Rıza
YILDIRIM'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Halkın Hukuk Bürosu tarafından Rıza
Yıldırım'ın şehit düşmesinin ardından, 8
Haziran 2016 tarihinde yayınlanan açıklama:
Tecrit
İşkencesi Devrimci Tutsak Rıza Yıldırım’ı Katletti!
F
tipi tecrit işkencesi ve devletin hapishaneler politikası can almaya devam
ediyor. Yaklaşık 20 yıldır tutsak olan ve tutsaklığının son 16 yılını F tipi
tecrit işkencesi altında geçiren Rıza Yıldırım tedavisinin zamanında ve uygun şekilde
yapılmaması sebebiyle 20 Mayıs günü beyin kanaması geçirdikten sonra 04.06.2016
tarihinde şehit düştü.
19-22
Aralık hapishaneler katliamı ile açılan ve “beyaz ölüm” olarak nitelenen tecrit
esaslı F tipi hapishanelerde ve genel olarak diğer hapishanelerde bugüne kadar
yüzlerce insan katledildi. Sağlık hakları gasp edilerek, tedavi edilemeyerek ya
da tedavileri geciktirilerek öldürülen insanlarımızın sayısı binleri buldu. Bu
ölümlerin çoğu kayıtlara “doğal ölüm”,
“eceliyle ölüm” olarak geçti. Bolu F Tipi Hapishanesinde tutsak olan Rıza
Yıldırım da bunlardan biridir. Aşağıda Rıza YILDIRIM’ın
kayıtlara “doğal ölüm” olarak geçen öldürülme sürecine ilişkin anlatımlar
bulunmaktadır.
Rıza
Yıldırım’ın katledilmesi sürecini aynı hapishanede bulunan tutsak arkadaşları şu
şekilde anlatmaktadır;
“… Olay şöyle gerçekleşti. Arkadaşımız
yirmi yıla yakın süredir hapishanede…
Çeşitli rahatsızlıkların yanı sıra
son bir yıl içerisinde sağlığında endişe verici gelişmeler yaşandı. Kilo kaybı
ve halsizlik şikâyetiyle tedavi sürecini başlattı aylar önce. ‘’ normal ‘’
denildi ‘’psikolojik’’ denildi. Israrlar neticesinde hastane sevkleri ve çeşitli
tetkikler ( kan tahlili vb.) yapıldı. Guatr teşhisi konularak ilaç verildi. İlaçları
kullanılmasına rağmen şikâyetleri sürdü ve krizler geçirmeye başladı. Krizler elleri
ayaklarının hissizleşmesi, hareket edememe şeklinde geçiyordu. Yine devam eden
hastane gidiş-gelişlerinde bu defa ‘’panik atak’’ teşhisi konuldu. Ve ağır bir
psikolojik ilaç yazıldı. Bu ilaç idare tarafından her sabah birer adet şeklinde
veriliyor. Ağır ve yan etkileri fazla olan bir ilaç… Kullandığı sürece günü
daha uyuşuk ve halsiz geçiriyordu. Haliyle iyileşme olmadı ve şikâyetleri
artmaya, sıklaşmaya başladı. Son günlerde neredeyse kalkamaz ve ihtiyaçlarını
tek başına göremez hale gelmişti.
Pazartesi durumu kötü olduğu için
yanındaki arkadaşı ‘’acil’’ e gönderelim demiş. Zile basmışlar, gardiyanlarla
yapılan konuşmalar neticesinde ertesi gün revir doktorunun beklenmesi kararı
vermişler. Salı günü revire çıkarmışlar, doktor ‘’nöroloji’’ bölümüne sevkini
yapmış. Dönüşte hiç yürüyememiş. Hücresine kadar yolun bir bölümünü arkadaşlarının
omzunda bir bölümünü, tekerlekli sandalyede geçmiş. Salı’dan Cuma’ya kadar
hücre içinde neredeyse hiç kalkamamış. Arkadaşının yardımıyla yemek vb. ihtiyaçlarını
gidermiş. Cuma öğleden önce hastaneye götürüp film çekmişler ( MR veya tomografi bilmiyorum ) ve hapishaneye geri göndermişler.
Hücrede birkaç defa yere düşmüş. Bu düşmelerden biri tehlikeli denilebilecek şekilde
olduğu için yanındaki arkadaşı şüphelenip hızla gardiyanları çağırmış.
Yürüyerek gitmiş ama ‘’ne oldu’’ gibi şeyler söylediği için durumun
ciddiyetinden şüphelenmeye başladık. Cuma gününü hastanede geçirdi. Cumartesi
günü sorduğumuzda ‘’kontrol amaçlı uyutuluyor muhtemelen öğlene getirilecek’’
dediler. Cumartesi akşamı ’da 2. Müdür geldi ve ameliyat yapıldığını, servise
geçtiğini, bilincinin açık olduğunu söyledi. Hafta sonu olduğu için avukatlarına
ve ailesine haber verilmesi noktasında ısrarcı olduk. Gece yarısına doğru
ailesine haber verildiği söylendi bize… Şuan itibariyle bizim başka bir
bilgimiz yok”
Aylardır
teşhisinin yapılmamasında en hafif tabirle bile ihmal var.
Hapishane
gidiş-gelişlerinde bitmek bilmeyen üst- ayakkabı aramaları, mahkûm hasta odasının
olmaması, saatlerce daracık ring hücresinde bekletilme vb. koşullar sağlığını
daha da bozmuştur.
Verdikleri
psikolojik haplar bu sonucu tetiklemiştir.
Salı
günü revir doktoru acil sevk yaptırmayarak, Cuma gününe kadar geçen sürede bu
sonucun doğmasına katkı yaptırmıştır.
Cuma
günü nöroloji bölümünde sadece filminin çekilip geri gönderilmesi, müşahede altında
tutulmaması vb. ihmaldir.
O
gün bile saatlerce ringde bekletilmesi, havasız kalması beyin kanaması
geçirmesine son damla olarak etki yapmıştır.”
Yaşananlar
ortadadır. Rıza Yıldırım, tecrit politikaları sonucu son ana kadar tedavi
edilmeyerek katledilmiştir.
Tecrit
tek başına tutsakların ölümüne neden olmaktadır. Bunun üstüne devletin hasta
tutsakların tedavisini engellemesi ve ölüm politikaları eklenince hasta
tutsaklar bilinçli öldürülmektedir.
AKP’nin
soru önergelerinde verdiği cevaplar gerçeği tam yansıtmasa bile yaşananlar
ortadadır.
“AKP iktidarı döneminde 4925 günde
3077 mahkûm hayatını kaybetti. Buna göre her 38 saatte bir mahkum ölmüştür,
Adalet Bakanlığı’nın Bilgi Edinme Yasası Kapsamında açıkladığı verileri değerlendirildiğinde;
AKP iktidarının ilk 4 yılı (2002-2005) baz alındığında
1460 günde 365 mahkum yani 4 günde bir mahkum yaşamını yitirirken, son 3.5 yılında
(2012- 29.06.2015 arası) 1275 günde 1253 kişi diğer deyimiyle günde bir mahkum
hayatını kaybetti.
AKP iktidarı döneminde 2501 hasta
mahkûm hayatını kaybetti. 01.01.2006 – 29.06.2015 tarihleri arasında hayatını
kaybedenlerden 462’si tutuklu yani hüküm giymemiş hasta mahkûmlar. AKP’nin
iktidara geldiği 2002 yılında hayatını kaybeden hasta mahkûm sayısı 71 iken,
2014 yılında hayatını kaybeden hasta mahkûm sayısı 312 oldu. Yani geldiği yıl
ile 2014 yılı karşılaştırıldığında ölüm oranında yüzde 439 artış oldu.” ( Basından )
AKP
iktidarının hapishane politikası bellidir. Hapishanelerde tutsaklar her gün değişik
saldırılara uğramaktadır. AKP, hasta tutsakları öldürmek için ne gerekiyorsa
yapmaktadır.
Rıza
Yıldırım’ın ölümü asla doğal ölüm değildir, bir cinayettir! Rıza Yıldırım’ın
ölüme neden olan AKP iktidarı suçlarına yenisini eklemiştir!
Rıza
Yıldırım’ın ölümünden sorumlu olanların peşini bırakmayacağız. Suçları yanlarına
kar kalmayacak! Er ya da geç hesabını soracağız işledikleri tüm suçların!
HALKIN HUKUK BÜROSU