküsünü yumrukları havada söyleyen ölüm orucu gazileri, saygıyla Zeliha’nın alnından öptükten sonra cemevi önünde bekleşenlerin sabırsızlıkları da sona erdi.

Üzerine kızıl yıldızlı Cephe bayrağı örtülmüş tabutunun görünmesiyle birlikte “Zeliha Yoldaş Ölümsüzdür” sloganları, alkışlar ve zılgıtlar dalga dalga yayıldı. Yüzlerce gündür zulüm altında alnında taşıdığı kızıl yıldızı üzerine yorgan edip selamladı Gazi halkını.

Kızıl yıldızla Gazi’de tanıştı,

Kızıl yıldızıyla Gazi’yi selamladı

Zeliha’nın devrimcilikle tanışması da Gazi’deydi. Gazi ayaklanmasını duyunca oturduğu mahalleden koşup barikatlara gelmiş, günlerce barikatlarda cephelilerle birlikte beklemiş, direnmişti. Devrimciliğe ilk adımını attığı Gazi halkıyla birlikte, devrimciliğinin en onurlu anında yine birlikteydi Zeliha. O günleri şöyle anlatıyordu;

“Biz gittikten bir süre sonra çatışma başladı. Amcamlar bizi de alıp bir eve girdiler. Annemler beni onlara emanet ettiği için yanlarından ayırmıyorlardı. Ama ben dışarıda taş atan, birşeyler için koşturan insanları gördükçe onların yanına gitmek istedim. Kaçıp dışarıya çıktım. Birkaç tane yaralıyı polisin elinden aldık. Onlara pansuman yaptım. Çatıştım. Daha sonra sokak aralarında kurulan barikatlarda nöbet tuttum. Orada bizim arkadaşları ilk kez gördüm. Barikat kuruyorlardı. Neşeliydiler. Yağmura çamura aldırmadan taş taşıyorlardı. Onların yanına gidip biraz sohbet ettim. Bana Kurtuluş Gazetesi verdiler. Eski sayılardı. Ama onları okudum, çok fazla anlamadım ama yakın hissettim kendimi. Cenazeler kaldırıldığı gün onları tekrar gördüm. Sizin yanınıza gelmek istiyorum dedim.”

Kahraman kadınımız,

kadınlarımızın omuzlarında

Kitle, "Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz" ve "Bedel Ödedik Bedel Ödeteceğiz" sloganlarını haykırırken, kızıl tabutun altına omuzunu koyan kadınlarımız yüzlerinde Anadolu kadının bin yıldır dimdik ayakta duran asaleti, çekilen acıların çelikleştirdiği bakışları, göğüs kafeslerini şişiren gururları ile Zeliha’yı en öne ulaştırdılar.

Bilmeyenler için şaşırtıcı elbette bu resim karesi. Düğünde, cenazede, yaşamın her alanında hep geri plandaki kadınlar en öndeler. Direniş bayrağını yüzlerce gündür taşıyan, acılarını şiirleştiren Zeliha ile, O’nu omuzlarında taşıyan emekçi kadınlarımızla en öndeler. Zeliha’nın direnişi nasıl ki, bütün kadınlarımıza isyan ve direnme çağrısıysa, tabutun altına giren omuzlar da bu çağrıya verilen bir cevaptır. Zeliha en başta onların onuru, gururu, kahramanı.

Sahte, “kadının kurtuluşu” tartışmalarının ortasına direnişleriyle, acıları yüreklerine gömüp isyan edişleriyle, denize atılan bir taş gibi kadınlarımız. Genişleyen halkalar tüm okyanusu kapladığında Zeliha’ların, kadın kahramanlarımızı taşımaktan omuzları nasırlaşmış kadınlarımızın değeri de çok daha iyi anlaşılacaktır.

Zelihalarımızın kızıl kefenleri

vatanımıza kızıl gelinlik olacak

Cemevinden slogan ve marşlarla yürüyüşe geçen kitle, bir süre sonra otobüslerle Cebeci mezarlığına hareket etti. Burada yeniden oluşturulan kortej, direniş mezarlığına dönüşeli beri vakurlu bakışlarla gelenleri selamlayan Cebeci’nin diri toprağına yeni bir kahramanı daha bağrına vermeye geldiklerini sloganlarla haber veriyordu. Al büyüt, çatlasın yüzün, güneşe dönder yiğit bakışları, teslim olmayan iradesinden güç al, tabiat ananın çetin şartlarına onlar gibi diren.

Kızıl kefene sarılan Zeliha toprağa verilirken, öfkesini sloganlarla dile getiren yüzlerce insanın aklından, o çok bilinen marş geçiyordu;

Gözünde çakan şafağın kızıllığında yumruk

silah sesleriyle halaya durur

kızıl gelinlik giydireceğiz kendi ellerimizle

özgür vatana

Ellerimiz, halkların tarihinin deneyleriyle, isyanlar toprağı Anadolumuzun direnişleriyle ustalaşıyor. Şehitlerimiz vatanımızı özgürleştirmek için kızıl kefenlerini kendi elleriyle dikiyor. Ustalaşan ellerimizle, kızıl kefenlerinden yurdumuzun kızıl gelinliğini dikmek boynumuzun borcu olsun!

 

(Bu yazı, Ekmek ve Adalet dergisinin 9 Aralık 2002 tarihli, 38. sayısında yayınlanmıştır.)

 

Geri