Mehmet ALİ ÖZTÜRKü Yakınları, Yoldaşları

Anlatıyor:

 

 

Annesi Mehmet Ali'yi anlatıyor:

"Dağlara sevdalıydı"

 

O halkı için, sevdası için ve gelecek nesile güzel ve sömürüşüz bir ülke bırakmak için ölüme gülerek koştu. Mücadeleye girdikten sonra sık sık gözaltına alınırdı. Elazığ polisi onun okumasına izin vermiyordu. "Ya buradan gideceksin, ya da bırakacaksın" diye tehdit ediyorlardı. O da bu tehditlere ve zorlu işkence sınavlarına karşı devamlı başarılı oldu ve hareketine sıkıca kenetlendi.

Oturaklı ve disiplinli bir yapısı vardı. Köye gittiğinde halkına yardım ederdi. Halkı da onu bağrına bastı, ölümsüzleştirdi. Halkı için kendisini mücadeleye adadı. Bize Türkiye halkları üzerinde oynanan kirli oyunlardan söz ederdi. Bana "Ben halkım için şehit düştüğüm zaman alnına kızıl bir bant tak ve zafer işaretiyle uğurla" dedi. O inandığı dava uğruna şehit düştü. Daha uzun süreli mücadele etmesini istiyordum.

Verdiği mücadele bizim için onur vericidir.

Ben kendisi için ağlardım. Ağlamamamı,  Türkiye'de devletin haksız bir savaş açtığını, her gün insanların öldürüldüğünü, bunların benden farkı nedir, biraz da onları düşünmemi söylerdi.

Dağlara sevdalıydı. Okulunu bitir, diplomanı al derdim. O da bana "Savaşmak için diploma lazım değil." derdi. Mehmet Ali halkının kalbine gömüldü. Dersim dağlarında yine silah çatacak, yoldaşları onu yaşatacaktır. Davasından başka bir şey düşünmezdi. Devamlı faşizmin kanlı çizmelerinden söz ederdi. Bir gün cenazeye giderken polislerce alınıp kafası kırılmıştı. Kafasının kırılmasına rağmen, cenazenin peşini bırakmamış ve cenazeye katılmıştı. Onuru onurumuzdur.

 

***

 

Bir köylü anlatıyor:

 

Ayhan (Mehmet Ali Öztürk) tam bir savaşçı idi. Hareketleri onurlu, mağrurdu. Disiplini severdi. Yürüyüşü bile herkeste güven yaratırdı. Ayten ile Serpil'in şehit düştüğü çatışmada, askerlerin kuşatma operasyonunu durduranlardan biri de oydu. Askerin önünü tek başına kesmiş, 50 metre mesafede çatışmaya girmiş ve iki müfrezenin kuşatmaya girmeden geri çekilmesini sağlamıştı. Bu çatışmayı gören köylüler de vardı. Son olarak kuşatıldıkları evde de, köylülerin anlattığına göre, eve bomba düşmeye başladığında, o elinde silahı ile askerlerin üzerine yürüyor ve kendisi vurulup düşene kadar üç askeri vuruyor. Bunu duyduğumuzda hiç şaşırmadık. Onları günlerce anlatsam bitiremem.

Bizim bir parçamızdılar. Etle tırnak gibi. Hatta daha fazlası. Ne onları, ne de bize öğrettiklerini unutmamız mümkün değil. Kavgayı onlardan öğrendik. Öğrendiklerimizi uygulamak boynumuzun borcudur.

 

***

 

Devrimcileştirdiği bir yoldaşı anlatıyor:

 

İnsan yaşamında bazı anlar vardır. Hiç unutulmaz ve değerlidir. Mehmet Ali ile tanışmada böyle bir andır benim için. Ne yazık ki, bir kaç saatle sınırlı kaldı.

Elazığ EHEKAD'a ilk gidişimdi. Mehmet Ali ve birkaç arkadaş pano hazırlıyorlardı. Biz de önce, başladık. Bunu gören Mehmet Ali "Bize yardım etmek ister misiniz?" diyerek bizi masasının başına çağırdı. O zaman çok heyecanlanmıştım. "Daha önce hiç yapmadım" demem üzerine bana yöntemini gösterip, yapacağım işleri verdi. Çok mutlu olmuştum, pekâlâ daha önce hiç yapmadığımdan verilen malzemeyi heba edebilirdim. Fakat o bunu göze alarak, yaptığı işe beni ortak etmişti, paylaşmıştı. Verdiği değerin de bir ifadesiydi. O an duyulan coşkuysa ifade edilemez. Pano hazırlandıktan sonra herkesi masanın başına topladı, çaylar demlendi, sigaralar yakıldı.

Derneğe ilk gidişim olduğundan bana öncelikle dernek hakkında neler düşündüğümü sordu. Ben de "Derneğe gelip-giden insanların poliste ifade verdiklerini, bunun doğru olup olmadığını" sordum. Böyle düşünmeme neden olan PKK'li bir yakınımdı. Ve benim o soruyu sorduğumu duyunca sesi-soluğu kesilmişti. Mehmet Ali ise, bunun doğru olmadığını, fakat olumsuzlukların da yaşanabileceğini ve nedenlerini uzun uzun, anlaşılır bir dille anlatmıştı. Okuduğum okul hakkında sorular soruyor, verdiğim cevapları ilgiyle dinliyordu. Sorun olarak getirdiğim her şeye çözüm de getirmeye çalışıyordu ve her zaman yardıma hazırız diyordu.

O gün yeni bir insanın ihtiyaç duyacağı pek çok şeyi bir kaç saatte yaşamıştım. Dostluğu, paylaşımı... Değeri.

Kısa bir süre sonra dağlara çıkmıştı, çok sevdiği "KINALI KEKLİĞİ"ni öttürüyordu. Silahı onun Kınalı Kekliğidir.

Ayhan komutan, sanma ki gidişinle sustu kınalı kekliğin... Hasretinle yoldaşlarının ve halkının elinde, sizlere devrim sözünü yerine getirmeye devam ediyor.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

 

Ayhan (Mehmet Ali Öztürk) yoldaşımız da askeri yönü gelişkin, müfreze komutanlığı da yapmış gerillalarımızdan birisiydi. İlkeli ve disiplinli davranışlarıyla, bu davranışını yoldaşlarıyla bütünleştirmesinin yoğun uğraşını veriyordu. Yoldaşlarından istediği şeyleri, daha çok kendisi de örnek davranışlarıyla ortaya koyuyordu. Yaşanılan tecrübesizliklere ve buna rağmen yoğun bir savaşçı katılımının olduğu uzun bir eylemsizlik döneminin getirdiği zorlu süreçte yapmış olduğu görevinin bilincinde olarak en iyiyi yapmayı ve bütün gücüyle ortaya koydu.

Hareketine, halkına ve yoldaşlarına bağlılığı, karşısına çıkan bütün sorunlarla coşku ve kararlılıkla uğraşmasını sonuna kadar sürdürdü. İhanetin adım adım yaklaşmasında dahi o, bu coşku ve kararlılığından hiç bir şey kaybetmeden üzerine düşenleri yapmayı başardı.

Hareketini tanıyan ve bağlı olan Ayhan yoldaş da bu haliyle gelişen ihanetin şekillenmesinde en büyük engellerden biriydi. 9 yoldaşımız, 9 politik, 9 askeri yetkin gerillalarımızla aynı çatışmada şehit düştü...