Selçuk KÜÇÜKÇİFTÇİ'yi Yakınları, Yoldaşları
Anlatıyor:
Kurtuluş Dergisi, Yoldaşlar Bizi Aşın Köşesinden:
TEREDDÜTSÜZLÜK HALKASI
Selçuk Küçükçiftçi o dönem (12 Eylül
öncesi) DEV-GENÇ Komitesi'ndedir. Sorumlusu durumundadır. DEV-GENÇ pratiğinin
her aşamasında, karar almasında da, eyleminde de o vardır.
Selçuk pek çok açıdan anlatılabilir.
Bir kitle insanı olması, girdiği her ilişkide saygınlık uyandırması, sözüne
sahip çıkan, boş konuşmayan bir raraktere sahip olması, ona ilişkin ilk akla
gelebilecek yanlarıdır.
Ama onu asıl anlatan kelime
tereddütsüzlüktür. Sözüne sahip çıkan, saygı uyandıran kişiliği de bunun
sonucudur.
12 Eylül cuntası gelmiştir. Baskı,
terör, infazlar... Onun öyle bir sorunu yoktur.
Silahlı bir ekip içine alınacaktır...
Onun için bu "farklı" bir şey değildir, herhangi bir sorusu, sorunu
yoktur.
12 Eylül sonrası bu tereddütsüzlüğüyle
sahiplenir görevlerini.
Gerektiği anda gerekeni yapmaktır
tereddütsüzlük. Ve cesaret de bundan başka bir şey değildir.
Cesaret, evet, gerektiği anda gerekeni
yapmaktır. Bunu başarabiliyorsanız, cesursunuz demektir. Şehitlerimizden, bunu
en iyi yapabilen, en görkemli biçimde başarabilen şehitlerimizden öğreneceğimiz
budur.
... "Sınıf mücadelesinde el
titremesine yer yoktur" der bir güzel deyiş.
El bir parça heyecandan titriyorsa pek
bir mesele yoktur aslında. Yaptığımız eylemden, ya da yaptığımız çok daha başka
bir işten dolayı halkımıza, örgütümüze, kitleye, yoldaşlarımıza karşı duyulan
sorumluluğun heyecanı doğaldır. Ama eğer o eli titreten yürekteki titremeyse,
eli yürekteki "korku" titretiyorsa, o zaman mesele vardır.
Peki mesele nedir? Mesele düzen bağlarıdır,
kişisel kaygılardır, "korku", "tereddüt" diye adlandırılan şeyler
onlardan doğar çünkü.
Peki başka bir açıdan soralım; savaş
hep "korkusuz" insanların işi midir?
Buna kimse "evet" diyemez.
Tarih "evet" demez buna. Ne halk, ne savaşçılar "süper"
olmazlar, hani şairin dediği gibi "korkak, cesur, cahil ve
çocukturlar..."
Evet, savaşçıda, Parti-Cephe'nin
kadrosunda, taraftarında aranan nedir öyleyse?
Aranan tereddütsüzlüktür.
Selçuk Küçükçiftçi'de, Mustafa'da, ve
diğer yoldaşlarımızda olduğu gibi.
Aradığımız her şey bu tereddütsüzlükte
vardır.
Savaşımızın da, savaşçımızın da, halkımızın
da ihtiyacı olanı bunda buluruz.
Tereddütsüzlük halkasını yakaladığımız,
yüreğimize yerleştirdiğimiz ölçüde, yaşamımızın bütününde değişir her şey.
Parti-Cephemizin tarihinin tüm görkemi
de bir yerde bu kelimede gizli değil midir? O düşmanla karşılaştığı her noktada
da, günlük politikalarında da bir tereddütsüzlüğü tarz haline getirmiştir. En
olumsuz durumlardan devrim yürüyüşümüze hız katacak olumluluklar çıkartmak bu
tereddütsüzlüğün armağanı olmuştur bize.
Selçuk Küçükçiftçi yoldaşımıza ilişkin
yoldaşlarımızın kullandığı tanımlardan biri de şöyledir: "Temiz, güzel dedikleri
insan tiplerinden biridir..."
Onu güzelleştiren tereddütsüzlüktü.
Tereddütsüzlüğü yakalayabilmeliyiz; İnsan
olarak güzelleşmek için...
Şehitlerimizin yerini doldurmak ve şehitlerimizle
her alanda yarışabilmek için...
(Yukarıdaki anlatım, Halk İçin Kurtuluş
dergisinin 5 Nisan 1997 tarihli 24. sayısında yer alan “Yoldaşlar Bizi Aşın” köşesinde
yayınlanmıştır.)