Mehmet
Topaloğlu'nu Yakınları, Yoldaşları
Anlatıyor:
Bir yoldaşı anlatıyor:
“Sen hakettin yoldaşım”
"Daha dün yanımızdaydın. Cihan'ı konuşmuştuk,
çocuksu kavgaların ardından uzun bir sohbete dalmıştık. Gazetelerini alıp seni
uğurladığımızda bu son görüşümüz diye düşünmedik.
Şehit olduğun haberini aldığımda aklıma ilk büroya
gelişin geldi. Çok sert bir yüzün ve duruşun vardı. Sonra seni tanıdıkça
anladım ki yanılmışım. Güleryüzlü, esprili ve çok
coşkuluydun. Çok sohbetlerimiz olmuştu. Bir keresinde yoldaşlık üzerine uzun uzun konuşmuştuk. Basit şey değil, haketmek
lazım demiştik. Hakettin yoldaşım. Hem de yoldaşlığın
en değerlisini şehitler kervanına katılarak hakettin.
Biliyorduk elbet bir gün bu mücadelenin içinde şehit
düşeceğimizi. Beraber bürodaki şehitler panosuna bakarken gözlerin gülüyordu.
Çok uzak değildi sana, hiçbirimize uzak değil. Daha dün Toroslar'ı, Kürdistan'ı, Karadeniz'i, Munzur'u konuşurken
de bundan sözetmiyor muyduk. Geç öğrendik şahan şiirleri yazdığını... Şiirini hep birlikte okuduk ve
daha bir bilendi öfkemiz... Ne denilebilir ki umudu taşıyan yüreklere en güçlü silahlarıyla
saldıranlara. Onursuz, namussuz, satılık beyinler demekten başka. Katlediyorlar,
çünkü karşılarında halkın umudu devrimciler var. Umudun
sesini kısmak öyle kolay mı. Adalet, halkın adaleti ne güne duruyor.
Onların kahpeliği varsa bizim geleceğe umut taşıyan yüreklerimiz, düşmana kin
kusan gözlerimiz, hesap soran adaletimiz var yoldaş... Sizler
onurlarımızsınız...
***
MEHMET'E
Sürer elbetteki kavga
yazdığın şiirlerde
yüzündeki gülüşlerde
gözlerindeki öfkede
sürecek
Senin verdiğin sözler
şimdi bizim senin üzerine
verdiğimiz sözler
Sürdürecek cesareti,
yiğitliği, umudu ve savaşı
***
Bir Yoldaşı Anlatıyor:
Hep kurumunu ve kendisini bir adım
ileriye götürmek istiyordu...
Mehmet arkadaşla hapisten çıktıktan on gün sonra
Osmaniye'de 1 Mayıs'ı kutlarken gözaltına alındığımızda Emniyetin
nezarethanesinde tanışmıştık. Nezarethanede erkekler olarak otuz kadardık. Çok
neşeli, coşkuluydu. Sohbet ettik onunla orada. Nezarethanede kaygılı bekleyen
insanlara moral vermeye çalışıyordu. O zamanlar devrimci düşüncelerle yeni tanışmıştı.
Gözaltından çıktıktan on gün sonra gazetemizin Adana
muhabirliğini yapmaya başladı.. En zor şartlarda
Kurtuluş'un Adana bürosunu sahiplendi..Hiçbir zaman şikayet
etmedi. Günü sağa sola koşturmakla geçerdi. Hep kurumunu ve kendisini bir adım
ileriye götürmek istiyordu...
İnatçıydı. Doğru bildiği şeylerde çok ısrar ederdi.
Bir gün İstanbul'a yine gazete almaya gitti. Fazla parası yoktu, onun için
parasını tedarikli harcamaya çalışırdı. Bundan dolayı gelirken trenle
geliyordu. Tren muavini Mehmet'in yanındaki gazete paketi için de ücret
istemiş. Mehmet adamla bir güzel tartışır. Muavin korkar ve Mehmet'i istasyon
karakoluna şikayet eder. Polis gelir ve Mehmet'i
gazetesiyle birlikte gözaltına aldırtır. DGM'ye çıkartılır ve serbest bırakılır.
O gün gazetemizi polise kaptırdığına çok üzülmüştü. "Keşke muavinle tartışmasaydım" demişti. "Böyle olacağını bilseydim istediği
ücretin iki katını verirdim" dedi.
Hapishanelere görüşe giderdi. Hapishane önünde görüş
bekleyen ailelerin rahat görüş yapabilmeleri için o kadar işine rağmen sabahın
beşinde hapishane önüne gider adeletli bir şekilde
liste tutardı. En son Kürkçüler Hapishanesine gitmişti. Tutsak yoldaşlarıyla görüşmesini
coşkuyla anlatmıştı bize. En son İstanbul Kurtuluş'ta karşılaştık onunla.
Pazartesi akşamı saat 10.30 otobüsü ile Adana'ya yola çıktı. Gazetemizi de
yanında götürmüştü. Çarşamba günü akşam da polis tarafından katledildiği haberi
geldi. İstanbul'dan gitmeden önce bir yoldaşına bir saat ve bir şiir hediye
etmiş. Biz de ona demokratik, bağımsız bir ülke armağan edeceğiz.
***
Bir tutsak yakını:
"Bizimle
Mücadele Üzerine Sohbet Ederdi"
"Mehmet çok iyiydi, onu çok seviyorduk. Kendi oğlum
gibiydi, kimseyi incitmezdi. Bir karıncayı bile incitmek istemezdi. İnzanlar çok sever onlara her zaman bir şeyler verebilmeyi
isterdi. Hapishanedeki tutsaklarımızın görüş gününde hapishane önündeki
ailelerimizin hepsiyle tek tek ilgilenir, aç
olanların karnını doyuyurdu. Herhangi bir haksızlık
olmasın diye hepimizin listesini tutardı. Haksızlığa hiç gelmezdi. Bir araya
geldiğimiz her an bizimle eşitlik, özgürlük ve mücadele ile ilgili sohbet
ederdi.”