Elmas YALÇIN'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Bir Yoldaşı İşçi Önderi Elmas'ı Anlatıyor:

 

Oldukça fazla miktarda paraya ihtiyacımız vardı ve bunu Elmas'ın bulabileceğinden emindik. Elmas, Eminönü Belediyesi'nde çalıştığı için oradan aradık. Zabıta arkadaşları "Sabah geldi, sonra Beşiktaş Belediyesi'ne gideceğini söyleyerek çıktı" dediler. Tabii ki biz de bu kez Beşiktaş Belediyesi'ni aradık. Ancak orada da verilen cevap, Elmas'ın beş dakika önce Beşiktaş Sabit Pazar'daki zabıtaların yanına gittiği şeklindeydi. Baktık biz aramakla bulamayacağız, oradaki arkadaşlara Elmas'ı bulmalarını ve bizi aramasını söyledik. Elmas yarım saat geçmeden bizi aradı. Ona,

"En geç saat 14.00'e kadar şu kadar parayı bulmamız gerekiyor" dedik. Elmas, kısa bir süre düşündü ve ardından, "Tamam, hallederiz. Saat 13.00'te ben Bakırköy Belediyesi'nde olacağım, orada buluşalım" dedi.

Emin olarak gittik. Evet, buluştuğumuzda söylediğimiz miktardan daha fazlasını bulmuştu. Birkaç iş yerine uğramış ve parayı oradaki ilişkilerinden toparlamıştı. Sadece para değildi, en sıkışık anda bile istenen ne olursa olsun, o kitle ilişkilerinden kolayca sağlıyordu istenenleri. Bir şey dahi istendiğinde önce olmazları söyleyenlere de kızar, öfkelenirdi. "Tabii ki bulamazsınız. Yanıbaşınızdaki çalışan insanlarla ne kadar ilgilendiniz, kaç defa derdini sordunuz, ben çoğunuzun iş yerinde çalışan insanların neler yapıp yapamayacağını sizlere sıralayalım isterseniz. Şu açık ki ben onları sizden iyi tanıyorum" derdi.

Yine bir gün hareketin ihtiyaçlarını kısa sürede bulmuş getirmişti. Elmas'a, "Arkadaş sen nasıl buluyorsun, aynı alanda bu arkadaşlar da, aynı olanaklara sahip olmalarına karşın bulamıyorlar?" diye sordum. Elmas; "Arkadaşlar toplantılarda çokça şu adam şöyle, bu adam böyle, işe yaramaz derler ya, işte o işe yaramaz dedikleri insanlardan buluyorum ben. İnsanlara iş yaptıramıyorsak biz eksiğiz. İnsanların çokça olanağı var. Çevrelerinde akrabaları, ahbapları, dostları var. Biz bu çevreyi tanıyorsak, girersek, işte o işe yaramaz insan sana belki de onlarca olanak sağlayacak İlişkiye sahiptir. Yok, bulamıyoruz, iş yapmıyorlar, diye bir şey yoktur." demişti.

Elmas'ın günleri o işyerinden öbürüne giderek, insanlarla konuşarak, tartışarak geçerdi. Ve pek çok insanı en ince detayına kadar tanımaya çalışırdı. "Bu insanı mücadeleye ne kadar katabiliriz? Kadro mu olur, ev ilişkisi mi, aidat mı verir, arabası mı var, kullanabilir miyiz?" Çevresindeki tüm ilişkilere bu gözle bakar ve buna benzer sorulara cevap bulurdu.

Sendika toplantılarına en geniş kesimin katılmasına önem verirdi. Sadece temsilcilerin toplantılara katılmasının önemli olmadığını, temsilcilerden o toplantının konusu hakkında işyerindeki tüm çalışanların önerilerini getirmelerini isterdi. Yine böyle bir toplantı yapılıyordu. Başka bir odadan Elmas'ın öfkeli sesini duyduk;

"Arkadaşlar, şunu aklınıza iyice sokmanız gerekiyor. Kitlelerle ilgili kararları onlara rağmen alamazsınız. Kitlenin onaylamadığı, sahiplenmediği bir şeyi onlara yaptıramazsınız. Bu yüzden mutlaka tüm programlar, eylemler için öneriler almalı, programlarımıza içine onları da katarak ikna etmeliyiz ki, hayata geçirebilelim. Bizim görevimiz, onlardan biri olarak; ama devrimci sendikacılar olarak onlardan almak ve vermektir. Bizleri benimsemeleri, içlerinden biri gibi olmamız için gerçekten onların içinde olmalıyız. Bizim çalışma yerlerimiz işyerleridir, yani kitlenin olduğu yer. Yoksa sendika büroları, binaları değildir. Şunu unutmayalım, biz birkaç kişiyle, devrimci olarak adlandırdığımız insanlarla bütün işleri yapamayız; yapsak da dar, halktan uzak olacaktır. Bizim asıl ve birinci görevimiz gerçek anlamda kitle çalışması yapmaktır."

O dönem Elmas'1a birlikte çalışan arkadaşların çoğu hatırlar. Hemen hemen her işte Elmas sıkı bir denetim uygulardı. Bu denetim salt "ne yaptı, ne ettin, ne kadar yaptın" şeklinde sormak değildi. Elmas'ın çoğu kez espriyle dile getirdiği "ani baskınları" vardı. İşyerlerine özellikle kampanya dönemlerinde çalışmaları takip etmek, denetlemek için habersiz giderdi.

Onun çalışma, düşünme, yaşam tarzı tamamıyla mücadeleye, hareketine bağlılık üzerine oturuyordu. Bazı insanlar "memurlar küçük-burjuvadır, düzenle diğer halk kesimlerinden daha güçlü bağları vardır, ağır, hantaldır" vb. diye değerlendirip, işin içinden kolayca sıyrılmaya çalışırdı. Elmas ise çalıştığı alanı, kitleyi severek, onları her yanıyla tanımaya çalışıyordu. Özellikle oportünizmin reformizmin "kitle geri, devlet saldırır, kitlemiz korkar kaçar" sözleri onu en çok öfkelendiren sözlerdi.

Bugün memur sendikalarının geldiği aşamaya bakınca Elmas ve onun gibi militan sendikacılar geliyor aklıma. Elmas bir kitle önderiydi. Bürokrasiden uzak, kitleye giden, emek harcayan, inisiyatifli yanlarıyla hala bizlere öğretmeye devam ediyor.

 

***

 

Memur arkadaşları anlatıyor:

 

Elmas ülkemiz genelindeki memur mücadelesinin yaratıcısı, BEM-SEN'in kurucusu ve ilk kadın sendika başkanlarından oldu. Onu Ankara BEM-SEN çalışması yapmaya geldiğinde tanımıştım. Kısa sürede memurlara ne yapmak istediğimizi anlatarak, onların nabızlarını yakalıyor ve kolayca ikna ediyordu. Çevresinde çabucak bir saygınlık yaratıyordu. Birçok memur Elmas'a saygı duyuyordu. O ise çevresinde hemen bir örgütlülük yaratabiliyordu.

İstanbul'daki eylemleri nasıl örgütlediklerini, memurları elindeki megafonla işyerlerini kat kat dolaşarak greve çıkarttıklarını, yürüyüşleri, gözaltıları, meclis işgallerini, toplusözleşme görüşmelerini büyük bir coşkuyla anlatıyordu.

O grev gözcüsü önlüğüyle BEM-SEN pankartlarının yanında halaylar çekerken hep yanıbaşımızda.

Bu gün ülkemizde memur sendikaları önemli kazanımlar elde etmişse, bunun çok önemli bir payı 657 zincirlerini parçalayarak, hiç kimsenin sendika lafını etmediği bir dönemde alanlara çıkarak, memur grev yapamaz denirken grevleri örgütleyerek yaratılan bir mücadele geleneğiyle ELMAS'a aittir.

O bir sendikacı, bir kadın savaşçı olarak tüm emekçilere örnek oldu, mücadelemizde hep yaşayacak.

 

 

Geri