Meryem ALTUN
Şehit
Düştüğü Tarih: 31
Mart 2002
Şehit
Düştüğü Yer: İstanbul
Doğduğu
Tarih: 18
Ağustos 1976
Doğduğu
Yer: İstanbul
19-22 Aralık katliamı sırasında Ümraniye
Hapishanesi’nde olan, katliamın ardından Kartal Özel Tip Hapishanesi’ne sevkedilen,
3 Haziran 2001’de 5. Ölüm Orucu ekibinde
yer alarak ölüm orucuna başlayan Meryem
Altun yoldaşımız, 31 Mart’ta, Sağmalcılar Devlet Hastahanesi'nde şehit
düştü.
18 Ağustos 1976 İstanbul doğumlu (Kayseri nüfusuna
kayıtlı) Meryem Altun, Ümraniye Lisesi, 2. sınıftan ayrıldı. Lise yıllarında
hakları ve özgürlükleri için mücadeleye başladı.
Ağabeyi Kahraman
Altun, bir Devrimci Sol savaşçısıydı. 1991 yılında İzmir'de şehit düştü.
1991 sonunda Meryem, yurtdışında çalışan ailesinin
yanına gitti. 7 yıl İngiltere'de kaldı.
Orada da mücadele içinde yer aldı. İki kez gözaltına
alındı, altı ay Avrupa hapishanelerinin hücrelerinde kaldı. 1998 sonunda
yurduna döndü. Ve bu zulüm düzenine karşı savaşmak için bir silahlı birlik
içinde yer aldı. O, bağımsızlığın, özgürlüğün, insanca yaşamın, halkın karnının
doyduğu bir düzenin emperyalistlerin, düzen partilerinin icazetiyle mümkün
olmayacağını biliyordu: Şöyle diyordu bir yazısında: “Zafer bize armağan edilmeyecek, onu biz kazanacağız, direnerek, bedel
ödeyerek kazanacağız.” O şimdi, hem ödenen bedelin, hem kazanacağımız
zaferin adıdır.
(Yukarıdaki özgeçmiş bilgileri, Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi
Basın Bürosu’nun 2 Nisan 2002 tarihli, 250 No’lu açıklamasından alınmıştır.)
***
21
Haziran 2000’de yapılan Ölüm Orucu Gönüllüleri
Toplantısında
Meryem Altun’un konuşması:
Yeni bir direnişin eşiğindeyiz. Aslında, yaşadığım
duygular çok yoğun, tam olarak nasıl ifade edileceğini de bilmiyorum, ama şu
kesin ki direniş sonucunda kazanan biz olacağız, zaferi kazanan biz olacağız,
direniş sırasında her türlü görevi almaya hazır olduğumu ifade etmek istiyorum.
Zaferi kazanacağız, bedel ödeyerek kazanacağız. Partimizden, Cephemizden,
Önderimizden, şehitlerimizden, yoldaşlarımızdan aldığımız güçle kazanacağız...
Dediğim gibi her türlü bedeli ödemeye ve ödetmeye hazırım.
***
Meryem
Altun'un gönüllülük yazısı:
Merhaba, yeni bir direniş sürecine gireceğimizi ilk
öğrendiğimde, düşündüğüm şey, '96 Ölüm Orucu eylemimiz oldu, İdil oldu.
Ulucanlar direnişimiz oldu. Yoldaşlarımızın yarattığı kahramanlıklar oldu. '96
Ölüm Orucunda dışarıda, yurtdışında idim. Orada olmanın ezikliğini en fazla
yaşadığım süreçlerden biriydi. Şimdi ise, düşmanın yoğun saldırılarla bizleri
teslim almaya çalıştığı bir dönemde, ilk kez hapishanede olduğuma bu denli
seviniyorum. (Belki de böyle düşünmemek gerekir.) Çünkü inanıyorum ki,
yaşayacağımız direniş, düşmanı vuracak. Biz ise kazanan olacağız. Evet,
denildiği gibi zafer bize armağan edilmeyecek, onu biz kazanacağız ve
direnerek, bedel ödeyerek kazanacağız. Direnişimiz, bugüne kadar yaratılan
geleneklerimiz üzerinde, şehitlerimizin kanı üzerinde yükseliyor. Bizler de
yeni bir halka ekleyeceğiz bu onurlu tarihe. Eyleme katılacak olanların ismi
henüz açıklanmadı. Fakat ben bu direnişin direkt içinde olmak istiyorum. Ölüm Orucu Savaşçısı olmak istiyorum.
Selam ve Saygılarımla
Meryem ALTUN
***
6
ay boyunca İngiltere'de bulunan Bulwood Hall hapishanesinde tutulan Meryem
Altun’un hücrelere ilişkin anlatımı:
AVRUPA HÜCRELERİNE OLAN HAYRANLIĞINIZ NE
ZAMAN SONA ERECEK?
"Her tarafı metal, oturduğunuzda ayaklarınızı
uzatamayacağınız kadar dar, tek kişilik bölmelere ayrılmış ringlerle elleriniz
kelepçeli olarak götürülürsünüz hapishaneye. Kimlik tespitinin yapılmasının
ardından, size cezaevi idaresinin verdiği yeni kimlikle yani tutuklu
numaranızla geçirirsiniz hapishanede kaldığınız süreyi...
Dört bir yana yerleştirilmiş kameralarla gözetlenen
bekleme odasından numaranızla çağrılırsınız. Sıra aramadadır. Dedektörle
aranmanız yetmez, onursuz arama dayatılır. Kabul etmezsiniz, zorla yapılacağı,
kategorinizin düşürüleceği gibi tehditler savrulur. Üzerinizde bulunan
giysilerin rengi, sayısı, yani herşey tek tek dosyanıza kaydedilir.
Uymanız gereken kurallar buradan itibaren
anlatılmaya başlanır. Bu kuralları ezberlemek ve uymak zorundasınızdır artık.
Önce içeri alabileceğiniz eşyaların listesi verilir. 4 pantolon, 4 kazak, 1
mont, 1 spor ayakkabısı, 10 tane teyp kaseti, 10 kitap, 10 kalem... Sonra
kantinden alabilecekleriniz anlatılır.
Haftada 10 sterlinden fazla para harcayamazsınız
kantinde. Ki bu 3 paket sigaraya dahi yetmeyecek bir miktardır. Ama eğer sigara
kullanıyorsanız size sunulacak çözüm de vardır demokrasinin beşiği
İngiltere'de. Cezaevleri dışında hiçbir yerde rastlayamayacağınız, içinde
tütünden çok çöp bulunan bir tütün de bulunur bu kantinlerde. Zaten birçok
cezaevlerinde kantin ihtiyacınızı hücrede elinize verilen bir listeden
istediklerinizi işaretleyerek karşılarsınız. İstedikleriniz gardiyan tarafından
hücreye getirilir...
Tehlike potansiyelinize göre A-B-C-D kategorilerine
ayrılmış hapishanelerden birine götürülmüşsünüzdür. "Standart"
tutuklu olarak gittiğiniz hapishanede gösterdiğiniz "uyuma" göre
kategorileriniz değiştirilir. Bunun için sizi özel olarak denetleyen
"Personal Officer" yani "kişisel gardiyanınızın" dosyanıza
düzenli olarak eklediği raporlar etkilidir. "Uyumlu" iseniz farklı bir koğuşa alınır görüş sayınız
arttırılır, kantinden ya da dışarıdan alabileceklerinizin listesi uzatılır,
haftada bir gün kendi yemeğinizi kendiniz pişirebilirsiniz. "Uyumsuz"
iseniz yine farklı bir koğuşa alınırsınız ve tam tersi geçerli olur bu kez.
Yani görüşleriniz engellenir, kantininiz kısıtlanır...
Hükümlü tutsaklar çalışmak zorundadır İngiltere
hapishanelerinde. Çamaşırhanede, yemekhanede, temizlikte, kuaförde, kütüphanede
ya da işliklerde haftanın 5 günü çalışırsınız. Ya da cezaevinin bir bölümünde
oluşturulan ve "okul" adı verilen yere gidersiniz. Burası da çok
farklı değildir. Burada da emeğiniz sömürülür. Tutuklu 3-5 sterlin karşılığında
bir hafta çalışır.
Bunları yapmayı reddettiğiniz taktirde günlerinizi
hücrede kilitli olarak geçirirsiniz. Tekrarlandığında uyarı alır ve kategoriniz
tekrar değerlendirmeden geçirilir.
Bulwood Hall, tek kişilik hücrelerin bulunduğu
koğuşlara bölünmüştür. Oturma salonu olarak da kullanılan koridorun her iki
kenarında hücreler uzanır. Koridorun başında gardiyanların odası vardır.
Hapishane bir kadın hapishanesidir ama gardiyanların neredeyse yarısı
erkeklerden oluşur. Mahremiyetten söz etmek mümkün değildir. Gün boyunca 4 kez
sayım alınır. Hoparlörden "rooms ladies" anonsunu duyar duymaz
hücrelere dönmek zorundasınızdır.
Yazın bir saat olan havalandırma, kışın yarım saate
düşürülür. Ki bu kısıtlı sürenin 5-10 dakikası da havalandırmaya çıkış ve
dönüşle geçer.
Günün büyük bir bölümünü geçirdiğiniz hücredeki
eşyalar küçük bir masa, sandalye, yatak ve dolaptan ibarettir. Bunlardan geriye
kalan boşlukta üç adımdan fazlasını atamazsınız. Duvarlar engeller. Beyaz
duvarlar arasında dışarıya açılan küçük bir pencere... Pencereden baktığınızda
da görebilecekleriniz duvarların ötesine pek geçmez.
Yıllarca hücrede kalanların davranışlarından
gözlemlemek mümkündür beyaz duvarların, kapıların, kuralların sonuçlarını.
Hemen her gece kendisini jiletleyenlerin çığlıkları, bağırtılarıyla uyanırsın.
Sık sık intiharlarla karşılaşırsın...
Hücrelerde tuvalet yoktur. Hücre kapıları her akşam
saat 9'dan sonra bilgisayar sistemi ile çalışır. Sabah kahvaltı için kapıların açılmasına
kadar 3 kez tuvalete gitme hakkın vardır. 6 dakikadan fazla kalman ve bunu 3
kez tekrarlaman halinde kör hücreye kapatılma cezası alırsın. Hücre sayısı 30'a
kadar çıkar kimi koğuşlarda. Ve siz, hücreden çıkmak için 3-4 saat beklemek
zorunda kalırsınız. En basit insani ihtiyaçların karşılanması dahi böyle
matematiksel hesaplarla işkenceye dönüştürülür.
Ziyaretler de tutuklunun kategorisine göre değişir.
Haftada iki kez, bir kez ya da 15 günde bir yapılan ziyaretler uyumlu ya da
uyumsuz olmanıza göre yarım saat, 1 saat ya da 2 saat olabilir. Yine aynı
nedenle görüşler kapalı kabinlerde telefonla yaptırılabilir...
Ziyaret için önceden yazılı başvurmak
zorundasınızdır. Gelecek ziyaretçiler, ziyaretçilerin adresi ve yakınlık
derecesi bu başvuruda belirtilir. Bunlar her seferinde dosyanıza işlenir.
Ardından onaylanan ziyaret kağıdını gelecek kişilere postalarsınız. Bununla
bitmez. Ziyarete gelecek kişiler 2 gün öncesinden telefonla ziyarete
geleceklerini cezaevi idaresine bildirmelidir. Ziyarete girişte her ziyaretçi
için fotoğraflı ziyaret kartları hazırlanır. Eğer şüphelenilmişse tutuklularla
birlikte onlara da onursuz arama dayatılır. Ziyaretlerde dışarıdan yiyecek,
kitap, gazete, dergi vs. alamazsınız. Yasaktır...
Cezaevlerinde uyuşturucu dağıtımının idare dahilinde
yapıldığı bilinir. Ama diğer yandan uyuşturucu testleri yapılır. Anidir ve
rastgele yapıldığı söylenir bu testlerin. Eğer uyuşturucu kullanmıyorsanız ve
uyumsuz davranışlarınız varsa muhtemelen rastgele yapıldığı iddia edilen bu
testlerle karşılaşanlardan birisi olursunuz.
Ve daha onlarca eziyetli uygulama bekler sizi bu
hücrelerde. Yıllarca tek kişilik hücrelerde kalanları bekleyen son, çok farklı
değildir; psikolojik sorunlar, bunalımlar, intihar süsü verilmiş ölümler,
çıkabilenler için topluma uyumsuz kişiler...
Şimdilerde o çokça övülen Avrupa hapishanelerinde
hele ki bu hapishanelerin tek kişilik hücrelerinde yaşam, her uygulamada, her
ayrıntıda başlı başına bir işkenceye dönüştürülür...
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...
Yoldaşları, yakınları Meryem Altun’u
Anlatıyor: