Mehmet SALGIN'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Nurtepe'den bir yoldaşı anlatıyor:

 

1991 yılı başlarıydı. Nurtepe'de 5-6 arkadaş otunnuş sohbet ediyorduk, aynı mahallenin gençleri olduğumuz için Mehmet de gelip yanımıza oturdu. Bir arkadaş Mehmet'in Sosyalist Gençlik'ten olduğunu söyledi. Ben "Ya sen ne zaman oportünist oldun" deyince, Mehmet "ben oportünist değilim, Sosyalist Gençlik'tenim" dedi. Ve bunun üzerine tartışmaya başladık. Biz ideolojimizi, tarihimizi politikalarımızı, pratiğimizi anlattık. Bu arada Mehmet'in yüzündeki kızgınlık çizgileri kaybolup yerini hayranlığa bıraktı. Sorduk; siz devrimi nasıl gerçekleştireceksiniz? İdeolojiniz, politikalarınız, pratiğiniz nedir? Özellikle pratiğiniz... Çünkü biz pratiğiniz hakkında hiçbir şey duymadık. Mehmet; "Ben cevap veremiyorum, sorumlu arkadaşlarla birlikte tartışalım" diyerek randevu istedi. Kabul ettik. İkinci kez parkta oturup tartışmaya başladık. Biz tarihimizi, direnişlerimizi, adalet eylemlerimizi anlatırken Mehmet'in zaten bunlardan etkilenerek devrimci olduğunu anladık. Sürekli olarak sorular sorup, kafasındaki soruları açmamızı istiyordu. Tartışma bitip de kalktığımızda Mehmet ayağa kalkarak "Ben de Devrimci Solcu olmak istiyorum" dedi.

Mehmet ilk olarak bir yazılama eylemine katılmıştı. Görevi gözcülüktü. Birkaç duvarı sloganlarımızla süsledikten sonra Mehmet yanıma gelerek "Ben de yazayım mı?" dedi."Yazabilir misin?" diye sordum ve net bir cevap aldım."Yazarım". Spreyi eline alıp büyük bir özenle yazılamaya başladı. Sıra imzaya gelince Devrimci Sol Güçlerin, "Güçler"ini yazmak istemiyordu. Neden Devrimci Sol Güçler yazmamız gerektiğini anlatıp yazınasını istedim. Gülerek "Tamam yazarız" dedi. Duvarda 100 metreden görülebilen Devrimci Sol ve 3-4 metre mesafeden gözükebilen "Güçler" yazmıştı.

Yolda giderken cephesi yola dönük büyük bir duvar gördüğünde "Bu duvar yakışıklı ama saçları dağınık, saçlarıını taramak lazım" derdi.

1993 yılıydı. Hareketimizde darbe olayı yaşannııştı. Yoğun bir mücadele içerisindeydik. Birçok ilişkiyi ve olanaklarımızı kullanamaz olmuştuk. Nurtepe'ye darbeciler gruplar halinde geliyor bildiri dağıtıp insanlarımızı tehdit ediyorlardı. Halktan bazı insanların kafası karışmış, ne yapacaklannı bilmiyorlardı.

İhanet karşısında ilk tavır alan ve "Kahrolsun darbeci çete, Yaşasın Devrimci Sol" diyenlerden biri de Mehmet'ti. Darbecilere müthiş bir kin duyuyordu. Gece gündüz bıkmadan usanmadan ev ev dolaşarak karışan kafaları aydınlatıyordu. Bunu öğrenen darbeciler, Mehmetin evinin önünde 3--4 kez pusuya yattılar. Nurtepe halkı kadını-erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle Mehmet'i çok severlerdi. O daha mahalleye girmeden, çocuklar Mehmet'e haber verirlerdi. İlk pusu kurdukları gün yanıma gelerek, "şurada elimizin altındalar ama birşey yapamıyoruz, bir silahımız bile yok, kaçıracağız namussuzları" diye kızmıştı kendi kendine.

Başka bir gün evden çıkmış TEM otoyoluna doğru yürüyordum. Köprünün oraya gittiğimde kulağıma bir takım sesler gelmeye başladı. O tarafa yöneldiğimde köprünün altında Mehmet 15-20 gençle oturmuş dergiyi okuyorlardı. Hemen hepsini tanıyordum, hepsi de bizim mahallenin gençleriydi. İşim olduğu için yanlarına gidemedim. Akşam mahalleye geldiğimde 50-60 dergiyle hızlı hızlı yürürken gördüm Mehmet'i. Ayağında siyah asker botları vardı. Siyah kumaş pantolon, beyaz renkli kısa kollu gömlek giymişti. (13 Ağustos günü PERPA'da katledildiğinde bu elbiseler üzerindeydi) "Bu sıcakta botları neden giyiyorsun, rahatsız etmiyor mu?" dedim, Mehmet "Hiç de rahatsız etmiyor. Seviyorum bu botları" dedi. Ben "Hadi bize gidelim" dedim "seninle şu bizim köprü meselesi üzerine konuşmak istiyorum" dedim. Mehmet "dergileri dağıtıp 1 saat sonra gelirim" dedi. 1 saat sonra kapı çalındı. Tüm dergileri dağıtıp gelmişti. Salona geçerken hızla tuvalete yöneldi ve birkaç dakika sonra ayaklarını  yıkamış  vaziyette  yanımıza  geldi. "Biz  bir  ev  bulduk  bundan  sonra çalışmalarımızı orada yapacağız" dedi. Sonra ben "Yok onu sormuyorum. Nasıl örgütledin o gençleri?" dedim. "Kahvede, sokakta, parkta, yolda nerede geziyorsam, nerede oturuyorsam orada örgütledim. Yolda yürürken birisi bana baktı mı, "Tamam bu adam devrimci olmak istiyor demektir, hemen gidip konuşurum. Adamlar zaten bizi bekliyorlarmış. Konuşur konuşmaz çoğu, hemen birşeyler yapmak istedi. Biz gidip örgütlemediğimiz için oportünistler örgütlüyor, ben sadece gidip konuştum" dedi. Ben "Epey adam örgütlemişsin" deyince "Başka gençler de var. Onlarla daha konuşmadım. Arkadaşların dediğine göre onlar da eğitim çalışmalarına katılmak istiyorlarmış" dedi.

Bu dönemler Mehmetin aynı  zamanda Topkapı  l. Milis  Komutanı  olduğu dönemlerdi.

Kısa zaman içerisinde onlarca eyleme katıldı. Ağır başlı, mütevazı kişiliği, cüreti, ataklığıyla hepimizin gönlünde taht  kurdu, bizim Kara Mehmet'imiz oldu. Onu tanıdığım birçok insandan ayıran özelliği ölümden zerrece korkmayışı ve düşmana olan müthiş kiniydi.......

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor: Mücadele konusunda sabırsızdı

 

Mehmet bir ay kadar bölgede kaldığı süreçte onunla tanışmıştık. Mehmet mücadele konusuda çok sabırsız sıcak ve canayakındı. Öyleki o yemeğe gelmeden oğlum sofraya oturmazdı, ya abi gelecek ya da ben de yemem derdi. Ben bazen örgütsel işler için bir yerlere giderdim, Mehmet ise şuna bak ben aylardır burada boş boş oturuyorum kendime çok kızıyorum diye kızardı. Mehmet çok kararlı ve coşkulu idi. Onun Perpada şehit düştüğünü öğrenince neden o kadar sabırsız davrandığını daha çok anlamıştım.