Sıddık ÖZÇELİK’i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
“Ölüme pabuç bırakmayacak bir Devrimci Solcu”
Bir hainin marifetiyle yakalanan Sıddık,
1. Şube’de işkencecilerine daha ilk anda nasıl bir kayaya tosladıklarını çok
güzel gösterdi. Sokaktan alınırken, işkencecilere “Sonunuz Hiram Abas’ın sonu, Hulusi Sayın’ın sonu gibi olacak.”
diye haykıran Sıddık’ı zaptedemeyen işkenceciler son çare olarak kafasına silah
dayadılar. Ama Sıddık ölüme de, tehdide de pabuç bırakmayacak bir Devrimci Sol’cuydu.
Horozu kalkmış, ölümle tehdit eden bir silah karşısında “Bu tetiğe basacak yürek sizde yok. Verin nasıl basıldığını size
göstereyim.” diyebilmek, ancak Sıddık gibi bir Devrimci Sol’cunun yüreğinden
çıkabilirdi. İşkenceciler o denli çılgına dönmüşlerdi ki, şubede her türlü
yöntemi denemelerine rağmen hınçlarını alamadıkları Sıddık’a DGM tuvaletinde
bile işkence yaptılar.
Tutuklanan Sıddık için cezaevi yepyeni
bir mücadele alanıydı ve orada da mutlaka bir şeyler öğrenmeli, kendini yeni
sürece daha sıkı hazırlamalıydı. Ve dışarı hazır olarak çıktı.
***
Bir Arkadaşı Anlatıyor:
“‘Bir devrimcinin fedakarlıkları değil, görev ve sorumlulukları vardır.’
derdi.”
Sessiz, sakin bir görüntünün altında
bitip tükenmez bir sabır ve korkunç bir inat. Sıddık’ın en belirgin
özellikleriydi bunlar. Önüne bir hedef koyar ve hedefine ulaşıncaya kadar yakınmadan,
bıkkınlık göstermeden uğraşır, didinir, olmazsa bir daha, bir daha denerdi.
Elde edinceye kadar... Tuttuğunu koparan bir insandı.
Üzerine aldığı hiçbir görev için “Olmaz
yapamam.” demedi. Çok zor görevlerde dahi sonuna kadar uğraşır, her türlü
yöntemi kullanarak, görevini mutlaka sonuçlandırırdı.
Bir emekçiydi Sıddık, örgütlü yaşamına
da taşıdı bu yanını. Çalışmaktan zevk alır, işlerinin az olduğu zamanlarda sıkıldığını
söylerdi. Fedakardı, ancak yaptıklarını fedakarlık olarak görmezdi. “Bir
devrimcinin fedakarlıkları değil, görev ve sorumlulukları vardır.” derdi. Koca
bir kışı, bir ceket ve sağından solundan delinmiş ayakkabılarla geçirdiği
halde, kendisine gönderilen giysilerini daha çok ihtiyacı olduğuna inandığı
arkadaşlarına vermiş, korunması gerekenin onlar olduğuna inandığnı söylemişti.
“Yeni insan”da bulunması gereken birçok
özelliği üzerinde toplamıştı Sıddık. Onu düşündüğümde, inançları uğruna hiçbir
fedakarlık yapmaktan kaçınmayacak kararlı bir insan geliyor aklıma. Üstelik
yaptıkları ne denli önemli olursa olsun, bunu sessiz sedasız yapan, büyük bir
mütevazılıkla “Yaptıklarının koca bir
okyanustaki kum taneciği kadar önemli olduğunu” iddia eden, aldığı övgüler
karşısında utanıp sıkılan o geleceğin pırıl pırıl insanı geliyor gözümün önüne.
Sıcak, samimi, dürüst ve sevecen. Kurdistan dağlarında daha hızlı yürümek için
günde 1.5 saat koştuğunu söylemişti bir kez. Şimdi onun ve tüm şehit yoldaşların
açtığı yollardan yeni insanlar koşuyor.