Fuat
PERK'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Annesi Anlatıyor:
“Onuruna çok düşkündü oğlum”
Dersim'den 1985'te göç ettik,
yoksulduk, kalabalık bir aileydik. 10 çocuğumun 6'ncısıydı Fuat. Yoksul bir
aileydik. Babalarını Fuat küçük yaştayken yitirmiştik. İyi bir hayat yaşamaya gücümüz
yetmiyordu. O da eve katkıda bulunmak istemişti. Bu nedenle kendisi çalışmak
zorunda olduğunun sorumluluğuyla hareket ederek çalışmaya küçük yaşlarda
başlamıştı. Çok iyi bir öğrenci olmasının yanısıra
emekçi de bir insandı. Aynı zamanda duygulu ve onurluydu. Fuat küçüklüğünde
verdiğim parayla yetinen, fazla para harcamamaya dikkat eden bir çocuktu. Lise
yıllarında kendi masraflarını çıkarmak ve eve katkıda bulunmak için işe girip
çalışmaya başladı. Çalışmak zorunda olduğu halde eğitimini yarım bırakmadı, her
zaman başarılı bir öğrenci oldu. Takdir, teşekkür getirirdi.
Evde herkes onun üzerine titrer, en iyilerini ona
vermeye çalışır. Evin en nazlısıydı. Beni üzmemek için, hiç üzecek şeylerden
bahsetmezdi. Kardeşlerini düşünürdü.
Son lokmasına kadar paylaşırdı. Kendi parası
olmazdı, kardeşlerine sorardı. Birbirlerine para verirlerdi. Çocukları ve yeğenlerini
de çok severdi, onlara para vermek çok hoşuna giderdi. Yalancılıktan nefret
ederdi. Onuruna çok düşkündü oğlum.
***
Fuat için devrime ve
devrimci mücadeleye yön veren mücadelenin yanısıra
insan sevgisiydi. Güven verici kişiliği onu ev halkı arasında en çok sevilen
insan yapmıştı. Canlı, dinamik ve coşkulu yapısı, mücadelede tereddütsüzlüğü ve
cesareti, insan ilişkilerinde sevecen tavırları ona çevresinde hep saygı ve
sevgi kazandırmıştı. Onu tanıyıp da sevmeyen yoktu. Ölümünden sonra işyerindeki
arkadaşları çok şaşırdılar. Gümrükte çalışıyordu. İşten ayrılmıştı. Ayrılmasını
istemiyorlardı. Devamlı evi arayıp soruyorlardı. Bir türlü ikna olmuyorlardı.
Ölümünü gazeteden öğrenmişlerdi. Evi aradılar. 'Biz devrimci insanları terörist
diye bilirdik. Şaşırdık. Fuat'a 250-300 milyon verirdik, uzak yerlere giderdi.
Gümrükten mal çekerdi. Üzerinde devamlı fazla parayla dolaşırdı. Ona güveniyorduk.
İstese paraları alıp gidebilirdi ama yapmadı.' dediler.
'And
içtim mücadeleyi sonuna kadar götüreceğim' demişti. Bana 'Tarafsızlık taraf
olmayı getirir, düşmana hizmet eder' demişti. 'Susmayın sustukça sıra size de
gelecek' derdi. Ölümden hiç korkmadı, her şeyi göze almıştı.
O başkalarının
mutluluğunda mutluluk duyabilmeyi bilen bir insandı. Hırsların, açgözlülüğün
ortadan kaldırılmasını isterdi. Bu nedenle evini, çok sevdiği annesini ve
bizleri bırakıp savaşmak üzere gitmişti.
***
Ablası Gülay Anlatıyor:
Kötülükleri hazmedemiyordu. Bu düzeni hazmedemezdi.
Bu düzenin sahiplerine, polislerine kini çok fazlaydı, nefret ederdi onlardan.
3 defa gözaltınaaldılar. İşkence yapmışlardı. Sivas
ve Gazi olaylarında çok öfkeliydi. Sabancı'nın öldürülmesinden sonra televizyon
seyrediyorduk. Televizyonda Sabancı'nın ayakkabılarını evin önüne koymuşlardı
alsınlar diye. Küçümseyerek baktı ve 'Ancak ayakkabılannı
verebilir, insanlara verebilecek başka bir şeyi yok' dedi.
Annemi üzmemek için evde dergi bile okumazdı, bize
gelince okurdu. Kızıma da takılırdı. 'Sen benden daha cesaretlisin, ben evde
okuyamıyorum' derdi. Onun gibi bir insan etrafımda olsa size 'İşte Fuat bu
insana benziyor' diyeceğim. Ama yok onun gibi bir insan.
Şakacı ve espri yanı gelişmiş bir İnsandı.
İnsanlarla çok sıcak bağlan çabucak kurar ve sorunlarını halletmeye çalışırdı.
Çevresindeki her şeye karşı çok duyarlıydı Fuat. Duyarlılığı sokaktaki bir köpeğe
dek uzanabilecek kadardı. Cebinde ki parasını aç olan bir köpek için harcayıp
köpeğe ciğer alıp verirdi...
(Yukarıdaki anlatımlar, 17 Şubat 1996
tarihli, Zafer Yolunda Kurtuluş dergisinin 32. sayısında yayınlanmıştır.)