Hasan ERKUŞ'u Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

“Anlamıştık ki halkımız için canını adamaya hazırdı Hasan”

 

Merhaba yoldaşım;

Seninle liseden tanışıyorduk. Köylerimiz birbirine yakındı ama daha çok okuldan tanıdım seni.

Sen hep kavgacı, müdürleri döven, dünyada ne oluyor umurunda olmayan bir kişi olarak tanıyordum. Ailenin durumu da iyi sayılırdı. "İstediğim gibi yaşarım" havasını veriyordun. Üniversiteyi kazanmak için Malatya'ya dershaneye gitmiştin. Okuldaki arkadaşlar seni anlatıyordu. Çok değişikti bu anlatımlar, sanki bambaşka bir Hasan anlatılıyordu.

Yaz tatilinde ablamla birlikte sizin evin yakınlarından geçerken birden karşımıza çıktın. Bizi eve çay içmeye davet ettin. Anlatılanlardan sonra biz de gelmek istiyorduk ve kabul ettik teklifini. Büyük bir özenle çayı hazırladın. "Yorulmuşsunuzdur siz oturun" deyip sana yardım etmemize izin vermedin. Gerçekten çok farklıydın. Karşılaştığımız sen miydin? Nasıl da şaşırtmıştın bizi. Ablamla birlikte birbirimize bakıp duruyorduk. Sevinç ve şaşkınlığı aynı anda yaşıyorduk. Doyamadık sohbetlerine. Ülkemizde yaşananları anlatıp savaştan, kavgadan bahsediyordun. Biliyorduk kavgacıydın ama bu sefer farklıydı bahsettiğin kavga. Uzunca sohbet ettik. Sohbet aralarında Mücadele Gazetesi'nden bahsediyordun. Gazeteye gittiğini, çok değerli insanlarla tanıştığını ve birçok şey anlatıyordun. Anlamıştık ki halkımız için canını adamaya hazırdı Hasan. Senden ayrıldıktan sonra uzunca seni konuştuk. Seni köylülerin ağzından da dinliyorduk. Hayranlıkla anlatıyorlardı seni.

Can yoldaşım çok kısa bir sürede halk sevgisini, halka bağlılığı, halktan insan olmayı öğrenmiştin. Kendini kısa sürede yenilemen bizleri imrendirmişti. Yerinde durmaz olmuştun. Evde oturmak sana çok ters gelirdi. Köylüler çalışırken "kolay gelsin" diyerek katılırdın onların arasına. Başlardın köylülerle çalışmaya. Sohbetlerinle, türkülerinle ortak olurdun, ırgatların terine. Nerede bir iş olsa neni orada bulurduk. Birkaç gün ortalıkta görünmezsen herkesin gözü seni arar haber yollarlardı gelmen için.

Köydeki gençler için çok emek harcardın. Gençleri toplar Savunmayı okurdunuz. İnsanlara gazetemizi ulaştırmak için saatlerce yol yürürdün. Okulumuzda "öğrencilerin başı" diye adlandırılmıştın. Her yaşanan olayda seni bulurduk insanların arasında. Boynunda fotoğraf makinen ve başlardın sorunlarla ilgilenmeye. Senin de sesin karışırdı sloganlara. Bütünleştirmiştik seni boynunda sürekli asılı olan makinen ve üzerindeki deri montunla.

Grup Yorum'un konserinde koşturup duruyordun. Büyük bir özenle ve coşkuyla yapıyordun sana verilen görevleri. Bizler yerimizde duramazken tam da sen geldin o anda. "Birlikte çekelim halaylarımızı" dedin. Birlikte durduk halaya, sloganlarımıza. Her yerde duyar olduk sesini. Malatya sokaklarında kuşlamalar, afişlemeler, pankartlar. Zılgıt olur 1 Mayıslarda sesin ve direniş türkülerin. İşkence tezgâhlarında polisi çileden çıkarışın. '91, 1 Mayıs'ında direnerek selamladın bizleri ve kavgamızı.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

 

"Mutlaka, mutlaka"

 

Ateşler yanıyor, alevler yükseliyor Kürecik dağlarında. Duman bürüdü her yanı kokar oldu Nevroz ateşinin dumanı. Alevler böler gecenin karanlığını

Mutludur analar, kızlar, yaşlılar, çocuklar... Herkeste bir sevinç var. Ama korkudan ses çıkarmıyorlar. Sadece elleriyle ateşi gösteriyorlar birbirlerine. Seni görünce atarlar korkuyu, çekerler bayram halaylarını. Halayın başında sen. Oysaki daha yeni inmiştin ateşin başından. Nefesin kesilmişti birazcık. Dinlenmek yok muydu sana. Çakarken kibriti kara lastiklere sarmış yüreğini alevler. Şimdi insanlarla kol kola omuz omuzasın. Hani giderdin ya traktörle buğday çekmeye. Hep birlikteydin köylülerle. Yine birliktesin, yine birlikte çarpıyor sevdalı yüreğin.

Her gün yeni bir şey duyuyoruz köyde, okulda. Kuşlama yapılmış. Kiminin gözlerinde sevinç, kimi kızgın. Kızgın olan it sürüleri. Biz ise seviniyoruz. Bizimkiler yine kızdırdı itleri. Cıvıl cıvıl öğrenciler. Herkesin ağzından çıkan söz "Devrimci Sol"cular yine kuşlama yapmış."

İnsanlara bir şeyler verebilmek için çok emek harcadın. Senin için her gittiğin yer önemliydi. Boş durmaz sürekli bir şeyler anlatırdın. Büroda en çok dikkatimi çeken şeylerden biri de her gün önderimizin resmini silmendi. "Bir tek toz kalmamalı" der özenle silerdin. Şehitler panosunu hazırlarken ki titizliğini hiç unutamıyorum. Can yoldaşım her piknikte, her şenlikte senin emeğini gördük. Köydeki gençleri toplar, götürürdün pikniğe. Piknikten sonra "nasıl geçti, beğendiniz mi, neler düşünüyorsunuz?" diye sormayı da unutmazdı. Onlara öğretir ve öğrenirdin mütevazılığınla.

Seninle yaylaya gidiyorduk. Dağları görünce durur, uzunca seyre dalardın. "Mutlaka, mutlaka" diye hafiften bir ses duyduk senden. Gözlerin dolar gibi olmuştu. "Niye ağlıyorsun" diye takıldığımızda "yok bir şey" rüzgarın esintisi gözlerimi yaktı" diye gizleyeceğini düşünmüştün. Gerilla olmak istediğini sürekli dile getiriyordun. "Bizim dağlar boş olmamalı. Yakında Devrimci Sol gerillaları geziyormuş diyecek insanlarımız." Sen kartalımız, sen yiğidimiz, sen sevdamız oldun. Vurdun kendini dağlarımıza.

Yoldaşım, anlatırken seni çok zorlandım. Yetmedi sözler seni anlatmaya. Ne kadar yazmaya çalışsam da eksikti hep. İlk sizi verdik Kürecik topraklarına. Aynı toprağın çocuklarıydık. Daha da bereketli şimdi, topraklarımıza yayıldı onurunuz. Onurumuz oldu...

Bereketli toprağımız bir de Mustafa'mızı aldı. Birbirinden ayrılmayan iki yoldaş sen ve Mustafa. Ve katil sürüleri de ayıramadı sizleri... Ölümü de birlikte yendiniz.

 

Geri