Feride Harman'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Feride Harman’ı ölüm orucundayken gören bir

ziyaretçi anlatıyor

 

Sonsuzluğun Türküsü (Feride'ye)

 

Bize bizi tekrar anlattın. Yaşamı tekrar öğrettin bize. Gencecik bir fidan olan ve yaşamın sırrına eren sen direnciyle olması gerekeni gösterdin. Kütüphaneler dolusu bilgi ancak bu kadar anlatılabilirdi.

Ve biz ne kadar güçlüyüz. Ailemiz ne kadar büyük Feride. Yaşamın bu mucizevi akışı içinde bütün engellerin üstesinden geleceğimize, zorlukları çağlayana dönüşerek aşacağımıza mevsimlerle akacağımıza, güneşlerle kapıları açacağımıza karanfil hayaylarına duracağımaza seni tanıdıktan sonra sarsılmaz bir şekilde tekrar tekrar inandık Feride. Sen ve senin gibi onurun ve direncin kırçiçekleri halklarımızın kurtarıcısı olacaksınız... Artık biraradayız. Ve hiç ayrılmayacağız. Sonsuzluğun türküsünü söylüyoruz birlikte.

 

Bütün mevsimlerin kendilerine özgü ılık ılık esen rüzgarları vardır hani. Uzak çok uzak bir yerlerden gelirler ve başka dünyalara götürürler bizi. Hafiflediğimizi hisseder rahatlarız. Böyle durumlarda eski bir anı da dolaşır bizimle. Gökyüzü pırıl pırıl sokaklar cıvıl cıvıldır. Seni bütün mevsimlerin bu en güzel rüzgarlarına benzetiyorum Feride. Gözümde kır çiçeklerinin en güzellerinden biri olduğun kadar yüreğimizde bambaşka yerleri olan dağlardan esen cana can katan sevdalı bir esintisin sen. Gözlerimizi kapayarak yüzümüzü sana döndüğümüz sözcüklerini can kulağıyla dinlediğimiz umutlandığımız mutlulukla dolduğumuz esinti. Denizlere uğruyorsun, kıyılara; yoksul sokaklarda bunalan yüreklerin özlemisin, şehirden çıkıp gitmek isteyenlerin sırdaşı, sevgiyi evet gerçek sevgiyi soranların adresisin. Düşlerimizin her karesinde vardır sen, bunu şimdi anlıyoruz.

Çiçek zerafetindeki bedeninde, mevsimleri döndürdü direncin. Dünya bir tur attığında güneşin etrafında, seni duymuştu yıldızlar ve en uzak kıyılar. Hayran bıraktı yeryüzünü ölüm orucu direnişçisi olarak ortaya koyduğun iraden. Seninle karşılaşmadan önce, sana söyleyeceklerim neler olmalı diye düşünüyordum. Ancak herşey öyle doğallığında gelişti ki, biz mutlaka bir yerlerde daha önce karşılaşmış ve saatlerce konuşmuşuz gibi rahat hissettim kendimi. Öyle güzel gülüyor ve öyle güzel anlatıyordun ki, yüreğini yüreğim bildim ve kız kardeşim kabul ettim seni. Gerçi kan bağı da çok zaman insanlar arasında bazı duyguların anlaşılmasında yeterli olmayabilir, ancak bu başka birşey, evet çok başka. Seninle birlikte sana ait olan, senin yanındaki arkadaşlarına, sevdiğin herşeye bağlandık. Bu duyguların sadece bana ait olduğunu da düşünmediğim için bağlandık diyorum, çünkü seni tanıyan herkesten duyduğum sözcükler “seni çok sevmek”te birleşiyordu. Bu yanınla ne kadar özel olduğunu bilmem daha nasıl anlatabilirim. Yaşamı anlamlı kıldığın için sana nasıl teşekkür edebiliriz, seni nasıl mutlu edebiliriz diye düşünüyorum çoğu zaman. Bütün teşekkürlerin ve hediyelerin zayıf kalacağını da bilmiyor değilim. Sana özel yazıyorum, ancak onur mücadelesinde, güneşe yürüyen, bir çok güzel insanı da aynı senin kadar hissedebiliyor, seviyorum. Seni daha yakından tanımak paylaşımlarımızı çoğaltmış olsa da, daha güzel bir dünya için, gencecik yaşamlarını halklarına feda eden diğer insanları da aynı ılık rüzgarlarda görebiliyorum.

Bir çocuğa bakarken, bir şiiri okurken, dağlardan ve insanlardan konuşurken daha söyleyecek çok şeyimiz olduğunu biliyorsak, bir araya geldiğimizde dakikalar uzasın, daha çok şey anlatalım mücadeleye, şehitlere ve insanlara dair diye düşünebiliyorsak, kimsenin koparmayacağı bağlarla bağlıyız birbirimize ve koskocaman bir aileyiz demektir. Bu duyguyu yaşamak "gerçekten yaşadım" diyebilmektir işte. Sözü fazla dolandırdıysam kusuruma bakma. Anlatacak şeyler biriktiğinde, hiçbirini yetiştiremeyeceğimi düşünüyorum, elim ayağıma dolanıyor, paldır küldür yazıyorum.

Direnişi sürdürdüğün, o içine gün boyu ışıkların dolduğu odan, bizim de odamız gibi. Tuhaf ama huzur buluyorum odada ben. Senin varlığın direnişinin güzelliği, temizliği, zerafeti herşeye yansımış, pırıl pırıl parlıyor. Duvarlar eşyalar o birbirinden anlamlı hediyeler, çiçekler ışıyor ve elbette resimler şehitlerin resimleri hepsi konuşuyor, anlatıyor bazen pencerenin önüne konan bir kumruyu gösteriyorlar birbirlerine. Nasıl titriyorlar üstüne nasıl seviyorlar seni. Tabi bunu en fazla hissedden sensin. Gülümsediğinde onlar da gülümsüyor, yüzün bulutlandığında onlar da hüzünleniyor. Kuşları da seyrediyorsunuz birlikte akşamları gökyüzünde, bir halka gibi dönen bazen açılıp bazen kapanan kuşları, kimbilir hangi sevdanın adı yazılıdır kanatlarında. Sonbahar göklerinden sana selam gönderiyorlardır belki.

Daha önce söylemiştim sana İsanbul bekliyordu seni. Yüreğine inancına, sevgine, direncine, pırı pırıl gülüşüne hasretti.

Bu öyle elle tutulur bir özlemdi ki, hepimizin birgün görmesek seni yıllar geçmiş gibi aradığımız yakıcılıkta. Aynı olamayız hiçbirimiz artık. Seni gördük ve seni tanıdık. Yeniden açıldı hayatımızın kitabı. Tertemiz bir sayfadan başladık yaşamın olağan akışı içinde unuttuğumuz, ertelediğimiz düşsel zamanlara bıraktığımız o olağanüstü duygularla tekrar tanıştırdın bizi Feride. Bize bizi tekrar anlattın. Yaşamı tekrar öğrrettin bize. Gencecik bir fidan olan ve yaşamın sırrına eren sen direncinle olması gerekeni gösterdin. Kütüphaneler dolusu bilgi ancak bu kadar anlatılabilirdi. Bize paylaşmayı, dürüstlüğü vefayı, evet ille de vefayı. Sonsuzluğu, uğurlanan arkadaşlarının sözü geçtiğinda onlarla ilgili paylaşımlarınızı anlattığında içinin nasıl dolduğunu biz seni can kulağıyla dinleyenler anlayabiliyorduk. Aslında sürdürdüğün direniş, vefanın en güzel simgesi değil mi zaten.

Çiçeklerini anlatmak istiyorum bir de. Seni en iyi çiçekler betimliyor. Onlar tanıyor seni. Senin onları tanığın gibi. Çiçekler sana hepinize çok yakışıyor Feride. Baharı anlatıyorlar sana. Bahar ki yeniden doğuştur, sevdadır umuttur, direniştir. Atılımdır hep iyiye en güzele..

Gittiğim her yerde sen varsın. Deniz kenarında yürürken, balkonda otururken, kitabımı okurken, saksıdaki çiçeklerime su verirken, bir türküyü dinlerken, çayımı yudumlarken keşke Feride de yanımda olsaydı, ya da şu anda onun yanında olmalıyım diye düşünüyorum. Baktığım herşeye senin için de bakıyorum, dokunduğum her yaprağa bir kere daha dokunarak bu da Feride için diyorum. Yasemin çiçeğinin kokusunu çok severim. Hafif huzur veren bir kokusu vardır. Şimdi yolda yürürken bir balkondan ya da bir bahçeden kokusunu duysam senin bana merhaba dediğini düşünüyorum. Kırların bütün güzelliğiyle...

Evet söğüt ağaçları var birde. Hani şu rüyalarımızda bile göremeyeceğimiz şekilde odanın kenarında duran söğüt ağacı. Kaldığın evin merdivenlerinden arkadaşlar çıkarırken rastlamıştım söğüt ağacına. Önce inanamadım. İlk anda aşağıda kaldıkları için arkadaşları görememiştim. Koskoca bir söğüt merdivenlerden yukarı doğru geliyor. Olur mu olur. Sonra ne çok yakıştı odana. Söğüt ağacının altında oturarak seninle sohbet etme şansına erişmiş bir "fani" olarak ne kadar övünsem azdır. Dallarına da şehitlerimizin resmini asman çok özel ve güzel bir yaratıcılık. Bir de sana gözü gibi bakan hoş sohbet Esma.. tek tek uğraşıyor odadaki her bir ayrıntıyla. Sevgiyle içi titreyerek yaklaşıyor sana. Aslında herkes annen kardeşin baban, dostların, hepimiz ama hepimiz seni çok seviyoruz Feride. Bunu farklı şekillerde ifade etsek de, biraz edemeyip yetersiz kalsak da senin o ince sezginle her birimizi gayet iyi anladığını biliyorum. Seni yüz yüze tanımadan önce Enver Amcaya yazığın mektuplardan, alıyordum selamını. Enver Amcamızın da bir kızı gibisin artık. Gibiden öte tabi Enver Amca, Hüseyin rahatsızlandıktan sonra bütün tutsakları evladı gibi biliyor. Ne güzel insanlarımız var Feride. Ve biz ne kadar güçlüyüz. Ailemiz ne kadar büyük Feride. Yaşamın bu mucizevi akışı içinde bütün engellerin üstesinden geleceğimize, zorlukları çağlayana dönüşerek aşacağımıza, mevsimlerle akacağımıza, güneşlerle kapıları açacağımıza, karafil halaylarına duracağımıza seni tanıdıktan sonra sarsılmaz bir şekilde tekrar tekrar inandık Feride. Sen ve senin gibi onurun ve direncin kır çiçekleri bu dünya denilen milyar yaşlarındaki ev sahibimizin, elbette halklarımızın kurtarıcısı olacaksınız. Artık bir aradayız. Ve hiç ayrılmayacağız. Ilık rüzgarlar hiç terketmez yeryüzünü. Sonsuzluğun türküsünü söylüyoruz birlikte...

 

***

 

Bedeni yatakta, beyni dünyaları dolaşır

 

Ne söyleyeyim Ferikim sana ne söylesem anlamsız gibi. Bak şu sayfanın güzelliğine; bir mavi boran kanatlanmış uçuyor. Karanlıkları bile mavi bir bulut gibi her tondan maviye dolmuş kanatları öylesine gururlu ki çünkü yolun çok güzel...

Diyorum ki, acaba savaş olmasa bu kadar güzel duygular yaşayabilirmiydik... Sana söylüyorum espirini patlatıyorsun; "Tabi bence de şimdi ölüm orucunu nasıl anlatıp bu duyguları nasıl yaşayacaktık... bu mümkün mü, hayır... Sonra o zaman biz devrimi yapmayalım o zaman bu duyguları yaşayacağımız pek fazla bir şey kalmaz... diyerek kahkahayı patlattık.

Bak yine gülüyoruz, seni tüm halk seviyor.

Bugün sana taa İtalya'dan bir telefon geldi. Alo Feride'yi soracaktık... Bugün Feride'yi arkadaşlar rüyasında görmüş... Buraya gelip seninle tanışan gazeteci bayanlardı. O kadar çok etkilenmişler ki hayretler ve hayranlıkla dinliyorlar seni. Bizi böyle güçlü kılan ve her insanda mutlaka hayranlık uyandıracak şeyler bulunuyor. Ölümü sıradanlaştıran ama güzelleştiren...

 

"Dünyayı sarsan direniş"

 

Göçmen kuşlar yine geldi

tam 97 taneydi

her birine birer karanfil

verdim ve her biri alıp gittiler

Biri Fırat'tı...

Biri Osman...

Biri Sevgi Abla...

Sizleri seviyorum..."

 

Bunları Feride sohbetinde söyledi.

Ölüm orucundakiler ne kadar da birbirine benziyor.

Dün Zehra'yı rüyasında görmüş. Neden mi? Duvarda resmi vardı ya Zehra'nın resmini çerçeveletmeye almıştı biri, getirmedi geciktirdi onun için de kaybolmuş zannetmiş.

557. gününde açlığın. Bir insan böylesine uzun zamanla açlık savaşını sürdürürken neler yaşar neler hisseder.

Günlerce bedenin yatakta, beynin dünyaları dolaşır.

 

Ali adında bir genç geldi. Arkadaşı Feride'nin resmini çizmiş, 20 Ekim'de hediye olarak getirmiş.

Aslında en güzel hediyesi 555. gününde pencereden karanfil atması oldu. Çok sevinçliydi. 97 tane karanfil attı. Bunlar havada boran misali kanatlanıp sevdiklerinin kollarına kavuştular.

İşte bu güç ve halk sevgisi direnişin mayası olan büyük ailemizin mayasından geliyor.

 

22.10.2002

 

***

 

Yolun açık olsun yoldaşım

 

Bugün direniş üçüncü yılına giriyor.

Şu anda Feride'nin yanındayım. Aynı odada karşılıklı yatıyoruz.

Her gün onunla aynı havayı soluyorum. Sanki bir ömür boyu birlikte olacakmışcasına huzurlu ve endişesizim. Aslında buna şaşıyorum desem yalan olmaz, ama sevginin gücüne inanıyorum. Sevginin gücü tılsımlı, bu tılsımı anlamak anlatmak yalnızca güçlü kalemlerin işi olsa gerek. Kimi insan elinde her türlü duyguyu, sevgiyi bulur ama bunları kullanırken yerli yerine ve en verimli şekilde kullanamadığı zaman verimsiz bir yaşamın içinde kısır döngüye dönüşür.

Sevgiyi binlerce kez tarihin çeşitli yazarları, savaşçıları, bilim adamları yazmış, yorumlamış olsa da... Bence sevginin bir sınırının olabileceğine inanmıyorum...

Sevgi her kültürde kendini farklı şekillerde gösterse de tüm dünyada insanların duygularına hitap ederken düşüncelerinin zenginliğini ve bencilliğini aştığı oranda çoğalan bir hal alır. Bitmeyen sevgiler böyledir.

Örneğin bir ölüm orucu direnişini anlatmak, bunu incelemek, yaşayanlarla yaşanan güzellikleri anlamak insana çok da zengin bir yol gösterecektir aslında, ama kimileri bunun farkında değil.

Feride'nin gözlerine bakıp insanlar hiçbir şey konuşmadan, anlatmadan etkileniyorlar. Bu elbette uzun süren bir sevgi yolcularının ışığı, gücünü ve etkisini buradan alıyor. Herşey öğrenmeye ve öğretmeye şartlanıyor. Bir insan nasıl bir yıldan daha uzun aç yaşayabilir?

Bunu bir tarih kitabında okusaydım inanmazdım. Oysa demek ki Che boşuna dememiş, gerçekçi ol, imkansızı iste, başarırsın. Sözü tam olarak hatırlamasam da anlamı böyleydi sanırım.

Feride bir sürecin içinde sıradan bir neferdi, fakat tarihsel süreç ona yeni bir misyon yükledi. Dışarda ölüm orucu savaşçısı olup moral motivasyon, kitlelere güç, insanlara inanç oldu. Hem de herkesin tanıklık edebileceği bir durumda. Yaşam kaygısıyla değil, yoldaşlarının sözünün önemini bilerek yoluna devam edip devletin peşkeş çektiği dışarının nimetlerine taviz vermeden elinin tersiyle çevirerek birçok insana moral olup öncülük etmiştir.

Bu açıdan Feride bu süreç içinde aslında şansını çok iyi değerlendirip en verimli şekliyle tavır alıp yakaladığı fırsatları devrimin çıkarları için kullanmıştır.

Bu büyük bir şans. Bunu herkes ister ama demek ki halkımızın deyimiyle kısmet onaymış.

Aslında oldukça iyi ve huzurlu bir halde, bu açıdan yüreği ve beyni şansının farkında, sevinçle doluyor, yaşamda canlılığını koruyarak sevgiden beslenmesini biliyor. Kimileri sevgiyi vermeyi de almayı da bilmez. Bunu en iyi şekilde bizim direnişçilerimiz başardı.

Hepsini seviyoruz.

Feride, bir tarihsel kesitin dışarda tek başına sürdüren yoldaşım benim.

Duyulmayan bilinmeyen bir hapishanenin sıradan bir neferiyken önünü açan direniş rehberiyle gidebildiğin kadar sınırsız bir ilerlemenin yolundasın. İlerledikçe önüne fırsatlar çıkacak. Gelenekleriyle, güzelliğiyle, şehitleriyle 35 yıllık bir savaş vermiş, Anadolu halklarına önderlik yapmış, kesintisiz mücadelesiyle halkın umudu olmuş bir ailenin içindesin; yürü, koş, uç, çık, fırla ne istersen hepsi önünde, yolun açık olsun.

Malatya'nın mapuslarından dünyanın tarihsel akışına dünyayı dönder dönderebildiğin kadar.

Yolun açık olsun canım yoldaşım.

24.10.2002

 

***

  

Feride’ye

 

Her gün büyüyor yaşam

Büyüyor biraz daha.

Büyüyor..;

İnanç ve sevgiyle beslenen

o güçlü bedeninde

O beden ki umut pınarı.

Çağlayarak en güzel sesiyle

Akıyor sel olup

Akıyor Anadolunun bağrına

Güzellikler boy verip büyüyor.

Büyüyor vatanın dört bir yanında

ve o;

önce biz diyerek

tereddütsüz, hesapsız,

kanını karşılıksız sunan kavgaya

o; vatanın sevinci

O; vatanın dört gözle beklenen,

yollarına düşülen.

En güzel hasreti

O bu toprakların,

bire bin veren.

tükenmeyed direniş tohumu.

En güzel açan,

Hasret çiçeği.

Baharın müjdecisi...

O

Hakikat bacıların

Kara Fatmaların

Zarifelerin kızı..

O;

İdilin,

Fidanın,

Melek'in takipçisi.

Gözlerinde özgürlük ışığı.

Anadoluyu aydınlatıyor

Aydınlatıyor bir uçtan bir uca

O; yüz ki genç kızlarımızın.

Özlemlerinin pırıl pırıl aynası.

yollarını gösteren,

pusulası, rehberi.

O;

başeğmemenin,

teslim olmamanın tarihini

hücre hücre azalarak

umut umut çoğaltarak

mevsimler boyu;

durmadan

usanmadan,

direnç direnç yürüyerek

Feda olup yazanlardan.

Ve;

Gün gün azalan ömrüyle

hergün biraz daha küçülen bedeniyle

Ölümsüzleşen bir destan...

 

Kenan Dinçer

04.12.2002

 

***

 

Merhaba,

Seni her gün; her yerde görüyoruz Feride...

Senin kara gözlerini görüyoruz baktığımız her yerde

Yoksul çocuklarımızın gözlerinde seni görüyoruz.

Elleri senin ellerin, umudu senin umudun.

Senin gözlerinde yarınlarımızı görüyoruz Feride.

Yarınları sizler yaratıyorsunuz.

Sizlerin gözleriyle bakıyoruz hayata!

Sizden öğrendiğimiz gibi... Emin ol ki baktığımız

her şeye hayatın her anına senin gözlerinle bakıyoruz.

Bu gözler değiştirecek dünyayı

Bu gözler...

UĞRUNA ÖLDÜĞÜMÜZ O YARINLARI

KURACAĞIZ FERİDE AND OLSUN Kİ....

 

6.12.2002

Gamze Mimaroğlu

İDİL KÜLTÜR MERKEZİ

 

***

 

Merhaba Can Kız,

Bir çok kez İzmir'den mektup göndermek istedim sana fakat sözcükler yetmedi ya da seni-sizi anlatmaya sözcükler ağır geldi.

Bugün 505.gün, ölümün çevrende kol geldiğini önce sen ve hepimiz biliyoruz.

Bugün 505. gün, ölüm neresindedir o ışıl ışıl gözlerinin?

Bugün 505. gün, yine de sen "artık vakit geldi" deme sakın. Olabildiğince kal bizimle. Biliyorsun ki gözlerine doyum olmaz ama sen yine de daha bak bize.

Ne de olsa mutlak uğurlayacağız seni halaylarla. Bugün olmazsa yarın...

Kınalı ellerinden, ışıl, ışıl gözlerinden öpüyorum can kız...

 

8 Aralık 2002

Ayten Yıldırım

İzmir.

 

***

 

Feride’de bayraklaşan ve ölümsüzleşen iradeyi görmezden gelenlere şöyle sesleniyor yoldaşları: “O bayrağı, o iradeyi görmezden gelenler, ister iktidarda olsunlar, ister muhalif güçler arasında, siyaseten silinmeye mahkumdurlar. Çünkü siyaset, zalimle mazlumun arasındaki savaşa göre şekillenir. Feride, yoksulların, mazlumların, halkımızın kahramanıdır. Emperyalizme, faşizme karşı direnmekteydi; o halde açıktır; Feride’yi katledenler, emperyalizmin ve faşizmin temsilcisi; Feride’nin katline sessiz kalanlar, emperyalizmin ve faşizmin düzenine şu veya bu biçimde hizmet edenlerdir.

 

 

Geri