Hasan
Çiçek'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Hasan Çiçek'in katledilmesinin haberi;
Ve Eşi Zeynep Çiçek’in Anlatımı:
Dersim'in Hozat ilçesi Samoşi (Beytaş) köyüne bağlı Dereko mezrasında ikamet ederken, 9 Kasım 1994 günü askeri
bir birlik tarafından gözaltına alınıp, üç gün sonra kurşunlanmış ve yakılmış
olarak cesedi bulunan Hasan Çiçek, uygulanan vahşetin en son kurbanlarından
biri. 57 yaşındaki köylü Hasan Çiçek'in eşi Zeynep Çiçek başına gelenleri şöyle
anlattı:
"Gündüz vakti saat 16.00 sıralarında askerler
geldiler. Biz buranın askerlerini de, özel timini de tanırız. Gelen askerler
arasında Amutka Karakolu'nda görev yapanlar da vardı.
Eşim Hasan Çiçek'i yanlarında götüreceklerini söylediler. Ben kötü bir şey
olacağını anladığım için gidip komutana yalvardım, ağladım.
Ama dinletemedim.
'Bize kılavuzluk yapacak, sonra geri gelir' dediler ve Hasan'la birlikte
gittiler.
"Akşam
yakın köyde oturan kaynımın evine gittim. Onlar askerleri hiç görmemişler. Ama
köye yakın yerlerden 10 el kadar silah sesi duymuşlar. Silah sesi hep duyulduğu
için kötüye yormadık. Sonra beklemeye başladık. 3 gün sonra köylüler yakılmış
bir ceset bulduklarını söyleyince oraya gittik. Yanmamış birkaç eşya parçası
olan cesedin eşim Hasan Çiçek'e ait olduğunu anladık."
Şimdiye kadar sadece duymuşlardı ceset yakıldığını.
Ama başlarına gelince yine de inanamadılar.
Kendine insanım diyen biri böyle bir şey yapabilir
miydi? Hasan Çiçek'i evinden aldıktan bir saat sonra, mezranın fazla uzağına
bile gitmeden vurmuşlardı. Köylülerin duydukları 10 el silah sesinin anlamı
artık anlaşılmıştı.
Sonra da ateşe vermişlerdi...
"Niçin" sorusu kafalarda büyüdükçe büyüdü.
Gözaltına alıp vurdukları bir kişi için daha sonra
"Biz
onu serbest bıraktık, o da kim bilir nereye gitti" diyebilmek için mi? Oysa
yanan cesetten kalan parçalar, bir insanın en yakınları tarafından teşhis
edilmesine yetiyordu. Bu teşhis devletin yasaları için geçersiz olsa bile,
halkın kendi yasaları için geçerli. Uygulanan vahşetin, bir başka nedeni,
devrimci, demokrat, yurtsever insanları korkutma amacı olabilir mi? Evet, korku
büyüyor kimilerinin gözlerinde. Ama korkuyu görmek için halkın değil, vahşetin
sahiplerinin gözlerine bakmak gerek. Böylesi bir vahşet için emir verenlerin ve
emri uygulayanların yaptıkları her şey, insanlıktan çıkmış kimliklerinin
beyinlerine çakılı hatırası olarak kalacak.
Evlerine döndüklerinde bile unutamayacaklar. Ve hep
korkarak yaşayacaklar. Vahşet ile korkutup sindirmeye çalıştıkları halk ise
acılarını çoktan türkü yaptı. "Sabahın bir sahibi var. Sorarlar, bir gün
sorarlar." Gençler türküyü kuşanıp, çoktan dağların yolunu tuttular.
(3 Aralık 1994
tarihli Devrimci Gençlik Özel sayı: 39’da yayınlanmıştır.)