Buluthan KANGALGİL'i Yakınları, Yoldaşları
Anlatıyor:
Bir Yoldaşı Anlatıyor:
"Devrimin sadık savaşçısı"
1989 yılı, üniversitelerden örgütlü mücadelenin
kitleselliğe dönüştüğü bir radikalleşme süreciydi. Buluthan,
öğrenci gençliğin önderliğini militan yanıyla ve yöneticilik vasfıyla bütünleştirirken,
gelişigüzel sohbetlere kızar, "Of, gene kafamızı şişirdiniz" der,
yararı olmayacak tartışmalara girmezdi. Öğrencilerin, öğretim üyelerinin de
sevgisini kazanmıştı. O esprili yanıyla herkesin sevdiği oluvermişti. Öğrenci
gençliğin güven duyduğu nadir insanlardan biriydi. Görünüşteki sıradan ve
durgun hali sizi yanıltır, sıcaklığı hemen çevresini sarardı. O atılgan, atak,
cesaret ve soğukkanlılığını her zaman koruyan yanıyla gözaltına alınan
arkadaşlara "Nasıl yakalanmayı beceriyorsunuz?" der, yarı sitemle ne
olursa olsun son noktaya kadar yakalanmamak için gereken enerjiyi sarfedip sarfetmediğimizi
yoklardı. Görevlerini doğallıkla yapıyordu. Bir bakıyorsunuz, kantinde elinde
makas, bir şeylerle oyalanıp keserken, on-on beş dakika sonra rektörlüğe
DEV-GENÇ pankartı asıyordu...
Kitle güvenliği denince aldığı sorumluluğu en iyi
biçimde yerine getiren, ısrarlı, alabildiğine rahat yanıyla da kitlenin
birlikte olmaktan zevk duyduğu bir militan oluyordu. Militan yanıyla
yöneticiliği bütünleşince çok şeye aday bir Buluthan
çıkıyordu. Yiğit, fedakar, sıcak, samimi özellikleri
devrimci kişilikle bütünleşince zorlu süreçlerin insanı yaratılmıştı.
Yoldaşlık birbirleri için ölümü göze alabilenler
arasında mevcuttur. Korkuyla, ölümle alay denen bedeli en güzel yanıyla
benimseyen biridir o.
Güven verici kişiliği, onu kitleler arasında en çok
aranan bir insan yapmıştı. Sürekli savaşı düşünür çelişkisiz hesapsız sadakatle
savaşçı olmayı isterdi. Kendini denetleyen, hata ve zaaflara karşı kendine de
hoşgörüsüz olan bir savaşçıdır o. Üstelik çıkardığı dersleri yoldaşları ve çevresindekilerle
paylaşmaktan çekinmezdi.
Evet, sevgili Buluthan'ımızı
öğrenci gençliğin önderliğinden devrimci hareketin savaşçılığına taşıyan
dostluğu, sıcaklığı hep yüreğimizde yaşayacak, yaşatılacaktır.
Merkez kampuste polis
işgaline karşı çatışma göze alınarak gidildiğinde, aramada bulunan sopayı soran
polise mobilya parçası derken, en son kuşatmada da silahını gazeteye sararak
tarar ve ölümü korkusuzca kucaklar.
(Bu anlatım, Haziran
Yayınevi tarafından yayınlanan «Bize Ölüm Yok» adlı kitapta yayınlanmıştır.)
***
SDB'den Bir
Yoldaşının Anlatımıyla Buluthan:
Buluthan Dev-Genç saflarında
mücadele ile tanıştı. Gençlikte atılganlığıyla, militanlığıyla öne çıktı.
Taşıdığı Dev-Genç ruhunu Atılım coşkusu ve ruhuyla bütünleştirerek Ankarada Devrimci Sol SDB savaşçısı
oldu. Bugüne kadar hep atılganlığı ve militanlığıyla gençliğe örnek olmuştu Buluthan. O yanlarıyla tanınmıştı. Ama onun örnek alınacak
geride bizlere bıraktığı daha başka güzel yanları da vardı. Buluthan'ın
örnek alınması gereken yanlarından biri yaşamında somutladığı
emekçiliğiydi.
Devrimci mücadelede herşey
emek üzerinde oturur. Emek ve sabırla yapılan her iş sonuç alıcı, kalıcı olur.
Emek vermeyi bilen, değerin ne olduğunu da bilir. Buluthan'ın
günlerce, hatta aylarca bıkmadan usanmadan bir istihbaratın peşinde koştuğu
zamanlar olurdu. Enerjisinden hiçbir şey kaybetmeden tekrar tekrar
o istihbaratı netleştirmek için giderdi. Harcadığı emeğin karşılığını da mutlaka
alırdı.
Gittiği bir eylemde düştüğü başarısızlık onu
kesinlikle yılgınlığa sürüklemezdi. Başarısız olduğu o eylem için kafa yorar,
yöntemler bulur, yeni bir tarzla aynı eyleme tekrardan gider ve hedefi vururdu.
Eğitim çalışmalarında bildiği bir konuyu
yoldaşlarının da kavraması için sabırla saatlerce anlatırdı. Anlattığı konu
kavrandığında içi rahatlardı.
Buluthan Ankara SDB'lere İstanbul gençlikten bir yoldaşı ile birlikte gelmişti.
Bir süre sonra içlerinden birisi mücadele noktasında tereddüt yaşamaya başladı.
Buluthan onu elinin tersiyle itmek yerine tekrardan mücadeleye
kazanmak için kafa yorar, yol-yöntem düşünürdü. Devrimci görevlerini aksatmadan
onu mücadele saflarına çekmek için daha fazla enerji harcıyordu. Konuşuyor,
tartışıyor, kafasında mücadele yanıyla soru işaretleri oluşturmaya çalışıyordu.
Tekrar tekrar düzeni tercih etmenin ne anlama
geldiğini örnekleriyle somutluyordu. Öyle ki
karşısındaki kişinin onu dinlemediği zamanlar oluyordu. Ama o, buna rağmen emek
veriyor, Parti'nin kadro politikasıyla hareket ediyordu.
Bir insanı kaybetmek çok kolaydı ama kazanmak çok
zordu. İşte Bulut bu bilinçle yoğrulmuştu. Ne olursa olsun bir insan tamamen
düşman saflarına geçmediği sürece ona emek vermek gerekirdi. Bulut bunu
kişiliğiyle bütünleştirmişti. Bu onun için doğal, yapılması gereken devrimci
bir görevdi.
Kendi tercihiyle düşman saflarına geçenlere de bir o
kadar kinliydi Bulut. Yoldaşlarına sırtını dönüp gidenlerle yolları hemen
ayrılırdı. Onlarla değil aynı ortamı paylaşmak, selamlaşmak bile Bulut'a göre
değildi.
Çünkü Bulut mücadelede gelip geçici bir yol arkadaşı
değil, tercihi net, iktidar hedefi devrim olan bir Devrimci Sol savaşçısıydı.
Gücünü, kararlılığını, emekçilğini militanlığını,
ideolojisinden, önderliğinden ve halkından alıyordu.
Sırt sırta verip birlikte düşmana kurşun sıktığı,
gerektiğinde ölümü bile birlikte paylaşabildiği yoldaşlarını çok seviyordu
Bulut. Yoldaşlarına bağlıydı. Onun yoldaşları için yapamayacağı birşey yoktu.
Bu bağlılığı, 12 Temmuz günü İstanbul'da katledilen
on yoldaşının haberini aldığında, “yoldaşlarımızın hesabını sormalıyız” diyen
sözündeydi. Yoldaşlarına olan sevgisi o anda düşmana olan öfkeyle sıktığı
yumruktaydı. Bu bağlılığını aynı gün içinde kaldığı üssü bombayla donatarak
düşmanı karşılamaya hazırlık yapmasıyla somutluyordu.
Biliyordu 12 Temmuz günü İstanbul'da şehit düşenler önderlerimizdi,
komutanlarımızdı, yoldaşlarımızdı. Böylesine değerli yoldaşları kaybetmek Bulut'un
düşmana olan kinini daha da bilemişti.
İki gün sonra 14 Temmuz '91 günü düşman üslerini
kuşattığında 12 Temmuz'da şehit düşen yoldaşlarının geride miras bıraktığı “Bize
Ölüm Yok” şiarıyla meydan okudular düşmana. Bulut ölümü kucaklarken bile
düşmanı şaşırtarak sıktığı son mermisiyle bir polisi yaraladı. Son anında bile
düşmana olan kinle, yoldaşlarına olan bağlılıkla boşalttı son kurşununu.
Bulut 12-14 Temmuz şehitlerimiz arasında onurla
yerini alarak ölümsüzleşti. Bulut gençliğe sınıf kiniyle, yoldaş bağlılığıyla,
emekle, sabırla, militanlıkla yoğrulmuş devrimci yaşamını geride miras
bırakıyordu. Biliyordu ki, o mirasa sahip çıkacaktı Dev-Gençliler. Gençliğin
emperyalizme ve faşizme karşı mücadelesinde yaşatılacaktı.