Kemal
DELEN'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
“Ölüm Sana Hiç Yakışmadı Oğul”
Ferit,
Alevi bir ailenin çocuğuydu. Hasan Ferit ismi ona, Bayrampaşa Hapishanesi’ndeki
tutsaklar tarafından Hasan ve Ferit Eliuygun isimli
şehitlerimizin isminin yaşatılması için verilmişti.
Arkadaşlarımız
Geleneksel Güz Şenliği’ni yapmamayı düşünürken, o “dosta düşmana karşı zayıf
olmayalım” diyerek “hayır yapalım” diyenlerdendi. En son yaptığımız
sohbette “dernek sahipsiz kalmasın, kimse yok, bitti gibi görünmesin diye
geliyorum” demişti. Ferit hareketimizin bir sempatizanı,
bir taraftarıydı ama devrimcilik yapan birçok insana göre çok daha fazla emek
veren biriydi. Hani bir sözü vardır ya halkımızın dost kara günde belli olur
diye; o Cephe’nin insan ihtiyacını görüp boşlukları doldurmaya çalışan bir insandı.
Ferit eksikleri, olmazları, olurlarıyla birlikte bizim insanımızdı. Hareketi
sahiplendi. Bunu sadece derneğe gelip oturarak yapmadı. Asla böyle anlaşılsın
istemem. Forumlara gitti, oralarda insanlarla tanıştı, söz aldı bizim adımıza.
İnsanlara silahlı mücadeleyi anlattı. Sohbet etti, insanları dinledi. Baskıcı, dayatmacı
olmayan, ikna etmek için çabalayan üslubu forumlardan gelen dostlarımız
tarafından hala anlatılıyor. Güz Şenliği’nin örgütlenmesi için sanatçılarla
görüştü, bilet sattı, sunuculuk yaptı. Tüm bunları yaparken çocuk saflığı ve
halk yanlarıyla hareket ediyordu. Mesela sunuculuk için sakalını kesmesi
gerektiğinde yaşını küçük gösteriyor diye tamamen kesmek yerine makineyle
kısalttı. Nasılsa sunuculuk yapacak başka kimse yok diyordu hınzırca gülerek. Son
gün Adıyaman’dan tanıştığı birileri ile konser organize etmeye çalışıyordu. Not
defterini de derneğe bırakmıştı. Birkaç gün önce Muharrem Karataş’ın anmasını
yapmıştık. Anmamızı tek taraflı konuşmalardan çok karşılıklı sohbet şeklinde
yapmayı planladık. Ferit bu konuşmalarda aktif olarak söz almıştı. İnternette
soldan bazı kesimlerin böyle bir eylem yapılamaz gibi sözlerine cevaplar vermiş
konuşulanları takip etmişti. Bize bunları aktarıyordu. Çocuklarla arası çok
iyiymiş, kavga eden çocukları barıştırmış. Onlarla oyun oynamış. Ferit her
yaştan, her kesimden insanın arasında, yaşamın içinde bir gençmiş... Berkin’le
ilgili hemen bir kaç gün öncesinde bir komite kurmuştuk. Herkes Berkin’i
duyacak diye. Onun komitede yer almasını istediğimde reddetmedi. Görüşmemizde
ve toplantımızda yaratıcı fikirlerini sundu. Hareketimizin her Cepheli’ye verdiği bir talimat vardı; şimdi herkes bir adım
öne çıkacak, herkes omuz verecek... Ferit yaşamı, özellikle son günleri ve
de şehitliğiyle bu talimatın vücut bulmasıdır. Ferit’in vurulması belki bir
tesadüftü ama bana hiç de öyle gelmiyor.
Hani
diyor ya bir şiirde “en iyilerimizi verdik toprağa”... Şehitlik bu nedenle dönüp
dolaşıp Ferit’i seçti. Analarımız cenaze başında şöyle ağlıyordu; “ölüm
sana hiç yakışmadı oğul”. Evet, ona ölüm yakışmadı; zaten ölmedi de. O
kendine ölümü değil şehitliği yakıştırdı. Devlet her zaman pis işlerini, kontra
faaliyetlerini yürütmesi için çetelere başvurmuştur. Dün sivil faşist çeteleri
kullanırdı, bugün yozlaşma politikasına ve halkı içinden çürüten politikasına
uygun olarak uyuşturucu çetelelerini kullanıyor. Ferit’in şehitliğine kadar Gülsuyu’nda korku hakimken
Ferit’ten sonra mahallede sahiplenme ve hesap sorma isteği doğdu. Diğer
sola yapılan saldırılarda da insanlar, bunun hesabını sorarsa Cepheliler sorar
diyordu. Şimdi Ferit’le birlikte beklentileri daha da arttı. Cenazede olduğu gibi
Ferit’in şehitliği insanları örgütleyecek diye düşünüyorum. Düşmanla Armutlu’dan çıkmak için tartışırken, güvenliğinizi alamayız
diyordu. Öyleyse şimdi düşmanı pişman etmek için sloganımız Ferit için adalet
ve çetelere karşı halkın silahlanması olmalı. FTKSME’ler
gibi silahlı halk komiteleri kurmak hedefimiz olmalı. İnsanların sokak
ortasında patır patır vurulduğu bugünlerde gayet
meşrulaştı silahlanmak. Çünkü Ferit’i Armutlu’dan
uğurladığımız gün tabutu başında, onunla selamlaşan, onunla halay çeken, omzuna
dokunan bu eller hesap soracak, diye söz verdim. Ferit o son gün çetelere karşı
yürüyüşe gitmek için saat altı buçukta geleceğine söz vermişti, söz verdiği gibi
geldi. O sözünü tuttu. Şimdi sıra bizde, şimdi sıra Armutlu halkında. O gün Gülsuyu’na beraber gittik. Arabadan indiğimizde bana “beraber
dönelim” dedi. Ne olur ne olmaz diye paramızı paylaştık. “Beraber olalım
yine” dedi. Şehit düşmesinden sadece birkaç dakika önce de yürüyüşte yine
yanıma gelip “...ben sana bakıyorum” dedi birlikte dönmek için. O söz
kulağımda çınlıyor hala, hala çok canlı. Ferit bana - bize bakıyor.
(Yukarıdaki yazı, Bağımsızlık
Demokrasi Sosyalizm için Yürüyüş dergisinin 3 Kasım 2013 tarihli 389. Sayısında
yayınlanmıştır.)
***
Özgür Tutsaklardan Hasan
Ferit’e
...
Ferit'le ilk olarak Armutlu'da tanıştım. Mahallede
herkes, bütün arkadaşlar, Ferit diye hitap ettiğinden bende de öyle bir
alışkanlık olmuş. Asıl adı Hasan Ferit... her iki
adının da ayrı bir anlamı, önemi ve güzelliği vardır. Şehitlerimiz Hasan Eliuygun ve Ferit Eliuygun'un
adlarını almıştır. Hasan Eliuygun 12 Temuz 1991'de, Ferit Eliuygun
27 Aralık 1990'da şehit düşmüşlerdi. Hasan’lar, Ferit’ler ölümsüzdür.
Çünkü onlar halkın ölümsüzlüğünde yaşarlar, biliriz. Ve öyle olur. 1992'de
İstanbul'un Küçükarmutlu Mahallesi’nde bir çocuk
dünyaya gelir. Dedesinin Hasan Ferit’idir O. Dedesi ki, şehitlerimizi iyi tanır
ve severmiş. Ve en çok sevdiği canının bir parçası torununda onları yaşatmak
istemiş. Hasan Ferit baba tarafından Tokat, anne tarafından Erzincanlıdır. Ben
de onu hep Erzincan'lı olarak görmüş ve öyle hitap
etmişimdir. Ki dedesine de (annesinin babası) çok benzer. Hasan Ferit,
mahallemizin delikanlılarındandır. Bizim delikanlımızdır. Esprili, neşelidir
Hasan Ferit. Moralini bozan birşey olmadıysa gülüşü,
tebessümü yüzünden eksik olmaz. Olumsuz bir şey varsa da hemen yüzüne yansır.
İçi nasılsa dışı da öyledir yani. Mahallenin delikanlısıdır ve kavga
gerekiyorsa sevdiklerine, değerlerine bir saldırı olduysa muhakkak orada
olurdu. Armutlu'da da çetelere, uyuşturucu
satıcılarına karşı mücadelede yer alır. Akşamları mahalle halkıyla sokak sokak dolaşır, nöbet tutar, çetelere, hırsızlara,
uyuşturucu satıcılarına karşı mahallesini savunur. Zaman zaman öne çıktığı
gerilediği dönemler olur. Ama her zaman devrimcilerin içinde kalır. Çürümüş,
yozlaşmış bu düzenin saldırılarına rağmen temiz kalmayı başarır. Ocak 2012'de,
uyuşturucu çetelerini korumak için polis Armutlu'ya
operasyon yapar ve o operasyonda Hasan Ferit de gözaltına alınır. Dört gün
gözaltında kalır ve mahkemeden serbest bırakılır. Bu operasyonun ilk mahkemesi
14 ay sonra olur. Mahkemede ifade vermez, çünkü bir kaç ay önce avukatları
tutuklanmıştır. Devrimci avukatları sahiplenir. İkinci mahkemede hakim ve savcının karşısında kendinden emin bir şekilde
konuşur. Ve uyuşturucu satıcılarına, çetelere karşı mücadelenin haklılığını
anlatır. Ve son olarak Hasan Ferit'in resmini bir sabah Tv'nin
bir köşesinde gördüm. Küçük bir fotoğraf, Gülsuyu diyordu Hasan Ferit
diyordu... Çeteler diyordu. Ve o son söz "öldürüldü" oldu. Hasan
Ferit... Gülsuyu'nda çeteler tarafından
katledilmiştir. Aylardır çeteler, Gülsuyu’nda halka
açıkça saldırıyordu. Ve son olarak bir gün öncesi bizim eylemimize
saldırmışlar, arkadaşlarımız yaralanmıştı. Hasan Ferit de ertesi gün Gülsuyu’nda yerini aldı. “Çeteler Halka Hesap Verecek”
diyordu. Ve o kahpe eller tarafından kurşunlarak
şehit düştü. Selam olsun Hasan Ferit’e...
***
Cephe'nin,
Armutlu'nun yetiştirdiği mahallenin delikanlı genci
Ferit... Mahallede kaldığım 2 aylık süreçte tanıdım onu. Kısa bir süre belki
ama Ferit'i tanıyacak ve onunla hiç unutamayacağım anları yaşayacak kadar da uzun
bir süreydi benim için. Şimdi o benim yakından tanıdığım ilk şehidimiz olması
yanıyla da yüreğimde yer etti. Bir mahalle delikanlısında olabilecek tüm
özelliklere sahip, hatta daha fazlasına. Çünkü doğduğundan itibaren Armutlu'da olması nedeniyle hep devrimcilerin yanında
büyümüş. Ve Cephe kültürünü taşıyan biri. Düzenin mahallemizde yaratmaya
çalıştığı apolitik, yoz gençlerin aksine inanılmaz politik ve teorik olarak birikimli
biriydi. Gündemi takip eder, dergimizi okur ve mahalleye dair, gündeme dair
konuları insanlarla her fırsatta tartışırdı. Hatta sürekli internetin, facebook'un başında olmasından kaynaklı da az
tartışmamıştık onunla. O interneti kullanarak devrimcileri anlattığını,
Cephe’nin propagandasını yaptığını ve internetin önemli bir araç olduğuna ikna
etmeye çalışırdı beni. Her ne kadar bu tartışmaları yaptıysak da, o, uğruna
şehitler vererek, bedeller ödeyerek kurduğumuz, her sokağında, her taşında
kanımızın, emeğimizin olduğu Armutlu Mahallesi için çok şey yaptı. Şehitliği de
bunun son noktasıdır. Birebir devrimcilik yapmamasına rağmen söylediği, tartıştığı
her şey mahalleye, şehitlerimize, harekete bağlılığının ifadesiydi. Birçok kez
kafasını bizim örgütlenme anlamındaki eksikliklerimiz ve bunları nasıl
çözebileceğimize dair konulara yorduğuna tanık oldum. Bizi eleştirdiği konular
da böyle konular oluyordu genelde. Mahallenin bıçkın delikanlısı olarak
mahalleye dair bazı şeylerin hemen olmasını istiyordu. Sabırsızdı, bir Cepheli
olarak bizim mahalledeki örgütlülüğümüzün ve gücümüzün büyümesini,
olanaksızlıklar nedeniyle vaktinde yapılmayan, yarım kalan işlerin hemen
yapılmasını isterdi. Örneğin mahalledeki sınır, ev gibi sorunlarda insanların
çıkarcı davranmalarına kızar, örgütlülüğümüzün yeterli olmadığı için böylesi
sorunların yaşandığını söylerdi. Biz de bazı sorunların hemen çözülemeyeceğini
bunun için herkesin emek harcaması gerektiğini söylerdik.
Ama
Ferit bu sorunlara sabırsız yaklaşmasına rağmen mahallenin birçok sorununa kafa
yorması, sahiplenmesi yönüyle örnek biriydi. Çünkü o, hiçbir emek harcamadan
eleştirip gidenlerden olmadı. Ne olursa olsun başımıza bir şey geldiğinde
arkamızdan Ferit'in geleceğine olan güveni taşıdık içimizde. Çetelere karşı
mücadelenin bedel gerektiren bir şey olduğunu biliyordu. Ama asla mahallesinin uyuştucu çetelerinin rahatça dolaşacağı bir yer olmasına
izin vermedi. Her daim Cephe'nin yaptığı militan eylemliliklerin içinde oldu.
Çetelerden hesap sormak için yanıp tutuştu. Onu üzen tek şey mahalle
gençliğinin bu konuda duyarsız davranmasıydı. Sık sık bundan bahseder ve
nedenlerini düşünürdü. Tabii buna en büyük nedenin aylar öncesinde mahalleye
yapılan örgütlülüğümüze yönelik operasyonların olduğunu biliyordu. Birçok arkadaşımız
bu uğurda tutsak düşmüştü. Birçok mahalle genci gibi onun yüreğin de silahlı
mücadelenin yükselmesi ve mahalledeki gücümüzün, milis eylemliliklerimizin
artması yatardı. Bir işte çalışmaya başlamıştı. Cemevine
gelemiyordu. Ancak bu süreçte de buna rağmen emin olduğum bir şey vardı ki,
bize yönelik (çete veya polis) herhangi bir saldırıda ilk gelecek olan
arkadaşlarımızdan biriydi Ferit.
Çünkü
mahallede daha öncesinde de çalışan şehitlerimiz, arkadaşlarımız onda bir iz
bırakmışlardı. Ve Ferit umudun devrimcilerde olduğunu biliyordu. Devrimciler olmadan yapamazdı. Bazen
uzaklaşsa da, dilinde ve yüreğinde hep Cephe olurdu, bunu bilirdik. Çok saygılı biriydi. Arkadaşlarıyla olan
ilişkisi çok iyiydi. Kendi aralarında dayanışmanın güzel örneklerini
sergiliyorlardı. Ferit konuşmalarıyla, insanlarla ilişki kurma noktasında da
çok girişken biriydi. Özellikle genç arkadaşları etkiliyordu. Bir keresinde arkadaşlarla
mahallede dolaşalım dedik. O da vardı. Uyuşturucu çetesinden birinin arabasını
gördü Ferit. Taş atmaya başladı. Biz de arabanın arkasından koşmaya başladık.
Ara sokaklara girdiğimizde 20-25 kişinin bizi beklediğini gördük.
Üzerimizde
kendimizi savunacağımız hiçbir şey yoktu, içlerinde çetenin liderlerinden biri
de vardı. Biz 6 kişiydik. Bazı arkadaşlar korkmuşlardı. Ferit'in tavrı burada
da çok belirleyiciydi. Hemen kendimizi savunmak için kalas, sopa, taş vb.
aradık yerlerde. Ancak hiçbir şey bulamadık. Ve öylece onlarla karşı karşıya
kaldık.
Kalabalıklardı,
ancak içlerinden birinin havaya kurusıkı tabanca sıkmasının dışında hiçbir şey
yapmadılar.
"Bizden
ne istiyorsunuz, niye bizimle bu kadar uğraşıyorsunuz?" diyorlardı. Bir
tanesi üzerimize geldi.
"Bizimle
uğraşmayın" diye ancak kendi arkadaşları araya girdi. Olay çıksın
istemiyorlardı. Bize dokunmaya cesaret edemediler. Biz de bu mahallede
uyuşturucu satmalarına izin vermeyeceğimizi söyledik ve geri çekildik.
Sayımızın az olmasından ve elimizde bir şey olmamasından kaynaklı onlara bir
şey yapamadan geri çekilmiştik. Yine bizden bir arkadaş mahalle meydanında
çetelerden birilerini görmüş ve tek başına eline sopayı alıp o kişilerin
girdiği kahveyi basmıştı. "Bizi yarı yolda bıraktınız" dediğimiz arkadaşlar
da, bunlara Ferit de dahil arkadaşın peşinden onu
korumak için gitmişlerdi. Yani ne kadar bizimle tartışırlarsa tartışsınlar bizi
ilk koruyan, sahiplenenler de Ferit ve onun gibi Armutlu'nun
yetiştirdiği gençler oluyordu.
Gezi
ayaklanması olduğunda aklıma ilk gelenlerden biriydi Ferit. Biz tutuklanmadan
önce o, çalıştığı ve cemevine gelmediği için
görüşemememize rağmen ayaklanmada ön saflarda çatıştığından emindim. Çünkü
bizim mahallelerimizin yetiştirdiği delikanlılar böyleydi. Çatışma, korsan, eylem
dedin mi onlarsız olmazdı. Ferit'le kısa sürede birçok anımız oldu. Bir
keresinde cemevine mahalleden bir abla gelmişti.
"Eşim içki içip bize huzur vermiyor, kurtarın bizi" demişti. Hep
birlikte o eve gittik. Ablanın eşiyle konuştuk.
Ancak
adam çok sarhoştu. "Karıma, çocuklarıma birşey
yapmayacağım" demişti ama güvenmemiz mümkün değildi. Ferit adamın
çocuklarına bir şey yapmasından korkuyordu. O nedenle uzun süre o evde kaldık.
Ferit evden ayrılmak istememişti. Hep birlikte evden çıktığımızda Ferit; ablaya,
eşiniz size zarar vermeye kalkarsa biz buradayız, bize haber ver demişti. O gün
konuştuğumuzda "Benim babam da çok içerdi, biz de kötü şeyler yaşadık. O
insanların neler yaşadığını anlayabiliyorum" demişti. Çok etkilenmiştim.
Bizler
yoksul halk çocuklarıydık ve yaşadıklarımız da hep aynı oluyordu. Hepsi de
yoksulluğun getirdiği şeyler... Ferit'de bu düzenin
adaletsizliklerini yakından tanıyan biri olarak tek kurtuluş yolumuzun
savaşmakta olduğunu biliyordu. Öyle de şehit düştü. Bu yanıyla yoksul insanları
ve mahalledeki arkadaşlarını olabildiğince korumaya çalışırdı. Bir keresinde
arkadaşlarından birini bıçaklamışlardı. Hemen onların evine gitmişti. Tekrar
evi basıp saldırabilirler diye arkadaşını ve ailesini yalnız bırakmamıştı. F
Tipi Film gösterime girdiğinde galasına gidecektik, o
da çok heyecanlıydı. Ancak o gün bir arkadaşımızın evinde yangın çıktı. Orada
yaşananlar da Ferit'in kişiliğini özetliyordu. O evin tekrardan yapılmasında en
çok emeği geçenlerden biridir. Arkadaşlarıyla kurduğu bağ çok hesapsızdı. Onlar
için her şeyi yapabilirdi. Bu yanıyla saygınlık uyandırıyordu. Savaş büyüyor,
gençlerimiz gözlerini kırpmadan kurşunların önüne atılıyor. Ferit tüm mahalle gençlerinin
örnek alması gereken biridir. Onun şehit düştüğü yerde son kez onunla birlikte
halk düşmanlarından hesap sormayı çok isterdim. Bunu yine yapacağım, Ferit’de bize bıraktıklarıyla yanımızda olacak. Armutlu'nun nice Ferit’ler yetiştireceğine inancım sonsuz.
Bedeninden 6 kurşun çıkarmışlar. Ferit'e bunu yapanları bulacağız. 6 kurşunun
bedelini ödeyecekler. Ferit Armutlu'nun tüm
gençlerine sorulacak bir hesap bırakmıştır. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Bakırköy
Kadın Hapishanesi
(Yukarıdaki yazı, Bağımsızlık
Demokrasi Sosyalizm için Yürüyüş dergisinin 10 Kasım 2013 tarihli 390. sayısında
yayınlanmıştır.)
***
Yoldaşları
Hasan Ferit’i Anlatıyor
Liseli gençliğin
kampanyası kapsamında Armutlu'da bir çadır açmıştık.
Çadır Ferit’lerin evinin alt sokağın- daydı. Tam 1 hafta kalmıştık orada. Ferit bu süre
içerisinde hep bizimleydi. Çadırımızın müzikleriyle ilgileniyordu. Her gün
yeni bir müzik CD'si yapıp getiriyordu çadıra. Biz de o gün onları çalıp
dinliyorduk.
Kıştı ve hava
soğuktu. Armutlu'nun kışının ayrı bir soğuğu vardır. Rüzgâr
boğazın serinliğini taşıyordu mahalleye. Küçük bir sobamız vardı çadırda.
Hepimiz sobanın etrafında toplanıp ısınmaya çalışıyorduk. Hava çok soğuk
olduğu için gelen çok olmuyordu. Mahallenin birkaç genci vardı sadece
yanımızda. Bunlardan biri de Ferit'ti. Çadırın birçok işine koşturuyor, mahalledeki
liselilerle tanışmamızı sağlıyordu. Ferit'le ilk tanışmamız o çadırda
olmuştu.
Çadırdan birkaç
ay sonra artık ben de Armutlu'da çalışma yapmaya
başladım. Ferit'i asıl olarak o zaman tanımaya başladım. Mahallede bütün işlere
koşturan 4 gençten biriydi. Mahalleyi, ilişkileri Ferit’ler sayesinde öğrendik
biz.
Ferit,
mahalledeki diğer gençlere göre daha pratikti. Birçok şeyi daha iyi anlayıp
kavrayabiliyordu. Bir arada olduğumuzda muhakkak bir tartışma ortamı yaratırdı.
İnternet üzerinden insanlarla yaptığı tartışma ve sohbetleri anlatır, kendi
düşüncelerini belirtir ve bizim ne düşündüğümüzü sorardı.
Ferit, günlerce
bilgisayarın başında oturur, kalkmazdı. Bu konuda onunla hep tartışıyorduk.
"Yeter artık canlı insanların arasına karış" diyorduk. O da bize
kızarak, internetin örgütlenmede önemli bir araç olduğunu, birçok kişiye
ulaşılabileceğini bizim bunu görmediğimizi-değerlendirmediğimizi vurgulayıp
duruyordu.
Bir ara
uzaklaşmıştı yanımızdan. OBA denilen bir yerde komi olarak çalışmaya
başlamıştı. İnternet kafe açmak istiyordu. Bunun için girişimleri de olmuştu
ama para vb. sorunlardan kaynaklı açamamıştı. O zamanlar çok nadir görüyorduk
Ferit'i.
Ama haberlerini
alıyorduk mahallenin diğer gençlerinden. İnternet üzerinden bizi anlatmaya,
kampanyalarımızın, eylemlerimizin duyurularını yapmaya devam ediyordu. Öyle ki
bu süreçte internetten tanışıp, bizimle tanıştırdığı birçok insan olmuştu. Bu
kişiler bugün ailemiz içerisinde ve mücadele etmeye devam ediyorlar.
Ferit, Grup Yorum'u çok severdi. Sürekli dinler, dinletir, aynı zamanda
herkese anlatırdı. Yorum'un düzenlediği Bağımsızlık
Konserleri’nin emekçilerindendir. Hem pratik çalışmalarıyla hem de internet
üzerinden yaptığı çalışmalarla konseri binlerce insana duyurmuştu. Hatta Grup Yorum'la beraber konser için bir site açıp bu sitenin
düzenlenmesini, takibini ve yöneticiliğini yapan birebir Ferit'ti. Şehitliğini
duyunca söylediğim ilk şey, internete baksınlar kesin bir mesaj bırakmıştır.
Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz ve Ahmet Atakan gibi olmuştu. Ki öyle de
yapmış. "Eğer bana bir şey olursa Armutlu Cemevi'nin
bahçesinde benim için horon oynayın, Berkin uyansın diye ışıklı balon
uçurun" demiş. Hazırmış-hazırlıklıymış meğer Ferit...
Gülsuyu'ndaki bu durum Armutlu'da
da vardı. Uyuşturucu satıcıları ve alıcıları öyle çoğalmıştı ki mahallede,
neredeyse her köşebaşında birileri birileriyle
"alışveriş" yapıyordu. Bu durumdan herkes çok rahatsızdı. Ferit de...
"Bunlar rahatça, ellerini kollarını sallayarak gezememeli mahallemizde.
Buna izin vermemeliyiz, bir şeyler yapmalıyız" diyordu sürekli.
Biz her "tamam halledeceğiz" dediğimizde "hep
öyle söyleniyor ama bir şey yapılmıyor, bunlar çoğalmaya devam ediyor"
diyerek yakınıyordu. Onun bizden uzaklaştığı dönemlerde mahallede uyuşturucu
satıcılarına karşı eylemler yapılmaya başlanmıştı. Ferit bunları duyunca
yeniden geldi aramıza. Yeniden çalışmalarımızı yapmaya bizimle beraber
uyuşturucu satıcılarına karşı mücadele etmeye başladı. Rahatlarını bozmuştuk
zehir tacirlerinin ve onları koruyan polislerin. Böyle zamanlarda başvurdukları
yöntem belliydi. Bir gece kaldığımız evleri bastılar ve bizi gözaltına aldılar.
Ferit de gözaltına alınanlar arasındaydı.
Rahattı, sakindi...
Ayrı bloklardaydık, sesini zor duyuyorduk Ferit'in. Buna rağmen sürekli bize
sesleniyor, nasıl olduğumuzu soruyor, söylediği marşlarla da iyi olduğunu
anlatıyordu. İlk gözaltısıydı Ferit'in. Düşman onu
korkutmak, gözdağı vererek mücadeleden uzaklaştırmak istemişti. Ama o serbest
bırakılınca boşalan yerleri dolduran oldu... Bizim yerimize geçip mücadeleye
devam etti.
Ferit sürekli "Cephe
ne zaman eylem yapacak? Ne zaman vuracağız? İnsanlar bunu istiyor, bir eylem
yapsak herkes gelir" diyordu. Adalet özlemi büyüktü Ferit'in.
Onu dergi
dağıtımına ya da bir basın açıklamasına çağırdığımızda her mahalleli gibi
kaçacak yer arıyordu. Beni dergiye değil farklı eylemlere çağırın diyordu. Biz
de "Sen bugün bunu yapmazsan yarın o dediğini hiç yapmazsın"
diyorduk. O da onunla bu bir değil, o eylemlere en önde giderim diyordu. Öyle
de oldu.
Ferit halkın
biriken öfkesinin, adalet özleminin, cüretinin adı oldu. Tüm halk, tüm gençler
ve yoldaşları olan biz gurur duyuyoruz şimdi onunla. O gururu tüm Armutlu ve
ailesi taşıyor şimdi. O gurur yaşına-acısına rağmen dimdik duran
"barikatlar kalkana kadar buradayız" diyen dedesinde somutlanıyor.
Armutlu tozlu yollarında, çamurlu
sokaklarında ve polis ablukası altında büyüttüğü evladını, yine polis ablukası
altında, yağmurlu ve çamurlu yollarında uğurluyor ölümsüzlüğe. Güler Ablasının,
Eyüp Abisinin, İbrahim Abisinin ve tüm şehitlerimizin yanına...
(Yukarıdaki yazı, Bağımsızlık
Demokrasi Sosyalizm için Yürüyüş dergisinin 24 Kasım 2013 tarihli 392.
Sayısında yayınlanmıştır.)
***
Hasan ve Ferit’ten Hasan Ferit’e Söz Konusu Olan
Halkın Kahramanlığıdır!
Tanıdıkları,
yakınları, dostları daha doğumdan önce, haber gönderir Özgür Tutsaklara:
“Bebeğe ne isim verelim?”
19 Aralık
Katliam saldırısı öncesinde bu haber koğuşlara, şimdilerde ise hücrelere
yayılır. Öneriler toplanır. Elbette, şehit isimleri her zaman önceliklidir.
Netleştirilen isimler aileye iletilir. Artık heyecanla beklenir ki doğan
bebeğimize o isim verilmiş olsun. Genellikle de öyle olur.
İşte Hasan
Ferit’in ismi de böyle verilmiştir.
“Hasan Ferit ismi ona, Bayrampaşa Hapishanesindeki tutsaklar tarafından
Hasan ve Ferit Eliuygun isimli şehitlerimizin isminin
yaşatılması için verilmişti.” (Yürüyüş, Sayı
389)
Söz konusu olan,
halkın yenilmezliğinin yansımasıdır.
Hasan Eliuygun, lise yıllarında mücadeleye katıldı ve 1981’de
tutsak düştü. Yedi yılı aşkın süren tutsaklığının ardından yine mücadeleye koştu.
Hapishane onun için değirmen değil, okul oldu. 1988’de bir kamulaştırma
eyleminde yeniden tutsak düştü. Özgür Tutsaklık süreci boyunca kendisini geliştirmeye
devam etti. 1990’da yeniden dışarı çıktı ve yeniden mücadeleye koştu. ‘90 Atılım’ında Askeri Komite Üyesi ve bir komutan olarak
savaştı. 12 Temmuz 1991’de, diğer yoldaşlarıyla birlikte “Bize Ölüm Yok!”
diyerek ölümsüzleşti.
Hasan ile aynı zamanda akrabası olan Ferit Eliuygun yoldaşımız da, 27 Aralık 1990 tarihinde antifaşist bir eylem içinde şehit
düştü. SDB Komutanı’ydı Ferit ölümsüzleştiğinde. ‘90 Atılımı’nın
sıra neferlerindendi. Bulunduğu eylemlerde, aldığı görev ve yürüttüğü faaliyetlerde
varlığıyla güç ve güven verirdi yoldaşlarına: “Ferit varsa, mesele yoktur” 1980 öncesi Liseli Dev-Genç’li olan Ferit,
cunta koşullarında tutsak kaldıktan sonra, mücadelesini Dev-Genç’li
olarak sürdürdü. Dev-Genç’in yeniden toparlanmasında, öğrenci gençlik
hareketinin örgütlenmesinde emeği ve cüretiyle öne çıktı. Hasan Ferit Gedik’e,
işte bu şehitlerimizin ismi verildi. Ve Hasan Ferit, ismini taşıdığı halk
kahramanlarının değerlerine, gelenek ve halk sevgisine yeni bir halka
eklemesini bildi.
Ferit ve Hasan,
halk sevgisinin birer sıra neferi ve halkın adaletinin birer savaşçısı olarak
şehit düştüler.
Hasan Ferit de
sahip olduğu halk sevgisinin gereği olarak halkı zehirleyip yozlaştırmaya
çalışan uyuşturucu çetelerinin üstüne yürüdü. Hasan ve Ferit’ten Hasan Ferit’e
söz konusu olan halkın kahramanlığıdır. Ferit, 17 Aralık 1990’da ölümsüzleşmiş,
Hasan 12 Temmuz 1991’de katledilmişti ki, “Bize Ölüm Yok” denmişti onların
ardından.
Bize Ölüm Yok!
Hasan Ferit,
işte bu gerçekliğin, halkın yenilmezliğinin delikanlı hali olarak şehit düştü.
Halk düşmanları
dün Hasan ve Ferit’leri, bugün Hasan Ferit’leri katlederek bitiremez.
Hasan’lar,
Ferit’ler ve Hasan Ferit’ler parmak ile sayılamayan, kırmak ile
tüketilemeyecek olan halkın devrimci gerçekliğinin ve yenilmezliğinin somut
hali olarak ölümsüzlerdir.
Selam olsun
Hasan’a, Ferit’e...
Ve Hasan Ferit’e
BİN SELAM
ÖZGÜR TUTSAKLAR
(Yukarıdaki yazı, Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm için
Yürüyüş dergisinin 8 Aralık 2013 tarihli 394. Sayısında yayınlanmıştır.)