Turan KILIÇ'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Yoldaşları iki köylü önderinin örnek yaşamlarını anlatıyor:

İKİ KÖYLÜ HALK ÖNDERİ: TURAN KILIÇ VE METİN ANDAŞ

 

Bu topraklar yediverendir. Ovasında kar gibi pamuk altın gibi buğday kehribar, gibi tütün dağlarında vakkur çam ve meşeler, derelerinde serin çınar gölgeleri uzanır.

Eteklerinde zeytin ağaçları tarihle yaşıttır. Narına, üzümüne doyamazsınız, tadından dönemezsiniz.

Burada yaşayanlar dürüst ve çalışkan insanlardır. Başka topraklarda gözü yoktur. Konukseverdirler, konuklarında dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı yapmazlar. Dostlarını da, düşmanlarını da unutmazlar.

(17 Köy Kitabesi)

 

Turan abi 21 Eylül Buca direniş destanının emektarlarından, şehitlerimizdendir.

Metin Andaş, 31 Mart'tan bu yana yanındaki üç yoldaşıyla kaybedilmeye çalışılan, Bergama köylülerinin direnişinin halk önderidir.

Evet, Turan abi ve Metin abi her ikisi de Bakırçay havzasının köylülerini örgütleyen, aynı topraklarda yetişmiş, aynı özelliklere sahip iki yiğit halk adamı. Her ikisi de Alevi Çepni köylüsüdür. Cunta öncesinde devrimciliğe başlamışlar ve yıllarını devrime adamış iki halk önderidirler.

Turan ve Metin abi; ikisi de THKP-C kökenlidirler. Ayrı ayrı örgütlerde mücadeleye başlamışlar ve 1990'larda Devrimci Sol'da buluştular. Her ikisinin de tarlaları, bağları, bahçeleri vardır. İkisinin de torunları vardır. Uslupları, kültürleri, şiveleri aynıdır. Birbirlerine sınır olan Bergama köylerinde yaşamışlar, bulundukları köylerde insanları örgütlemişler, tüm olanaklarını devrime sunmuşlardır. Politik olarak kendilerini yetkinleştirdiler ve birer köylü aydın özelliğini kazandılar. Birikimleri, yaşam tecrübeleriyle bıkmadan, usanmadan ve hiçbir dönem yılgınlığa düşmadan, yüreklerinde devrim ateşini hep yanık tuttular.

-0-

Cunta yıllarıdır. Metin Andaş içinde yeraldığı, kendisini THKP-C devamcısı gören bir örgüt saflarındadır. Aranır duruma düşer. 3-4 yıl kaçak yaşar. İçinde yeraldığı örgüt ona yurtdışına çıkıp hazırlık yapacaklarını daha sonra yeniden ülkeye dönüp, savaşı kaldıkları yerden devam ettireceklerini söyler. Metin abi yurtdışına çıkmanın yanlış olacağını söyler, ilk başta. Ancak, savaşı bırakmayacaklarını, geçici olarak yurtdışına çıkacaklarını anlatırlar ve onu ikna etmeyi başarırlar. Metin abi kandırıldığını dana sonra yurtdışında anlayacaktır. Hazırlıklar yapılır ve son gün kaldıkları bir ailenin düğünlerine katılırlar. Düğünde türküler söylenir, yemekler yenilir. Metin abi evin oğluyla vedalaşırken yakında gelip savaşı başlatacağız. Siz silahları hazırlayın diyerek espiri yapar ve ev sahibinden bir miktar yol parası alarak beş kişi yola çıkarlar. Meriç ırmağını yüzerek Yunanistan'a geçerek karşıya geçerlerken jandarma durumu farkeder ve ateş etmeye başlar. Metin abi yüzerken arkasına bakar ve arkadaşlarından bir tanesinin vurulduğunu görür. Geriye dönmek çok tehlikeli olsa da, o arkadaşının kanlı cesedini kurşun yağmuru altında alarak karşıya çıkmayı başarır. Ormanın içinde arkadaşlarına kısa bir tören yaparak cansız bedenini toprağa gömerler. Bir süre Yunanistan'da kalırlar. Daha sonra ise Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yalnız başına arayışını sürdürür. Kendisini yurtdışına çıkaranların yalan söylediğini, savaşma niyetlerinin olmadığını anlar ve onlarla ilişkisini keserek, çeşitli örgütlerle ilişki kurarak savaşma isteğini bildirir. Hiçbirini ciddi bulmaz. Kafasında Devrimci SOl vardır. Ancak ilişki kuramadığı için ülkeye dönmeye karar verir.

-0-

1978 yıllarıdır. Turan abi, DY saflarındadır. Devrimci Sol tasfiyeciliğine tavır almış ve Devrimci Sol ismiyle siyasi arenaya çıkmıştır. Bu olay kitle içinde çok tartışılır. Turan abi o dönemdeki yöneticilerine ayrılığın nedenlerini sorar. O'na DS'nin askıcı vb. olduğunu karalayarak anlatırlar. Yöneticileri DS'yi öyle bir anlatırlar ki, artık Turan abinin gözünden düşürmüşlerdir. Yıllar sonra Turan abi keşke daha politik olsaydım da DS'lilerle o dönem kendim gidip ilişki kursaydım ve tartışsaydım. Adamlar benim yıllarımı çaldılar diyecekti.

Cunta gelir ve ortalığın tozu dumanı ortadan kalktığında Turan abi etrafında kimseyi bulamaz. Artık önünde yıllarca sürecek bir bekleyiş süreci vardır. Bu süreç tam 12 yıl sürecektir. Ancak Turan abi sabırlıdır ve devrime inancı sonsuzdur. O yılları şöyle ifade eder; hep öncünün bir gün geleceği umuduyla yaşadım. Cunta sürecinde doğan küçük oğlumun adını da bu yüzden öncü koydum. En sonunda umudum boşa çıkmadı ve geldiniz.

O, hiç boş durmamıştır. Yıllarca okumuş ve kendisini yetkinleştirmiştir. Her okuduğunu sorgulama özelliği ona DY gerçekliğini öğretir. İdeolojik olarak çarpıklıkları bulup çıkarır. Pratikte DY'nin hiçbir adımını göremeyince içinde DS ışığı doğar. Bu arada bir yandan çobanlık yaparken, bir yandan da çantasındaki kitapları okumaktadır. Köylülerle çok sıcak ilişkiler geliştirir ve sonsuz bir güven verir. Kendi köyünden ve çevre köylerde onu sevmeyen, saygı duymayan kimse yoktur. O şu iş şöyle olsun dediğinde itirazsız yapılır. Çünkü köylüler Turan ne yaparsa doğru yapar. Güvenimiz sonsuzdur derler. Ondaki halka bağlılık ve halk sevgisi, karşılık beklemeden insanların işlerine koşması, paylaşması ve paylaşımcı kişiliği köyde yeni bir kültür yaratmıştır.

Cunta yılları boyunca Turan abi tarlada köylülerin işlerine koşturan bir emekçi, dinlenme zamanlarında hoş sohbetleriyle sevgi dağıtan, hastalıkta, cenazede, düğünde en önde koşturan bir arkadaş, kış aylarında eğitim çalışmaları düzenleyen bir öğretmen, yine türküler söyleyen bir devrimci ozandır. O, her zaman bir devrimci her işin en iyisini yapmalıdır der. Kardeşiyle örnek bir ilişki geliştirir ve çevresiyle sıkı bir dayanışma ilişkisiyle kısa sürede maddi durumunu düzeltir ve bir traktör alır. Artık traktör üzerinde bir o tarlaya bir bu tarlaya gidip yoksul köylülerinin işlerini yapar. Bu yardımseverliği, köylüleriyle etle tırnak gibi bütünleştirir onu. Artık yeni doğan tüm çocukların isim babası olmuştur. Yine köyde evlenecek yaşa gelen genç kızlar ona danışılmadan evlendirilmezler. Bu yüzden herkes ona enişte demeye başlar. O, Taştepe köylüsünün öğretmeni, saygı duyulan, söylediği her işi yerine getirilen Turan enişteleridir.

1990 atılımıyla hareketin eylemleri ve üslerdeki direnişler onu yerinde duramaz hale getirir. Ve bir an önce ilişki kurmak ister. Ancak o devrimci yaptığının en iyisini yapmalıdır anlayışını klavuz edindiğinden dolayı, harekete küçük bir örgüt yaratarak ulaşmak ister. Kendi yaşıtlarını ve oğlu yaşındaki gençleri daha iradi olarak eğitmeye başlar. Yıl 1992'ye gelindiğinde artık hareket kendine ulaşmış ve uzun yılların sabırlı bekleyişi meyve vermiştir. Yoldaşları karşısında görünce yerinde duramaz ve Sabolar, Sinanlar gibi çatışarak şehit düşmek istediğini belirtir daha ilk görüşmesinde. Bulunduğu yerde küçük bir DS yaratmıştır. İlk görüşmesinde yaşına rağmen, tarla, bağ-bahçesine, çocuğuna ve karısına rağmen profesyonel devrimcilik yapmak istediğini belirtir. Kafasında hiçbir sınır, hiçbir engel yoktur. Herşeyiyle devrime adanmış bir halk önderidir.

-0-

Metin abi ülkeye dönmüş ve aradan yıllar geçmesine rağmen arayışını sürdürmektedir. Ne Avrupa'nın nimetleri, ne de köyündeki bağı-bahçesi onu devrime olan bağlılığından koparamamıştır. Tam tersine o yurtdışındaki yoz kültürden tiksinti duymuş ve vatan topraklarına dönmüştür. Ülkede ise gençliğin yozlaştırılması, halkın değerlerine yabancılaştırılmaya çalışılması, saygı-sevgi dayanışma ilişkilerinin bozulması onu düzene karşı iyice kinlendirmiştir. Ve çevresindeki yozlaşmaya karşı savaş açar. Tıpkı Turan abi gibi o da kişiliğinde Anadolu insanının saf ve temiz özelliklerini taşır ve çevresine bu kültürü vermeye başlar. Bireysel çabanın yetersizliğini bildiğinden bir yandan da hareketle ilişki kurmak için arayışını sürdürür. Hareketi bulduğunda ise söylediği tek şey savaşmak istiyorum olmuştur. Kendi köylüleri ve çevre köylüleri ona sınırsız sevgi ve saygı duymaktadırlar. Yaşı 40'ın üzerindedir ve Turan abi gibi o da yılların sabırsızlığıyla profesyonel devrimcilik yapmak istediğini söyler.

-0-

Yıl 1993'tür. Turan abi bir yıldır örgütlü ilişkiler içindedir ve kısa sürede DS ideolojisini kavramış ve çevresindekilere her gün eğitim çalışması düzenlemekte, onlara ideolojimizi sabırla anlatmaktadır. Onun için eğitimin yeri ve zamanı yoktur. Yaz aylarında köyden ovaya göçtükleri için tütün tarlasıdır eğitimin yeri. Köylüleriyle İMECE türünden dayanışmalar örgütler. Bir ağaç gölgesinde tütün dizerken, gece tarlada tütün kırarken, köylülerin üslubuyla, kendi doğal özellikleriyle savunma çalışması yapar. Bir yandan da traktörün teybinde Grup Yorum çalmaktadır. İstirahat saatlerinde ise köylüler genç-yaşlı-kadın-erkek Turan abinin etrafında toplanıp, ateşli ateşli, kitlesel silahlı direnişleri tartışırlar. Köye yönelik ileride faşist saldırılar gündeme geldiğinde neler yapılacağı tartışılır. Herkes kendince yorumlar yapar. Kimisi barikat savaşı yapalım der, kimisi sızma yaparak düşman hedeflerini vuralım der. Turan abi ise o günlerin gelmesini beklemeden şimdiden, barikat malzemesi, sığınak vb. hazırlayalım, ekipler halinde askeri eğitim yapalım, köyün giriş çıkışlarında hergün nöbet tutalım der. Herkes o an orada silahlı direnişleri yaşamaktadır. Ancak o dönem ortada ne Gazi'nin barikat direnişleri yaşanmış, ne de faşist saldırılar boyutlu olarak yapılmaktadır. Bunların hiçbirinin olmadığı koşullarda o devrimi yaşamakta ve çevresindekilere yaşatmaktadır.

O, bunlarla da yetinmez. Israrla gençler yetişti sayılır, onlar buradaki görevleri yaparlar. Ben daha yetkin alanlarda çalışayım. Oğlanların ikisini de hareket alsın, savaştırsın. Karımda kırda gerilla olur. Okuması yazması yoktur ama iyi savaşır der. Bir yandan da köy dışında farklı alanlarda aldığı görevleri yerine getirmek için köyden zaman zaman ayrılır. Çevre köylülerin kahvelerinde Turan abi etrafında topladığı köylülere hararetle mücadeleyi anlatır. Çıkardığı ilişkileri harekete devreder.

-0-

Yine 1993 yılıdır. Metin abi de bir süredir örgütlü ilişkiler içindedir ve hareketin ideolojisini kavramıştır. Elinde çantayla köy köy dolaşmaktadır. Yarattığı ilişkileri, olanakları harekete aktarır hiç durmadan. O da Turan abi gibi ilerlemiş yaşına rağmen dağlardan, ovalardan giderek, köy köy dolaşır. Yanındaki yoldaşlarına bu dağlarda gerilla olmak istediğini belirtir sürekli.

Metin abi emekçi bir köylüdür. O bu emekçi özelliklerini devrim için kullanır. Bir gün Bergama'da memurlarla, öğretmenlerle hararetli tartışmalar yaparken, bir başka gün Soma'daki maden işçileriyle sohbet ederken ya da çocuğu yaşındaki öğrencilerle çay bahçelerinde otururken görmek mümkündür. Bir yandan da emperyalist siyanürcü şirkete karşı köylülerin tepkilerini örgütlemekle meşguldür. O harekete: Burada yakın zamanda kurtuluş savaşında dedelerimizin emperyalizme karşı verdiği mücadele gibi, bizim 6. filoyu taşladığımız gibi, yıllar sonra ilk defa anti-emperyalist tepki doğacaktır der. Ve kısa sürede dediğini yapar. CHP'nin ve çevrecilerin sıradan, çevre hareketi oluşturma çabalarına müdahale etmiş, 17 köyde anti-emperyalist bir kitle tabanı yaratmıştır. Köy meclislerinin oluşmasında, işgal eylemlerinde ve köylülerin attığı her adımda belirleyici olmuş, harekete önderlik etmiştir.

Öyle ki Metin ağabeyi o ilerlemiş yaşına rağmen bir gün Pınarköy'de, bir gün Ovacık'ta, bir gün de Çamköy'de görmek mümkündür. Bir derviş sabrıyla 17 köy arasında mekik dokumaktadır. Köylüleri örgütleyip, mücadeleye katmakta, bu yönde Parti-Cephe örgütlülüğünü geliştirmekte kararlıdır. Bunun için siyanürcü Eurogold şirketinin kullanacağı siyanürün tehlikelerini köylülere anlatmakta, çözüm olarak emperyalist şirkete karşı birleşerek radikal mücadele etmek gerektiğini anlatmaktadır. Önceleri köylülerin gündüzleri tarlada işleri yoğun olduğu için, geceleri köylere gitmekte, kahve toplantıları düzenlemektedir.

17 köy tam bir kültür mozayiğidir. Aleviler, muhacirler, pomaklar ve daha birçok kültür iç içe kardeşçe yaşamaktadırlar.

Metin abi yeri gelir Alevi köylerde cemevlerinde toplantılar düzenlemekte, yeri gelir köy meydanlarında topladığı kitleye propaganda yapmaktadır. Uzunca bir süre köylüleri mücadele etmek konusunda ikna edemez. Ancak O karamsarlığa ve yılgınlığa kapılmaz. O bu durumu şöyle ifade eder: Ben anlatacağım, onlar ikna olmayacak, ben yine anlatacağım, onlar yine inanmayacaklar ve ikna olmayacaklar. Ama bir gün gelecek benim Çepni inadım galip gelecek ve benden bıkacaklar, tamam geliyoruz' diyecekler.

O ısrarla, köylülere bu topraklarda birlikte yaşıyorsak, birlikte mücadele etmek zorundayız derdi.

İlk  dönemdeki çabalarını şu sözlerle ifade eder: İlk önce köylüler sahiplenmedi. Ben de biraz su alıp önce sağlık ocağına götürdüm. Kimyasal madde var dediler. Ege üniversitenin labarotuvarına götürdüm. Kimyasal madde yok diye rapor verdiler. Onlar da bizi kandırmaya çalıştılar. Daha sonra köylerde toplantılar yaptık ve mücadeleye başladık. İşe girmek isteyenlere engel olduk. Madende çalışanları köyden kovduk...

İşte bu sabırlı süreç içinde Metin ağbi Bergama köylülerinin halk önderi olmuştur. Köylülerle öylesine bütünleşmişdir ki, artık yörede Metin abi ne derse, herkes onu yapmaktadır. Örneğin geçtiğimiz yıl polisin, MİT'in tüm faaliyetlerine ve gözdağı vermelerine rağmen köy meclislerinin insiyatifleriyle işgal eylemini örgütlemiştir. ÖDP ve CHP'nin statüko haline getirmeye çalıştıkları pasif eylem çizgisi mutlaka kırılmalıdır. Çünkü köylülerin verdikleri onca mücadele, ÖDP ve CHP'lilerin uzlaşmalarıyla hareket başarısızlığa uğrayacaktı. ÖDP ve CHP temsilcileri pasif eylemlerde ısrarlıdır. Ancak Metin Andaş Cephe'nin şirket sahasını işgal ve tahrip etme eylemi önerisini ortaya atar. Tartışma köy meclislerine taşınır ve kitle öneriyi kabul eder. Buna göre herkes traktörlerle tüm köylerden gece yarısı hareket edecek ve sessizce işgal eylemi gerçekleştirilip şirketin araçlarına zarar verilecekti. Bu ölüme gitmeyle, tutsak düşüp işkence görmeyle özdeştir. Ancak köylülerin artık güvendiği Metin abileri vardır. Hazırlıklar yapılır ve gece yarısı 3500-4 bin kişilik kitle bir anda tel örgüleri yıkarak traktörlerle şirketi işgal eder. Binalarının ve araçlarının bir kısmını ateşe verirler. Sabah vali gelir ve talepler kabul ettirilir.

-0-

1993'ün ilk aylarıdır. Turan abi hareket önderliğine karşı yapılan darbeyi öğrenir. Şimdi önünde bir sınav vardır. Ve kendisine yönlendirme yapılarak anlatılmaz darbecilik. Ona yalnızca hareket önderliğine gidişatın bozukluğu gerekçesiyle şu şahıslarca el konuldu. Ne diyorsun dendiğinde, iddiaları sorar. Sorumlusu ona darbecilerin iddialarını sıralar. Turan abi bu tür mesnetsiz iddialarla hareket önderliğine yapılan müdahalenin meşru olmadığını ve bunun darbe olduğunu söyleyerek mahkum eder. Ona bu bilgileri veren yoldaşlara ise siz de bu darbeciler içinde yeralıyorsanız burayı hemen terkedin der. Ona, bunun bir sınav olduğunun, kendilerinin hareketten ve önderlikten yana tavır koyduklarını anlatırlar. O anda Turan abi rahat bir soluk alır ve aldığı doğru tavırdan gurur duyar. Turan abiye niye darbecilerin iddialarını öğrenmek istediği sorulduğunda ise şöyle der: 1978'de DS ayrılığında bana askıcılar' diyerek DS'lileri karalayıp beni kandırdılar. Bunun acısını yıllarca yaşadım. Artık bilinçli ve politik kararlar vermek gerekir diyerek, yaptığının doğruluğunu açıklar.

-0-

Darbe olayı Metin Andaş'a da açıklanır. Tereddüt yoktur kararında. O'na da yönlendirme yapılmadan anlatılır. Turan abi gibidir o da. Attığı adımın bilincindedir ve kararında politik olguluk vardır.

-0-

Turan abi durumu kavradığında hareketin ihtiyaçlarını düşünür. O hareketin bu süreçte savaşçıya, kadroya yöneticiye ihtiyacı vardır. Hangi görevi verirseniz hazırım der. Maddi tüm olanaklarını harekete sunar. Çeşitli önerilerde bulunur. Köydeki evinde duramaz olur. Köydeki yaşamı dünyası ve hareket alanı belki küçüktür. O bu dünyasını bir anda büyütür. Yazılı, sözlü birçok öneri sunar. Onun dünyasında sınır yoktur. Uykusuzluktan gözlerine kan oturur. Küçücük köy içindedir ancak, hareketten gelecek yeni bilgileri sabırsızlıkla bekler. O aynı zamanda zor günlerin adamıdır.

-0-

Metin abi de darbeciliğin yarattığı tahribatları öğrendiğinde tüm olanaklarıyla kendisini seferber eder. O da daha ileri görevler için hazırım der.

Aslında ikisinin de birbirlerinden haberi yoktur. Birbirlerini o süreçte tanımazlar. Ancak her ikisi de Bakırçay havzasının köylü önderleridir. Yaşları süreçleri ve kişilikleri birbirine benzer. Attıkları adımlar aynıdır. İkisi de dünya nimetlerinden el, etek çekmişlerdir. Herşeyiyle devrime adamışlardır kendilerini.

Bölgede 1993'de operasyon olur. Turan abi köylülerini etrafında toplar ve yaptığı toplantıda arkadaşlar tutsak düştü. Yeni birileri gelinceye kadar hareket biziz. Eğitim çalışmalarımıza ve diğer faaliyetlerimize devam edeceğiz. Çeşitli olanaklar yaratıp bir kenara koyalım. Hareket geldiğinde boş durmamış oluruz ve bu olanakları teslim ederiz. der. O günden sonra hareket Turan abidir.

-0-

Aynı süreçte Metin abi de hareket sorumluluğuyla adımlar atar. Kısa süre sonra Turan abinin varlığını öğrenir ve gidip tanışır. Çeşitli kararlar alıp uygulamaya başlarlar. Bir süre sonra Turan abinin oğlu tutsak düşer. Turan abi aynı zamanda bir tutsak babası olur. Ve ziyaretlere gidip gelir. Birgün yine hapishaneye ziyaret için gittiğinde, ortalıktaki hareketlilikten birşeyler olacağını anlar. Kendisine özgürlük eylemi olduğu ve görev alıp almayacağı sorulur.  O önerinin bu tarzda yapılmasına kızar ve ne demek hazır mısın. Parti talimat verir biz de yaparız. Ben partinin bir savaşçısıyım. Görev almama tasarrufuna sahip değilim der. Özgürlük eylemi gerçekleşir ve Turan abi tutsak düşeceğini bilerek görev almıştır. İki aylık tutsaklığında o artık barikattan barikata koşar. Bu iki ay Buca'daki en fazla saldırı dönemidir. Eşi bayanlar koğuşunda kendisi ise oğluyla birlikte özgür tutsaktır artık. Onca saldırı ve direniş ortamına rağmen o çıkınca yönetici olma hedefim var. Bu yüzden hapishanede kendimi iyice yetkinleştirmeliyim der. Yöneticiler dışında herkes onu halk ilişkisi olarak bilir. Aslında Turan çıktığında yöneticilik yapacak ileri görevler alacak bir Cephe savaşçısıdır.

-0-

O Buca'da direnişten direnişe koşarken. Metin abi de dışarıda demokratik alanda görev almış ve İzmir'e gelmiştir. İşçi Hareketi Gazetesinin temsilcilik görevini üstenir. 12 Eylül öncesinde TARİŞ'teki sendikacılık deneyimlerini şimdi işçi alanına uygulamaktadır. Polis onu defalarca gözaltına alır, işkenceden geçirilir. Ancak teslim alamaz bu ihtiyar devrimciyi. O İzmir'deki görevlerini engel olarak görmez ve bir yandan da Bergama köylülerine ulaşıp çalışmalarını devam ettirir.

-0-

21 Eylül'de bir destan yazılır Buca'da. Direnişi ilmek ilmek örenlerdendir Turan abi. Barikat patlamadan birkaç dakika öncesidir. Ortalık duman ve gaz kokularıyla doludur. Bomba ve slogan sesleri arasında Turan pencereye çıkar ve karşı koğuştaki yoldaşlarıyla selamlaşır. Onlara gülerek zafer işareti yapar. Karşı koğuşta oğlu da vardır. Ancak o önce oğlumu göreyim demez ve tüm yoldaşlarına el sallayarak hoşçakalın diyerek bağırır. Artık o kırkına dayanmış yaşıyla, Parti-Cephe'nin kahraman bir şehidi olmuştur. Birgün sonra köylüleri, öğrencileri cenazeyi İzmir'den alıp köye götürürler. Jandarma etrafı kuşatmıştır ve çevre köylerden yüzlerce yüzlerce insan gelir cenazeye. Köylüler daha sonra yaptıkları Turan eniştelerinin anmasında jandarmayı taşlayarak kovarlar.

-0-

21  Eylül'den birkaç gün geçmiştir. Buca'daki koğuşlardan biri tamamen yanmış, diğeri ise harabeye dönmüştür. Havalandırmanın ortasında ıslak elbiselerden bir tepecik oluşmuştur. Hastaneden yaralılar gelir sabahtan. Parti-Cephe koğuşları ana baba günüdür. Diğer siyasetlerden taziye ziyaretine gelirler grup grup. Ortalıkta bir koşuşturmaca vardır. Bir ara kapı açılır ve içeriye birkaç kişiyle birlikte Metin Andaş girer. İşkence izleri vardır her yerinde. Koğuşa girdiğinde katliamı öğrenir ve çok şaşırır. O çok sevdiği Turan da vardır şehitler arasında. Gözlerinden yaşların süzülmesine engel olamaz. Ortalığa şöyle bir göz gezdirir. Ve kalkarak hemen kolları sıvar. Gördüğü onca işkenceye, açlığa rağmen, daha geleli bir saat olmamışken, dağ gibi yığılı çamaşırları yıkamaya başlar. Genç yoldaşları ona oturmasını dinlenmesini söylerler. O aldırış etmez. Ve günlerce sürecek onca işin içine dalar. Metin abi çok sevdiği Turan'dan bahsederken ondan yaş olarak epeyce büyük olmasına rağmen, Turan abi diye bahseder. Turan abiye çok büyük saygısı vardır.

Kaldığı iki aylık tutsaklıkta kendini daha fazla yetkinleştirmeye çalışır. Özgürlüğe adım attığında artık Bergama'nın 17 köyünde yaratılan anti-emperyalist hareketin halk önderi olmuştur.

Düşman, Metin abiye olan korkusunu ona defalarca yaptığı işkenceyle gösterir. O, köylüleri harekete geçiren bir Çıbanbaşı ilan edilmesinden sonra aranır duruma düşer. Şimdi bir bilinmezdedir artık. Karanlık dehlizlerde, hücrelerde, işkencede ya da boş bir alanda gömülü bir kayıptır. Yanında Neslihan, Mehmet Ali ve Hasan ile Ege'nin, Parti-Cephe'nin tarihine eklenen bir sayfadır artık.

 

Ege'nin iki yiğit adamı;

İki Bakırçaylıydınız.

İki ihtiyar çınar'dınız.

İki Efe torunuydunuz.

İki torun sahibi dedeydiniz.

İki Alevi Çepni köylüsüydünüz

İki köylü önderi, halk adamıydınız.

İki öğretmen

İki yılmaz savaşçıydınız.

Yarattıklarınızla yaşayacaksınız kavgamızda

Ege dağlarında özlemini çektiğiniz

Gerilla namlularında yaşayacaksınız.

 

***

 

Yoldaşı anlatıyor:

O kadar sade, yalın, doğaldı ki,

 

Turan abiyle Ali Rıza Komutanın firarından sonra şubede karşılaştık. Birbirimizi tanımıyorduk. Sadece başımızla birbirimize selam verdik. Birlikte DGM'ye gittik ve tutuklandık. Buca Hapishanesine Turan abi dahil dört kişi götürüldük. Bizi hücreye koydular. Atıldığımız hücre çok pis ve bakımsızdı. Uyumak bile mümkün değildi. Biz de sohbete başladık. En yaşlımız Turan Abiydi, sözü ona bıraktık. Kendisini anlatmasını istedik. O anlattıkça ben hayretle ona bakıyordum. Kınık'ın Taştepe köyünde oturuyormuş. İki oğlunun adını da devrimci isimler koymuş. Ertuğrul ve Öncü. (Ertuğrul bir şehidin adıydı, Öncü adı ise, onun devrimci bir öncüye özlemini dile getiriyordu ve yıllar sonra bulmuştu o öncüyü.) Turan abi yaşayan bir tarihti adeta. 1980'li yıllara kadar Devrimci Yol'un sempatizanıymış. 12 Eylül darbesinden sonra o yine devrimciliği bırakmamış, köydeki insanlara devrimi, sosyalizmi anlatırmış. Hiç umudunu kesmemiş. Umudun adı onu haklı çıkarmış. 87'lerde hareketimizle ilişkiye geçiyor, yakalanıncaya kadar da devam ediyor bu ilişki... Bir ara köylerine kaç gazete geldiğini sorunca 30 ya da 40 dedi. Ben şaşırdım. İzmir'de birçok mahallenin ya da TÖDEF'lilerin bile o kadar alamadığını bildiğimden hem şaşırdım, hem sevindim. Köyde Kurtuluş okuma gruplarının olduğunu, her hafta bir köylünün evine toplandıklarını, gazetemizi toplu okuduklarını anlattıkça biz onu hayran, hayran dinliyorduk. "Ben Türk müsün, Kürt müsün, Alevi misin diye sorunca 'Türk ve Çetni alevisiyim dedi. Sonra Çetnileri anlatmaya başladı. Toplam üç, dört saat kendini, köyünü, ailesini anlattı. O anlattıkça bizim ona hayranlığımız artıyordu. O kadar sade, yalın, doğaldı ki, köylünün önderi, öğretmeni ama aynı zamanda partimizin iyi bir öğrencisiydi. Hücreden koğuşa verilince ilk işi tüm yoldaşlara sıkı sıkı sarılmak oldu. Oğlu Ertuğrul da tutukluydu. Onunla çok güzel sohbetler ederdik. Birlikte "Parti Tarihi" dersi aldık.

Tarihimizi, önderimizi, şehitlerimizi çok seviyordu. Bir dönem sürekli yanına gidip gelen Hüseyin Coşkun'u anlata anlata bitiremezdi.

21 Eylül Buca direnişinde genç arkadaşları aratmayacak şekilde direndi ve şehit düştü. Onu hep şöyle anımsıyorum; havalandırmanın bir köşesine oturmuş elinde kara düzen sazı:

"Karlı dağından esmedim

Ben o yare hiç küsmedim

Daha umudu kesmedim

Yol ver dağlar yolver bana"

 

(Bu anlatım, Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm için Yürüyüş dergisinin 11 Eylül 2005 tarihli 17. sayısında yayınlanmıştır.)

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

O halkının öğretmeniydi

 

1994 Yılının yazıydı. Bergama'ya Narlıca köyüne gelmiştim. Metin abi (Andaç) beni yöredeki insanlarımızdan biriyle tanıştıracaktı. Sabah yola koyulduk, ve öğleden sonra Turan abinin köyüne varmıştık. Köyün girişinde gençler oturuyorlardı. Hoşgeldiniz, hayırdır deyince Metin abi, biz Turan'la görüşecektik dedi ve gençlerin yüzündeki merak, kuşku bir anda silindi. Bir süre sonrada Turan Abi ile karşı karşıya oturuyorduk. Birgün önce adli bir olay için köyü jandarma basmış ve tekrar gelmeleri an meselesiymiş. Bu yüzden köyde durmayıp ovaya inmiş, Turan abinin çardağının bulunduğu yere gitmiştik. Vakit epeyi ilerlemişti.  Turan abi kısa ve öz olarak hareketi beklediğini, oğlunu savaşa hazırladığını söylemişti. Artık düzenli olarak gelip gidileceğini söyledim. Sevinmişti. Ayrıldıktan sonra düşünmeye başladım. Benim annem babam beni izmire tek başıma göndermeye korkarken, Turan abi oğlunu savaşa göndermek için sabırla beklediğini söylüyordu.

Bir süre sonra tekrar Taştepe'ye gitmiştim. İkindi vakti doğruca Turan abinin evinin önündeydim. Ona beklediği haberi verecektim. Evde Turan abi ve eşi vardı. Kısa bir sohbetten sonra müjdeli haberi verince yüzü gülmeye başladı. Onunla odada yalnızdık. Yarım saat kadar sonra köyden insanlar bir bir gelmeye başladılar. O gün Turan abi bütün keyfi üzerinde saz çaldı türküler söyledi. Anladım ki oğlunu savaşa sadece Turan abi göndermiyordu. Bütün Taştepe köylüsü gönderiyordu. Turan abiyi gördüğüm, tanıdığım süreç kısıtlı olmasına rağmen onun bir halk önderi olduğunu, bilgeliğini, emekçiliğini, Devrimci  Sol'a sadakatini görmüştük.

O halkının öğretmeniydi, o Parti-Cephe'ye sadık kalandı, o Buca'da direnişçiydi.

 

Geri