Demet TANER'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Cephe, Demet Taneri Anlatıyor:

 

DEMET TANER (ELİF): 1971 Antep doğumlu... Orta halli bir ailenin kızı olarak liseyi bitirene kadar Antep'de yaşadı. Üniversite yılları İzmir'de geçti. Buca Eğitim Fakültesi Coğrafya Bölümü'nü bitirdi. Üniversite yıllarında Dev-Gençlilerle tanıştığında, Dev-Genç'in yaşam tarzının, mücadelesinin sıcaklığını gördüğünde, yıllardır özlediği, istediği ama ifade edemediği yaşamın devrimci bir yaşam olduğunu anladı. Özellikle de o süreçte, Devrimci Gençliğin sorumlusu durumunda olan Baki Erdoğan'la tanışması O'nun yaşamını, düşüncelerini derinden etkiledi ve tümden değiştirdi. Devrimci olmak, örgütsel görevler almak O'nun için hiç zor olmadı. Sanki uzun yıllar devrimci bir yaşamı benimsemiş bir insanın tavrıyla kolayca uyum sağladı. Direniş, kollektif yaşam, paylaşım, mütevazılık O'nun doğasında vardı. Yoldaşları, halk ilişkileri, ailesi O'nu hep bu özellikleriyle hatırlar. İnsana değer veren, kendisinden önce başkasını düşünen,  paylaşımcı özellikleriyle bulunduğu her çevrede sevilen, saygı gören bir insan oldu. İhanet, yılgınlık, davadan dönme O'na yabancı şeylerdi. Bütün devrimci yaşamı boyunca mücadele coşkusunu, yoldaşlık ilişkilerinin sıcaklığını, örgütüne olan bağlılığını hiç yitirmedi. Darbecilik döneminde operasyonlarla birlikte gelen uzun süre bekleyiş, O'na, inancından, öfkesinden hiçbir şey kaybettirmedi. Demet yalnız kaldığında ne yapacağını bilmeyen, hep başkalarından destek ve himaye bekleyen, zavallı, çaresiz, düzenin çizmeye çalıştığı kadın tiplerinden değildi. En olumsuz koşullarda dahi bir gün olsun sızlanmadan olanaklar ve ilişkiler yaratarak savaşa daha etkin katılmak için çalıştı.

1992'de Ege TÖDEF temsilciliği görevinde bulundu. 1993 Şubat'ında gözaltına alındı. İşkencecilere karşı devrimi ve kadınlık onurunu savundu. O'ndan tek kelime alamadılar. Tutuklandığında da bu direngen tavrından hiçbir şey kaybetmeden cezaevini bir okul olarak değerlendirmişti. Tutsaklığı bittiğinde daha bilinçli bir Demet vardı. Daha büyük görevlere hazırdı. Antalya, Burdur, Isparta illerinin sorumluluğunu üstlendi. Baki Erdoğan'ın şehit olmasından çok etkilendi. Savaşma isteğiyle yanıp tutuştuğu halde, bir süre bekleme durumunda kaldı. Bekleme dönemide  hiçbir tanıdık çevreye girmemesi söylendiğinden, yalnız başına illegal kimliği ile yaşamak zorunda kalırken birçok zorlukla karşılaştı. Ama, devrimci inancı, kararlılığı ve sabrıyla tüm zorlukların üstesinden gelmeyi başardı. Gün oldu parasız kaldı, yatacak yeri olmadı. Koşullar ne olursa olsun bunların üstesinden gelmeyi öğrendi. "Savaşmak için yaşamalıyım, tutsak düşmemeliyim" diyerek gerektiğinde iş buldu, çalıştı... Çok sıradan insanları eğiterek kurumlaştı, hareket edebileceği bir çevre yarattı. Hatta "çalışıyorum o halde Parti'ye katkıda bulunmalıyım" diyerek para biriktirmeyi de ihmal etmedi. Parti, tekrar aktif görev verdiğinde, yarattığı ilişkilerle, kurumlaşmasıyla, herşeyiyle göreve hazırdı. Bir kısım sorumluluklarla birlikte BEDİİ CENGİZ SİLAHLI PROPAGANDA BİRLİĞİ'nde savaşçı olarak görev aldı. O, aldığı görevlerin hepsini en iyi şekilde başarabilmek için, büyük bir özveri, disiplin ve coşkuyla çalışmış, "... görev yerim neresi olursa olsun, görevim ne olursa olsun elimden gelen tüm çabayı gösterir ve çalışırım..." sözlerine bağlı kalmış, yoldaşlarına, Partisi'ne ve halkına verdiği sözü yerine getirerek şehit olmuştur. Faşist cellatlar, O'nu Antep'in gecekondularında buldular. Yoksul gecekondu halkı, Demet'i Elif diye tanıyor ve seviyordu. Yaşlıların her türlü yardımına koşan, çocuklarıyla ilgilenen, Elif kızıydı onların. Orta halli bir ailede yetişmiş, aydın bir insan olmasına rağmen, engin halk sevgisi O'nu kısa sürede yoksul halk kesimleriyle kaynaştırmış, onlardan biri gibi yaşamasını öğrenmişti. Faşist cellatlar, katletmeye geldiğinde, gecekondunun bahçesinde tulumba başında meşguldü. Faşist cellatları gördüğünde, evde bulunan silahını almak için eve yöneldi. Ama, faşist cellatlar her zaman yaptıkları gibi, halkın gözleri önünde evin bahçesinde Demet'i katlettiler.

PARTİ MİLİTANI OLARAK, SAVAŞÇI OLARAK, COŞKU VE SEVİNÇLERİYLE

DEMET'İ UNUTMAYACAĞIZ!

 

(Yukarıdaki anlatım, Demet Taner ve Hüseyin Coşkunun şehit düşmesiyle ilgili yayınlanan 19 Nisan 1995 tarihli, 10 Nolu DHKC Bülteninden alınmıştır.)

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

«DEMET TANER; bir inşaat ustası»

 

TÖDEF/EYÖ-DER'in kültür sanat çalışmalarına katıldığı sırada tanıştığımız Demet Taner, makyajı, uzun tırnakları ile çalışmalarımızda yer alıyordu. İlerleyen zaman içinde birçok DEV-GENÇ'linin uzun uzun anlatımlarına rağmen bu alışkanlıklarını devam ettiriyordu. Birgün okulda onu makyajsız gördüğümüzde şaşırdık. Nasıl oldu, kim ikna etti sorularına "Benim dilimden anlayan birisi" diye cevap vermişti. Dilinden anlayan Baki'ydi.

92 yılında İzmir'de gecekondu yıkımları vardı. Gündüzleri TÖDEF'e maddi gelir için bir anket şirketinin anketlerini yapıyor ve bir sabun şirketinin promosyonlarını dağıtıyorduk. İşimiz biter bitmez de Küçük Yamanlar yıkım bölgesine gidiyorduk. Bu dönem Demet Taner Ege Bölgesi TÖDEF temsilciliği görevini de sürdürüyordu. Küçük Yamanlar'da sempatikliği, sıcakkanlılığı, tatlı diliyle halka kendini sevdirmiş, halk da ona "kara kızımız" diyerek sevgisini ifade ediyordu. Küçük Yamanlar'da farklı milliyet ve mezheplerden pekçok aile vardı. Hepsi de düzenin böl parçala politikasından etkilenmişler birbirlerine yabancılaşmışlardı. Bu yüzden "önce benim evimi yapın vb. söylemlerle hareket ediyorlar, bu yüzden de dağınıklık, kendini koruma, kendini düşünerek hareket etme hakimdi. İlk birkaç gün böyle bir dağınıklık yaşandı. Birgün Demet Taner inşaatına yardım ettiği bir evde evin genç kızlarının oturmasına bayağı içerlemişti. Aynı gün halkı mahalle meydanına toplantıya çağırdık. Demet Taner konuşmaya başladı. Herkes kendini düşünüyor. Hiçbir iş, hiçbir araç gereç, aş, ekmek paylaşılmıyor. Bizler buraya sizlere destek olmaya geldik. Sizlerle bu konduları birlikte yeniden yapmaya geldik. Ama sizler birlikte hareket etmezseniz gelip gene yıkarlar, birlik olursanız gelemezler, birlikten güç doğar" diyerek halkın birbirine yabancılaşmasını, bunun olumsuzluğunu anlattı ve konuşmayı bitirdi. Ertesi gün mahalle halkı ortak bir çalışma ile işe koyulmuştu. Akşamları meydanlıkta yemek hep beraber yeniyor, ateşler yakılıp sohbetler ediliyor, türküler söyleniyordu.

İzmir Çınarlıtepe'de de yıkım olduğu haberini günlük gazetelerden öğrenen Demet Taner aynı gün TÖDEF'lileri toplayarak Çınarlıtepe halkına dayanışmaya gideceğimizi söylemişti. Öyle ki Çınarlıtepe'nin nerede olduğunu da bilmiyorduk. Kısa bir çabadan sonra yerini öğrendik ve kalabalık bir grup olarak oraya gittik.

Vardığımızda durum kötüydü. Hemen her ev yıkılmıştı. Birçok insan eşyalarını alarak başka mahallelere gitmişti. Kalanlarda gücü, kimi kimsesiz olmayanlardandı. Özellikle dikkatimizi çeken de Diyarbakır'lı bir aileydi. Altı çocukluydular. Baba hastalığından dolayı çalışamıyor, evi tek başına çocukların en büyüğü olan evin genç kızı tekstilde çalışarak geçindiriyordu. Evleri tek tek dolaştık. Niçin geldiğimizi, kim olduğumuzu söyledik. Halk biraz kuşkuluydu. Ama bizlerin de halkın evlatları olduğumuzu, halkın çıkarları için burada olduğumuzu uzun uzun anlattık. Ertesi gün inşaatlara başlanmış, diğer mahallelere taşınanlar da geri gelmişlerdi. Demet Taner daha çok Diyarbakır'lı ailenin evinde çalışıyordu. Onu görenler "ya helal olsun be. Hadi oğlanlar neyse şu kıza bak, çekiç tutuyor, kürek tutuyor" diyorlardı. Demet Taner güven veriyordu. Halkın birebir sorunlarını dinliyor onlara uzun uzun anlatıyordu. Bir kaçımız gece halkın yanında kalıyorduk. O da mutlaka halkının yanında olmak istediği için kalıyordu. Zaten halk onu pek bırakmıyordu. Birgün "bugün gece kalamayacağım, işim var" demiş akşam saatlerinde ayrılmıştı. Mahallede gece kalanlar dışındaki TÖDEF'liler sabah erkenden geliyordu. O gün de yeni TÖDEF'liler erkenciydi. Ama Demet Taner yoktu.

Öğleye doğru mahallenin aşağı yanından önünde Demet Taner ardında da bir grup insan geliyordu. Yaklaştıklarında gelenlerin farklı gecekondu mahallelerinden tanıdığımız insanlar olduğunu gördük. Halk meraklanmış alana toplanmıştı. Yeni gelenlerle merhabalaştıktan sonra Demet Taner söze başladı, "hepimiz merak etmişsinizdir bunlar kim. Evet arkadaşlar. Bu insanlarda sizden farklı değil. Onlar da konduda oturuyorlar. Konduları defalarca yıkıldı. Yılmadılar direndiler ve bugün aynı sorunları yaşayanlar olarak sizlerle dayanışmaya geldiler" dedi. Herkes bir anda hoşgeldiniz, merhaba, hoşbulduk, nerelisin gibi sorular ve cevaplarla konuşmaya kaynaşmaya başladı. O gün inşaatların büyük bir kısmı bitirilmişti. Akşam Diyarbakır'lı ailenin evinde sohbet ederken Demet Taner şöyle demişti, "halkı kaynaştırmak, örgütlemek. İşte en güzel inşaat en güzel işçilik bu" demişti.

Uzun bir aradan sonra Demet Taner'le beraber mahalleliyi ve Diyarbakır'lı aileyi ziyarete gitmiştik. Ailenin reisi "geçen gün şu duvarın sıvasını yaparken sivil polisler geldi bana buraya öğrenciler geliyormuş diyerek eline malayı aldı ve öğrenciler burada ne yapıyorlar diye sordu. Ben de onlara bak hemşerim sen şimdi malayı aldın bana yardım ediyorsun. Onlar da senin gibi mala tuttular, tuğla verdiler, harç taşıdılar, deyince çekip gittiler" diyerek kahkahalarla güldüğümüz bu yolla anlatmıştı.

Demet Taner illegale çekildikten sonra da Küçük Yamanlar'a gittiğimizde halk "kara kızımız nerelerde, nasıl, iyi mi" diye sorarak ona olan özlemlerini dile getiriyorlardı. Demet Taner girişkenliği, atılganlığı, cesareti, inancıyla halkın "kara kız" idi. Onu çok severledi. Hiçbir zaman ilişki yaratmada güçlük çekmemişti. Çok zeki ve yaratıcıydı.

Hep hareketi ve halkı düşünürdü. TÖDEF'e gelir için anket yapıp, sabun deterjan promosyonu dağıttığımız dönem, sabun deterjan kolilerinin çoğunu gecekondulara götürüyordu. Kazandığımız paranın tek kuruşuna dokunmuyordu.

İzmir'de okullara saldıran faşistlere karşı mücadelede de en öndeydi hep. Oportünizmin burada çatışmayalım kitle hazır değil dediği yerde o molotoflu eylemler örgütlemişti. Öğrenci gençliğin içinde varolan statükoları paramparça etmiştir.

Aranır duruma düştüğü dönem, polis İzmir'de fellik fellik onu ararken, o, bildik tanıdık evlere gider öğrenci gençliğin mücadelesinde sorumluluklarını yerine getirirdi. Çünkü öğretmeni Baki Erdoğan'dı.

 

***

 

Bir Yoldaşı Anlatıyor:

 

Demet Yoldaş; Seninle kısa bir süre birlikte olmamıza rağmen, bu birliktelikte bile belirgin özelliklerini gözlemleyebilmiştim.

İzmir Dev-Genç'in soluğunu taşıdığın TÖDEF toplantılarında ilk dikkatimi çeken özelliğin elindeki küçük küçük, büyük bir özenle yazılmış notlarındı. Tüm coşkunla çalışmalarınızı anlatırken çıkardığınız dersleri, önünüze koyduğunuz hedefleri aktarmadan geçmezdin.

Toplantıda çıkan kararları, genel perspektifi kavrayıp özümsemeye çalışır "yapamayız, edemeyiz"lerle zaman öldürmek yerine, daha ilk andan itibaren alanınıza nasıl uygulayacağınızı düşünürdün.

TÖDEF toplantılarına artık gelmemeye başladığında seni sormuştuk "O artık gelmeyecek" denmişti. Bildik senin kavganın başka bir cephesinde en önde savaştığını ve sonra işte, öğrendik yiğitçe şehit düştüğünü...

 

Geri