Nazmi TÜRKCAN'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Bir yoldaşı: "Dev-Genç ruhu ve coşkusuyla yaşadı"
Dev-Genç'li olmanın onurunu yaşadı her zaman. Her
fırsatta vurguladı. Gözbebeklerindeki parıltı, yüzünden
eksilmeyen gülümsemesi aklımızda. Tutsak kaldığı sürece anaların,
babaların, eş ve kardeşlerin yanında ailesinin omuz omuza olamamasından duyduğu
sıkıntıyı taşırdı... Görüş günlerinde İbrahim Erdoğan'a annesini getirir,
yoldaşının ikna becerisini ailesine taşımak isterdi. Kıpır kıpırdı. Mücadelenin
sınırsızlığını taşıdı her zaman. Yeri geldiğinde işkence tezgahlarında,
yeri geldiğinde tutsaklıkta, yeri geldiğinde yeraltı mücadelesinde ve
Dev-Genç'in gelenekselliğini sürdürmedeki rolünü yine DEV-GENÇ'in
20. Kuruluş Yıldönümü kutlamalarında onur defterinde şöyle ifade ediyordu.
'DEV-GENÇ,
Beyazıt Meydanı'nda yatan bir ölü idi, Şişli Meydanı'nda üç kız oldu.
Kızıldere'de
Mahir'di, Cihan idi, Kerim oldu, Vedat oldu, Kenan oldu,
Meydanlarda
Halil İbrahim idi, Yüksel idi, Selçuk oldu, Hüseyin oldu.
İşkencede
Ahmet idi, Hayrettin idi, Ölüm Orucu'nda Haydar oldu, Hasan oldu, Apo oldu.
İlhan idi,
Osman idi, Öztürk oldu, Salih oldu, Ali oldu.
Onlar idi,
yüzler oldu, binler oldu...
Akhisar'dan,
Ödemiş'ten, Söke'den, Aybastı'dan, Çukurova'dan.
Çorum'dan, Maraştan, Çağlayan'dan, Kağıthane'den,
Bak-kalköy'den, Profilo'dan,
Tariş'ten, Aksaray'dan, Beyazıt'tan, Yıldız'dan...
Aktı, aktı, akıyor...
Bağımsızlık,
demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde önderleri ve halkıyla kucaklaştı, kavgaya
koşuyor.
Selam olsun
zulmün, zalimin kâr etmediği yiğit neferlere.
Selam olsun
Dev-Genç'e, ve and olsun ki,
daima Dev-Genç ruhu ve coşkusuyla yaşayacağıma."
Zaman zaman buluşma
yerinde polisin kuşatmasını hissettiğinde, soğukkanlılığını yitirmeyerek gülümseyen
Nazmi, onları atlatırken bir köpeğe yakalanmadan
kurtuluşunu daha bir espriyle anlatıyordu. Yeri geldiğinde, randevuların
titizliği konusundaki bir tartışmada, deneyimini uykusundan kalkarak anlatır
yeniden uykuya geçerdi. Cezaevinde tüneldeki bir soyu boşaltma hazırlığında Nazmi, arkadaşının enerjisinin tükendiğini fark ettiğinde
"Bir maşrapa su-Bir maşrapa özgürlük" sözleriyle çalışma temposunu yükseltiyordu.
Nazmi'nin sıcak insan ilişkilerinin yanında, sanatla
ve kültürle olan bağını da görüyor, örneklerini birlikte okuyorduk. Nazmi silaha tutkundu. En son yakalanmasında silahı çok sevdiğini,
silahsız dolaşmayacağını haykırıyordu. Ve 12 Temmuz'larda katletmeye gelenlere
karşı halkın silahını kullandı. Kavgada Dev-Genç'i yeniden sarıp sarmalıyor
şimdi..
(Bu anlatım, Haziran
Yayınevi tarafından yayınlanan “Bize Ölüm Yok” adlı kitapta yayınlanmıştır.)
***
Eğitimine, gelişimine katkıda bulunduğu
bir yoldaşı anlatıyor:
“Bizim
ne harika insanlarımız var”
Onunla beraberliğimiz fazla uzun olmadı. Saflara
yeni katılmıştım, uzun süredir benimle ilgilenen yoldaş artık seni başka bir
yoldaşımıza devredeceğim, seninle o ilgilenecek demişti. Birgün
onunla tanışmak için randevuya gittik. Karşılaştıktan sonra tanışma faslı sona
ermiş, onların ikisi konuşmaya dalmışlardı. Ben ise onları sessizce
dinliyordum. Bende o an bıraktığı izlenim oldukça sert bir insan her halde
dedim. Konuşması, duruşu bende öyle bir izlenim doğurmuştu. Ama randevu
yerinden onunla beraber ayrıldığımızda ve sohbete daldığımızda bu ilk izlenimin
ne kadar yanlış olduğunu anladım. Sıcak sevecen ve insana güven veriyordu. Her
konuda sorular soruyor, kafamda sorun olan bir şey varsa yardım etmeye
çalışıyordu.
İlk sorularında yanıtlarım kısa oluyordu ama
ilerleyen dakikalarda doğallığında daha uzun konuşmalara yerini bırakıyordu. O
günkü beraberliğimizde farklı farklı semtlere geçerek
epey yol katetmiştik, ondan ayrıldığımda içimde hüzün
yoktu. Randevuya giderken diğer arkadaştan ayrılacağım diye içim biraz da olsa
buruktu. Şimdiyse çok rahatlamış, içime sıcaklık dolmuştu. Bu Nazmi yoldaşın sevgisinin, ilgisinin sıcaklığıydı. Kendi
kendime bizim ne harika insanlarımız var demiştim, ayrıca onunla çalışacağımıza
sevinmiştim. Yine bizim insanlarımızın hepsinin birbirine benzediğine, birbirinden
farklarının olmadığına karar verdim.
Onunla görüşmelerimiz belirlenen yerlerde oluyordu,
sürekli bir şeyler anlatıyor ben de can kulağı ile dinlemeye çalışıyordum. Ama
mücadelede yeni oluşumdan bir çok şeyi anlamakta
zorlanıyordum, kalıcı olmuyordu, daha sonra pratik işler aklımda kalıyordu.
Disiplinli ilkeli kurallı bir insandı, bizden de öyle olmamızı istiyordu.
Hareketimize bağlıydı, insanlarla çok rahat diyalog kurabiliyordu. Bir gün
onunla bir eve misafir olarak gitmiştik, evde yaşlı ana, amca ve genç bir oğulları
vardı; onların hepsiyle öyle güzel diyalog kurmuştu ki, hepsiyle kendi
dilleriyle, onları ilgilediren konular üzerinde
sohbet etmişti. Ertesinde o evden ayrılırken o insanlar yeniden gelmemizi
istemişti.
Mücadelenin gelişimi için her iş üzerinde özenle
duruyor yol yöntem sunmaya çalışıyor ve işleri denetliyordu. Hiçbir işin
savsaklanmasına ağırdan alınmasına izin vermezdi. Sorunlar varsa çözümü için
alternatifler sunardı, artık o işin olmaması için neden kalmazdı. O kararlı
emekçi yüreği insan sevgisi ile dolu disiplinli bir insandı.