Mehmet Ali AYDIN'ı Yakınları, Yoldaşları

Anlatıyor:

 

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

 

Mehmet Ali AYDIN yoldaş, kır yaşamında oldukça zorlu süreçler yaşamış olmasına rağmen, mücadele etmedeki kararlılığı onu gelişen süreçte çok daha ileri duruma taşıyabilmişti. İçimizde en fazla kitap okuyan biri olarak bariz bir pratiğe sahiptir. Ve okuduklarıyla, adeta kendisini büyük bir eğitim kampanyası içine sokmuştu. Bu sürecin sonunda ise yoldaşımız, edindiği birikimini tüm yoldaşlarıyla büyük bir coşku içerisinde paylaşmasını da bilmişti. Gerillaya ilk katıldığındaki sessizliğini bu sürece kadar olan, kendine yönelik olarak yarattığı çalışmadan büyük bir kazançla çıkarak, yoldaşımız birliklerimizin artık en ajitatör ve yaklaşımlarında ise en bilimsel gerillalarımızdan biri olmuştu.

Yaşama, artık kendisini her şeyiyle sunan yoldaşımız iyi bir boksör olması dolayısıyla da özellikle spor ve yakın dövüş çalışmaları konusunda yüklü bir program ve önerileri vardı.

Yapmış olduğu çalışmaları, yoldaşımızı en fazla güvenlik konusunda yoğunlaştırmıştı. Bu yüzden yaşamda ve aldığı görevlerde ilke ve kurallara uyum konusunda örnek ve özverili bir davranışa sahipti. Bununla ilgili olarak diğer yoldaşları da denetleyerek eksik ve hataları bulmak suretiyle, açıkları kapatma suretiyle güvenlik ağının daha da sağlamlaşmasına yardımcı oluyordu. Bu çabaları sonucu yoldaşlarımızın sorumluluk bilinci de gelişmiş, kendini köy çalışmalarında da aday olarak koyabilmekteydi.

Yoldaşımızı üretim sürecinin en verimli döneminde şehit verdik...

 

***

 

Gerilla yoldaşları anlatıyor:

Mehmet Ali, DEVRİMCİ DÖNÜŞÜMÜN ADI OLDU

 

Size, bir yoldaşımızı anlatmak istiyorum. Adı; Mehmet Ali AYDIN... Yani bizim bildiğimiz, tanıdığımız adıyla Uğur.

Mehmet Ali, Dersim Kır Gerilla Birliği'nde devrimci dönüşümün adı oldu ve bizlere, yaşamıyla kendimizi sorgulattı. Hiçbir yoldaşımıza "değişmez, dönüşmez" yargısıyla yaklaşmamamız gerektiğini öğretti.

Mehmet Ali, 1993 Aralık ayının başında Dersim'e geldi. Soğuk bir kış yaşanıyordu. Yüksek dağlar, kardan beyaza bürünmüştü. İşte o günlerde, esmer, orta boylu, sportif biri birliğimize geldi. Oldukça heyecanlı görünüyordu. İlk görünüşte, o kaba vücuduna göre kibar biri olarak bizlerde iz bıraktı. Komutanımız kod adını Uğur olarak koydu.

Mehmet Ali, daha gerillaya gelir gelmez, farklı davranışları, alışkanlıklarıyla dikkat çekmeye başladı. Gelirken birlikte bir çanta getirmişti. Çantasında neler yoktu ki: eşofman, havlu, bornoz, vitamin ilaçları vb.... Akşam olunca yakınımızdaki bir köye gittik. Arazide oldukça üşümüştük. Ayaklarımız kardan ıslanmıştı. Hemen sobanın başına toplandık. Bir yandan ev sahipleriyle sohbet ediyor, bir yandan da ısınıyorduk. Mehmet Ali yan odaya gitti. Döndüğünde kütüklüğünü, elbiselerini çıkarmış, eşofmanlarını giymişti. Hepimiz şaşkın şaşkın ona bakıyorduk. Komutanımız Mehmet Ali'a neden elbiselerini çıkardığını sordu. Mehmet Ali gayet sakin bir şekilde "uyuyacağım" dedi. Bunu çok doğal söylemişti. Elbiselerini çıkartıp, evdeymiş gibi rahat bir şekilde yatabileceğini düşünüyordu. Komutanımız, Mehmet Ali'ye, neden elbiselerimizi çıkarmadığımızı, bunun mantığını anlattı. Mehmet Ali tekrar gidip elbiselerini giyindi.

...

Zaman geçtikçe Mehmet Ali'yi daha iyi tanımaya başlıyorduk. Mehmet Ali, gerillaya katılmadan önce, ful-kontak (yakın dövüş sanatı-sokak döğüşü) sporunu yapıyormuş. Milli bir sporcuymuş. Kendi dalında dereceye girmiş, madalya bile kazanmış. Üniversitelerde okumuş, önemli bürokratların korumalığını yapmış, yani yaşamı rahatmış. ... Demek ki saflarımıza her çeşit insan geliyordu.

Mehmet Ali, gerillaya gelirken, düşüncesi, "gider biraz silah eğitimi alır geri dönerim"miş. Ama hiçbirimizin bundan haberi yoktu. Mehmet Ali, gerillaya katıldıktan bir ay sonra gidip düşüncelerini komutana anlatmış ve ve kendince artık silah eğitimini tamamladığını düşündüğü için ayrılmak istediğini söylemiş. Komutanımız Mehmet Ali'yle konuşmuş, ikna etmeye çalışmış. Fakat ikna edemeyince beklemesini ve düşüncelerini Harekete ileteceğini söylemiş. Yalnız aradan kısa bir süre geçmişti ki, Mehmet Ali birlikten kaçtı. Mehmet Ali'nin de içinde bulunduğu müfreze bir köyde konaklerken Mehmet Ali nöbete çıkmış. Nöbet yerinde kütüklüğünü, silahını bırakarak doğruca yakındaki ilçeye gitmiş. İlçede, bir milisimiz onu görmüş ve tanımış. Mehmet Ali'yle konuşmuş. Birlikten kaçtığını anlayınca, yaptığının yanlış olduğunu, hemen geri, birliğin yanına dönmesi gerektiğini anlatmış. Mehmet Ali yaptığına pişman olmuş ve milisimizle birlikte geri gelmişti.

Mehmet Ali, birlikten firar ederek suç işlemişti. Hatta, nöbette bütün yoldaşların can güvenliklerini tehlikeye atarak kaçmıştı. Mehmet Ali, bundan dolayı tutuklandı. Tam altı ay tutuklu kaldı. Altı ay boyunca kimseyle konuşmadı. Sadece ihtiyaçları karşılandı. Altı ay boyunca işlediği suçun sorgulamasını, hesaplaşmasını yaptı. Düşündü, araştırdı, bol bol okudu. Sömürüyü, baskıyı, toplumları, kapitalizmi, sosyalizmi öğrendi. Hareketimizi daha iyi tanıdı. Az zaman değil altı ay... Bu süreçte hep eziklik hissetti. Ama yılmadı. Israrlıydı. Değişecekti. Buna kararlıydı. Elde silah savaşmanın şart olduğunu, bu düzenin ancak silahlı mücaeleyle yıkılacağını kavradı. Halkın çektiği acıları, yoksullukları, baskıyı Dersim halkıyla birlikte yaşadı. Devrimciliğin "macera" işi olmadığını, yüreğinin derinliklerinde, bilincinde hissetti. Ve kafasına koydu: kendini aşacaktı. Tabii bu kolay değildi. İçindeki düşmanla kıyasıya bir mücadele içindeydi.

Bu süre içerisinde kimi arkadaşların yaklaşımı da Mehmet Ali'yi değiştirip, dönüştürmekten uzaktı. Onlara göre, Mehmet Ali, değişmez, dönüşmezdi. ... Ayrıca kaçmıştı. Ona kimimiz böyle bakıyorduk... Ama Mehmet Ali, okuyor, araştırıyordu. Defterine notlar tutuyordu. ... Bizim veremediğimizi, Mehmet Ali, yayınlarımızdan almasını bildi. İdeolojik olarak kendisini geliştirdi. Hareketin kültürünü, geleneklerini, değerlerini böyle öğrendi. Bu uzun süreç, O'nu, geçmiş yaşamından kopardı, bambaşka bir insan oldu. Ama biz hala bu gelişimi göremiyorduk.

Altı ay sonra, Dersim'e yeni komutanımız Kemal ASKERİ (Ekrem) geldi. Gelir gelmez bu duruma hemen müdahale etti. Ve komutan Ekrem'in gelişi Mehmet Ali için bir dönüm noktası oldu.

Komutan Ekrem, Mehmet Ali ile konuştu. Onu günlerce dinledi. Hareketimizi, geleneklerimizi bir kez daha anlattı. Mehmet Ali, zaten savaşmaya çoktan karar vermişti. Artık gözleri ışıl ışıl yanıyordu. Savaşmak istediğini, artık işlediği suçun bilincine vardığını, kendisine bir şans verilmesini istedi. Ve komutan Ekrem, Mehmet Ali'nin cezasını kaldırdı. Mehmet Ali, artık yitirdiği savaşçılık hakkına tekrar kavuşmuştu. Sevincinden yerinde duramıyordu. Komutan Ekrem'in talimatıyla silah ve kütüklük verdik. Ama daha önceki düşüncelerimizden dolayı da utanıyorduk. Bu değişime, dönüşüme inanmamıştık. Oysa her insan değişip dönüşebilirdi. Sonuçta bizler de düzenden gerilla saflarına gelmiştik. Yaşam koşullarımız, kültürümüz farklı olsa da, içinde yaşadığımız düzen hepimize farklı düşünceler kazandırmıştı. Ve mücadele içinde değişiyorduk. Herkes gibi Mehmet Ali de değişirdi. Sonunda değişmişti de. Sadece biz görememiştik.

Mehmet Ali'nin tutuklu kaldığı süreçte şehitler vermiştik. Bu şehitlerimizin de onun üzerinde etkisi olmuştu. Hatta şehitlerimiz için şiir yazmış, duygularını dile getirmişti... Biz bunları tutukluluğu kalktığında öğrenmiştik. Mehmet Ali bize, "şehitler beni çok etkiledi. İnsanların, halk için kendisini feda etmesi, onlar için ölmesi çok büyük bir değerdir" diyordu. Tabii tutukluluk sürecinde Halil İbrahim EKİCİBİL gibi yoldaşlarımız da Mehmet Ali'yle ilgilenmişti.

Bundan sonra Mehmet Ali, birliğimizde hızla gelişen biri oldu. Tutukluluk sürecinde okuduklarını bize anlatıyordu, öğretmeye çalışıyordu. Biz de onu dinlemekten zevk alıyorduk. Bize, bildiği herşeyi öğretmek için uğraşırdı. Zaten müfrezemizde hem siyasi eğitmenimiz, hem de spor sorumlumuz oldu. Onun verdiği eğitimler belleğimizde hep yer etti. Mesela bize emperyalizmi anlatıyordu. "Gerilla bilanço çıkarıyor" kitabını okuyordu. Kitaptan dersler çıkarmıştı. Uzlaşmayı, teslimiyeti, nasıl gerilla mücadelesinden reformist bir noktaya geldiklerini, Latin Amerika'daki örgütleri bir bir anlatırdı. Sporda bize yakın dövüşü öğretir, yorardı. Kültür fizik hareketleri yaptırırdı. Bazen kan-ter içinde kalırdık. Ama Mehmet Ali, anlattığı öykülerle, hikayelerle bize yorgunluğumuzu unuttururdu.

Dersim halkıyla da ilişki kurması, onları örgütlemeye çalışması basit cümlelerle, onların anlayacağı dille olurdu. Bir köye gittiğimizde, hemen o doğal üslubuyla, "sevgili anacağım, sevgili babacığım", der, söze başlardı. Saatlerce konuşur dertlerini, sorunlarını dinlerdi. Köylülerin televizyonlarını, radyolarını tamir ederdi. Bir lehim makinemiz vardı. Onu yanından ayırmaz, köylülerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı. "Küçücük bir parça, şimdi tamirciye götürse bir sürü parasını alırlar" der, başlardı tamire. Arazide bizim de bozuk olan radyolarımızı tamir ederdi... Bazen, bozuk olan üç-dört radyodan, uzun uğraşlar sonucu bir radyo yapardı. Biz de "hani bir lehimlik işi vardı. Üç radyodan ancak bir radyo çıkardın" diye takılırdık. Ama Mehmet Ali, emek verir, çalışırdı. "İlerde telsiz dahil birçok elektronik malzeme yapacağım" diyerek bizi eleştirirdi. Espirilerimize, takılmamıza aldırmadan yapardı işini.

Bizim Mehmet Ali böyleydi. Onu nasıl görmüştük? Nasıl bir gelişim hattı izlemişti? Bugün hepsi gözlerimizin önünden geçiyor. Ve biz onu tanıdığımız için kendimizi şanslı hissediyoruz.

9 Ekim 1994'te, o büyük operasyonda, binlerce düşmana karşı kahramanca çarpıştı, kahramanca direndi. 12 Yoldaşımızla birlikte ölümsüzleşti.

Bugün için düşündüğümüzde Mehmet Ali gibi yüzlerce, binlerce insan var. Mehmet Ali'nin somutunda, değişmenin, dönüşmenin nasıl olduğu görülüyor. Mehmet Ali gibi değişmek, Mehmet Ali gibi kahramanlaşmak... Ondan öğrenmek gerek.