Özlem DURAKCAN

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 28 Eylül 2001

 

Şehit Düştüğü Yer: Ankara

 

Doğduğu Tarih: 1982

 

Doğduğu Yer: Çorum

 

Mezar Yer: Merkez Mislerocağı köyü , Çorum

 

 

 

17 Temmuz 2001’de, F Tipi hapishanelerdeki zulme ve tecrite karşı Ankara’da ölüm orucuna başlayan Özlem Durakcan, 28 Eylül’de, ölüm orucunun 74. Gününde şehit düştü.

 

Özlem, yüreği adalet ve özgürlük tutkusuyla dolu bir gençti. Mahir Çayanlar'ı dinleyerek büyümüştü. Lisenin ilk yıllarından itibaren çevresinde gördüğü tüm haksızlıklara, adaletsizliklere karşı hep bir şeyler yapmaya çalıştı. Bir şey yapılıyorsa, ona katıldı.

Nerede hak isteyen, özgürlük isteyen birileri varsa, onların yanındaydı. Çorum’da yapılan hemen her eyleme, kimse kendisini çağırmadan gidip katıldı. İşçilere, öğrencilere, yoksul semtlerin halkına dergi götürdü, bildiri dağıttı. Çorum’da, CHP’den Barış Partisi’ne, ÖDP’den Pir Sultan Derneği’ne kadar kendine demokrat diyen her kurumun kapısını çaldı. Ama aradığı onlar değildi. Aradığını sonunda buldu.

1996’dan başlayarak, tüm 1 Mayıslar'da, Newrozlar'da, 8 Martlar'da alandadır Özlem. Yalnız 1999 1 Mayıs’ına üniversite sınavından dolayı katılamamıştır. Ankara’da pekçok sendikal yürüyüşe katıldı. İki mahkeme hariç Ulucanlar katliamıyla ilgili açılan davanın tüm duruşmalarına katıldı.

19 yaşında, dünyanın kavgasını omuzlamıştı. Bir dönem, İstanbul'da Ülkemizde Gençlik dergisinde muhabirlik yaptı. Hapishanelerde F Tiplerine karşı direniş süreci gündeme geldiğinde, o artık bir Tayad’lıydı; sahiplenmenin en yoğun yaşandığı yerdeydi. Gecesini gündüzüne kattı.

TAYAD'ın Taksim eylemlerinin bir çoğuna, 19 Aralık’tan itibaren hapishanelerde şehit düşen devrimcilerin cenazelerinin çoğuna, meşaleli yürüyüşlere katıldı. Bunların dışında TAYAD'ın düzenlediği eylemlerin çoğunda yeraldı. Gözaltına alındı bu eylemlerde. İşkencecilere karşı her seferinde: "Hücrelere karşı çıktığımızı ve her zaman da karşı çıkacağımızı, haklı olduğumuzu" savundu.

Ve nihayetinde tüm bu yaptıklarını da yetersiz görerek ölüme yattı. Tutuklu Aileleri Bülteni Ankara Temsilciliği’nde ölüm orucuna başlarken, dışarıda ölüm orucu geleneğine güçlü bir halka da o ekliyordu.

19 yaşında bir gençti. "Bu ülkede zulüm varsa, direniş de var" diyerek başladı direnişe. O biliyordu ki, bu ülkede insanlar kadın-erkek, çocuk-yaşlı demeden aç bırakılıyor, yoksullaştırılıyorsa; bu zulme karşı her yaşta, her koşulda direnmek de haklı ve meşrudur. Özlem, Uğurlar'ın, Zehralar'ın, Cananlar'ın mirasçısıydı. Onların bıraktığı geleneğe sahip çıkmak, bu geleneğe yeni halkalar ekleyerek zafer yürüyüşünü hızlandırmak gerektiği inancıyla söz verdi ve sözünü yerine getirdi.

Özlem, ölüm orucunu bir süre sonra, hapishaneden tahliye edilen Ayşe Baştimur'la aynı yerde sürdürmeye başladı. Omuz omuza bir koşuydu onlarınki, ölüme gün gün birlikte yürüdüler. İnançları, coşkuları, fedakarlıklarından bir harman yaptılar.

25 Eylül 2001... Özlem'in bilinci gelip gitmeye başlıyor ve daha sonra bilinci tamamen kapanıyor. Artık söylenenleri anlamıyor. Son söylediği "Bilincim kapanırsa beni buradan çıkarmayın, hastaneye götürmeyin" oluyor. Evdeki refakatçılar sürekli yanında Canan'ı, Zehra'yı anlatıyorlar Özlem'e. Ama Özlem söylenenlerin hiçbirini anlamıyor. Su verilmek istendiğinde dudaklarını birbirine kenetliyor ve zafer yürüyüşünü hızlandırmaktaki kararlılığını böyle belli ediyor. Bilincinin kapalı olduğu 3 gün boyunca cevap verdiği tek bir soruydu; "Bizler birbirimizi ölecek kadar çok seviyoruz, değil mi?" Bu soruya kafasını sallayarak ve gülümseyerek cevap veriyor. ... Ayşe Baştimur'un şehit düşmesinin ardından 2,5 saat sonra Özlem de aynı gülümseme ve huzurla kavuştu Canan'lara, Zehra'lara; ölümsüzleşti.

 

***

 

Özlem Durakcan’ın Tutuklu Aileleri Bülteni Ankara Temsilciliği’nde ölüm orucuna başladığı gün yaptığı açıklama

 

Merhaba,

Ben Özlem Durakcan. 19 yaşında bir gencim. Ülkemizde ve dünyanın pekçok yerinde var olan eşitsizliğe, sömürüye, adaletsizliğe karşıyım. İnsanca yaşayabileceğimiz bir ülke istiyorum.

1982'de Çorum'da doğdum. Demokrat, duyarlı bir çevrede büyüdüm. Ahlaksızlığın, namussuzluğun, hırsızlığın, dolandırıcılığın yüceltildiği bir dünyada, insanı insanlığından çıkaran her türlü yozluğa karşı birşeyler yapmam gerekiyordu. Özellikle hapishanelerde üç mevsimdir süren direnişi, ölümlere karşı kayıtsızlığı gördüğümde ben de bu sürece dahil olmalıyım dedim.

Gerçekten bir insan olarak dönüp bakmak lazım onlara... Nasıl yaşadıklarına, neyi amaçladıklarına, ne için öldüklerine...

... İnsan olmanın gereği, düşünmek, sorgulamak ve ona göre davranmaktır. Herkes üç mevsimdir yaşanan direnişi düşünüp sorguladığında bu direnişin kendi direnişi, kendi hakları için olduğunu görecektir.

... Hapishanelerde, hastanelerde, direniş evlerinde her an ölümle karşı karşıya olan direnişçiler için ölümü kutsuyorlar, ölmekle bir şey kazanılmaz, zaten ölmemizi istiyorlar diyenlere, siz de birşeyler yapın ki bu insanlar ölmesin diyorum.

Demokratik kitle örgütlerine, insan hakları savunucularına, sendikacılara, tek tek duyarlı insanlara sesleniyorum.

Bu direniş sizin direnişinizdir. 9 ay, 3 mevsimdir bir tarih yazılıyor. Eğer daha çok insan ölmesin, sakat kalmasın istiyorsanız siz de bir şeyler yapın. Direnişçiler dışarıda, yanıbaşınızda... Kayıtsız kalmayın.

Özlem Durakcan

17.07.2001

 

***

 

Özlem Durakcan'ın Bir Şiiri

 

Rotası çizilmemiş gemiye

yardım etmez hiçbir rüzgar

Oysa rota çizildi mi bir kez

Asılmak gerek küreklere

Dinliyoruz

kah işin zorluğunu aşarak

kah sevinçten ve efkardan coşarak

 

Bağırıyoruz!

Bu gemi güneşe ulaşacak!

 

Özlem Durakcan

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

2000-2007 Büyük Direnişi:

 

Yoldaşları, yakınları Özlem Durakcan’ı Anlatıyor:

 

Geri