Kayhan TAZEOĞLU'nu Yakınları, Yoldaşları

Anlatıyor:

 

 

Yeniden hazırlamalıyız bayrağımızı

Çünkü şenliklerimiz daha bitmedi

kardeşlerim

En iyi şenlikler yarının şenlikleridir.

Ve en iyi bayrak

kanımızla boyanmış olanıdır,

hadi öyleyse, yüreğini

herşeye karşı hazır tut

bu yolda kaçak yok

bu yolda ölen yok...

 

 

Birlikte gerilla eğitimi aldığı bir yoldaşı anlatıyor:

 

Kayhan eski bir arkadaş ile gelmişti. Gördüğümüzde çok hoşumuza gitmişti. Baba-oğul görüntüsünü, savaşın ileriki yıllarını, böyle katılımların olacağını düşünerek gülmüştük. Çok genç bir arkadaşımızdı. Geldiği gün akşam yemeği için lahana sarması yapıyorduk. Birçok arkadaş birlikte yaşıyorduk. Kayhan şaşkın şaşkın bizi süzüyor, devamlı gülümsüyordu. Akşam yemeğini yemedi. Ama bizler neden yemediğini anlayamadık, ilk günlerin heyecanına verdik. Haftalar sonra neden yemediğini söylemiş bunun esprisini yapmıştık. O gün hepimiz birlikte yapıyorduk. Birçok kişinin elleri çatlamış ve kara, çirkin görünüyor. O eller, şehirde gördüğü eller değildi. Ve bu eller sarma sarıyordu. O gün, onun için yiyememişti ama çok kısa sürede bütün bunlar onun için bir anlam ifade etmedi ve yaşama çok çabuk uyum sağladı.

Birlik olarak onu Che'ye benzetirdik. Yüzünden hiçbir zaman gülümseme eksilmezdi. Kışın çok kar yağmıştı. Çadırların üstünü temizliyorduk. Aradan bir saat geçmeden tekrar doluyordu. Çadırların çökmemesi için sık sık temizlemek zorundaydık. Tabii bu arada elektrik telleri de 3-4 metre karın altında kalmıştı. Kayhan karın altında kalan ve kopan bu telleri bulmak ve tamir etmek için karda yuvarlana yuvarlana aşağı iner tekrar yukarı çıkardı. Bizler de ona yardım ettik ve karın altında kalan kabloları çıkardık. O tamir etti. Bundan sonraki günlerde her akşam üzeri Kayhan artık kabloları tamir etmek zorunda kaldı. Kablolar çok yüksekte değildi. Ve köpeklerimiz bunlarla oynuyor, koparıyordu. Kayhan yuvarlana yuvarlana karda oynayarak neşeli bir şekilde bu işi her gün tekrarladı, ta ki karlar eriyene kadar.

Silahları çok severdi. Bütün silahların kendisinin olmasını isterdi. Silahlarda ayrım yapmaz, makineliyi aldı mı roketatarı da almak isterdi, aynı zamanda tabanca ve tüfek de almak isterdi. Biz de bu yönüne sen bizim ayaklı cephaneliğimiz olursun, biz senden alırız gerektiği zaman derdik.

Marksizm-Leninizmi ve hareketimizin ideolojisini o ilk zamanlarda çok fazla bilmezdi. Ama düzene karşı savaşmak gerektiğini ve Devrimci Sol'un da bunu yaptığını bilir ve harekete inanırdı. "Birçok konuda eksiğim, ama ben savaşacağım ve iyi bir savaşçı olacağım derdi.

Ülkeye dönerken bizden şu sözleri söyleyerek ayrıldı: "Savaşa gidiyorum, burada öğrendiklerim bana çok şey kazandırdı.

Hareketimin benden beklediklerini biliyorum ve bu bilinçle gidiyorum. Kanımın son damlasına, silahımın son mermisine kadar savaşacağıma söz veriyorum" dedi.

Savaşa koşar adım, yüzünde gülümseme ile gitti. Yüzündeki o gülümseme hiç silinmedi. Ve seni hep böyle anacağız.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

“Onun ağzından hiçbir zaman bu iş olmaz benzeri lafları, duymadım”

 

Hayat dolu, canlı bir insandı. Verdiği sözü mutlaka tutan, aldığı işi sonuna kadar götürüp sonuçlandıran bir yapısı vardı. Birgün bir yoldaşın katledilmesine misilleme eylemi için istihbaratı sonuçlandırdığımız bir hedefe yöneldik: eylemi gerçekleştirmek için bölgede bir süre beklememiz gerekiyordu. Doğrusu beklemeye pek elverişli bir yer değildi. Ama Kayhan yaratıcı zekası ile etrafa şöyle bir göz attı. Bir incir bahçesi, olgunlaşmış incirler ve incirleri toplayan insanlar hemen dikkati çekti, ben incir alıcısı gibi insanlarla konuşurken kendisi bir ağacın tepesine çıkıp yolu oradan gözleyecekti, işte plan buydu. Ve kararlaştırdığımız gibi de yaptık. Kayhan ağaca çıkıp beklemeye başladı, o sırada ağacın sahibi geldi. Oğlum ağaçtan in ben sana yemen için incir veririm, Orada boşuna zahmet çekme, ağaca yazık oluyor, dalları kırılmasın dedi. O da adamı dinleyerek indi. Bir süre sonra adam gittiğinde tekrar ağaca çıktı. Bu olay arka arkaya dört kez yenilendi. Adam gidiyor Kayhan ağaca tekrar çıkıyordu. Kavga çıkıp kovulma pahasına yapacağı eylemin sorumluluğu ile sabırla işini yapmaya çalıştı.

Zaten onun ağzından hiçbir zaman bu iş olmaz, nasıl yapacağız ve benzeri lafları, olumsuz kararsız tavırları hiç duyup görmedim. Kayhan her Devrimci Solcu için savaşıp ölmeye bin kere değer derdi. Kayhan yoldaş kanın yerde kalmayacak.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor: “Bize örnek bir kişilik bıraktı”

 

Kayhan'la 1990'ın baharında tanıştık. İlk gördüğümde gülüşü dikkatimi çekmişti. Güldüğünde gözleri kayboluyordu. Konuşması hızlı, hareketli ve canlıydı, yerinde duramaz, sürekli bir şeyler öğrenmeye çalışırdı.

Birgün dernekte boş oturuyormuş. Düşünürken ilerde bir iş için lazım olacağından uygun pankartlık bez aramaya çıkmış. Bir iki dükkâna girip çıktıktan sonra takip edildiğini hissetmiş. Emin olmak için bir süre dolaşmış. Peşine takılan itleri beş altı saat peşinden koşturduktan sonra derneğe gelip onların halini büyük bir keyifle anlatmıştı. Takip aldığını, bunun farkına vardığını karşı tarafa hissettirmeden onların nasıl davrandıklarını, hangi yöntemleri kullanacaklarını anlamaya çalışmış. Bulunduğu bölgede arabayla, yürüyerek saatlerce dolaşmış, ara sokaklarda atlatmış ancak ana caddeye çıktığında yeniden peşinde olduklarını görmüş. Değişik kıyafet ve araçlarla takibe devam ediyormuş polis. Kayhan bunun gözdağı vermek amacıyla yapıldığını da eklemişti sonrasında.

Bunun üzerine dernekte bir tartışma başladı, takip üzerine. Takip konusunda yaşadıklarını anlatırken o gün takip üzerine bir şeyler öğrendiğini, fakat bunu geliştirmek üzere boş zamanlarda dernekte oturmaktansa çıkıp dolaşmanın daha eğitici olduğunu, bundan sonra imkân buldukça bölgeyi daha iyi tanımaya çalışacağını, bunu herkesin de yapması gerektiğini aktarıyordu. Okuduklarımızı yaşama uyarlamamız gerektiğini anlatıyordu.

Birgün bölgenin işlek ve uygun yerlerine kuşlama yapılması gerekiyor. Kayhan kuşlamalarla birlikte yanında bir arkadaşla trene biniyor, son vagona dışardan tutunuyor. İşlek bir caddenin üzerinden geçerken kuşlamaları fırlatıyor.

"Kuşlamaların havada uçmasını görecektiniz, her tarafa savruldu. Yalnız bir dahaki sefere atılacak yeri daha iyi ayarlamak gerekiyor. O an rüzgarı hesaba katmadığımızdan kuşların hepsi istediğimiz yere düşmedi. Bir kısmı tren yolunda kaldı. Oysa bunları daha önce hesaba katsaydık, yüzde yüz kurtaramasak ta ziyan olan pul çok az olurdu. İnsanlarımız o kuşları hazırlamak için, ulaştırmak için ne zorluklara katlanıyorlar. Bir tanesini bile ziyan etmememiz gerekir. Bundan sonra buna da dikkat etmemiz gerekir. İş yapacağımız yerleri önceden iyi tespit etmek gerekir" diyerek eylemden çıkardığı dersleri bizimle paylaşmıştı.

Yeni Çözüm dergisi sattığı için polis tarafından gözaltına alınıp karakola götürülmüş. Yasal bir dergi olduğunu anlatmaya başlamış. Yasal bir dergi olduğunu, derginin basım yerinin belli olduğunu, üstelik dergi başına ücretle çalıştığını anlatmış. Kayhan bunları anlatırken "amir" de dergiye bakıyormuş. Birinci şubeden de araştırma istemiş.

"Amir" dergiye bakarken Kayhan da içinden "amir"in arka kapağa bakmaması için dua etmeye başlamış. Çünkü arka kapakta kendisinin I Mayıs '90'da pankartla çekilen resmi basılıymış. Birkaç saat alıkonulduktan sonra bırakılmış. Bırakılır bırakılmaz elinde kalan dergileri satmaya devam etmiş. Her çıkan sayının satımında birkaç saat aynı karakolda bekletilmiş. O nedenle artık Kayhan'ı iyice tanımışlar.

Yeni Çözüm kapatıldıktan sonraki birgün aynı karakolun önünden geçerken kapıdaki nöbetçi polis "Kayhan senin dergi ne zaman çıkacak, çıktığında haberimiz olsun" demiş. Kayhan bu olayı anlatırken "onlar bizden daha meraklı ve ilgili" deyip bizleri düşündürmüştü.

O, yaptığı işin her ayrıntısının neye hizmet ettiğini, ne kazandırıp ne kaybettirdiğini düşünür sonuçlar çıkarır ve bunu yaşama geçirirdi. Doğru bildiğini savunur ve bunu uygun ortamlarda dile getirirdi.

Protesto gösterilerinden birinde önceden belirlenen olayla ilgili olmayan farklı sloganlar atılmıştı. Hepimiz tabi olmuştuk. Aksi de o an için zaten düşünülemezdi. Ama hepimizin kafasında soru işareti oluşmuştu. Acaba neden böyle olmuştu? Gösteri esnasında herkes merak içindeydi sonrasında ise kimse cesaret edipte soramıyordu. Bir kısmımızda ise öyle gerektiği için yapılmıştır düşüncesi hakimdi. Tabii Kayhan oraya gelip kafasındakileri açıncaya kadar. Suskunluk ondan sonra bozuldu. Olay ve sonrasında çıkarmamız gereken dersler ortaya kondu.

O daha sıralayabileceğimiz nice özelliğiyle bize örnek bir kişilik ve yaşam bırakarak aramızdan ayrıldı. Unutmayacak, unutturmayacağız.

 

Geri