İsmail KARAMAN'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Bir yoldaşı İsmail Karaman'ı anlatıyor:

 

“Bir insanı devrimcileştirmenin mutluluğunu

doyasıya yaşardı”

 

İsmail'i Yenibosna'da devrimci faaliyet yürütürken tanımıştım. Öncesinde de her kitlesel gösteride, her eylemde gördüğüm bir yüz olması nedeniyle sanki onlarca yıldır tanıyormuşum gibiydi. Bunda onun samimi ve karşısındakinde saygınlık uyandıran kişiliğinin de etkisi vardı.

O'nun sorumluluk yaptığı dönemde Yenibosna'da yapılması gereken hiçbir işin ortada kaldığına tanık olmadım. Dergilerini gider alır, tek başına da olsa dağıtır, kahvelere, evlere, işyerlerine koştururdu. Örgütlenecek bir gösteride, eylemde en küçük işten, en fazla sorumluluk isteyen işe kadar hepsine gönüllü olur yapardı. Onunla birlikte bir hareketlilik yaratmıştık bölgede.

Yeni insanlara, gençlere yol göstermek, örgütlemek için büyük bir çaba gösterirdi. Ve en önemlisi bundan büyük bir zevk alırdı. Bir insanı devrimci yapmanın, bu düzenin pisliğinden kurtarmış olmanın mutluluğunu her konuşmamızda gözlerinin içi gülerek anlatırdı.

Militan kişiliğini ilk kez ve net olarak gördüğüm bir olay, Ege şehitleri için, Erhan'ımız (Yılmaz), Mehmet'imiz (Yıldırım) için İstanbul'un değişik semtlerinde aynı anda korsan gösteriler yapıldı. Yenibosna'da yapılacak korsan gösterinin sorumlusu İsmail'di. Gösteriyi yaptıkları, yolları molotoflarla ateşleyip Ege şehitlerinin kahramanlıklarını selamladıkları sırada işgüzar bir resmi polis silahını çekmiş, onlara doğrultup ateş etmeye başlamıştı. Ama yanılmıştı. Çünkü orada İsmail vardı. Güvenlik için sadece onda bulunan silahını hemen çekerek bu işgüzar polise doğrulttu. Korkutacağını düşünerek müdahale etmeye çalışan polis korkmuş, arkasına bile bakmadan kaçmıştı.

Bu ve buna benzer onlarca örnek, yoldaşlarının ona güveninin artmasına, İsmail varsa ben de varım demesine neden olmuştur.

1 Mayıs mahallesinde kuşatılan bir evden bir kişinin çatışarak kuşatmayı yarıp çıktığını duyduğumda ilk aklıma gelen insanlardan biri İsmail olmuştu. Tam da ona yakışır bir şeydi. Tereddüt etmezdi bu gibi durumlarda. Savaşçılık kişiliğiydi. Zorluklar, sorunlar hiçbir şey ona engel değildi.

Gittiği ilişkilerde halka karşı ya da sorumluları ile konuşurken onun saygısını açık olarak görebilirdiniz. Yenibosna halkına onu ilk sorduğunuzda "ha, şu efendi çocuk mu? cevabını alırdınız.

Bir çok zorluk, olanaksızlık yaşadığına tanık olduk, ama hiçbir zaman bu durumdan yakındığını kimse görmemiştir. Devrimciliğin onurlu bir iş olduğu kadar zorlukları da olduğunun bilincindedir ve devrimcilik tercihini ilk yaptığında bu zorluklara da hazırdı zaten.

Eminim ki, Yenibosna gençliği şimdi onun öğrettiklerini, onun bıraktığı mirası sahiplenmesini bilecektir.

And olsun ki, anısını yaşatacak ve özlemi olan Türkiye'ye yaratacağız.

 

(Bu yazı Yaşadığımız Vatan dergisinin 23 Temmuz 2001 tarihli 100. sayısında yayınlanmıştır.)

 

 

Geri