Mustafa
BEKTAŞ'ı Yakınları, Yoldaşları
Anlatıyor:
Bir Yoldaşı Anlatıyor:
Savaşın zorluklarını ve bedellerini
bilerek bu kararı almıştı
Muharrem yoldaşı gibi Mustafa da devrimcileri
tesadüfen tanımamıştı. Daha çocukluğundan itibaren devrimcilerin elinde büyümüş,
Parti-Cephe ailesiyle her zaman bir şekilde bağı olmuştur. Amasya Gümüşhacıköy'den
İstanbul'a taşındıklarında 5 yaşındaydı. Daha ortaokul yıllarında emekçilikle
tanışır. Ailesi yoksul olduğu için seyyar satıcılık yaparak ailesinin geçimine
katkıda bulunur. Daha sonraki yıllarda kazandığı parayı yalnız ailesiyle değil devrimcilerle
de paylaşmaya başlar.
Değişik işlerde çalışır. İş yerlerindeki
arkadaşlarını duyarlı kılmak için onlara sömürüyü, zulmü anlatır. Bir yoldaşı
onun iş yerindeki arkadaşlarını eğitmeye çalışmasını şöyle anlatıyor. "Bir
defasında patron işçilere imzalatmak için bir kağıt
getirmişti. İşçilerin çoğu imzaladı. Bize şirketin ismini değiştirmek için
imzanıza gerek var diye anlattılar. Meğer şirketin ismi değişince orada çalışan
işçi hiç çalışmamış gibi tüm hakları gaps oluyormuş. Mustafa
bunu fark etti. Hemen işçilerle konuşarak durumu anlattı. Herkes imzasını geri
aldı ve patron amacına ulaşamadı. O yalnız iş arkadaşlarını eğitmekle de kalmaz,
onların her sorunlarıyla ilgilenirdi. Kendinden küçükler onu bir abi gibi, büyükler de evlatları ğibi
severdi. Kim haksızlığa uğrasa veya başına bir iş gelse Mustafa'ya koşardı.
Mustafa Küçükarmutlu'da
sevilen bir yoldaşımızdı. İnsanlara yardım etmeyi sever, kondu yaparken veya
başka işlerde halka yardım ederdi. Tembellik yapmak, yan gelip yatmak Mustafa'ya
göre değildi. Evde annesinin fazla yorulmasına dayanamaz. Temizlik, yemek,
bulaşık vb. ev işlerinde de yardımcı olur. Mustafa'nın emekçi yanları gelişkin
ve üretkendir. Annesi onun için "o bizi hiçbir zaman incitmedi. Yemeğini
yapar, bulaşıklarını yıkar, benim fazla yorulmamı istemezdi." diyor.
Aslında annesini onun için farklı kılan sadece annesi olması değildir.
Annesinin devrimcileri sahiplenmesi, şehit cenazelerinden, hapishane kapılarına
kadar gücünün yettiğince mücadeleye katkı sunmasıdır. Aynı zamanda emekçi, fedakar ve direngen bir ana olmasıdır.
Mustafa aktif mücadele kararı aldığında savaşın
zorluklarını ve bedellerini bilerek bu kararı almıştı. Ve bu durumu “biraz geç olsa da, geç kaldım sayılmaz”
diye değerlendirir. Çevresindeki devrimcileri çekinmeden eleştirir. “Eğer bana
mücadeleyi daha iyi anlatabilseydiniz karar vermekte bu kadar geç kalmazdım”
der.
Aslında çok da geç değildir Mustafa için. Hedefi
büyüktür onun. “Ben savaşçı olacağım, SPB olacağım. Komutan olacağım" diye
sıralar hedeflerini. Kendisine "seni öldürecekler" dendiğinde o da
Muharrem yoldaşı gibi “Ancak onu yapabilirler.
Ama sağ teslim alamazlar" diye cevap verir. Onun için, halkının
kurtuluşu uğruna şehit düşmek onurdur. O bunun bilincinde olarak atılır en ön
saflara. Ve daha baştan Parti-Cephe'nin direniş tavrını, teslim olmama
geleneğini, savaşçı misyonunu yerine getirirken de bir
adım ileriye taşımaya kararlıdır.
Düşman Mustafa'yı tanıyordu. Önce kalemşörlerine basında deşifre ettirerek katliamına zemin
hazırladı. Defalarca evini basarak ailesine "Onu geberteceğiz" şeklinde
tehditler savurdular. Oysa Mustafa'nın dediği ğibi “Ancak onu yapabilirlerdi. İnancını teslim
almayı ise asla başaramazlardı.” Öyle de oldu. Mustafa'yı sırtından kurşunlayarak
acizliklerini ve korkaklıklarını bir kez daha gösterdiler.