Metin KESKİN'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Nurtepeli bir aile kendi mahallelerinde devrimcilik yapan Metin Keskin'i anlatıyor:

 

“OĞLUM METİN”

Gece saat 11.00 civarında evdeyim. O zaman mahallede TÖDEF'liler vardı. Birkaç kişi ile birlikte gelmişti Metin. Onu hiç tanımıyordum. "O örgütlü mü, beni ele vermesin" dedim. “Yok” dediler “bizim arkadaşımız.” O gece saat 04.00'e kadar oturduk.

Sonraları çok görüştük. Benim evime gidip gelirdi. "Sen benim asıl anamsın" derdi. Ona o zamanlar "Oğlum bak yakışıklısın gidin çalışın evlenin" dedim. Bana "Benim her şeyim bu mücadele, bir gün beni gururla anacaksın" dedi.

Bir gece iki kişi eve geldiler. Saat gece bir buçuk. Kızdım. "Bu Tepe'de bir ben miyim burada size ev açan" dedim. Almadım içeri, gönderdim. Sonra rahatsız oldum, ne yaptılar diye düşündüm. Yaktım sigaramı balkona çıktım. Karşı parkta iki sigara ışığı. Bunlar onlardır diye aldım elime bir bıçak, gittim. Hadi gelin dedim onlara. Metin “sen bizi evden kovmadın mı biz gelmeyiz”, dedi. Hadi gelin dedim alıp, gittim.

 

“Bir Gün Bu Ülkede Devrim Olacak”

Benim evin anahtarı vardı Metin'de. Ben yokken de gelir kalırdı. Evde benim kızdan çok iş yapar, evi derler toplardı. Benim kızım sen olacakmışsın Metin, derdim ona.

Çöreklerimi çok severdi. Tutuklanınca ziyaretine çörek götürürdüm. Bir gün küçük oğlumu istemişti. Götürdüm. Oğlana; "Büyüyünce ne olacan" dedi.

Oğlan Metin'i çok sever; "Senin gibi olacam, burda kalacam" dedi. "Yok" dedi. "Sen gerilla ol, birlikte gerilla olalım".

Tahliye olup çıkınca bir iki gün kaldı. "Ne yapacan, tamam mı, devam mı" dedim. Bana "Bir gün bu ülkede devrim olacak. Sen de göreceksin" dedi. Yok ben göremem, deyince "Sen görmezsen bu çocuk görecek. Ben bu yola inanıyorum, herşeyimi feda ederim" dedi.

Metin'in şehit haberini aldığımda askerdeki Hatay'da oğlumun yanındaydım. Hemen Sıvas'a gittim. TAYAD'lı aileler karşıladı beni. Sonra Metin'in ailesiyle görüştük. Babasının elimi tutup bırakmayışı beni çok etkiledi. Metin ortadan kaybolunca sık sık bize gelip beni sorumlu görerek kızardı. Ama Metin ailesine "Ben bu yola inanıyorum. Benim her bir arkadaşım bir Metin. Eğer beni seviyorsanız onları da Metin gibi görün" demiş. Bunları anlatarak tutuyordu elimi.

Şimdi ailesi "Herkes birer Metin bizim için" diyor.

 

(Bu anlatım Ekmek ve Adalet dergisinin 30 Haziran 2003 tarihli

66. Sayısında yayınlanmıştır.)

***

Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi Basın Bürosu'nun 16 Haziran 2003 tarihli   307 No’lu Açıklamasında İpek Yücel ve Metin Keskin’in şehitlikleri üzerine şunlar söylendi:

 

 

Bağımsızlık demokrasi ve sosyalizm için silaha sarıldık

Bizi katledenler Amerika adına kurşun sıkıyorlar

 

Karadeniz Bölge Komutanlığı’na bağlı, Tokat yöresinde bulunan bir gerilla birliğimiz, 14 Haziran saat 12.00 civarında Tokat ilinin Reşadiye ilçesi Küngür (Yuvacık) köyü kırsalında düşmanla çatışmaya girmiş, düşmanın yoğun ateşi altında kalan savaşçılarımız iki şehit vermiştir.

Şehit savaşçılarımızın adları İpek YÜCEL ve Metin KESKİN’dir.

Bir ülkenin dağlarında silahlı insanlar varsa, bu oligarşinin göstermek istediği gibi bir “terör ve güvenlik” sorunu değil; o ülkenin sistemine ilişkin bir sorundur.

Ülkemiz, emperyalizme bağımlı yeni-sömürge bir ülkedir.

Ülkemiz, faşizmle yönetilen bir ülkedir.

Ve böyle bir ülkede, emperyalizmi topraklarımızdan kovmanın, oligarşik diktatörlüğü yıkmanın ve yerine halkın iktidarını kurmanın yolu, silaha sarılmaktan geçer.

Barışçıl mücadele biçimleriyle bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizme ulaşmanın yollarını kapatanlar emperyalizm ve işbirlikçileridir.

 Bizim savaşçılarımız canlarını ortaya koyarak bu ülkede sömürü ve zulüm son bulsun, adaletsizlikler, eşitsizlikler son bulsun, emperyalizmin sömürgesi olmayalım diye savaşırken, bu ülkedeki gelmiş geçmiş tüm hükümetler ve ordu, emperyalizmin ve oligarşinin sömürüsünü sürdürmek için devrimcileri katlettiler.

Bugün, bağımsızlık demokrasi ve sosyalizm için savaşçılarımıza Amerika adına kurşun sıkanlar, AKP iktidarı ve genelkurmaydır. Jandarma Genel Komutanı Karadeniz’de “terör örgütlerine darbe vurulduğunu” açıklıyor övünerek.

Niye övünüyorsunuz; sıktığınız kurşun Amerika adına değil mi? Sıktığınız kurşun, IMF’nin programları uygulansın diye değil mi? Sıktığınız kurşun, mevcut sömürü, yoksulluk, açlık düzeni, yolsuzluk düzeni sürsün diye değil mi?

Ülkemizin dağlarını kurtuluş savaşımızın üsleri olarak kullandığımız için kurşun sıkıyorsunuz halk kurtuluş savaşçılarına. Ülkemizin her yanını kendi üssü olarak kullanan, hava sahamızdan limanlarımıza her yeri emperyalist amaçları için delik deşik eden Amerika’ya doğrultabiliyor musunuz o silahları? Hayır!

Siz Amerika’nın ülkemizdeki işgal ordususunuz. “Türk Silahlı Kuvvetleri” adını taşıyor olmanız bu gerçeği değiştirmez.

Savaşçılarımıza sıkılan kurşunlar “USA” damgalıdır. “USA” adına tetikçilik yapanlar ise, AKP hükümeti ve genelkurmaydır.

Amerika ve işbirlikçilerine karşı savaşımız sürecektir. Halk kurtuluş savaşımızın feda savaşçılarını ne dağlarda, ne şehirlerde yoketmeyi kimse bugüne kadar başaramadı, bundan sonra da başaramayacaktır. Savaşımız, oligarşiye ve emperyalizme ilk kurşunu sıktığımız günde söylediğimiz şekilde sürecektir: Kurtuluşa kadar!

 

Halktılar, halk kurtuluş savaşçısı olarak ölümsüzleştiler!

Şehit düşen savaşçılarımızdan İpek Yücel 38 yaşında, Metin Keskin ise 34 yaşındadır. İpek Yücel, Armutlu’nun, Metin Keskin Nurtepe’nin yoksul kondularından çıktılar dağlara. İpek 9 yıldır, Metin 5 yıldır oligarşiye karşı savaşıyordu dağlarımızda.

Düşmanı gecekondu yıkımlarında tanıdılar. En demokratik haklarını kullandıkları için gözaltına alındıklarında işkencehanelerde tanıdılar. Ve savaşmaktan, devrimden başka yol olmadığı sonucuna vardılar. Bunun için Cephe saflarındaydılar.

Bir çocuğu vardı İpek Yücel’in. Uğruna savaştığı Anadolu’nun yoksul çocuklarıydı. Ölüm orucunda ölüme yatan iki çocuk annesi Şenaylar, kurtuluş için dağlara çıkan çocuklu kadınlarımız. Hangi terör demagojisi bu savaşın bir halk kurtuluş savaşı olduğunu gizleyebilir?