Hasan GÜRGEN'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Ölümü yenerek ölümsüzleşti Hasan

Gazi/Gecekondulardan Geliyor Halk adlı kitaptan

 

Yoksulluğunun ve halkının çektiği acıların sorumluları karşısında amansız bir savaşa hazırlanmaktadır Hasan. Sessizliğinin ve sakinliğinin altında sınıfının derin kinini taşıdığını gösterecektir birazdan.

"Mahir Hüseyin Ulaş, Kurtuluşa Kadar Savaş" sloganlarıyla sertleşmektedir yüreği düşmana karşı.

Hasan daha az önce kazanılan bir zafere bir yenisini ekleyecektir. Düşman postanenin önünde bozguna uğratılmıştır. DHKC’lilerin öncülüğünde orda zafer nasıl şehitler pahasına kazanıldıysa, nasıl polisin yağdırdığı binlerce kurşun kulakları sağır ederken savaşıldıysa yine aynısı yapılacaktır. Gazi’ye zafer kanla yazılacaktır. Gazi’de zafer yüreklerle kazanılacaktır...

Bir sıçrayışta çıkar Hasan panzerin üzerine...

Zafere...

Ölümü yenmeye...

Ölümü yenerek ölümsüzleşir Hasan...

Cansız bedenini taşıyan pazar tahtası öfke denizinde yol alan bir sal gibidir şimdi. Gömleği al kan içinde, ayaklanan halkının ellerinde, öfkeyi büyüterek, yürekleri dağlayarak çıktı çatışmanın içinden yukarıya. Orası, barikatların arkası, özgür vatan toprağı...

Orda onu, sıkılı yumruklarıyla, Gazi’yi inleten sloganlarıyla karşıladı halkı. "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür", "Kurtuluşa Kadar Savaş" sloganlarıyla selamlandı Hasan...

Hasan dost canlısı, Hasan yiğit. Parti-Cephe’ye gönülden bağı alanlardan o. Devrimin taraftarı, elini Cephe’ye yeni uzatmış binlercesinden ateşli bir yürek...

O ruhla direndi ve savaştı.

Panzerler onun işçi kollarının altında kıvrandılar. Elinde keseriyle gözüne kestirdiği yere mıha vurur gibi isabetli ve özenli vuruyordu Hasan.

... Panzer bir ileri, bir geri homurdanır durur, ona ne. Halkına bir kere kurşunu sıkmış, artık vay haline onun, işi bitecek, başka yolu yok.

Silah mı? O da herşey değil mi zaten? Cephe öyle söylemiyor mu? Keseri bulmuş o an. Bulmasa eli yok mu? Eli de olmasa, dişi, tırnağı yok mu? Yürek olduktan sonra, zaten en büyük silah o değil mi?

 

Vur Hasan, vur...

Rahat vur. İsabetli vur. Yanında Cepheciler var. Onlar da öbür işleri yapıyorlar. Yapılacak iş çok daha... Daha, 18’inde genç yüreğiyle can dostun düşmana meydan okuyacak. Elleri iki yakasında göğsünü vererek namlulara, ‘vurun ulan vurun, cesaretiniz varsa vurun’ diyecek daha. Öyle ya, düşmana korku salmalı, korksun köpekler...

 

Vur Hasan...

Daha ellerindeki kalaslar sallanacak düşmanın üstüne. Can dostun bir yay gibi gerilecek önce. Sonra, var gücüyle savuracak onları...

 

Vur Hasan, daha bitmedi...

Daha, Cepheci yoldaşın askere çağrı yapacak, ‘bu ordu faşisttir. Halk düşmanıdır. Ona askerlik yapmayın. Halkınıza kurşun sıkanlar olmanızı istiyorlar sizden. Askerden firar edin. Bu halkın çocuklarısınız. Ama karşımıza çıkarsanız, gözünüzün yaşına bakmayız’ denecek daha.

 

Vur Hasan... Vur da bitsin artık...

Bitsin de güldürelim yüzünü halkımızın.

Sıra, zafer işareti yapmakta şimdi. Bir elinle susturduğun silahın namlusuna basacak öbürünü havaya kaldıracak ve halkı selamlayacaksınız daha. ‘Gazi Faşizme Mezar olacak’ diye haykıracaksınız.

Bu zaferdir Hasan.

Yüreklerin zaferi. Zulmün kalesi fethedildi artık.

Bir kere yürekler silah oldu mu, sen bilirsin; sonu yakındır düşmanın.

Ama daha işimiz bitmedi. Daha yeni silkindi halk. Oysa yol uzun ve zorlu, daha kazanılacak çok zafer var.

Daha, göğüsler siper edilecek kurşunlara.

Daha, ölüm yenilecek Hasan...

 

Yüreğinden vuruldu Hasan. Gömleği al kan içinde, pazar tahtasının üzerinde, öfke selinin içinde. Öfkeleri büyütüp, yürekleri dağlayarak geçti yukarı.

O, unutulmaz anların, isimsiz kahramanlığın, kazanılan binlerce isyancı yüreğin adıdır artık.

O, yüreğimizi silah yaptığımızda, düşmanın karşısına 15 bin yürek çıkacağımızın adıdır.

Onu unutmayacağız...

 

(Yukarıdaki yazı, Haziran Yayınevi tarafından yayınlanan „Gazi/Gecekondulardan Geliyor Halk“ adlı kitaptan alınmıştır.)

 

***

 

Hasan Gürgen'e

 

 

SEVDA İÇİN

 

Kan bedeli dedik düştük yola

Kan...

Laf olsun diye söylemedik

Hani bir alçak kurşun

gelip oturur ya ciğerine

O an; yarım kalan işlerin

yarım kalan gülüşlerin

daha çok yakar ya içini

Ha gayret der

kalan son sözünü de söyleyip

ve işe yarayarak gitmek istersin

Bir dost eli gelir tutar ellerini

yalnız gözler konuşur;

"gitme" der bakışlar

"henüz çok erken

gitme"

"Seni Çok Sevdik"

Dayanamam

gitme

halkın sensiz ne yapar

Bırakma ellerimi... bırakma...

Can bedeli dedik düştük yola

Can bu...

Laf olsun diye söylemedik

Ve sessiz...

düştü ellerimiz

dostun avuçlarından

sıcaklığını kavgaya bırakarak.

 

Geri