Sait EROL'u Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Dev-Gençli bir yoldaşı anlatıyor:

«Dev-Genç ruhunu, coşkusunu, radikalliğini kişiliğinde somutlamıştı»

 

Sait Erol, Konya öğrenci gençlik mücadelesi içinde öne fırlayan doğal gençlik önderlerinden biriydi.

Sıcak, samimi insan ilişkileri, radikal eylem biçimlerinin önerilmesi ve örgütlenmesi, düşman karşısındaki direnişleriyle hem pratiği yükselten hem de gençlik içinde sevilen, sözü dinlenen bir yoldaşımızdı.

Konya'da kitle eylemleri içinde polise karşı pasif direnişlerin yaşandığı bir süreçti.

Diğer siyasi yapılarla birlikte '89 yılında 16 Mart ve Halepçe katliamı anması gerçekleştirilmişti. Eylem sırasında polis eylemin yapıldığı Mimar Mühendislik Fakültesi'nin ve kantinin etrafını kuşattı. Bu kuşatma karşısında kitle okul bahçesinde yürüyüş yaparak dekanı görüşmeye davet etti. Dekan polis ablukasının kaldırılacağına söz vermiş, öğrencileri sakin olmaya davet ederek çekip gitmişti. Eyleme katılan kitle, kantinde oturup polisin ablukası kalkana kadar marşlar ve türküler söylemeye başladı. Birkaç saat sonra siyasi ve çevik kuvvet polislerinin saldırısı başladı. Slogan atılıyor, kitle birbirine kenetlenerek pasif direnişe geçiyordu. İşte bu direniş içinde Sait öne fırlayıp sandalye, masa ne varsa polise fırlatmaya, polisle göğüs göğüse çatışmaya başladı. Onun bu tavrı kıvılcım olmuş, arkasından başka insanlar da polisle çatışmaya başlamıştı.

Aynı direniş işkencehanede de sürdü. Sait'i kitleden yalıtıp bir hücreye attılar. Düşman kitle üzerindeki etkisini biliyor, bunu kırmaya çalışıyordu.

Ama Sait bulduğu en küçük fırsatta direnişin sürdüğü mesajını gözaltındakilere iletiyor, cüret taşıyordu. Sadece bununla da kalmıyor, düşmanı psikolojik olarak bozguna uğratıyordu. Karşı karşıya kaldığı polislerin üzerine atılıyor, "seni tanıyorum, hepinizden bunların hesabını soracağız" diye haykırıyordu.

Bu eylem sonucunda Sait ve beraberinde birçok kişi tutuklandı. Ama polisin Sait'e düşmanlığı bitmemişti. Onun kitle üzerindeki etkisini kırmak, mücadeleyi psikolojik olarak bozguna uğratmak için politika üretmeye başlamışlardı. Çok kısa bir süre içinde Sait serbest bırakılmıştı.

Sait'in polisle işbirliğine girdiği, bu yüzden serbest bırakıldığı yalanları ortalıkta dolaşmaya başladı. Polis Sait'i özellikle serbest bırakmış ve onu karalamak için yalan haberler yaymıştı.

Bu olayı Sait ilk duyduğunda kahkahalarla gülmüş, "Bunun altından bir pislik çıkacağını anlamıştım zaten" diye cevap vermişti.

Sait bu olay karşısında kendine güvenmekte ve etkilenmemekte haklıydı. Çünkü herkes Sait tanıyor, polisin çirkin yalanlarına kimse inanmıyordu.

Sait yoldaşımız Konya Dev-Genç'in yaratılmasından mücadelenin yükseltilmesine, yeni insanların örgütlenmesine kadar büyük uğraşlar vermişti. Sait için devrimci görevler yemek yemek, su içmek kadar doğal bir davranış haline dönmüştü.

Sait yoldaşımız Dev-Genç ruhunu, coşkusunu, radikalliğini kişiliğinde somutlamış, bu özellikleriyle doğal bir kitle önderi olmuştu.

1990 Haziran'ıydı. Onu bir trafik kazasında kaybettik. Trafik anarşisine kurban verdiğimiz Sait'imiz fiziken aramızdan ayrılsa da 2-3 yıl gibi kısa ama onurlu mücadele yaşamı, Dev-Genç'li kişiliği kendinde ete-kemiğe büründürmesiyle bizlere çok şeyler öğretti.

Coşkusunu, kararlılığını, inancını devrime kadar taşıyacağız.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor: "Burası Anadolu, İstanbul Farklı" Diyenlere ders dolu bir örnek: Sait!

 

Bazı insanlar vardır ki, bulunduğu ortam, yetiştiği koşullar nasıl olursa olsun, yaşamın gerçekliği onu alıp mücadelenin ortasına koyuverir. Çünkü faşizmin olduğu bir ülkede mücadelenin gerekliliği ve bunun bir biçimiyle insanları etkilememesi mümkün değildir. İşte bu iki durum çakışınca ortaya Sait gibi insanlar çıkar. Mücadele onları çeker, onların devrimciliği de insanları. Ve onların bulunduğu ortamda statükolar alt üst olur, örgüt tohumlanır, kurumlaşır ve arkalarından gelenler farkında olsun ya da olmasın aslında onların yarattığı mirasın zemininde varlıklarını sürdürürler. Konya Dev-Genç'in Sait Erol'u işte böylesi insanlardandır.

Belki pek çok insanımız Sait'in adını duymamıştır. Belki de "Yoldaşlar Bizi Aşın" köşesinde her yıl yayınlanan resmi ve ismi bazılarının aklında kalmış olabilir. Ama Konya'ya emek verenler, Dev-Genç'liler Sait'i bilirler. Birebir tanışmamış olanlar da mutlaka adını duymuşlardır.

Devrimcilik yaşamı kısadır Sait'in. Ama onun devrimciliğe başladığı koşullar ve sergilediği pratik öğreticidir. Anadolu'da mücadele edenler iyi bilirler; hemen herkesin kafasında az ya da çok bir İstanbul abartısı vardır. "Burası Anadolu, İstanbul farklı", "Koşullar uygun değil", "Potansiyel çok ama adam, olanak yok", "Yönetici, çekip-çevirecek insan yok" lafları sıkça duyulur. Bu yanıyla Sait tanınması, örnek alınması gerekenlerimizdendir.

Böylesi koşullarda üretilen gerekçelerin karşısında Sait özellikle öğreticidir. Çünkü Sait, zulme, faşizme, haksızlık ve sömürüye karşı hiç kimse yoksa ben varım" diyebilme cüretini ve cesaretini göstermiştir. Saitlerin varlığıyla Konya'da olduğu gibi Anadolu'nun pek çok yerinde zaman içinde hareketle iradi ilişkilere de geçen örgütlenmeler yaratılabilmiştir.

Örgütsüzlügün, kendiliğindenciliğin yaşandığı bir süreçte Sait'in Konya'nın örgütlenmesindeki rolü çarpıcıdır. Çünkü kimse Sait'e faaliyet yürütmesi için özel olarak bir görev vermemiştir. Ama o, insanları toparlayan, Konya'da Dev-Genç'in örgütlenmesinde pay sahibi olan Sait olmuştur.

Kimse ona "Sen bir Dev-Genç'lisin, hadi git Konya gençliğini, oradaki halkı örgütle vb." dememiştir. Bu ülkede yaşayan binlerce gençten biri olan Sait sahip olduğu duyarlılık, anti-faşist düşünceleri, Dev-Genç'e, Mahirlere, Devrimci Sol'a duyduğu sempatiyle yapması gerekeni yapmış, mücadelenin ortasına atılıvermiştir.

...

"İstanbul Dev-Genç'liler 14-Nisan 1987 yürüyüşü ile ayağa kalkışın ilk kıvılcımını çakmışlardı. Hemen ardından süreç hızla gelişmeye, ülkenin her yerinde öğrenci dernekleri kurulmaya, YÖK'e karşi özerk-demokratik üniversite hareketi gelişmeye başladı. Dev-Genç önderliğindeki radikal gençlik mücadelesi yeni filizlenirken reformizmin kitleler üzerinde güçlü bir etkisi vardı. Çünkü cunta sonrası koşullarda özellikle reformizmin önü açılmiş, ona zemin sunulmuştu.

İşte bu süreçte Konya'da da bir öğrenci derneği kuruldu. O yıllarda her şeye rağmen cuntanın izleri güçlü bir biçimde kol geziyordu. Derneğe gelen hemen pek çok insanda özellikle de cuntayı daha sıcak yaşayanlarda inançsızlık, korku, yılgınlık, güvensizlik vardı. Bu ruh hali insanları benimsediği örgütün adını gizlemeye, derneği ara sıra gelinip entellektüel gevezelik edilecek, çay içilecek bir yer gibi görmeye, ses çıkarılacak yerde susmaya kadar götürüyordu. Faşistler devrimci demokrat avına çıkarken "Biz Sev-Genç'liyiz" diyecek kadar arsızlaşan, düzeysizleşenler vardı. 12 Eylül'ün yoz-emperyalist kültür bombardımanında kitapla, sinemayla, her türlü araçla adeta patlama yaşandığı bir süreçti. Ama herşeye rağmen Konya'da saf ve temiz duygularla mücadele etmek isteyen yığınla genç derneği dolduruyordu.

Bu süreçte metropollerde Dev-Genç'in yükselttiği radikal çıkışlar Anadolu'nun pek çok ilinde olduğu gibi Konya'da da yankısını bulmakta gecikmedi. Nasıl mı?

Derneğin kapısından içeri birkaç kişi girdi. Bunlar Çözüm dergisi okurlarıydı. Ama içlerinden biri vardı ki, onu ilk kez görüyorduk. Temiz yüzü, sıcak bakışları, mahçup ifadesi ve gülen gözleriyle ilk bakışta insanda sempati uyandıran bu kişi Sait Erol'du. Bir süre sonra da Sait o derneğin bir parçası, Konya öğrenci gençlik mücadelesinin önderleri arasında yerini aldı. Sait kısa sürede doğal bir gençlik önderi olmuştu. Konya gençliği onu tanıdıkça seviyor, sevdikçe etrafında toplanıyordu. 0 bir Dev-Genç'liydi. En keskin geçinenlerin bile savunduğu örgütün adını söyleyemediği, en "cesur"unun kendini dergi adıyla ifade ettiği koşullarda "Biz Dev-Genç'liyiz" cüretiyle ortadaydı. Bir Dev-Genç'lide ne olması gerekiyorsa onun kişiliğinde, doğallığında vardı bunlar. Açık sözlü, dürüst, çıkarsız, insan sevgisi, paylaşımcılık, kararlılık, cüret, militanlık ve daha sıralanabilecek onlarca özellik..."

...

Sait 12 Eylül öncesi Devrimci Solcuların, Dev-Gençlilerin arasında büyümüştür. Çocukluğunda tanıştığı, gördüğü gerçekler büyüdüğünde onu devrimci saflara taşımıştır. Bunun olağanüstü bir yanı yoktur elbette ama çarpıcı olan, o sadece katılmakla kalmayıp, "Adam yok", "Tek başına olmaz" gerekçelerine sığınanların karşısında örgütleyici bir nitelik taşımıştır.

Şüphesiz Anadolu, İstanbul gibi değildir. Kendine özgü çok farklı sorunları, zorlukları vardır. Örgütlenmek zordur, statükolar güçlüdür. Yasal bir dergi, özel sayı, afiş, bir basın açıklaması, yasal bir derneğe üye olmak, en küçük bir protesto hareketini örgütlemek bile çok çeşitli zorluklarla boğuşmayı gerektirir. Hele sözünü ettiğimiz koşullar daha da farklıdır. Gerici-faşist okul idareleri, örgütlenmeleri, bugüne göre gerici gelenekleri daha güçlü halk tabanı, köklü mücadele geleneklerine ve geçmişine sahip olunamaması zorlukları artıran etkenlerdir. Bu yanıyla Sait de Anadolu'da devrimcileri örnek alanlardan, düzen ve devrimi tanıdığı noktada devrimciliği tercih konusu yapmayanlardandır.

...

"12 Eylül öncesi yaşadığı etkilenme Sait açısından yaşamının sonrasında da belirleyici olmuştu. Örneğin pek çok insanın gelecek garantisi olarak girmeye can attığı, Kuleli Askeri Lisesi Sait'i boğan bir yere dönüşür. Sait o dönemi anlatırken 'kendimi attırmak için epey uğraştım. Bu iş bana göre değildi' diyordu. Faşizme subay olarak hizmet edemeyeceğini okulda çok daha iyi anlamıştı. Ailesi Sait'in subay okulundan atılmasını hala kabullenemiyor, ona çok kızıyorlardı. Yoksul ve emekçi bu insanlar kendi yaşadıkları zorluk ve sıkıntıları Sait'in yaşamasını istemiyorlardı. Babası bir fabrika işçisiydi. Sait askeri liseden ayrıldıktan sonra öğrenimini Konya Gazi Lisesi'nde tamamlamış, sonra da Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydolmuştu. Annesi başta olmak üzere, ailesi Sait'e aşırı derecede düşkündü. Askeri okulu bıraktığı için hala hayıflanıyorlar, üniversiteyi bitirmesini çok istiyorlardı. Konya'nın yerlisi olduklarından Sait ailesiyle birlikte oturuyordu. Sait'in pratiği 'ben buranın yerlisiyim, çevre baskısı, aile baskısı' diyenlere ne güzel bir cevaptır.

O bütün bunlara rağmen gençliğin, eylemlerin içinde oradan oraya koşturuyor, hiçbir şeyin mücadelesinin önünde engel olmasına izin vermiyordu. Onun varlığı Konya gençliğine Dev-Genç ruhunu, atılganlığını, cüretini taşımıştı. Gerici bir yer olarak bilinen Konya'da polisle çatışmaya varan radikal kitle eylemleri, protestolar, etkinlikler yaşanmışsa bunda Sait'in etkisi büyüktü.

Sait'i 1990 Haziran'ında talihsiz bir trafik kazasında yitirdik. İki yıllık devrimci yaşamı boyunca Konya'ya çok şey katmıştı. İşkencede, eylemlerde sergilediği direngen, cüretli tavırları, atılganlığı, örgütleyiciliğiyle hem düşmanın hem de oportünist ve reformistlerin yaratmak istediği pek çok statüko alt üst olmuştu. Sait 12 Eylül sonrası Konya'ya devrimci hareketin, Dev-Genç'in ruhunu taşımıştı. Sadece Konya için değil, ülkesi ve halkı için yapacağı daha çok işler vardı. Ama zaman ona fırsat tanımadı.

...

Bugün sadece Konya gençliğinin değil, tüm Anadolu gençliğinin Sait'ten öğreneceği çok şey vardır. Örneğin statükolar parçalanabilir. Sait bunu kendi bulunduğu dönem için başarmıştır.

 

Geri