Yusuf BAĞ'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Bir yoldaşı anlatıyor: “Bir gençlik önderiydi”

 

1988 yılında 9 Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi'nin ilk Dev-Genç'lilerinden olan Yusuf'la 1989'da tanışmıştım Her tarafı çınlatan kahkahası ve sade kişiliği ile Dev-Genç'in önder insanlarındandı. Öğrenci gençliğe yönelik saldırılara karşı yapılan işlemlerde, düzenlenen kampanyalarda hep en önlerde olan Yusuf emekçi halkın direnişlerinde boy gösteriyordu.

Bir dönem mücadeleden kopmuştu ama yine de gazeteyi düzenli olarak okuyor, bizlere evini açıyor, olanaklarını esirgemiyordu.

1993'ün yaz aylarında babasının hastalığı üzerine tarlalarındaki ürünü toplamak için birlikte memleketine gidecektik. İzmir'de de yapılması gereken işler yoğundu. Bu yüzden köyde kısa bir süre kalmamız gerekiyordu.

Köyleri Kayseri Pınarbaşı ilçesine bağlı Panlı köyüydü. Tümüyle Çerkezler oturuyorlardı. Babası zature olmuştu. Konuşmalarından babasının aksi bir insan olduğunu anlamıştım... İşimiz zor değildi. Biçer döverin biçtiği arpayı ambara taşıyacaktık. Tarlalar parça parça birbirinden farklı yerlerdeydi. Çokluğu dikkatimi çekmişti. "Babam hem aksi hem de cimridir. Köyün zenginlerindendir, evlatlarına pek bakmaz" demişti.

İşimiz gece yarılarına kadar sürüyordu. O traktörü kullanıyor sonra birlikte arpayı ambara boşaltıyorduk. İş bitimi elimizi yüzümüzü yıkıyor, yemek yiyorduk. Ve onların evi her gece doluydu. Yusuf'u tanıyan yaşlı, genç, kadın, erkek her gün gece geliyorlardı. Yusuf onlarla uzun uzun konuşuyordu. Genellikle Çerkezce konuştuğu için arada konşulanları kısaca aktarıyordu. "İşte benim gerçek ailem. Bunlar benim anam babam, kardeşim. Hepsini çok seviyorum" diyordu.

Yusuf onlar için bir ilaçtı. Hızır’dı sanki. Hemen hepsi dertlerini sorunlarını anlatıyorlardı. Yaşlılar dahi ona büyük hürmet gösteriyorlardı. Yusuf'a güvenleri sonsuzdu. Onlara Devrimci Sol'u anlatıyordu. Anadolu'nun her insanının kurtuluş için savaştığını anlatıyordu. Bu savaşta herkese iş düştüğünü söylüyordu. Dağlarda gerillalar olduğunu, bu dağlara buralara geldiklerinde gerillayı sahiplenmeleri gerektiğini söylüyordu. Kişiliği ile karşısındakileri rahatlıkla etkiliyordu. İnsanlara güven vermek için özel bir çaba göstermiyordu. İşler bitip İzmir'e döneceğimiz günlerde köylü biraz daha kalmamızı istiyordu. Yusuf'u bırakmak istemiyorlardı. Ayrılık Yusuf için kolay olmamıştı.

O tam bir Çerkezdi. Halkının değerlerini unutmamak dilini unutmamak için çaba harcardı. İzmir'de tanıdığı Çerkezlere gider geleneklerini kültürlerini yaşatırlardı. Bu ortamda da Yusuf hep sevilen sayılan sözü dinlenendi.

O iyi bir örgütleyiciydi. Sadece gençlikte değil halkın her kesiminden insanlarla da bağ kurmada yetkindi. Okul çevresi esnafının çoğunluğu onu tanır onu severdi. Bu yüzden harekete olanak sağlamada da bir sıkıntı yaşamazdı. 1990 yılında kirada oturduğu evin sahibi olan yaşlı iki insan her akşam Yusuf'a gelirler onunla yemeklerini, dertlerini paylaşırlardı.

TÖDEF pikniklerinde, kaldığımız evde rica minnet Çerkez oyunu oynamasını isterdik. Nazlanırdı ama oynamaya başladı mı da yer yerinden oynardı.

1988'de üniversiteye idealleriyle gelen Yusuf aradıklarını bulamayacağını çabuk kavramış, gerçek kurtuluşun tüm halkların ortak mücadelesinde olduğunu görmüş ve Parti-Cephe çizgisini seçmişti. Bir gençlik önderiydi. Okulda en çok tanınan simalardandı. Zaman zaman birlikte evinde kalırdım. Sabah evinden çıktığımızda muhakkak durakta birileriyle merhabalaşırlardı. Otobüste yine muhakkak birileriyle daha merhabalaşırdı. Okul kapısında birbirine yabancı olan yüzlerin içinde mutlaka tanıdığı, selamlaştığı, ayaküstü konuştuğu insanlar olurdu her gün. Bu yüzden derslere geç kaldığı da olmuştur. Çok yönlü çevresine vakıf bir insandı. 21 Eylül direnişinde coşkusuyla, heybetiyle düşmanı sarsarak şehit düştü.

 

Geri