Levent DOĞAN'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Yoldaşları anlatıyor:

ZULME SESSİZ KALMAMANIN ADI; LEVENT DOĞAN

 

Her koşulda direniş, insanlık onurları ve siyasi kimliklerini oligarşiye teslim etmeyen özgür tutsaklar, beyinlerini ve bedenlerini bir kez daha ateş hattına sürmüşlerdi ölüm oruçlarıyla. Zafere adım adım ilerlenilen bir direnişe, halkımızında omuz vermesi kavgayı büyütüyordu. Gün kararlılığın, davaya bağlılığın sönmeyen ateşini düşmana tattırma, barikatlarını yıkma günündür diyen DHKC savaşçıları her türden eylemliliklerle tepkisini ortaya koyuyordu. Özgür tutsaklar hapishanelerde ölümü alt etmenin mimarları olurken, savaşa güç katmak, zulmü köşeye sıkıştırmak için dışarda da vurmak gerekiyordu. Eğer bu direniş ölümler istiyorsa sadece hapishanelerde değil, sokaklarda, dağlarda, alanlarda da ölümüne bir savaş geliştirilmeliydi. Kazanmak ödenen bedellerle olacaktı.

Tüm kulaklar, gözler, hapishanelerden gelecek ölüm haberlerini beklerken, ölüm haberlerinin ilkleri dışarıdan geliyordu. Gültepe'de dört Halk Kurtuluş Savaşçısının çatışarak şehit düşmelerinden sonra daha üç gün geçmeden bu kez ölüm haberi Bağcılar'dan geliyordu.

19 Temmuz '96'nın akşam saatlerinde Bağcılar Namık Kemal Caddesi üzerinde kurulan barikat, patlatılan molotoflar ölüm orucuna destek amaçlı yapılıyordu. Barikatın en önünde “Devrimci Tutsaklara Kalkan Elleri Kırdık Kıracağız DHKC” yazılı bir pankart dalgalandırıldı. Direnişin ateşiyle DHKC savaşçıları sokakları yangın alanına çevirmişti. Barikat ardında katılımın arttığı bir sırada işkenceci katiller hedef gözeterek ateş etmeye başladı.

Tutsakların dışarıdaki sesi olan barikat direnişçileri, düşmanın ateşi altında geri çekilirken bir yanda da sloganlarını haykırmaya devam ediyorlardı. Levent'in sesi sloganlara karışmıştı; “Zindanlar Boşalsın Tutsaklara Özgürlük” ... Levent slogan atarak çekilirken, o anda kalbine gelen tek kurşunla yere düştü. Yakın mesafeden hedef alarak ateş eden işkenceci katiller onu tek kurşunla kalbinden vurmuşlardı. Ve Levent çok genç yaşındayken şehitlerimizin yanında onurlu yerini aldı.

Levent tutsaklar için eylem yapılacağını duyduğunda hiçbir tereddüt göstermeden eyleme katıldı. Çünkü tutsakların halklarımızın kurtuluşu için ölüme yattıklarını biliyordu. Öncelikle insan ne demek olduğunu biliyordu O. Bu yüzden insan olmanın sorumluluğuyla hareket etti. Tutsakların ölümüne sessiz kalmanın, seyirci kalmanın düşmana güç vereceğinin bilincindeydi. Vicdanı el vermezdi susmaya. Ve destek için yapılan bu eylemlerle devrimci tutsaklar için büyük bir moral güç, zafere inançlarını daha da büyütecek misyona sahip olduklarının farkındaydı. Bu coşkuyla, düşmana duyduğu kinle, barikat başındaydı.

Levent 17 yaşında bir liseliydi. Erken tanımıştı faşizmi. Mahallesini işgal eden işkencecilere taşıyla, sopasıyla gerektiğinde gövdesiyle karşı koymayı öğrenmişti.

Kalbi 17'sinde durmuş olsa da aslında ölüm orucu direnişinin en genç şehidi olarak yüreği susmayacaktı Levent'in. O hep faşizme karşı sloganlarını haykıracak bizimle, direnişlerde yine hep önde olacak.

Yaşı küçüklerden biriydi belki ama verdiği insanlık dersiyle büyüklerin arasına katıldı. Levent şehit düştükten sonra geride kalanlara faşizmi daha iyi anlattı; yoldaşlarına sahip çıkmayı, onuruna sahip çıkmayı, insan olmanın, zulme sessiz kalmamak olduğunu, duyarlılığı öğretti.

'96 ölüm orucunun dışarıdaki genç şehidini saygıyla anıyoruz. Halk kurtuluş savaşımızda yaşatacağımıza söz veriyoruz.

 

 

Geri