Uğur
BÜLBÜL'ü Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Cephe, Uğur’u
Anlatıyor:
Uğur’ları yaratan,
devrimcileştiren, adalet, özgürlük için kendini feda ettiren bu düzendir. Zulmün olduğu bir ülkede nice kahramanlar,
nice Uğur’lar olacaktır. ZULME KARŞI
TEK YOL DİRENMEKTİR!
Uğur, hapishanede iken,
ölüm orucuna da gönüllüydü. Ancak yüzlerce gönüllüden ona sıra gelmedi.
Ölüm-yaşam tartışmasını o
da yapmıştı kuşkusuz, işte Uğur’un kendi kaleminden bu tartışmanın gelişimi: “Ölüm orucu tartışmaları büyük bir hızla
tartışılmaya devam ediyordu. Hem içimde hem dışımda. Sonra
sorunun cevabını buldum. İstemek. Yüreğinle ve beyninle
istemek. Duygularınla, düşüncelerinle istemek. Ben anladım ki bunu
yapabilmek için salt ne akıl ne de duygu yeterli değil. İkisini harmanlayıp karıştırarak
istemek gerekiyor. Hemen o heyecanla gittim ve ben ölüm orucu gönüllüsü olduğumu
söyledim. Ne yazık ki kabul olmadı. Ne yaptıysam bu görev bana verilmedi. Ama
ben artık nettim. Ne istediğimi ve ne yapmam gerekeceğini biliyordum.”
Evet, biliyordu.
Zulmün olduğu yerde,
yapılacak tek şey direnmekti.
65
milyona açlığın ve zulmün dayatıldığı yerde, yapılacak tek şey; adalet, eşitlik
ve özgürlük için savaşmaktı.
Bartın’da 19 Aralık
saldırısı sırasında, Uğur, bir an yemekhanede yalnız kalmış ve o esnada yemekhanenin
duvarı da kepçelerle delinmişti. Teslim ol dediler Uğur’a...
İnsanları katlediliyordu,
daha kısa süre önce IMF programını yürürlüğe koyanlar, şimdi de F tiplerini
açmak için gelmişlerdi, peki o anda Uğur ne düşündü, ne yaptı, yine kendi
ağzından aktarıyoruz:
“O bir anlık sürede çok şey düşündüm. Bir tarafta
teslim olmak bir tarafta çatışmak. Sonunda ölümün olduğu bir çatışma.
Tercihimi yaşama geçirdim ve yine aynı kararlılıkla onlara cevap verdim. Asıl
siz teslim olun. Çatışmaya devam ettik... Sincan F tipinde, hastanede işkenceye
maruz kaldım. Orada da aynı kararlılığı gösterdim. Artık yepyeni bir kişilikle
yepyeni bir insandım. Ve bununla gurur duyuyorum.”
Artık şöyle diyen bir
Uğur vardı karşımızda:
“Ölüm nereden ve ne şekilde gelirse gelsin sefa gelsin hoş gelsin. ...
Yaşamım partime, halkıma, vatanıma feda olsun.”
AÇLIK, ZULÜM DÜZENİ SÜRDÜKÇE, BİNLERCE,
ONBİNLERCE UĞUR OLACAK! Ülkemizin içinde bulunduğu
durumu gören, yaşayan herkes için, düzene başkaldırmaktan başka yol yoktur.
Açlığın olmadığı, işsizliğin olmadığı, gençlerimizin yozlaşmaya sürüklenmediği
bir ülke isteyenler, bağımsız bir ülke isteyenler, adalet, eşitlik, özgürlük
isteyenler, hiç başka çaresi yok, insanlığın onurlu yolunu seçeceklerdir.
Kurtuluş yolunu seçeceklerdir.
Devrimci Halk Kurtuluş
Cephesi, tüm yoksulları, ezilenleri, mazlumları, kurtuluş kavgasına katılmaya,
devrim saflarına çağırıyor. Uğur Bülbül, Cephe’nin kendisi için neyi ifade
ettiğini şu sözlerle anlatıyordu: “Ucu
bucağı olmayan vahşi hayvanlarla dolu bir ormanda birinin gelip sizin elinizden
tutup oradan çıkarması...”
Açlık ve zulüm
bataklığında yaşamayı kabul etmemeye çağırıyoruz halkımızı.
Bugün mahkum
edildiğimiz karanlık tablo değişecek.
Açlar, işsizler,
yoksullar, sömürücü düzene karşı; mazlumlar, zalime, faşizme karşı, direnme savaşı
için, kendi iktidarımız için bir araya geleceğiz. Sömürenlerden, aç bırakıp
zulüm uygulayanlardan hesap soracağız.
Yüzlerce, binlerce feda
savaşçısı olacak.
Ölüm orucu
direnişçilerinden Şişli Emniyet binasında kendini patlatan Gültekin
Koç’a, Gültekin Koç’tan Uğur Bülbül’e binlerce feda
savaşçısı adalet, özgürlük, eşitlik için direnmeye, savaşmaya devam edecek.
(Yukarıdaki anlatım, Uğur Bülbül'ün feda eylemi üzerine DHKC Basın
Bürosu tarafından yapılan 10 Eylül 2001 tarihli, 208 Nolu
açıklamadan alınmıştır.)