Hasan
Balıkçı'yı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Devrimci Mühendisler anlatıyor:
Balıkçı’nın örnek
davranışları ve ikna yeteneği sayesinde düşmanları bile ona saygı gösterirdi.
Halkını anlayan ve bıkmadan bilinçlendirmeye çalışan Hasan Balıkçı,
bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde hep ön saflarda yer almış,
ülkemizdeki faşist baskı ve katliamlara sessiz kalmamış, onurlu bir devrimci
olarak sürekli halkının ve haklının yanında yer almıştır. Özellikle
cezaevlerindeki siyasi tutsaklara karşı yapılan hak gasplarına karşı onlarla
dayanışmayı bir görev olarak algılamış, bu nedenle defalarca soruşturmaya ve
disiplin cezalarına uğramıştır.
Adana
TEDAŞ’ta görev yaptığı son yılda büyük ölçekli sanayi
kuruluşlarının denetim mühendisi olmuştur. Büyük sanayi kuruluşlarına kaçak
elektrik kullanmalarından dolayı büyük cezalar kesmiş, fabrikaların elektrik
sayaçlarını fabrika dışına aldırmış ve bunun neticesinde TEDAŞ zarar eden bir
kuruluş olmaktan kurtulmuştu. Fabrika sahiplerinin eski işleyişe dönebilmek
için teklif ettikleri büyük miktarlarda rüşvetler, her onurlu devrimcinin
yapacağı gibi Balıkçı tarafından da reddedilmişti. Tehdit edilmiş, aldırmamış,
doğru bildiği yolda devam etmiştir. Durumdan rahatsız olan fabrika patronları
hem siyasal güçlerini kullanarak hem de rüşvet çarkından nemalanmak isteyen
TEDAŞ üst yönetimindeki kimi yöneticilerle işbirliğine girerek, Hasan Balıkçı’yı Urfa’ya sürgün ettirdiler. Sürgünden 45 gün
sonra da Bölgesel Susurlukçular tarafından Balıkçı, 18 Ekim 2002 tarihinde
katledildi.
Hasan’ın
bu onurlu duruşu çoğu zaman insanlarda kafa karışıklığı yaratmıştır. Nasıl
oluyor da sisteme, düzene karşı mücadele eden bir insan, devletin kurumu olan
TEDAŞ elektriğinin yağmalanmasına hayatı pahasına göz yummamıştır. Hayatta iken
sorulduğunda Hasan “Bakın... Şu gördüğünüz fabrikalardan sadece biri, şu
yoksul beş mahalleden fazla elektrik harcar, fakir, yoksul halk elektrik
parasını ödüyor da patronlar neden ödemesin, fatura yoksul halka kesiliyor” derdi.
Devrimci olmanın ölçütü de bu ve benzeri her türlü haksızlığa her koşulda karşı
çıkmaktı Hasan için. Onurla gururla söyleyebiliriz ki sadece devrimci insanlar
ülkesi ve halkı için karşılıksız mücadele eder.
Hasanın
cenazesi binlerce seveni tarafından kaldırıldı ve denilebilir ki 12 Eylülden
sonra Adana’da ilk defa bir cenaze bu kadar insan tarafından sahiplenildi.
Kiralık katiller tesadüf olarak Urfa’da yakalandı cinayeti azmettiren patronun
ismini itiraf ettiler ve duruşma süreçleri başladı. Başta Hasan’ın sevenleri,
EMO, devrimci dostları ve ailesinin kamuoyu yaratması neticesinde altı ay sonra
bir patron tutuklandı ve diğer çete üyelerine dokunulmadı. TEDAŞ müdürünün bu
organizasyonda olduğu avukatlar tanıklar ve belgelerle ispatlamasına rağmen
TEDAŞ ve bağlı olduğu bakanlık duruşmalara müdahil olmadı. Dört yıl sonra dava
sonuçlandı. Yargıtay davayı iki defa bozdu. Altıncı yılda dava hala devam
ediyor. EMO, devrimci arkadaşları, ailesi ve eşi zor koşullarda her ay Urfa’ya
bu duruşmalara gidiyor. Mahkeme ise bırakın bölgesel Susurluk'u ortaya
çıkartmayı suçu sabit görülmüş ve hüküm verilmiş davayı sonuçlandıramıyor.
Bizler
bir kez daha Hasan Balıkçı nezdinde halka dönük tüm katliamlar için adalet
istemeye devam ediyoruz. Balıkçı’nın bizlere
bıraktığı onurlu, yurtsever, devrimci mücadeleyi devam ettireceğimize söz
veriyoruz. Devrimci mühendis Hasan Balıkçı yolumuzu aydınlatıyor.
(Bu yazı “Mühendislik, Mimarlık
ve Planlamada + İVME” dergisinin 19 Ekim 2008 tarihli,
17 nolu
sayısında yayınlanan, “Devrimci Mühendis Hasan Balıkçı'nın
Yolunda Mücadeleye Devam” başlıklı
açıklamadan alınmıştır.)
***
Şimdi size tamamıyla gerçek bir hikaye anlatacağım ve hikayenin sonunda hikayedeki hangi karakter olmak istediğinizi yüksek sesle kendinize söylemenizi isteyeceğim.
Hasan BALIKÇI (karakter1), 1961 yılında Adana’nın Seyhan İlçesi Kayışlı köyünde 8 çocuklu bir ailede doğdu. Orta ve liseyi Adana’da bitirdi. Öğrenciliği boyunca okumak için tarlada ırgat olarak çalıştı. 1987 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarında özel bir kablo fabrikasında çalıştı. Mezun olduktan sonra da 3 yıl özel sektörde çalıştı. 1989 yılında TEK’te işe başladı. İlk görev yeri yeri olan Ağrı’da 4 yıl kaldı. 1993’te Adana’ya atandı. Adana’daki en son görevinde TEDAŞ Müessese Müdürlüğü’nde fabrika ve benzerlerinin bağlı olduğu büyük müşteriler müdürlüğünde başmühendis olarak çalışıyordu.
Yıllardır sağlıklı sürdürülebilir bir Enerji politikası olmayan, enerjisi etkin ve verimli kullanmayan, kayıp ve kaçağını hep, elektriğe yaptığı zamlarla kapatmaya çalışan Enerji Bakanlığı ve TEDAŞ 2000’li yılların başlarında Kaçak Elektrikle mücadele ediyoruz kampanyası başlatmıştı. Hasan BALIKÇI ise kaçak elektriğe karşı mücadele veriyoruz diyerek sadece gecekondulardaki halkı işaret edenlere aldırmayarak, kaçağın en büyük olduğu yerlere, imalathanelere yöneldi. Bunun verimini de almaya başlamıştı. Örneğin 2001 yılında Adana’daki yıllık 1.4 trilyon TL olarak görünen elektrik tahsilatı 2002 yılında 3 trilyon TL’ye ulaşmıştı. Başka bir örnek ise Özlem Plastik idi. Zeki AKKOYUN’un (karakter-2) sahibi olduğu Özlem Plastik’in aylık faturası 3 milyar TL’den 11 milyar TL’ye çıkmıştı. Tabiki bu durumdan diğer birçok imalathane sahibinin olduğu gibi Zeki AKKOYUN da rahatsız olmuştu. Üstelik kaçak elektrik kullanımı nedeniyle Özlem Plastik’in elektriğini kapattırmıştı. Ama “BİRİLERİ” açtırdı. Zeki AKKOYUN, teklif etmiş olduğu rüşveti kabul etmeyen Hasan BALIKÇI’ya rahatsızlığını O’nu tehdit ederek anlatmaya çalıştı. Ama nafile!!!
Hasan BALIKÇI alışıktı tehditlere. Çünkü bu aldığı ilk tehdit değildi. Adana TEDAŞ ise personeli Hasan BALIKÇI’nın hayatından şüphe ediyordu. Bu yüzden O’nu korumak, olayların üstüne gitmek yerine, O’nu isteği dışında güya Geçici Görevle (SÜRGÜN’e) Şanlıurfa’ya yolladı. Hasan BALIKÇI Şanlıurfa’da çalışmaya başladı.
Ama Zeki AKKOYUN hala hedefinden şaşmamıştı. Mutlak çözüm için Hasan BALIKÇI’nın ortadan kalkması gerekiyordu. Çünkü Hasan BALIKÇI’nın Şanlıurfa’daki görevi bitmek üzereydi ve Hasan BALIKÇI Adana’ya döndüğünde görevine kaldığı yerden devam edecekti.
Zeki AKKOYUN bu yüzden Yılmaz ÇAKMAK ve Şeyhmuz TAŞAN (Karakter-3 ve 4) isimli iki kiralık katili tuttu. Kiralık katiller tecrübelilerdi. 18 Ekim 2002’de Urfa’ya gelip hiç gözlerini kırpmadan Hasan BALIKÇI’yı öldürdüler.
Geriye gözü yaşlı bir eş Şengül BALIKÇI (Karakter-5), iki küçük kız Açelya ve İdil (Karakter-6 ve 7) kaldı. Bir de bu hikâyeyi yazan ben ve bu hikâyeyi okuyan siz.
Katiller Yılmaz ÇAKMAK ve Şeyhmuz TAŞAN yakalandı. Suçlarını itiraf ettiler, azmettirici Zeki AKKOYUN 8 ay sonra Antalya’da ve silahları temin eden Halim ŞİMŞEK (Karakter-8) yakalandı. Mahkemeleri Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlandı. Bir yıllık bir süre sonunda 11.06.2004 tarihinde yapılan 15. duruşmada karar verilerek Yılmaz ÇAKMAK ağırlaştırılmış (6 ay hücre cezası olmak üzere) müebbet hapse, Şeyhmuz TAŞAN ve Zeki AKKOYUN müebbet hapse, Halim ŞİMŞEK de 16 yıl 6 ay hapse mahkûm edildi.
Hasan BALIKÇI’ya mesleki sorumluluğu, ülke kaynaklarının toplumsal kullanımındaki adaletsizliklere karşı ödünsüz tavrı, çarpık enerji politikalarından beslenen çıkar çevrelerine duruşu, bu uğurda hayatını ödediği dürüstlüğüne 2004 ULUSLARARASI DÜRÜSTLÜK ÖDÜLÜ verildi.
Ama Hikaye burada bitmedi
Yargıtay 1. Ceza Dairesi Ekim 2005’te sanıklar hakkında verilen cezaların yeni Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre yeniden görüşülmesine karar verdi. BALIKÇI davası 2005 sonunda tekrar başladı. Duruşmalar birbirini izledi. Her duruşmada Hasan BALIKÇI’nın kemikleri yeniden sızladı, ailesinin acısı kat kat arttı. 2006 yılında yargılamalar sonunda karar aynen imzalanarak, onanması için Yargıtay’a gönderildi. Ancak bu karar da Yargıtay tarafından, yargılamanın bir celse tutanağının mahkeme başkanı tarafından “imzalanmasının unutulması” şeklindeki bir nedenle bozuldu.
Üstad Aziz NESİN haklıymış meğer YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ.
3. yargılama süreci Aralık 2007 tarihinde başladı. Bu kez de sanıkların mahkemeye çeşitli nedenlerle getirilmemesi nedeniyle dava duruşmaları sürekli ertelendi, ertelendi, ertelendi
Nihaiyi karar 28 Kasım 2008’de aynen verildi.
Ve şimdi size sorarım. Hangi karakter olmak istersiniz bu hikâyede.
Ülkesi, toplumu için dürüstlüğünden vazgeçmeyen ve bu uğurda hayatını kaybeden Hasan BALIKÇI mı?
İmalathanesine ucuz ve kaçak elektrik sağlamak için kiralık katil tutup görevliyi öldürten Zeki AKKOYUN mu?
Tartışmanın ne olduğunu bilmeyen, çok da önemsemeyen üç kuruş para için adam öldüren ve yardım eden Yılmaz ÇAKMAK, Şeyhmuz TAŞAN veya Halim ŞİMŞEK mi?
Beş buçuk yıl süren mahkeme sürecinde devamlı acı çeken ve çekmeye devam eden, eşini kaybeden Şengül BALIKÇI mı? Çocuk yaştayken babalarını kaybeden Açelya veya İdil mi?
Ve tekrar soralım!!!
· Adana TEDAŞ içerisinde kaçak elektrik kullanımına göz yuman kişiler kimlerdir?
· O dönemde Hasan Balıkçı'nın elektriğini kapattırdığı Özlem Plastik fabrikasının elektriğini tekrar kim açtırmıştır?
· Hasan Balıkçı, neden kendi isteği dışında Şanlı Urfa'ya gönderilmiştir ve kimler bu işte rol oynamıştır?
· Kaçak elektrikle ilgili rüşvet havuzundan beslenen bürokrat ve siyasetçiler kimlerdir, neden araştırma yapılmamaktadır?
· Kimlerin mal varlığı, bir kamu görevlisi için tuhaf biçimde artmıştır?
· Bu davadaki sanıkların ceza almasıyla adaletin yerini bulduğuna inanacak mısınız?
· Perde arkasındaki suçluları bulmadan, can güvenliği olmayan TEDAŞ görevlilerinin kaçak elektrik kullanımıyla mücadele etmesini nasıl bekleyeceksiniz?
·Buz dağının görünür tarafı olan bu olay çözümlenmezse, dağın tamamını nasıl göreceksiniz?
Bu ve buna benzer hikayelerin tekrar duyulmaması için bu sorulara cevap gerekmektedir. İlgililere duyurulur
25.12.2008
Yakup Çiriş