Senem ADALI'yı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Bir yoldaşı anlatıyor:
inatçı, ısrarlı, sürekli gelişen...
95’in başlarında tanıştık. Kızkardeşi
ile birlikte mücadele etmek için Çanakkale’den İstanbul’a gelmişlerdi. Türk ve
aleviydi. İkinci karşılaşmamız doksanbeşin 16-17 Nisan anmasında oldu. Topkapı
Suriçinden tuttuğumuz arabalarla Karacaahmet’e gitmiştik. Tiyad’tan bir kaç
arkadaş vardı, ama aynı saatlerde bir başka işleri çıktığı için bizden ayrıldılar.
Tiyad’ı temsilen Senem tek kalmıştı. Gözaltı olduğunu öğrendik ve toplu olarak
gözaltı olayını önlemek için önce mezarlığı bilen iki arkadaş girdi mezarlığa,
biz de Cemevinde bekledik. Senem sabırsızdı, gözü sürekli dışardaydı, arkadaşlar
geri gelmedi, biz de toplu olarak mezarlığa girmeye karar verdik. Senem beline
bir pankart sarmış ilerlerken analardan biri pankartı yere atmasını istiyor, o
başta çok ısrarlı, nihayetinde mezarlıkta bir yere sakladı, çevik kuvvet otosu
görüldü ve ilk giden arkadaşların gözaltına alındığı söyleniyordu. Hala gözaltıların
sürdüğü söylendi, geri dönüyorduk, tam çıkışa gelecektik ki Senem birden geri
döndü. Pankartı almayı unutmuştu, aldı ve geri döndü.
Cezaevi ziyareti gözaltıları yeni başlamıştı.
İlk olarak 12 Temmuz 95’de olmuştu; 14 Temmuz’da yine sabahtan gözaltılar oldu;
bunu protesto etmek için öğleden sonraki ziyaretçiler akşam 17’den sonra
kabinleri terketmeyerek bir eylem yaptılar. Annem de o eylemdeydi ve asker kadın
erkek genç yaşlı ayırt etmeden saldırmıştı azgınca. Annem de dövülmüştü ve dört
günlük gözaltından sonra Senem için çok üzüldüğünü, çünkü onun sürekli tavır
gösterdiğini ve bunun için çok hırpalandığını söylüyordu. Bir kaç kez Senem
bize gelip kalmıştı. Annem eylem ve gözaltı arkadaşını zorla banyoya sokuyor,
zorla yemek yediriyordu.
Bir sohbetimizde kendi aile yapısını
anlatıp biraz yakındığını hatırlıyorum, ama gördüğüm kadarı ile Senem annesini
de değiştirmişti. Hapishanede de pek konuşmayan ama inatçı yapısı aynıydı. Sağmalcılar’dan
onu tanıyan arkadaşlar kareli siyah pantolonunu hatırlayacaktır, üniformam
diyordu. Kalender Kayapınar’ı dışarıya gönderirken çok etkilenmişti, Çanakkale
hapishanesinden tanışıyordu ve Senem’in ağladığını ilk kez ve son kez o zaman
görmüştüm.
4 Ocak barikat direnişinde nöbet
tutuyordu, öyle bir direniş anında görevinden beş gün boyunca hiç yakınmayışını
takdir etmiştik.
Dışarıda bir kez görüşmüştük, hanım hanımcık
görünüyordu, bu durum için “ee.. süreç” demişti. Eskiye göre daha insiyatifli
olmuştu, bunun için de “ee süreç” demişti.
Dışarıda olan son görüşmemde, birlikte
faaliyet sürdüreceğimiz için bölgeyi anlatmıştı, yöneticiydi, kendi anlatımı
ile zamanı Kurtuluş dağıtmakla, İrfan’ın anmaları, cumartesi eylemleri ile
geçiyordu. O kesik kesik konuşmaları yerini daha net, daha uzun ve tereddütsüz
konuşmalara bırakmıştı.