Aziz DÖNMEZ'i
Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Bir yoldaşının anlatımından:
ZAFER
HALAYLARINDA BULUŞACAĞIZ
“Merhaba Aziz Yoldaş,
Koğuşun havalandırmasından içeriye adım atıp aramıza
katılalı henüz birkaç ay olmuştu. Senden önce de birçok genç yoldaşımız
girmişti aramıza, ama sen bizde çok daha çocuksu bir izlenim yaratmıştın.
Yaşama uyum sağlamada, insan ilişkilerinde en ufak bir sorun yaşamadan ailemizden
biri olduğunu göstermiştin.
Tüm yoldaşlarımızla girdiğin her türlü ilişkide o
kadar ölçülü, saygılı davranıyordun ki bu davranışlarına hayran kalmamak mümkün
değildi. Bazen koğuşta ilk uyandırıldıklarında 'sinirli' olan yoldaşlarımız
dahi senin ‘abi, nöbetin var, günaydın' deyişinle
hemen kalkıyor en ufak bir itirazda bulunamıyordu. Hapishaneye geldiğin süreç
tamamen eylemlerin ve direnişlerin olduğu bir zaman dilimine tekabül ettiği
için ve aynı zamanda sayımızın da az olmasından kaynaklı pek çok işe koşturmak
zorunda kalmıştın. Bir görev verildiğinde, 'ama', 'ancak' vb. ile başlayan gerekçeler
üretmek bir yana yüzünü bile ekşitmeden büyük bir coşkuyla, hevesle hemen işe
sarılırdın. 26 Eylül gecesi düşman operasyona başladığında aynı coşku ve
kararlılıkla görevinin başındaydın. Yaşının küçüklüğüne rağmen görev ve
sorumlulukların olabildiğine büyüktü ve sen bunun farkındaydın. Hiç hesapsız
fırladın koğuş kapısından düşmanın üzerine doğru. Düşman kapıdaydı ve 'Teslim
olun' diyordu. 'Gelin de alın, asıl siz teslim olun' haykırışların
havalandırmada yankılanıyordu. Taşları, çatıdan saldıran düşmana, iyice hesap
ederek büyük bir özenle fırlatıyordun. Tıpkı '89 1 Mayıs şehidimiz Mehmet Akif
Dalcı gibi...
Oligarşi kolay bir zafer kazanacağını sanarak
ansızın yüzlerce kontrasıyla, silah ve bombalarıyla saldırmıştı. Ancak yine
yanılmıştı. Bizler orada Parti-Cephemizin otuz yıllık teslim olmama geleneğinin
birer devamcısıydık. Yoldaşlarından ve siper yoldaşlarından esirgemediğin güler
yüzün gitmiş, yerini düşmana olan kin ve öfke almıştı. Seni ilk kez böyle
görüyorduk. Devrimci mücadele içerisinde yılları alan bir geçmişin yoktu belki.
Hatta düzinelerce kitap okuyarak pek çok şeyi öğrenme fırsatın olmadı ama sen,
düşman ve savaşımızın gerçeklerini bir çırpıda öğrenmesini bildin. Öğrendiğin
okul, savaşın tam ortasındaydı.
Koğuştan en son çıkartılan yoldaşlar, senin,
düşmanın mazgaldan ve dışarıdan açtığı yaylım ateş sonucu şehit düştüğünü
söylüyorlar. Evet yoldaşım, Hasan Hüseyin Onat Parti Okulu'muzun onurlu bir öğrencisi olarak, Ulucanlar mevzimizi son nefesine kadar savunarak mezun oldun.
(...)"
***
Ulucanlar Direnişinin Son Anlarında Aziz
Dönmez'in
Şehit Düşmesine Tanık Olan Tutsaklardan
Enver
Yanık'ın Anlatımı:
Aziz, düşman saldırısının başlamasından itibaren hep
en öndeydi. Silahı sapan, eline geçen herşey ve asıl
olarak da cesaretiydi. Her taş atışında "bakın ah ah
vurdum" diyerek coşuyordu. Yoldaşı Ahmet Savran
ve siper yoldaşı İsmail ile bir grup ruhunda hareket ediyordu. Gaz bombasının
etkilediği yoldaşı Ahmet Savran'ı kucağında kendine
getiriyordu. Tutsaklarımızın çoğunun yaralandığı bir anda taarruza geçen grup
arasındaydı. Özel Timin elindeki kalaşinkofun üzerine
yürüyordu. Kalaşinkof'a karşı kömür taşıyanlardan ve atanlardandı.
Sonlara doğru içeride yoldaşı Ahmet'i sorar, saldıralım der. Artık kapının
önüne kadar gelen Özel Timcileri içeri sokmamak için bedenini siper edenlerin
önündedir. O anda yaralanan yoldaşını alıp güvenli bir yere taşıyanlar
arasındadır. Özel Timciler kapı önündeki aralığa geldiklerinde koğuş kapısına
ranza çekip geri çekileceklerdir. Ancak o yaralı yoldaşından ayrılmak istemez.
Her gaz bombası gördüğünde gelir alır ve atar. Yaralı yoldaşının ısrarı üzerine
geri çekilir. Kısa süre sonra koğuş kapıdan silahla taranır ve Aziz vurulur.
Seslenen insanlara hiçbir cevap vermez. Daha sonra içeri giren katiller tekrar
tarar. İçerde var olan insanlarla birlikte cansız bedeni işkenceye alınır.