Veysel BEYSÜREN’i Yakınları, Yoldaşları

Anlatıyor:

 

 

Meyvamıza tat

Çiçeğimize renk

Ağacımıza direnç katmak için

Özsu yürüdü kökleri ile

      en kurak günlerde.”

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

 

Veysel’i ilk olarak yeraltında gördüm. Onunla çalışmalarımız kısa dönemi kapsamasına rağmen onu tanıma fırsatım oldu.

Veysel sabırlı, titiz, serinkanlı ve çalışkan bir yoldaşımızdı. Onunla bir kere polis çevirmesine düştüğümüzde onun serinkanlı girişimleri sonucu kurtulduk.

Yine bir keresinde minibüste polis çevirmesine takılmıştı ve bu sırada üzerinde silah vardı. Polis minibüstekileri tek tek aradığı sırada Veysel silahını belinden aşağı, pantolonunun içinden paçalarına ve oradan ayaklarıyla koltuğun altına atıyor ve bu şekilde polis aramasından geçiyor.

Veysel sık sık polis aramasına takılır ve soğukkanlılığı muhafaza ederek bu çevirmelerden sıyrılırdı.

Bir keresinde de bir lisede yazılama yapar ve okulun bahçesinde şüphe üzerine alınır. Polisin yazılamadan haberi yoktur ama okulun bahçesinden şüphe üzerine aldığı Veysel’i polis kulübesine götürür ve orada ona sorular sorar. Bu sorulara karşılık Veysel’in cevabı ise “beni parkta serseriler kovaladı, onlardan kaçmak için okul bahçesine girdim” der ve uzun bir diyalogla polisi ikna eder. Bu şekilde Veysel son ana kadar serinkanlılığını muhafaza ederek birçok polis tuzağından sıyrılmasını bilmiştir.

Veysel arkadaşımız cesur bir yoldaşımızdı, eylem gününde de bunu gösterdi. Yeni olmasına rağmen atılganlıkta bize örnek oldu. Onu unutmayacağız, unutturmayacağız. Hesabını soracağız mutlaka.

 

***

 

Yoldaşları anlattı: HAKKI, FERDA, VEYSEL

 

1 Nisan 1993’te Kızıltoprak bir direnişe tanık oldu. O gün Kızıltoprak’ta halkın adaleti halk düşmanlarından hesap sordu. O gün Kızıltoprak üç Devrimci Sol savaşçısının kanıyla sulandı. O gün Kızıltoprak şehit yoldaşlarına bağlılıklarını somutlayan üç Devrimci Solcunun ölümsüzleştiği vatan toprağı oldu. Kızıltoprak direnişi harekete, önderliğe bağlılığın adı oldu.

Daha bir hafta önce Bahçelievler’de üç yiğit Devrimci Sol komutanı, Recai Dinçel, İbrahim Yalçın Arkan ve Avni Turan çatışarak şehit düşmüştü. Zorlu bir süreçti. Hareketimiz darbe ihanetiyle kuşatılmıştır. Kadrolar, savaşçılar önderlerini ve hareketlerini sahiplenerek devrim yürüyüşümüzü sürdürme kararlılığı, coşkusu ve bilinciyle donanmışlardı.

Hamiyet Yıldız Silahlı Devrimci Birliği’nin komutan ve savaşçıları Hakkı, Ferda ve Veysel, bu zorlu sürecin aşılmasında kendilerini feda edecek kadar harekete ve önderine bağlıdırlar.

30 Mart Devrim Şehitlerini Anma Haftası yaklaşmaktadır. Hareket şehitleri anma kampanyası çerçevesinde Birliklere eylem talimatı verir. Hakkı’nın komutasındaki birliğimiz hazırdır. Bir yandan şehitlerimizin hesabı sorulacak, aynı zamanda darbeci kontra çetesinin hareketi parçalama çabaları boşa çıkarılacaktı. Birlik hazırlığını yapıp, harekete bildirir. İstihbaratı öyle bir hazırlanır ki, eylem şehitler haftasının başladığı güne denk getirilir. Aynı zamanda eylem yeri Saboların şehit düştüğü sokağın yakınındadır. Yoldaşlarımız bu günü ve yeri özellikle seçmişlerdir. Beklenen gün geldiğinde savaşçılar halkın adaletini yerine getirecek olmanın bilinci ve sorumluluğuyla harekete geçerler.

Eylem iki işkencecinin cezalandırılmasıyla tamamlanır. Savaşçılar tam çekilirken üçüncü işkenceci panik içerisinde etrafa ateş ederek karşılarına çıkar. Ardından bir trafik ekibi ve bir sivil ekip daha. Düşmana kayıplar verdirilmiştir. Düşman bunun acizliği ve can havliyle saldırıya geçer. Çatışma sokak aralarına yayılır. Trafik polislerinden birisi yaralanınca savaşçılardan af dileyerek ölümden kurtulmak ister. Polis takviye kuvvetle bölgeye yığınak yapmaya başlar. Çatışma büyümüştür.

Ferda yaralanır. Hakkı ve Veysel yoldaşlarının yaralandığını görünce geri dönüp onu alırlar. Ferda ölümcül bir yara almadığından onu bırakmak istemezler. Bu ana kadar 7-8 işkenceci ya ölmüş ya da ağır yaralanmıştır. Savaşçılar düşman güçleri tarafından kuşatılırlar. Artık adım adım çatışarak ilerlemeye çalışırlar. Saatler süren çatışma sonucunda üç Devrimci Sol savaşçısı düşmana ağır kayıplar verdirerek şehit düşerler.

Hakkı, Ferda Veysel son nefeslerini verirken şehit yoldaşlarına, hareketlerine ve halklarına karşı sorumluluklarını yerine getirerek, Devrimci Sol geleneklerini bir adım daha ileri taşırlar.

Onlar için Devrimci Sol Bülteni’nde “Hakkı Karahan komutasındaki bu birliğimiz aldığı her eylem kararını, sonuç ne olursa olsun yerine getirmeyi ilke edinmiş bir birliğimizdi. Düşman güçlerince kuşatıldıkları koşullarda yetersiz silahlarına, tüm olanaksızlıklarına rağmen eylem operasyonunu başarıyla tamamlamak ve üslerine ulaşmak için adeta her adımda çatışarak, teslim olmama, direnme tavrıyla Devrimci Sol Partizan geleneğini sürdürdüler. Kendi yaşamlarını yitirirken, düşmana büyük zararlar vererek, savaş gerçeğinin dişe diş bir kavga ve kararlılık sınavı olduğunu gösterdiler.” diye yazdı.

Onlar onca başarılarına rağmen hiçbir karşılık beklemediler. Canlarını halklarına karşılıksız feda ettiler. DEV-GENÇ ruhuyla, atılganlığıyla, cesareti ve cüretiyle donanmışlardı. Onlar DEV-GENÇ’liydi.

Hakkı Karahan Malatyalı yoksul bir ailenin çocuğuydu. Devrimci mücadeleyle üniversite yıllarında tanıştı. 1988-’89 yıllarında Veterinerlik Fakültesi’nde iken DEV-GENÇ saflarında mücadeleye katıldı. Kısa sürede öğrenci gençliğe kendini sevdirdi. Okulunda mücadelenin en önünde yer aldı. 1991’de DEV-GENÇ’in Aksaray Bölge Komitesi üyesi ve sorumluluğu görevlerinde çalıştı. 1992 yılında DEV-GENÇ Milis örgütlenmesinde komutan olarak görev aldı. Başarılı faaliyetleri sonucu ekibiyle birlikte Hamiyet Yıldız Silahlı Devrimci Birlikleri’nin komutanlığına atandı. Şehit düştüğü ana kadar verilen her talimatı koşulsuz yerine getirdi.

Ferda Civelek Karadenizli bir ailenin kızıydı. 1988’de Sağlık Meslek Lisesi’nde mücadeleye tanıştı. LDG saflarında aktif olarak görev aldı. Kısa bir süre hemşireler arasında devrimci faaliyet yürüttü. Atatürk Eğitim Fakültesi’nde eğitimine devam ettiğinde yeniden DEV-GENÇ saflarında yerini aldı. Temiz, saf, yoldaşlarına ve hareketine bağlılığıyla kısa sürede öne çıktı. 6 Kasım boykot çalışmalarında okulunda neredeyse onu tanımayan, onun konuşmadığı insan yok gibiydi. Ona herkes “boykotçu kız” derdi. Defalarca gözaltına alındı. Ağır işkencelerden geçirildi. Ama mücadelesinden vazgeçmedi. İllegalde Kadıköy Bölge Sorumluluğunu üstlendi. Ferda bir yandan bu sorumluluğunu yürütürken bir yandan da gece işlerinde hemşirelik yaparak hareketin ihtiyaçlarını karşılamak için çabalıyordu. Yoldaşları onun bu fedakar yanlarını örnek alıyordu. Ferda’nın yüreğinde hep bir savaşçı olmak yatıyor, her fırsatta bunu hareketine iletiyordu. Önce DEV-GENÇ Milis örgütlenmesinde daha sonra da Hamiyet Yıldız Silahlı Devrimci Birlikleri’nde görev aldı. Onun en büyük hayali Hamiyet gibi şehit düşmekti. Ve 1 Nisan 1993’te Hakkı ve Veysel yoldaşlarıyla birlikte bu hayalini gerçek kıldı.

Veysel Beysüren 1991’de DEV-GENÇ saflarında mücadeleye katıldı. Gaziosmanpaşa Bölgesi’nde direk yeraltı faaliyetlerinde görev aldı. O da Ferda yoldaşı gibi Hakkı Karahan komutasındaki Milis örgütlenmesinde istihdam edildi. Daha sonra da aynı ekiple birlikte Silahlı Devrimci Birliklerde görev aldı. Veysel’i bir yoldaşı sonraları şöyle anlatacaktı.

“Sürekli gittiğim bir ev vardı. Benim geldiğimi duyunca DEV-GENÇ’li arkadaşlar da gelirdi veya ben gittiğimde orada olurlardı. Her gittiğimde Veysel ve ekibindeki şehit yoldaşlarımızı anlatırlardı... Onlar anlatmaktan ben de dinlemekten bıkmıyordum. Bir gün sordum... Veysel’i çok mu severdin? Ne zaman görüşsek mutlaka onu bana anlattın. En az onuncu görüşmemiz bu dedim. ‘Ne bileyim hiç anlatmadım sanıyorum. Bana çok emeği geçti Hakkı’yla ikisinin. Belki de ondandır. Ama doğrusu onları çok seviyordum. Kaç defa Veysel’i uzaktan gördüm, yanına gidip sarılamamak bana o kadar ağır gelmişti ki’... Cebinden bir fotoğraf çıkardı. Veysel’di. Bana uzattı. ‘Şimdi onu bana sen anlat dedi. Ben ağır başlı efendi, ama öfkelendiğinde tutabilene aşk olsun. Ama çok hoş sohbet birine benziyor, çok da kararlı görünüyor’ dedim. ‘Evet yüzünde bunları görürsün, bir de alabildiğine güvenli. Defalarca sözümüzde durmadığımız ya da kaytardığımız olurdu. Ama bir kere bile bize güvensizlik duymadı. Tekrar tekrar anlatır kavramamızı sağlardı. Yani onu tanımak için yüzüne bakmak veya fotoğrafına bakmak yeterliydi.’ dedi. Yine Veysel’in anlatılabilecek bir yanlarını bulmuştu. Veysel’i tanıyor gibi olmuştum...”

Kızıltoprak’ta şehit düşen bu üç yiğit yoldaşımız için belki söylenecek çok şey vardır, ama DEV-GENÇ’liydiler, Devrimci Solcuydular demek onları anlatmaya yetiyor. Başarılara imza attıkları gibi, ihanetlere de bugünler için göğüs gerdiler. Parti-Cephe şehit yoldaşlarımızın omuzlarında yükseldi, bugüne ulaştı.

 

(Yukarıdaki anlatım, Halk İçin Kurtuluş dergisinin 28 Mart 1998 tarihli

74. sayısında yayınlanmıştır.)

 

 

Geri