Seher ŞAHİN'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

Şimdi senin uzanıp yattığın yerde

Yarın yeni bir yeşillik büyüyecek...

 

Bir yoldaşı anlatıyor; Çalışkan ve üretken

 

Zeki ve keskin bakışlı yoldaşımız, her şeyi ile hareketimizin değerli ve üretken insanlarından biri olmaya adaydı. Seher, yarı-legal faaliyet yürütmeye başladığında tüm açıklığı ve samimiyetiyle kendini savunmuştu, hareketimize bağlanmıştı. Çok çalışkan ve üretkendi. Alanı ile ilgili bilgileri ilk ve zamanında hep o getirirdi. En ince ayrıntılarına kadar anlatırdı.

İllegale hazırlanan birisi olarak çok hızlı öğrenip kavrayan özelliği, onu çabuk geliştiriyordu. Bir an önce profesyonel çalışmalara girme isteğindeydi.

(...) Seher'in olumsuzluğu diyebileceğimiz yönü ise aşırı duygusal olmasıydı. Ailesine çok bağlıydı. Onu en çok korkutan şey ailesinden kopamayarak, mücadeleden uzaklaşması idi. Sonunda onu da aştı. Ve ailesine artık daha çok sorumlu olduklarıyla ona daha çok ihtiyacı olanlarla birlikte olacağını söyledi. Bu kararı onu çok rahatlatmıştı. Fakat yine de sürekli annesi babası ve kardeşinden bahsederek, onları ne kadar çok sevdiğini söyleyip, “eminim birgün onlar da benim haklı olduğumu görecek ve yanımda savaşacaklar” derdi.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor; “Seher'in devrimcileşmesi ve dönüştürmedeki ısrarı örnekti”

 

Dergimizin 31 ve 32. sayısındaki aile ilişkilerimizle ilgili yazıları okurken İYÖ-DER şehidimiz Seher ŞAHİN'in örgütlenme ve devrimcileşirken ailesini de dönüştürme çabası geldi gözümün önüne. Ailemizi dönüştürmek için gerekli olan ısrarcılığı, emekçiliği somutlamak için “Seher Yeli kızımız'ı” yazmaya karar verdim.

Seher'le ilk tanışmamız dergimizin irtibat bürosunda olmuştu. Mimar Sinan üniversitesi Moda bölümünde okuduğunu öğrenmiştik. Entelektüellere benzeyen dış görünümü ve okuduğu bölümü birleştirince önyargımız hemen oluşuvermişti. Moda bölümünden de devrimci çıkarmıymış diye düşünmüştük. O zamanki kafa yapımızla ve değerlendirmemizle çokta umutlu değildik.

Ama önümüzdeki günler bizim yanlış düşündüğümüzü pratikte gösterdi. Seher her akşam irtibat büromuza gelmeye başladı. Kısa sürede DEV-GENÇ'i sahiplenmiş, bir DEV-GENÇ'li olarak faaliyet yürütmeye başlamıştı. En çalışkan, en coşkulu yoldaşlarımızdan biriydi. Yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemesiyle güven ve moral kaynağıydı.

Onu boş otururken görmek mümkün olmazdı. Hemen bir grup çalışması oluşturur, DEV-GENÇ'in faaliyetlerini, politikalarına ilişkin bir tartışmayı başlatırdı. Büroda yapılması gereken temizlik, yemek vb. bütün işlerde en önde gönüllü olurdu. Yapacak hiçbir işi yoksa büroya yeni gelmiş bir sempatizanımızla konuşmaya dalardı. Karşısındakini anlamaya çalışır, sahiplenmesi, coşkusu ve sıcaklığıyla kişiyi etkiler bize bağlanmasını sağlardı. İyi bir örgütleyiciydi Seher. Bu işi doğallığında, mütevazice yapardı.

Onun en önemli özelliği örgütünü ve yoldaşlarına karşı açıklığıydı. Sorunlarını, kafasına takılan sorularını yoldaşlarıyla paylaşır, açmaya çalışırdı. Aile sorunu mücadelesinin önündeki en önemli engeldi. Bu sorunu da örgütüyle, yoldaşlarıyla konuşarak onların düşüncelerini, önerilerini alarak çözmeye çalışıyordu. Babası eski bir Aydınlıkçıydı. Bu nedenle devrimci olmasına, özelliklede DEV-GENÇ'li olmasına şiddetle karşı çıkıyordu. Memlekete her gidişi tartışmalar, kavgalar, Seher'in yediği dayaklarla sonuçlanıyordu. Her seferinde ailesi eve kilitleyerek İstanbul'a dönmesini engellemeye çalışıyordu.

İnatçıydı Seher, ailesini dönüştürme konusunda örnekti hepimize. Devrimci kimliğini saklamayı ya da kolayına kaçıp ailesiyle ilişkisini kesmeyi seçmedi. Olanak bulduğu sürece ideolojik çizgimizi anlatmaya çalıştı. Hiçbir zaman ideolojik çizgimizden taviz vermeden, duygusallığa kapılmadan etkilemeye çalıştı ailesini.

“Şimdi hiçbir şey yapmasa da, babamın, Aydınlığın düşüncelerini taşımasını, savunmasını kabullenmiyorum.” diyordu. Yaşadıklarını, tartışmalarını paylaşıyor, ailesini dönüştürmek için verdiği mücadeleyi bir eğitim aracına dönüştürüyordu.

Çok yönlü bir savaş vermek zorundaydı ailesine karşı. Hem mücadelede net ve kararlı olduğunu kabullendirmek, hem de babasını ikna etmek zorundaydı. Babası “benim büyüttüğüm bacak kadar kızım bana akıl mı verecek” diyerek anlattıklarını dinlemek istemiyordu. Düşüncelerini kabullenmemek için ayak diriyordu.

Seher çok kısa sürede gelişmiş, bu gelişmesi aile meclisine de yansımıştı. Onun kararlılığı, düşüncelerini tutarlı bir şekilde savunması ailesini etkilemişti. “Babam benimle daha farklı konuşuyor. Beni dinliyor. Aydınlık ideolojisinin birçok yanlışı olduğunu kabul ettiğini söylüyor.” sözleriyle paylaşıyordu mutluluğunu yoldaşlarıyla. Babası Aydınlık düşüncelerinin yanlışlığını kabul etmişti artık. Ama koruma içgüdüsüyle mücadeleden koparmaya çalışması da devam ediyordu.

Seher 1991 yazında çalışmalarımız için gerekli para ve malzemeleri sağlamak için memleketine gitmişti.  İki gün içinde geri dönecekti. Gelirim dediği günde gelmediği, verdiği sözü tutamadığı olmamıştı hiçbir zaman. Bu yüzden gelmeyince kaygılanmaya başladık. Yine ailesi eve mi kilitledi? Yolda başına bir şey mi geldi diye düşünüyorduk. Bir gün daha gelmeyince telefonla arayıp sormaya karar verdik.

Telefona annesi çıkmıştı. Seher'i soran yoldaşımıza “Seher öldü” cevabını vermişti. Sesi üzüntülü ve inandırıcı olduğu için yoldaşımızda inanmışta. Öldü sözüne inanmamızın nedeni de Seher'e olan güvenimizdi. Ölümden başka hiçbir engel onu durduramazdı. Engelleri aşar gelirdi her seferinde.

Telefonu alır almaz bir heyet oluşturup cenazesine katılmaya karar verdik. Çapa Tıp Fakültesi'nde buluşup yola çıkacaktık. Yola çıkmak üzereyken Seher'in gülümseyerek bize doğru geldiğini gördük. Şaşkınlıktan ne yapacağımızı bilemiyorduk. Seher'e sarılıp özlem gideriyor “sen ölmedin mi, biz senin cenazesine gidiyorduk” diye soruyorduk.

Sakinleştikten sonra bizlere başından geçenleri anlatmaya başladı. Ailesi her zamanki gibi tartışmalarından sonra “yaptıklarınız doğru ama içeri düşeceksiniz, polisler seni öldürecekler, biz buna dayanamayız” diyerek kendisini eve kilitlemiş, parasını ve kimliğini de aldıkları için hemen kaçamamıştı. Bulduğu ilk fırsatta evin penceresinden atlayarak kaçmıştı. Annesinin ağlayarak “Seher öldü” demesi bu yüzdendi.

Seher kısacık devrimci yaşantısında harcadığı emekle ailesini etkilemeyi, bir ölçüde de olsa değiştirmeyi başarmıştı. Harcadığı emek, Seher şehit düştükten sonra da olsa meyvelerini vermişti.

Seher'in babası katliamı lanetleyen eylemlerde, gösterilerde bizimle birlikteydi. DEV-GENÇ'lilere “siz Seher'in arkadaşısınız, hepiniz benim oğlum, kızımsınız” diyordu. Seher'in kanının yerde kalmayacağına inandığını, işkenceci katillerden hesap sorulacağını haykırıyordu.

Seher'in şehit düşmesinin her yıldönümünde yaptığımız anmalarda, gecelerde ailesi en önde yer alıyor, emekle, sabırla, ısrarla en olumsuz ailenin bile dönüşebileceğini, devrimcileşebileceğini gösteriyorlar bizlere.

 

Geri