Murat ÖZDEMİR

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 19 Aralık 2000

 

Şehit Düştüğü Yer: Bursa

 

Doğduğu Tarih: Temmuz 1961

 

Doğduğu Yer: İstanbul, Kumburgaz

 

Mezar Yeri: Muncullu Mezarlığı, Düzce

 

 

Bursa Hapishanesi ölüm orucu 1. ekibi savaşçısıydı. Katliam saldırısı olduğunda yoldaşlarına siper olmak, katliam saldırısını durdurmak için tereddütsüz bedenini tutuşturarak şehit düştü.

 

MURAT ÖZDEMİR, 1961 Temmuzunda İstanbul Kumburgaz’da bir imamın çocuğu olarak dünyaya geldi. Kendisinden önce doğan kardeşleri, yaşlarını doldurmadan ölmüşlerdi. Bu nedenle ancak yaşını doldurduktan sonra nüfus kağıdı alabildi.

Düzce’nin Murcurlu köyü nüfusuna kayıtlı, Çerkez milliyetinden emekçi bir ailenin dört çocuğundan ilkidir. Babası, imam olarak atıldığı yaşam kavgasını daha sonra sinema işletmecisi ve şoför olarak sürdürdü. Murat'ın çocukluğu ve gençliğinin hemen tamamı İstanbul’da geçti. İlk, orta ve lise'yi Ortaköy’de okudu. Lise son sınıfta sıkıyönetimin ve okul idaresinin baskıları nedeniyle kaydını alarak Düzce Lisesi’nde okula devam etti ve buradan mezun oldu.

Murat, 1981 yılında İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi Basın Yayın Yüksek Okulu’na kayıt yaptırdı. 1985te tekrar sınavlara girerek Mimar Sinan Üniversitesi'nin Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’ne devam etti. Sonraki yıllarda bir öğrenci affından yararlanarak tekrar eski okuluna döndü. En son, Basın Yayın Yüksek Okulu son sınıfındayken okulu terk etti. Üniversite yaşamı boyunca eğitimle ilgili ya da mesleki herhangi bir beklentisi olmadı.

Devrimcilikle ilk kez Kabataş Erkek Lisesi’nde (1977-78 yıllarında) tanışmıştı. Okuduğu okulda ve oturduğu semtte anti-faşist mücadele içerisinde yer aldı. Öncesinden de kavgacı biridir. Ama hem gözü kara, hem de geleceğe dair idealleri olan insanlarla tanışmak daha çok çekici gelmiştir. “Tam bana göre bir iş” diyerek devrimciliğe büyük bir coşkuyla sarıldı. Devrimciliği siyasal, felsefi, sosyal, kültürel, ahlaki birçok açıdan kavradı. Kavradıkça daha çok benimsedi... En büyük tutkusu gerilla olmaktı. Uzun cunta yılları boyunca mücadeleden uzak kaldı. “Keşke ben de tutsak düşseydim” dediği yıllardır. Tutsaklık “dışarıda” çok daha onur kırıcıdır. Ama her şeye rağmen gelecekle ilgili umutlarını hep korudu. Düzenle ilgili en küçük bir hesap yapmadı. Bir yerlerden düzene tutunma kaygısı taşımadı. Devrimci Hareketin, teslimiyeti, uzlaşmacılığı yerle bir ettiği 90 atılım yıllarıyla birlikte içindeki inanç yeniden alevlenir. Önce burjuva basında çalışırken “Basın Emekçileri” örgütlülüğü zemininde gelişen ilişki, Murat’ın Mücadele Gazetesi’nde çalışmaya başlamasıyla birlikte daha da pekişti. 92 Ekiminde tutsak düştü ve Bayrampaşa Hapishanesi’nde dört buçuk ay tutsak kaldı. 93 Ekiminde İzmir’de tekrar tutsak düştü. Tutsaklılık yaşamı, açlık grevleri, işgaller, barikatlar ve isyanlarla geçti denilebilir. Özgür tutsak kimliğinin onurunu, kıvancını doya doya yaşadı. Yanıbaşında şehit düşen yoldaşları da oldu, özgürlüğe uğurladıkları da... 96 ölüm orucunda ilk ekipte çarpışmak için gönüllü oldu, ancak ikinci ekipte görev aldı. O zaman çok hayıflanmıştır. Ama daha sonra görmüş ve anlamıştır ki, kendini devrime adayanlar açısından hiçbir “fırsat” kaçıp gitmiş olmuyor. “Hatta yarın savaşımız daha da büyüdüğünde ailemiz öylesine büyük kahramanlıklara imza atacak ki, kendi adıma daha şimdiden yarının kahramanlarını kıskanmaya başladım bile.” der Murat.

Hayatı ve mücadeleyi hep dolu dolu yaşadı. Deliler, serseriler ve ayyaşlardan küçük-burjuva aydın ve sanatçılara, hatta burjuvalara kadar hemen herkesle bir biçimiyle ilişkisi oldu. Kondulu yoksul sofralardan kalamarlı, havyarlı zengin sofralarına kadar yaşamın her türlü gerçekliğini yaşayarak gözlemledi Murat. Ülkesinin, halkının, örgütünün gerçeklerini tanıdı. Ve tüm bunların sonunda şöyle der: “Devrimci mücadelede koştura koştura yol aldığım da oldu, tökezlediğim de. Bugün rahatlıkla ve hiçbir şeyin özlemini, kaygısını duymadan diyorum ki dünyanın en onurlu işi devrimciliktir. Ve dünyanın en onurlu bu çarpışmasında Parti-Cepheli olmanın onuruyla savaşıp, şehit düşmek bana mutluluk verecektir.”

 

***

 

Murat Özdemir’le Yapılmış Bir Röportajdan:

Siperden fırladığım an “ZAFER!” diye haykırmak istiyorum. “BEN ÇERKEZ KAMASIYIM!” diye haykırmak, şehit düşmek istiyorum. Çünkü kendimi şu anda Çerkez kaması gibi görüyorum, hissediyorum. Doğru elde doğru hedefe tam zamanında yöneleceğim için çok mutluyum. ... yoldaşlarımın, halkımın kamasıyım. Sapına cephe yıldızı nakışlanmış “ÇERKEZ KAMASIYIM!” Bütün gövdemle düşmana saplanacağım.

 

(Ölüm Orucu Gönüllüleriyle Şehitlikleri Üzerine yapılan röportajlardan alınan bu sözler, Vatan Dergisinin 18 Aralık 2000 tarihli 69. sayısında yayınlanmıştır.)

 

***

 

Murat ÖZDEMİR'İN BANT TAKMA TÖRENİNDE

YAPTIĞI KONUŞMA

 

Yoldaşlar;

İnanın bu çok büyük bir onur. Bu onuru ölümüne sahiplenmek bizleri çok mutlu edecek. Nasıl bir emanet aldığımızın bilincindeyiz.

Otuz yıllık bir mücadelenin, ailemizin her bir ferdinin kanının-terinin olduğu bir emanet aldık. Alnımıza kuşandık. Alnımıza kuşandığımız yıldız bizim zafer andımızdır. Böyle anlıyoruz.

Ve şuna da inancımız tamdır: Halklarımıza, sizlere, ailemize layık olmak, böylesine onurlu bir zaferi armağan edebilmek en büyük emelimizdir.

Sizleri seviyoruz. Ve sizlere layık olacağız.

Halklarımıza layık olacağız.

Önderimize, Parti-Cephemize layık olacağız.

Şehitlerimize layık olacağız. Onlar hep yanıbaşımızda olacaklar. Ve yanlarına gittiğimizde kesinlikle her birinizin zafer selamını onlara taşıyacağız. Her birine teker teker ileteceğiz. Bundan şüpheniz olmasın. Bu inançla, bu onurla tekrar ifade etmek istiyorum.

BİZ KAZANACAĞIZ.

ANADOLU HALKLARI KAZANACAK.

AİLEMİZ KAZANACAK.

Teşekkür ederim.

 

***

 

Murat ÖZDEMİR'in direniş içindeki bir mektubundan:

 

“Fırtına olanlara rüzgâr neylesin

Günü doğuranlara gece neylesin”

 

Merhaba Yoldaşlar;

Yine fırtına olduk zulmün rüzgârlarına karşı boran boran esmeye başladık. Kızıl bantlarımızı kuşanıp, yine bir zafer yolculuğuna çıktık. Dişe diş, kıran kırana, hücre hücre, saniye saniye savaşarak yürünecek bir yol bu... Ama ilk değil bizim için. Mahirler’den beri kaç kez girdik böyle savaşlara, kaç kez rezil rüsva ettik ölümü, en “olmaz” denilen yerde kaç kez kazıdık zaferi tarihin göğsüne... Tutsak düşmüş de olsak; Apo’larla, Uğur’larla, Mecit’lerle, İdil’lerle, İsmet’lerle özgür kıldık duvarların içini...

Şimdi yine onlarla birlikteyiz. Şimdi şehitlerimiz alınlarımıza kuşandığımız kızıl bantlarımızda yaşıyorlar. Şimdi biz de onlar gibi, halk için, vatan için, özgür ve sömürüsüz bir dünya için savaşacak ve şehit düşeceğiz. Bizlere böyle yaşayıp böyle ölmeyi öğreten büyük ailemize, şehitlerimize, önderimize, yoldaşlarımıza layık olacağız. Halkımıza, önümüzde canını siper eden ak saçlı analarımıza layık olacağız.

Başta Ölüm Orucu savaşçıları olmak üzere, oradaki tüm yoldaşlarımızı, zafer taarruzumuzun coşkusuyla tek tek kucaklıyor, selamlıyoruz.

Biz Kazanacağız!

Tüm Dünya Halkları Kazanacak!

Bursa DHKP-C 1. Ölüm Orucu Ekibi

Murat ÖZDEMİR

 

(Yukarıdaki mektup, Vatan Dergisinin 2 Temmuz 2001 tarihli 97. sayısında yayınlanmıştır.)

 

***

 

Murat ÖZDEMİR'in bir mektubundan:

Merhaba Yoldaşlar, Ölüm orucu direnişimizin coşkusuyla ve en içten yoldaşlık duygularıyla hepinizi selamlıyoruz. Ölüme gönüllülerimiz Dünya Devrim Tarihine bir sayfa açacak. O sayfalar ki granitten, harfleri altından olacak. Halkımızın, Parti-Cephe’nin yazdığı tarih. O sayfalar ki geçmişe ve geleceğe, devrime inancın ve kararlılığın somutlanması olacak. 21. yüzyıla yani devrimler çağına böyle bir sayfa açacak, görüyoruz yoldaşlar. Daha ne söylenebilir ki... Ölüm Orucu savaşçılarını saygıyla selamlarken, tekrar tüm yoldaşları direnişimizin kararlılığı ve coşkusuyla selamlarım. Zafer halaylarında buluşmak dileğiyle...

25.11.2000

MURAT ÖZDEMİR

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...


2000-2007 Büyük Direnişi:


Yoldaşları, yakınları Murat Özdemir’i Anlatıyor:

 

Geri