Hülya ŞİMŞEK

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 31 Ağustos 2001

 

Şehit Düştüğü Yer: İstanbul, Küçükarmutlu

 

Doğduğu Tarih: 4 Mart 1963

 

Doğduğu Yer: Erzincan

 

Mezar Yeri: Elazığ

 

 

Hülya Şimşek, ölüm orucunun 286. Gününde Küçükarmutlu’daki direniş evinde şehit düştü.

Hülya Şimşek, 4 Mart 1963 Erzincan doğumlu bir emekçiydi.

Katıksız bir vatansever, katıksız bir anti-faşist direnişçidir.

15 yaşında başladı faşizme karşı çıkmaya.

En nefret ettiği şey, ikiyüzlülükler, sahtekârlıklar, ahlaksızlıklardır. Halkın ahlakını, kültürünü temsil ediyor Hülya Şimşek. O, bataklığın, pisliğin, ikiyüzlülüğün, her türlü melanetin olduğu bir dünyada, temizliği devrimcilerde, devrimcilikte gördü. Devrimcileri sevdi. İlişkileri hep, kendi deyimiyle “dürüstçe oldu, yalansız oldu”... Ve diyordu ki;

O sevgimle şu anda sizlerle beraber haklı mücadeleyi tüm canımla bedenimle destekliyorum.

 

O HALK’TIR, HALK O’DUR. O, HALKIN AYDINIDIR,

HALK BİLGESİDİR!

Hülya Şimşek, yüksek okullar bitirmemiştir. Bir halk aydınıdır, halk bilgesidir. Ortalıkta aydınım diye dolaşmamıştır hiç, ama değme aydına taş çıkartan bir hayat felsefesine sahiptir. Çünkü o herşeyin içinde yaşıyor, ve bağlarını öyle kuruyor. Düşünen, yoğunlaşan, soran, sorgulayan ve sonuçlar çıkaran bir halk filozofudur.

Hülya Şimşek, bir örgütün kadrosu, yöneticisi değildir. Hatta kendini şöyle tarif eder: “Hedefim halk öncüsü olmaktır. Bunun aşamalarla gerçekleşeceğini biliyorum” der. Yani devrimci olmayı bir hedef olarak koymuştur önüne. Ama değme devrimcilerden, devrimciyim diye ortada dolanıp bunun gereğini yerine getirmeyenlerden yüz kat, bin kat daha devrimcidir. Devrimci o’dur. Halk öncüsü olmanın aşamalarını çoktan tamamlamıştır.

Hülya’nın devrimcileri, Cephelileri daha yakından tanıması da yine hapishaneler vesilesiyledir. F tipleri gündeme geldiğinde, o da her zamanki gibi düşünür ve zulmün karşısında olur. Kendi sözleriyle; “Başlangıçta destek amaçlıydı ama daha sonra kampanya sürecinde yoğun şekilde çalışmaya başladım. Hücreler beni harekete geçirdi.”

Onun gönlünü dolduran iki isim vardı: Pir Sultan ve Mahir... Sohbetlerinde onları anlatır, onlardan örnekler verirdi hep. Kendini, yaptıklarını, yapılanları yetersiz görüp, “Mahir Çayan’a layık olmak öyle kolay değil” derdi. Bir konuşmasında şöyle der: “Mahir Çayan sempatizanı olarak yetiştirildik. Haksızlığın olduğu yerde asla yerimizde durmamak kaydıyla...”

İşte onun yaşam felsefesinin, siyasi anlayışının özeti: HAKSIZLIĞIN OLDUĞU YERDE ASLA YERİNDE DURMAMAK!

Anadolu TAYAD’ın kurucu üyesiydi. Bir de ÖDP üyesidir. Erzincan’da iken, ÖDP’ye yönelik, ÖDP’lilerin silahla vurulduğu bir faşist saldırı karşısında, onlarla dayanışma içinde, faşizme karşı birlikte olduğunu göstermek için gidip ÖDP’ye üye olmuştur. O, yine kendi deyişiyle, “kuvvetli bir demokrat”tır. Onun demokratlığı, bana ne’ciliği, o bizden değil’i reddeden, halk sevgisiyle, her koşulda zulme karşı olmak kararlılığıyla biçimlenmiş bir demokratlıktır.

...

Ciddi rahatsızlıklar geçirdi. İki yıl konuşamadan, yürüyemeden yatağa bağımlı olarak bitkisel yaşamda kaldı. İradesiyle, yaşama tutkusuyla, halk sevgisiyle iyileşti. Ve ölüme yattı. “Yaşam-ölüm” üzerine Hülya’nın felsefesini anlarsanız, yaşam-ölüm sorununu da çözmüşsünüz demektir. Büyük bir yaşama tutkusuyla bitkisel yaşamdan kurtuluyor ve aynı tutkuyla ölüme yatıyor.

Çok istemesine rağmen, bu bedensel rahatsızlıkları nedeniyle halkın mücadelesinde daha büyük sorumluluklar alamadı. Ama hasta yatağından kalktığı ilk anda düşündüğü yine, devrimcileri, devrimci mücadeleyi nasıl, ne yapıp da destekleyebileceğiydi.

Sessiz, ama sitemli gitti.

Halkın sabrıyla, halkın mütevaziliğiyle, halkın kararlılığıyla günleri günlere ekledi, hücre hücre erimeye devam etti. Her hücresini, her kelimesini bir çağrıya dönüştürdü.

Halkımız artık susmasın, artık kanmasın diye koşturdu hep. Bulunduğu her yerde, devrimin, devrimciliğin, mücadelenin propagandasını yaptı.

Hülya Şimşek dışarıda, gün gün, sabırla, mütevazilikle, kararlılıkla ölüme gitti. Hayatın ve ölümün felsefesini göstererek, devrimciliğin ve zulme karşı mücadelenin en yalın teorisini yaparak, ölümsüzleşti

Hülya Şimşeğin sözlerini, herkese bir muhasebe vesilesi olması dileğiyle aktarıyoruz:

Ezilenin yanında olan bir yüreğim vardı. Bunun için değişmesini istemiyorum. Derin halk sevgisi ile dolu olan gönlüm var. Fakat bunu bilimsel anlamada geliştirmek isterim.

Kendimi mücadelenin destekçisi olarak görüyorum çünkü bedenlerini yakan ve ömrünü devrime adamış, kişilerin yanında kendimi fazla da abartmıyorum. Kendini devrime adamış kişilere canım feda olsun diyorum.

...

Hülya Şimşek, direnişin 63. Şehididir.

 

(Yukarıdaki özçgeçmiş bilgilerini ve değerlendirmeleri içeren bölüm, 31 Ağustos 2001 tarihli Haklar ve Özgürlükler Platformu’nun (HÖP) “Hülya Şimşek Armutlu’da Şehit Düştü” başlıklı açıklamasından alınmıştır.)

 

***

 

HÜLYA ŞİMŞEK'İN KARDEŞİNE YAZDIĞI MEKTUP

 

25.08.2001, Saat: 05.00

Sevgili Abidin

Gönderdiğin her mektupta çok mutlu oldum. Ama şunu iyi bil ki Pir Sultan'ı sevmek her şeyin en büyük mutluluğuydu. Abidin, yokluğa, zulme hücrelere karşı çıkmak görevimdi. Çok başarılı değildi bu karşı çıkış ama yapabildiğim kadarını yaptım...

Sakat görüp gülmek, yoksul görüp gülmek... Bizim çocuklarımızı üstsüz başsız, dipsiz kuyularda, okula göndermeden, üstünü örten burjuvaziye binlerce kez lanet okuyorum.

Bilim şu anda binlerce gerçeği, insanları normal yaşayacak duruma getirmiştir. Fakat bilimle burjuvazi öyle bir uğraşıyor ki onları bizim görmemizi, yaşamamızı engelleyerek kendi başımıza, sormadan, üretmeden, öğrenmeden, diplerde köşelerde çürüye çürüye ölmemizi istiyor.

Annelerimiz babalarımız ile diyalog kuramıyoruz.

Kardeşim sevgiye inanırım. Bunu yıkmasını öğreneceğiz. Sana olan derin sevgimden hiç kuşkun olmasın. (...) İnsanlarımızdan, arkadaşlardan destek alıyorum. Dünya halklarına da Türkiye'de dönen rezaleti gösterecek. Her birimiz bu düzende öyle de böyle de acılardan... ortak hazırladığımız sofralardan yemek yiyeceğiz. Hastalarımız kalmayacak. Hastalıklarımız kalmayacak. Esprilerle sabah kahvaltıları yapacağız. Benim, benim, benim, benim... lafını kaldıracağız. Tarlada çalışanlar, bunu söyleyecek. O zeytinler nasıl dövüldü, unlar nasıl yığıldı, pazarlar nasıl kuruldu...

Yolumuz doğru, asla hakkımızı alamadık, insanca yaşam için hakkımız nedir öğrenemedik. Birbirimize sevgiyle bakamadık. Merhametle, saf dürüstlüğü kuşanan, insanlara yardım etmek için koşmaktan kaçmayan insanlara hayranlıkla baktım. Yanlarında olmaya çalıştım. Ama başarılı olamadım. Halkımızı çok seviyorum, çünkü çok çekti. Ama bu acılar bir gün ortaya çıkacak. Bu çekilen acıların niye çekildiği, ortaya çıkacak. Kendileri bunu anlayacak. Bunun bedelini ödeyecekler. Çok yazmak istediğim şeyler var toparlayamıyorum. Yine da bu savaştaki yerimin güzel olduğunu düşünüyorum. Sofrasında yirmi çeşit ekmek varken bir parça ekmek bulamayan, sokaklarda battaniyesiz binlerce insanın olduğunu da biliyorum. Hiç de of demiyorum. Yazıklar olsun böyle bir dünyaya. Bu kadar yazabildim. Şimdilik gözlerinden öpüyorum.

Yanındaki tüm arkadaşlara selamımı söyle. Mektubuma son verirken gözlerinden öpüyorum. Bu savaşta birlikteyiz. Sizi sonuna kadar destekliyorum.

 

(Yukarıdaki yazının bir kısmı, Yaşadığımız Vatan dergisinin 3 Eylül 2001 tarihli 106. Sayısında yayınlanmıştır.) 

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

2000-2007 Büyük Direnişi

 

Yoldaşları, yakınları Hülya Şimşek’i Anlatıyor:

 

 

Geri