Fatma SÜZEN'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Okulundan bir yoldaşı anlatıyor:

Onlarca insan onunla herşeyini paylaşır, sırlarını,

dertlerini açarlardı.

 

9 Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümü'nde okuduğu yıllarda tanışmıştık Fatma Süzen'le. Atılım yıllarının coşkusu içinde DEV-GENÇ'liler olarak yoğun bir çalışma içindeydik. Kitle ilişkileri yaratılmaya özen gösteriliyordu. İşte bu dönemde, sıcak kanlı, temiz kapli, açık sözlü ve sürekli tebessüm eden yüzüyle katılmıştı saflarımıza. Müthiş bir öğrenme merakı vardı. Hele eline bir yayınımız geçince, okumak için kendine zaman yaratır, mutlaka bitirirdi. Çok temiz, çok saf bir yüreği vardı. Bu yüzden okulunda, yurtta onlarca insan onunla herşeyini paylaşır, sırlarını, dertlerini açarlardı.

Birgün İnciraltı öğrenci kütüphanesinde birlikte ders çalışıyorduk. Ders çalıştığımız süre boyunca bölümünden öğrenciler sürekli gelip ders üzerine sorular soruyorlar o da kısa ve öz cevaplıyordu. Ben dersi bırakmış onu izliyordum Öyle ki bütün bu süre boyunca Fatma çalışacağı derse başlayamamıştı bile. "Sen hiç çalışamadın" dediğimde, gülerek, "görmüyor musun çalışıyorum" demişti. Çay içmek için kantine indiğimizde birçok insanın onunla çay içmek, konuşmak istediklerine şahit olmuştum. O gün "bizler bu insanlardan farklı değiliz, sorunlarımız aynı, paylaşır, onları dinler, yardımcı olursak kitleselleşiriz" demişti.

Kısa bir süre sonra yeraltına çekilmişti. Yurtta odasında kalan arkadaşlarından biri, sürekli "onu çok arıyorum, özlüyorum. Kardeşimden, ailemden daha yakındı" diyordu.

Okuldayken ailesinden hiçbir yardım almadan çalışarak ihtiyaçlarını gideriyordu. Sade, mütevazi olan Fatma'yı, sorunları ile dertleri ile yalnız bırakmayan arkadaşları, onun ihtiyaçlarını karşılamakta da birbirleriyle yarışıyorlardı. Bu yüzden pek fazla para da harcamıyor biriktirdiği paraları harekete veriyordu.

Şehit düştüğünü öğrendiğimizde "Devrimci Sol savaşçısı olacağım" sözlerini hatırladık. Aynı günlerde, Buca Eğitim Fakültesi'nde devrimcilere saldıran faşistlere çok güzel bir ders verilmişti. Ve o gün Eğitim Fakültesi kantinine onun adı verilmişti.

Bugün de kantinin onun adıyla anıldığını bilmek onur vericidir.

 

***

 

Birlikte üs yaşamını paylaştığı bir yoldaşı anlatıyor:

 

En coşkun türkülerini söyleyeceğim halkımın

Ayrılık denli sevdanın

Zulüm denli direncin

Ölüm denli yaşamın

Dinginliğin

Ve sabahın türküsünü

Yaşamı ölesiye sevmenin türküsünü söyleyeceğim

 

Evde kaldığı dönemlerde zamanını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışırdı. Sabahleyin erkenden kalkar, dışarıya çıkacak arkadaşlarına kahvaltı hazırlar, yine akşam da eve gelen arkadaşları her şeyi hazır bulurlardı. O tüm bunları büyük bir zevkle yapar ve "ben bunu evde kalan bir bayan olarak değil, bütün gün dışarıda koşturan arkadaşlarım için bir yoldaş olarak yapıyorum" derdi. Genelde gündüzleri uyumazdı. Birgün eve geldiğimde kapıyı uzun uzun çaldık. Fatma açmadı. 20 dakika kadar kapıyı açmadı. Artık farklı şeyler düşünmeye başlamıştık ki kapı açıldı. Fatma uyuduğu için kapıyı duymamış. Bu durumu yüzünden kendisine çok kızdı, uyumama cezaları verdi. Sürekli "böyle bir şeyi nasıl yaparım, siz kapıda da kalabilirdiniz, başınıza farklı şeyler de gelebilirdi" diyordu.

Fatma'yla kaldığımız ev biraz dağınıktı. Birgün eve gelmiştik. İçerden acilen almamız gereken şeyler vardı. Ancak anahtar içerde kalmış, Fatma da dışarda kalmış, kapı da kapanmıştı. Mecburen komşunun kızını eve sokarak kapıyı açtırdık. Neyse ki çocuk ortalıkta bulunan birtakım şeyleri görmemişti. Bu olaydan sonra Fatma'ya 15 gün ev temizliği cezası verildi. Eve o kadar yorgun gelmesine rağmen hiç sesini çıkarmadan 15 gün boyunca evin tüm temizliğini yaptı. "Hatamı anladım. Evlerin neden dağınık olmaması gerektiğini de anladım. Eğer beni geliştirecekse eleştirileri ve verilen cezaları elbette kabul ederim" derdi ve gerçekten de öyleydi.

 

***

 

Silahlı birliklerden bir yoldaşı anlatıyor:

«Düşmana vurulan darbelerde aramalıyız bundan sonra birbirimizi»

 

Fatma, arkadaşlarına ve hareketine gönülden bağlı bir insandı. Fatma'yı operasyon sonrası bizim eve gelmek zorunda kaldıklarında tanımıştım. Gece kaldığımız eve yönelik bir operasyona karşı nöbet tutuyorduk. Fatma nöbetini ayakkabıları ayağında, sırtında mantosu, elinde silahı hiç oturmadan ayakta tutardı. Onun disiplini harekete bağlılığı, ilkeliliği her zaman örnek olarak verilmiştir. Fiziki yapısı, sağlığı gibi birçok engel sayılabilecek durumu vardı. Fakat o onları inancı ve iradesi ile yenmesini bilirdi. Ayakları düztabandı. Yürümek hele hele uzun süre yürümek onun için bir işkenceydi. Fakat bir gün bile evde kalıp dinlenmeyi talep etmemiştir.

Fatma çok yoksul işçi bir ailenin kızıydı. Babasının bir duvar işçisi olmasıyla övünürdü. Burjuvaziye karşı büyük bir kin beslerdi. Lüks semtlerde çalışma yapmak için dolaştığımızda hemen anne babası gibi emekçi halkın çektiği sefalet aklına gelir "bu asalakları bir gün bu güzel yerlerden çıkartıp gerçekten hak edenleri yerleştireceğiz" derdi. Halk düşmanlarına karşı da büyük bir öfke ve kin duyardı. İstihbarat çalışmalarımız sırasında hemen eylemin halkta nasıl yankı yaratacağını hareketimize katacaklarını düşünmeye başlardı. Eylem planlamasını yapar, biz de katılmalıyız der hemen görev bölüşümü yapardı. Özellikle sonuç alıcı çalışmalardan dönüşteki coşkusu, morali müthişti.

Fedakârlık gibi özelliklerinin yanı sıra Fatma askeri ve siyasi olarak gelişme arzusuyla dolu birisiydi. "Bizim gelişmemiz görev ve sorumluluklar almamız aynı zamanda hareketin güçlenmesi ve gelişmesidir" derdi. Birbirimizden ayrılıp farklı kurumlar içinde yer almaya başladığımız bir sırada Fatma ile tekrar görüşebilmiştim. Her ikimize de ayrılma çok zor geliyordu. Fatma son olarak "düşmana vurulan darbelerde aramalıyız bundan sonra birbirimizi, bir gün tekrar karşılaştığımızda daha gelişmiş ve yetkinleşmiş olacağız" demişti.

 

***

 

FATMA YOLDAŞ'A

   (Fatma Süzen'e)

 

Bu savaşta en iyilerimizi kaybettik

Fakat onlar hala yaşıyor

"Ölenler yine düşmana

"Kurtuluşa kadar Savaş" dediler

Ve gözlerini kırpmadan

"Hoşgeldin ölüm" dediler.

Yaşamı deli gibi severken

Sevmenin en iyisini yaratırken

halkımız için gerektiğinde

"hoşgeldin ölüm" dediler.

 

Seninleyiz yoldaş

yüzünde tebessüm

kafanda ve yüreğinde cesaret

düşmana kinlisin

seni tanımlamak acaba buraya sığar mı?

Sığacağını sanmam.

Seninleyiz bir çay bahçesinde

daha yeni tanışmıştık,

aynı birlikte düşmana karşı çarpışacaktık.

Seninle çaybahçesinde iken

ve yanımızda başka bir yoldaş

biz coca cola içtik,

sen ise meyva suyu

biz sigara içtik

sen ise bize bakıp konuşuyordun.

Türban vardı başında

o yüzden rolünü yaparken

senin disiplin, ilke ve kurallara

ne kadar bağlı olduğunu

ve içselleştirdiğini gördüm.

 

Sen korkunun ve yılgınlığın

düşmanıydın.

sen cesaret, yiğitlik

ve saflığın sembolü idin.

Seninleydik yoldaş,

sen ben ve başka bir yoldaş,

eyleme gidiyorduk,

biz olmaz demiştik,

oysa sen

"olmaz gözüm bir kere geldik,

geri dönülmez" dedin.

Sen yeni insan

tıpkı kırda

çiçek açan bir kardelen gibi

temiz saf ve yürekli idin.

kısa sürede bir çok düşman odağını

dağıttık.

Ve her seferinde başardık.

Senin için olmazlar yoktu.

 

Coşkulu bir ırmaktın.

bir o kadar berraktın.

Yurdumuza can vermek için

Gece gündüz akardın

engel set dinlemeden

bir sonbahar günü sizleri kaybettik

düşman kuşatması altındaydınız

hiç tereddüt etmeden

"Kurtuluşa kadar savaş"

diyerek çarpıştınız.

 

Bir sonbahar günü

Ulu bir çınardan yere

düşen yapraklar gibi

düştünüz bu vatan toprağına

gün gelir sular durulur

ve sorarız hesabını

 

Sizleri bu dört duvar arasında

düşünüyorum

sizler baharda açan kardelen çiçeği gibi

yine yurdumun dört bir yanında

çiçek açacaksınız

bundan umutluyum

bu savaşta en iyilerimizi yitirdik

fakat her zaman

en iyilerimiz bitmedi

bu toprak ana öyle verimli ki

bu haklı mücadele için

en iyilerini yetiştirmeye yeminli.

Ve kazanacağız...

 

Şakaların esprilerin,

hele gözlerindeki o sevecenlik

"ya, olur mu gözüm" deyişlerini

cesaretini, yiğitliğini,

halka bağlılığını kim unutabilir.

hangi kahpe unutturabilir.

Bilincimizde ve kavgadasınız.

Sizleri hiçbir zaman unutturmayacağız.

Sizler şimdi kavgadasınız.

Yerinizi başkaları aldı bile.

Silahınız yere düşmedi.

elden ele dolaşıyor.

Seni unutmak mümkün mü yoldaş.

Sen özgürlüğün ve sosyalizmin savaşçısı Fatma Yoldaş.

 

 

Geri