Mikail GÜVENi Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

                                                         

 

Bir arkadaşı Mikail'i anlatıyor:

"Bu yiğit savaşçıyı unutmayacağız."

 

Mikail'i Gazi Lisesi'nde okuduğum yıllarda tanıdım. Daha sonra onu Mücadele dergisinde gördüğümde hiç şaşırmadım. Çünkü o mücadeleci özelliklerini okuldaki herkesin sorunlarıyla ilgilenmesi ve hemen her soruna çözüm üretmesiyle daha baştan gösteriyordu. Bu yapısı sayesinde kısa süre içende mücadeleyle bütünleşmiş ve muhabirlik görevini üstlenmişti. Mikail söylediği şeyi her koşulda yapardı. Yapacağı her işin sorumluluğunu bilir ve muhasebesini çok iyi yaparak eksiksiz yerine getirirdi.

Şehitlerimizi sahiplenişi ve hareketimize olan bağlılığı ile bize her zaman örnek olmuştur. Şerafettin'lerin şehit düşmesinden bir gün sonra büroya gittiğimde kapıda bir çelenk gördüm.

Olan bitenden habersiz "Mücadele'yi yeniden mi açıyorsunuz?" diye şakayla sordum. Mikail ise "Evet, yeniden açıyoruz, kavgamız dağlarda büyüyor. Kürecik dağlarında 5 yiğit gerillamızı şehit verdik. Onlar bizim '85 sonrası ilk kır şehitlerimiz." dedi. Bunu söylerken gözlerinden düşmana duyduğu kin ve nefret okunuyordu. Bu sözleri beni etkiledi ve duygulandırdı.

Ayrıca şehit gerillalardan Hasan Erkuş'u çok sever, O'na imrenirdi. Sürekli olarak "Ben de Hasan gibi Devrimci Sol gerillası olacağım" diye düşüncelerini dile getirirdi.

Hareketi sahiplenmesinin en güzel örneğini ise darbe sürecinde göstermiştir. Darbeyi ilk duyduğumda inanamamıştım. Telefonla Mikail'i arayarak gazetede yazılanlar doğru mu diye sordum. "Evet, doğru, gelirsen konuşuruz." dedi. Kısa zamanda yanına gittim. Ve O bana darbeyi, darbecileri, darbeci kafa yapısını anlatarak, kafamdaki tüm çelişkileri yok etti. Darbeciler için, "Bunlar Sabo'yu, Sinan'ı, Niyazi'yi, İbrahim Erdoğan'ı tanımıyor, kendi içimizde bu pisliği temizlemek ise biz Devrimci Solcuların görevidir. Her zaman olduğu gibi bu darbeden de, daha da güçlenerek çıkacağız." derken, harekete ne kadar bağlı olduğunu gösteriyordu.

O gerçek, bir Halk Kurtuluş Savaşcısı olarak onurluca yaşayıp onurluca şehit düştü. Bizlere ise çok büyük değerleri miras bıraktı. Bu yiğit savaşçıyı asla unutmayacak anısını yaşatacağız.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

Boş durmak ona yakışmazdı!

 

Merhaba Yoldaşım;

Seni ilk Mücadele gazetesinde tanımıştım. Malatya Mücadele Gazetesinde muhabirdin. Gazeteye geldiğimizde ilgilenmeye çalışır, sohbet ederdin. Her gelen insanla hemen sıcak bir ilişki kurardın. İnsanlara kitap okur, tartışma ortamları yaratıp, hareketi tanıtırdın. Büroya gelen insanlar seni görmeden gitmezlerdi, herkes bir iş için gelirdi. Kimi soru sormak için kimi de ne yapacağını, sorunlarını paylaşmak için gelirdi. Çok çalışkan bir insandın. Bir taraftan insanları yetiştirmeye çalışıyor, bir taraftan bürodaki işlerin peşinde koşuyordun. İnsanlarla eğitim çalışması yapmak için yer ayarlamalarını isterdin. Boş durmak sana yakışmazdı.

Gazetenin erken açılmasına, temizliğine çok özen gösterirdin. Aynı zamanda herkesin aynı duyarlılığı göstermesi için ısrarcı davranırdın. Çok disiplinli bir insandın. Bu konuda hep örnek verilirdin. Onurumuz, şehidimiz Hasan'ın da emeği vardı. Hasan gazetede çalıştığı süreçte bir çiçek yetiştiriyordu. Büroya hediye etmişti gittiğinde. Özellikle bu çiçeğe iyi bakardı. Her gün yapraklarını siler, severdin onu. Hasan'ın resmini de büyütüp asmıştın. Çiçeği de etrafına dolamıştın. Hasan'ın resmini silerken gülümsüyordun, Hasan da sana gülümsüyordu. O'nun görevini şimdi sen yapıyordun. "Layık olmalıyız" der dört elle işlerine sarılırdın. Kavgaya bağlılığını yaşamınla gösteriyordun. Ailen ısrarla mücadeleyi bırakmanı istemiş ve sana her türlü olanağı sağlamıştı. Ama sen buna rağmen kararlı davranıp elinin tersiyle itmiştin. Çünkü teklif edilen düzen yaşamıydı.

Kaç kez gözaltına alınmıştın. Her alınışında polisi çileden çıkartmış, tek kelime konuşmamıştın. Birkaç ay cezaevinde kaldın. Cezaevindeki yaşamınla örnektin bize. Tahliye olduğunda koşmuştun yarıda kalan görevlerine. Malatya'nın toparlanmasında senin de emeğin büyüktü. Grup Yorum'un konseri olmuştu. Konserdeki çabanı, coşkunu hareketliliğini hiç unutamıyorum. Hep birlikte durmuştuk zafer halayımıza.

Özellikle büroda çalışan yoldaşlarımızı çok seviyordun. Sana verdiği emeği yerine getirmenin sevgisiydi. Yeni bir insandın. Sorunlarını, düşüncelerini anlatmıştın. Seni can kulağıyla dinlemiş, konuşma bittikten sonra şimdi sen beni dinle deyip sohbet etmeye başlamıştı seninle. Çok etkilenmiştin. Artık sık sık gelmeye başlamıştın. Kendini erken geliştirmiş ve artık militan bir gazeteciydin. Her geldiğinde bir deste çiçekle karşılardın sorumlu yoldaşımızı. Sana verilen emeğin değerini yaşamınla öğrettin bizlere.

Beş'ler şehit düştüğünde daha da öfke doluydu yüreğin. Hesap sormak istiyordun. İnadına savaşmak diyordun. Hasan'ların resmini göstermiştin. Vücudu paramparça, resmi gösterirken düşmana duyduğun kini unutmak mümkün değil. "Beş'lerin yerini almak isterim." deyip yerine muhabir yetiştirmeye başlamıştın. Gördükçe dağlarımızı, aldıkça gerillaların selamını, dayanamaz oluyordun.

'93 yılının başıydı. Köylülerden biri sana söz vermiş. "Seni yılbaşında gerillalarımızın geleceği yere götüreceğim" demişti. O gün büroya geldim. Apayrı bir güzellik bürümüştü yüzünü. Ben de göreceğim deyip saatleri sayıyordun gitmek için. Ben ve yanımdaki arkadaş gülmeye başladık. Gittiğinde gerillaları göremeyeceğini biliyorduk. Çünkü ben haber verecektim onlara "yerlerinizi bilenler var" diye. Çok insan gitmek istiyordu gerillaları görmeye. Büyük bir mutlulukla gitmiştin köye ve geri dönmüştün gerillaları göremeden. İkinci gün büroya geldiğinde çok kızgın bakmıştın bana, "mutlaka" dediğin an gelmişti ve ilk ekipte yer almıştın.

Duyduk ki çok hastaymışsın, hastalığı rezil ettiğini de duyduk. Yorulmadan, yılmadan inadına yaşarken Munzur'un yamaçlarında askeri eğitimi yaptırırkenki disiplinini, hızlılığını da öğrendik.

Munzur doruklarında silah tarakalarının gürleyen sesinde, yoldaşlarının adım attığı her patikada ayak izlerin, her eylemde coşkun taşınır şimdi. Çaytaşı boyanmış kızıl kanlarımızla, tarihimize altın harflerle yazıldı 6 Aralık direnişimiz.

Hoşçakal yoldaşım, özgür yarınlarımızda buluşmak dileğiyle kucaklıyorum.

 

***

 

Bir gerilla yoldaşı anlatıyor:

 

Gerillaya katıldıktan sonra, yaşamda ve faaliyetlerimiz içerisinde gösterdiği atılganlığı ve çalışkanlığı sonucu müfreze komutan yardımcılığı görevine getirilmişti. Birçok olumlu özelliğiyle kendini kanıtlayarak kısa süre içerisinde komutan olan ilk yoldaşımız olma gibi bir özelliğe de sahip olan Mazlum yoldaş, askeri konularda kendini iyi geliştirmiş bir gerillaydı. Disiplinli ve ilkeliydi. Bu konuda katı bir tutumu vardı. En küçük ilkesiz ve kural dışı bir davranışa kesinlikle taviz vermez ve üzerine eleştirel ve en acımasız şekilde giderdi. Birliğimiz içerisindeki askeri çalışmaların değişmez eğitmeni olarak da aktif bir misyonu vardı. Özellikle kamp süreçlerinde yapılan tatbikat çalışmalarının örgütleyicisiydi.

Mazlum yoldaşın ileri derecede rahatsızlığı olmasına rağmen faaliyetlerimizin hiç bir yerinden kendini alıkoymadan çalışmasını sürdürmeye bütün içtenliği ve samimiyetiyle devam etti. Ve o denli hastalığına rağmen en uzun yürüyüşlerin talibi olarak bir adım daha fazla atabilmenin iradesini sürekli olarak coşkuyla yerine getirmiştir. Yine bu haline rağmen sığınak ve depo işlerindeki emekleri ondaki özveri ve bağlılığın bir başka ifadesiydi.

En büyük arzusu, Malatya dağlarında savaşını sürdürmesiydi. Dersim'e çıkışından itibaren bu düşünceyi hep taşımış ve kendini buna hazırlamıştı.