Şengül YILDIRAN’I Yakınları, Yoldaşları
Anlatıyor:
Bir Yoldaşı Anlatıyor:
Şengül Yoldaş;
Yorgun çalışma tempona İstanbul’un
sokakları dayanamazdı. Yorulmak, mola vermek bilmezdin azminle.
Birgün eve akşam epeyce geç gelmiştim.
Darbeciliğin kirini, pasını atmaya çalıştığımız bir süreçti. Sana hazırladığımız
yemeğin farkına bile varmamıştın, zorla oturttuğumuz sofradan bir ya da iki
lokma alıp kalkmıştın. Gün içindeki çalışmalarını peş peşe yorumlarınla, yer
yer düşmana, ihanet çetesine küfürler savurarak anlatıyor, gözlerinin ışıltısı,
konuşmalarının netliği bizleri etki alanına sokuyordu. Seni dinlemekten bıkmaz,
özellikle çalışkanlığını ve politik genişliğini örnek alırdık.
Şengül’ümüz; senin DEV-GENÇ ruhunu,
cesaret ve atılganlığını, boykotlara, yürüyüşlere, işgallere, direnişlere taşıyacak,
her 1 Mayıs’ta DEV-GENÇ pankartını daha bir anlamlı taşıyacağız...
***
Şengül’ün Devrimcileştirdiği
Bir Yoldaşı Anlatıyor:
«O güzel özelliklerini devrimle birleştirmişti. Ve daha büyük güzellikler çıkmıştı
ortaya.»
Onu tanıdığımda henüz devrimci olmamıştı.
Ama istiyordu. Lise son sınıftaydı. Ve üniversite sınavını kazanmıştı. Önceleri
psikolog olmak isterdi. İnsanları severdi. Onlarla ilgilenmek, sorunlarına
çareler bulmak istiyordu. Her insanla ayrı ayrı ilgilenirdi. Büyük küçük
demeden, her birine aynı dikkat ve özeni gösterirdi. Hele ki çocuklar, onlara
ayıracak vakti her zaman vardı. Çocukları çok severdi. Sonraları bu insan
sevgisini devrimcilikle özdeşleştirdi. Gözümüzün önünde yavaş yavaş değişiyordu.
Her görüştüğümüzde daha farklı bir şey çıkıyordu. O güzel özelliklerini
devrimle birleştirmişti. Ve daha büyük güzellikler çıkmıştı ortaya. Öğrendiklerini,
değişimleri bize de anlatırdı, bizi de değiştirmeye çalışırdı. Biz ise onu
yolundan çevirmeye çalışır, anlattıklarını anlamamakta direnirdik, inat eder,
karşı çıkardık. Dostluğumuza ihanet ettiğini düşünüyorduk. Bizden koptuğunu
hissediyorduk ama o bize gerçek dostluğu gösterdi. İçine düştüğümüz
bencillikten kurtardı bizi. Ne öğrendiyse bıkmadan usanmadan bize de anlattı.
Sonunda değişen taraf biz olduk.
Konuşmasıyla herkesi ikna edebilirdi.
Her şeyden de haberi vardı, her konuda mutlaka bildiği vardı. Ansiklopedi
gibiydi. Sonradan öğrendik ki arkadaşları ana “profesör” diyorlarmış.
Üniversiteye girdiği ilk yıl “Yıldız İşgali”ne katıldı ve tutuklandı. Çıktığında
mücadeleye devam dedi. Cezaevinden çıktıktan sonra bize şöyle demişti; “Cezaevinde
şimdiye kadar tanıdığım en güzel insanlarla tanıştım” ve daha da sıkı sarıldı
kavgaya.
Kendine özgü bir mizah yeteneği vardı.
Dışardan gören birine komik gelmeyebilirdi ama tavırlarıyla, konuşmalarıyla, o
içtenliğiyle öyle hoştu ki. Yüzüne bakınca insanın içi ısınırdı.
Birgün sana; gittiğin evlerin birinde
öldürüleceğini söylemiştik. Sen de “Ölürsek ölürüz, bu uğurda ölmekte var, bir
bedeli var ödemekten de kaçınmam” demişti. Öyle de yaptın.
***
“Kardeşlerim
Ölmeye niyetim yok
Öldürülürsem
Biliyorum
Yine de yaşamakta devam edeceğim
Yanı başınızda”
Dev-Genç’li yoldaşları
anlatıyor:
Onun en belirgin özelliği, insan kişiliklerini
incelemeye, psikolojiye duyduğu meraktı. İrtibata geldiğinde her insanı mutlaka
gözlemlerdi, sorunu olanlarla ilgilenirdi. Çekingen insanlarla daha yakından
ilgilenir, ukala tavırları açık açık eleştirirdi. Bu özelliği yüzünden çabucak
ilişki geliştirirdi.
Bir defasında İYÖ-DER adına vereceğimiz
bir ilan için gazeteye para vermemiz gerekiyordu. Şengül kısa sürede kurduğu
bir tezgahtar ilişkisine öğrenci olduğunu söyleyerek 2.000.000 TL borç almıştı.
Daha sonra bu insanla ilişkimiz daha da gelişti ve adam parasını bizden tekrar
almaktan vazgeçti. Kendisi saatçi olduğu için bize saat vermeyi bile teklif
etmişti. Bizi her görüşünde yemeğe, evine davet ediyor, bizi çok seviyordu. Şengül’le
tam iki kafadar gibi anlaşabiliyorlardı. Paradan, kolay kazanma yollarına kadar
her şeyi tartışıyorlardı. Adamın hayatında para çok önemli bir değerdi, ama Şengül
onunla bile konuşuyor, onu anlıyor ve arkadaşlık kurabiliyordu. İşte bu yüzden
o bizim profesörümüzdü. Her an elinde bir psikoloji kitabıyla dolaşırdı.
***
Şengül Yıldıran’ı, Şengül’ün
katledildiği evde bulunan Ergül Uzundiz anlatıyor:
Kısacık saçları, gözlükleri kısa boyu
ve engin genel kültürü ile istisnasız her konuda tartışabilen Şengül herkesin
profesörüydü.
Edebiyat fakültesinin her amfisi her
meydanı Şengül’ü iyi tanır. Şengül’ün onlarca defa gözaltına alınışına, direnişine
tanıklık eder. Şengül’ün ataklığı ve radikalliği tek başına kaldığında bile pek
çok işin üstesinden gelmesini sağlardı. Okulda her türlü faaliyeti örgütler,
enerjisini ve coşkusunu daima korurdu. Bir defasında Şengül çok yeni bir yoldaşımızla
molotoflamaya gider. Tam o sırada başka bir nedenle polisler gelir. Şengül
istese bırakıp kaçabilir ama o yoldaşını polisin elinden kurtarmaya çalışır.
Onu polisin elinde bırakmaz. Şengül çok hoş sohbet biriydi. Bir gün onunla bir
tanıdığımızın evine gittik. Bu kişiler politik olmayan ve tepki duyan kişilerdi.
Şengül ilk kez gitmesine rağmen çok güzel diyalog kurmuştu. Saatler geçtikçe
sohbet koyulaşıyor, tartışmalar hararetleniyordu. Şengül yumurtanın yararlarından
bahsederek başlattığı sohbeti mücadeleye getirmişti. Ben şaşkınlıkla yalnızca dinliyordum.
Daha sonra oraya her gittiğimde bana Şengül’ü soruyorlardı. Şengül örnek davranışlarıyla
daima yanımızda, “kalleşler!” haykırışıyla kavgamızda, zafer günü halaylarımızda
olacak.