Tayyar Turhan SAYAR'ı Yakınları, Yoldaşları

Anlatıyor:

 

 

Cenaze törenine katılan bir yoldaşı anlatıyor:

 

“Tayyar gelmiş... Hepinize Tayyar'ın kokusu sinmiş, şimdi Tayyar sizlersiniz”

Ekim '93'te Ankara Balgat'ta katledilen Tayyar Turhan Sayar'ın cenazesi için gittikleri Konya Ereğlinin Zengen köyünde böyle karşılamıştı Tayyar'ın ablası onları. Hepsini tek tek kucaklamıştı.

Cenaze bir gün önce gelmiş. Ablası, babası haber vermeye çalışmışlar ama jandarma köyü tutmuş. Akşama kadar bekleyip akşamüstü gömmek zorunda kalmışlar Tayyar'ı... Geleceğinizden emindik diyorlar.

Ev kalabalıktı. Akrabalar, eş, dost. Tayyar'ın fotoğrafı elden ele dolaşıyordu. Yaşlı kadınlar “Vah vah cihan gibiymiş, nasıl kıymışlar, elleri kırılsın” diyor, ağlıyorlardı.

Kayseri Erciyes Üniversitesi'nde Tıp Fakültesi son sınıfta öğrenciymiş Tayyar. Okula giderken büyük ablasının yanında kalıyormuş. Ablası, mücadele ile tanıştıktan sonra Tayyar'ın daha bir olgunlaştığını söylüyor... Hep sevgi doluydu, kimseye saygısızlık etmezdi, bizim sorunlarımızı, dertlerimizi paylaşırdı diyor.

Tayyar evin tek oğlu. Ablası, kız kardeşleri çok seviyorlardı onu. Evde herkesin sevgisini, saygısını kazanmış... Babasının konuşmalarından da oğluna duyduğu sevginin yanında içten bir saygı sezinleniyor.

Yanımızda daha önce adli bir suçtan cezaevinde tutuklu iken Tayyar'la tanışan, onun sayesinde mücadeleye sempati duyan bir abi vardı... Küçük kızı Sabo'ya Tayyar'ın aldığı tulumu giydirmişler, gülüp duruyor etrafına... Abi, Tayyar'la tanışmalarını, Tayyar'ı anlatıyor. Anlatırken gözleri doluyor.

Tayyar'ın ablası ve kardeşleriyle birlikte mezarına gidiyor, “Halkın evlatlarını katledenler halka hesap verecektir-Devrimci Sol Güçler”, “Devrim Şehitleri Ölümsüzdür-DSG” pankartları açıyorlar. Balgat Direnişi anlatılıyor, tanıyanlar onlara Tayyar'ı anlatıyor. Şiirler okunuyor hep beraber “Bize Ölüm Yok” marşını söyledikten sonra sloganlarıyla anma bitiriliyor.

Tayyar ayrılırken ablasına;

“Abla gidiyorum, bir daha görüşemeyiz herhalde. Eğer ölürsem beni polislere bırakma. Ağlama, üzüldüğünü gösterme. Alnına kızıl bandı tak, beni öyle gömün” demişti.

Bütün kardeşlerinin alnında kızıl bantlar vardı.

O an Tayyar'ın yoldaşı olduğu için sevindim, gurur duydum.

 

***

 

O'nu tanımayan bir yoldaşının izlenimleri:

Belki tanımıyordu onu. Ama aynı ailenin insanları olduğundan, onu tanıyanların ve ailesinin anlattıkları ile hepsi onu uzun süredir tanıdığını düşünüyordu.

Cenaze Ankara'dan getirilecekti. Sürekli Özgür-Der'e telefon ediyor ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Polisin cenazeyi vermek istemediğini, ailesinin uğraştığını söylüyorlardı. Hepsi cenaze toprağa verilirken yanında olmak istiyor, polise lanet yağdırıyorlardı. Fakat akşam saatlerinde gelen bir telefonla Konya Ereğli Zengen köyüne gittikleri haberini aldılar. Hepsi çok üzülmüştü. Çünkü cenaze toprağa verilmişti. Ertesi sabah erkenden tuttukları bir otobüsle Zengen'e gitmek üzere yola çıktılar. Zengen'e vardıklarında şehidin ailesi, kız kardeşleri alınlarına kızıl bantları takmışlar, tertemiz giyinmişler ziyaretçilerle ilgileniyorlardı. Onları çok sıcak bir şekilde karşılamışlardı. En fazla dikkatlerini çeken şey ne ablaları, ne babası “Oğlumuz gitti” diye ağlamıyorlardı. Ablalarının ara sıra gözleri doluyor, gözlerinden yaş süzülüyordu. Ama oğullarının bir devrimci olduğunun, onun ne için şehit düştüğünün bilincindeydiler. Babası emekçi bir insandı. Köylerinden ayrılmış İzmir'de bir fabrikada çalışıyormuş. Ben oğlumu tanıyorum diyordu. Bu düzene karşı çıkan herkese sıkar namussuzlar kurşunu. Benim oğlum da bu düzeni değiştirmek istedi diyordu. Çok üzgün olduğu gözlerinden okunuyordu. Ama yinede oradaki insanları teselliye çalışıyor, coşkulu konuşmalar yapıyordu. Ablası onları gördüğünde Tayyar'ın arkadaşları gelmiş, onlara sarılıp, “Tayyar'a sarılmış gibi oluyorum” diyerek gelenleri büyük bir sevgiyle karşılıyor, Tayyar'ı anlatıyor, onunla gurur duyduklarını belirtiyorlardı.

Anma için mezarı başına gittiklerinde pankartlarını açarak saygı duruşunda bulundular. Şehidi tanıyanlar onu anlattılar. Dürüstlüğünü, cana yakınlığını, insanları çok sevdiğini, halkına bağlılığını bedel ödeyerek gösterdiğini, çocuklara olan sevgisini anlattılar. Anmaya şehidin kız kardeşleri de katılmıştı. Şehidi marşlarla selamladıktan sonra aynı sıcaklık, aynı dostlukla köyden ayrıldılar.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

“hiç boş oturduğunu görmedim.”

 

Tayyar'ı uzun süre görmedim, az tanırım. Ancak onu tanımak için uzun bir süreye ihtiyaç yok. O devrimci kişiliği ile kendini hemen belli ederdi. Devrimciliğin en güzel erdemleri onda hemen görülebilirdi.

Daha ilk bakışta bütün kişiliğini yansıtan hal ve hareketleri nasıl bir insan olduğunu gösteriyordu. Oturması, kalkması, insanlarla konuşma tarzı, insanları dinleyişi mütevazı bir kişiliğe sahip olduğunu, ne kadar dürüst ve temiz olduğunu yansıtıyordu.

Beni en çok etkileyen yanı konuşma tarzı olmuştur. Çok kısık ses tonuyla konuşur, hatta bazen konuştuğu zor duyulur ama o kadar akıcı, yalın bir anlatım biçimi vardı. Zeki bir insandı, çevresindekilere olayları kavratmada kurduğu sıcak ilişki ve konuşma tarzıyla çok çabuk etkilerdi çevresindekileri. Az görülür, derneğe sık gelmezdi ama hiç boş oturduğunu görmedim. Diğer insanlar kafeteryalarda vb. yerlerde boş zamanlarını harcarken, o hep bir şeylerle uğraşırdı. İnsanlarla ilgilenir, kitap ya da dergilere bakar, asla boş durmazdı. Yoldaşlarına ve hareketine bağlılığını ise gözaltına alınan arkadaşları için yaptıkları açlık grevinde gördüm. Çok kısa bir sürede 10'dan fazla insanı açlık grevine kattı. Parti binasının işgali sırasında ve 3 gün süren bu eylemde kararlılığı, cesareti, cüreti her yönüyle kendini gösterdi. En dirençli çıkan da yine Tayyar'dı. Bir arkadaşıyla burada gözaltına alınırken bağlılığını slogan ve direnişiyle sürdürdü.

Onda, devrimci bir insanda olması gereken özelliklerin çoğu vardı. Mütevazılığı, dürüstlüğü, ahlakıyla, yoldaşlarına ve hareketine olan bağlılığı, inancı, üstün zekâsı, çalışkanlığı, özverisi, yaşamındaki disiplin ve ilkeliliği, oturmuş kişiliği tüm bunlar sanki bir aynada yansırmış gibi görülebiliyordu.

Bir komutanım bana O'nun için şöyle demişti. “Tayyar çok temiz bir insan. O kadar mütevazı, dürüst ve temiz bir insan ki onun için Tayyar'a biz Kayseri'nin gülü diyoruz. Çalışkan ve her şeyden önce dava adamı olmasını bilen bir kişi.”

Evet, Tayyar Türkiye halklarının mücadelesindeki bir güldü. Ve o güzel güller bugün daha da çoğaldı ve çoğalmaya devam ediyor. Sen rahat uyu Tayyar yoldaş.

 

Geri