Gülser Tuzcu'yu Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Bir Yoldaşı Anlatıyor:
Mahallelerin
Ablası
Çocuk yaşlarda kendi söylemiyle devrimci abi ve ablaları tanıma şansına erişir.
Bir sohbet sırasında bize bir şeyler anlatıyor Gülser. Ziyarette ailesi ile de sohbetini yapıyoruz. “80 cuntası olduğunda ben bunalıma girdim,
doktora gittim. Devrim olacaktı, olmadı; hayal kırıklığına uğradım. Psikiyatriste gittim.” diye anlatıyor.
Hadi canım, o kadar mı etkilendin?
Gerçekten öyleymiş. Devrim olmayınca Gülser buna çok üzülmüş. Hem de yaşı küçükken. Doktor Gülser'i teselli ediyor. Düzelir, böyle kalmaz diyor. 12 Mart'ı
örnek veriyor. O zaman da böyle oldu. Sonra yine devrimciler toparlandı. Bundan
sonra da öyle olur, biraz zaman alır diyor.
Gülser'in devrimcilere, devrime
olan sempatisi böyle gelişir.
Tezgahtarlık, muhasebecilik,
garsonculuk, temizlikçilik işlerinde çalışır... Emekçidir, haksızlıklara karşı
tahammülsüzdür.
92 yılından itibaren emperyalizme ve faşizme karşı
mücadele içinde aktif olarak yer alır.
Halkına, yoldaşlarına, değerlerine karşı yapılanlara
acımasızdır.
Eğitim çalışmalarında öce dinleyen, sonra anlatıp
kavratandır.
94 1 Mayıs mitinginin mahalli alan temsilcisi olarak
görev alır.
94 yılı sonlarında önderliğin Fransız emperyalizmi
tarafından tutsak edilmesiyle irili-ufaklı bir çok
eylemin örgütlenmesinde yer alır. Öfkesini, kinini bir kat daha artırır. Aynı
günlerde Partinin ilanı ile yine bunun coşkusunu en belirgin yaşayanlardandır,
enerjisi örgütlenme çalışması yürüttüğü mahalli alana da yansır.
...
Mahalleye geldiğinde o gün kalacağı eve gitmeden
önce marketten birşeyler alırdı. Evin çocukları varsa
onları mutlaka sevindirmeliydi... kapıyı çaldığında
çocuklar abla geldi, abla geldi der, kucağına atlarlar, bir yandan da çikolata
var mı, yok mu diye çantasına bakarlardı. O takılırdı, unuttum bu sefer. Ve
devam ederdi. Siz beni mi seviyorsunuz, yoksa çikolatayı mı? Çocuklar «seni
seviyoruz da işte» der, sonra çikolatalarını alınca sevinçleri daha da artardı.
Kaldığı evlerde mutlaka ev işlerine yardım ederdi...
95 yılı sonları başka bir operasyonda şansızlık
sonucu bir evde gözaltına alınıp tekrar tutuklanarak Bayrampaşa Hapishanesine
konulur.
...
Ender görülen rahatsızlıklardan birine yakalandığı
için Açlık Grevlerine katılmasına izin verilmez. Bu durumu kolay kabullenemez.
Ancak kendince bu durumu daha fazla çalışarak, Açlık Grevi yapanlara içecek
hazırlayarak, onları iş yaptırmayarak kapatmaya çalışır. Böylesi anlarda
hassastır. Ve denilebilir ki Gülser'in duygusallığa
kapıldığı en belirgin anlar Açlık Grevi ve Ölüm Orucudur. Kendisinin dışında
kalma, kalabilme durumu onu her zaman sıkıntıya sokar.
...
O gün söz sırası ona geldiğinde Gülser
duygu yüklü bir konuşma yapmıştı. Herkesi etkiledi. Ağlamaklı olduğu her halinden
beliydi. İster istemez biz de üzülmüştük. Ama bu konularda hassaslık
biliniyordu.
Gülser o gün uzun süre ağlamış.
Evet mahallelilerin ablasının ağladığını söyleseler tanıyanlar inanmazdı, ben dahil. Ama, böylesine kuşatmalarda
öne atılamamak, yoldaşlarının yanı başında hücre hücre
ölmesini izlemek ağır gelirdi.
...
19 Aralık gecesi zebaniler, kadınlar koğuşunu
sardığında kahkahalar atıyorlardı. Karşılarında kadın-erkek hiç fark etmiyor.
Aynı yürek, aynı kararlılıkla direnen özgür tutsakları buluyordu.
Gülser koğuşumuzun
emekçilerindendi. Duygularını çok anlatmazdı. Parti dedi mi, önderimiz dedi mi,
şehitler dedi mi gözleri parlardı.
O gece elinde sopasıyla göğüs göğüse
çarpışmaya hazırdı. Ama maalesef hasımlarımız korkaktı, göğüs göğüse çarpışmaya cesaretleri yoktu. Gülser
kulaklarından rahatsız olduğu için atılan bombaların sesleri kullandığı cihazdan
dolayı onu çok yıpratıyor, rahatsız ediyordu. Bu anlaşılıyordu ama, o bunlara aldırmıyor, habire
ayağa kalkıp dışarıya bir şeyler atıyordu. En son yine bir şeyler atarken
görmüştüm. Sonra...
Sonrası ölümsüzlük. Mahallelilerin ablası, diri diri yakılan 6 kadından biri olarak o çok istediği kervana
katılıyor, kahramanlık destanında onurlu yerini alır.