Ayten Yüksel KELEŞ'i Yakınları, Yoldaşları

Anlatıyor:

 

 

Dersim İbrahim Erdoğan Kır Gerilla Birliği Açıklaması:

4 Mayıs Direnişimiz Yolumuzu Aydınlatıyor

 

4 Mayısı ‘94'e Dersim Pertek'te Devrimci Sol gerillalarıyla jandarma ve özel tim arasında çıkan çatışmada, devlet güçleri çok sayıda kayıp verirken iki Devrimci Sol gerillası da şehit düşmüşü. Çatışmaya ve şehit gerillalara İlişkin Dersim İbrahim Erdoğan Kır Gerilla Birliği tarafından yapılan açıklamada olay Ayten Yüksel Keleş ve Serpil Yılmaz'ın şehit düştüğü çatışma şöyle anlatılıyordu:

 

Oligarşinin halkımıza karşı başlatmış olduğu bir "topyekûn savaş" var. Egemen sınıflar bu savaşta ‘Milli Mutabakat" adı altında birleşerek gelişen devrimci mücadeleyi bastırmak istemektedirler. Yürütülen savaş haksız bir savaştır, her türlü savaş dışı yöntem onlar için mubahtı. Kendi düzeninin devamını sağlamak da, gerillayı etkisiz hale getirmekle mümkündür. Bunun yolu, bir yanda terörünü artırmak olurken, diğer yanda savaş harcamalarını halka fatura etmekle olmaktadır. Bu da oligarşinin krizinin ne kadar derin olduğunun göstergesidir Kriz oligarşinin krizdir. Çözümsüzlük oligarşinin çözümsüzlüğüdür. Emekçi halkımız için, gün muhalefetin günüdür. Gün baskılara, işkencelere, katliamlara karşı direnmenin ve ortak örgütlü güç olmanın günüdür.

Oligarşi, günbegün gelişen, halkı saran ve kendi düzenlerini sarsan gerilla mücadelesinin önüne geçememektedir, bunun için, bütün kurumlaşmalarını iç savaşa göre yeniden düzenlemiştir. Bu kurumlaşmalar, koruculuk ve özel tim ile başlamış, kontra çetelerinin devreye sokulmalarıyla derinleştirilmiş, daha sonra askerler uzmanlaştırılmış, bugün ise Çiller'in son umudu olan, tamamen faşistlerden oluşan bir "Özel Ordu" kurulmuştur. Bir yandan da ihbarcı ağı yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır.

İhbarcı ağını kullanarak gerillayı yok etmek isteyen militarist güçler, 4 Mayıs 1994 tarihinde almış oldukları bir ihbarı üzerine, Pertek (Çalaxhane) mezrası kırsal alanında operasyona başlamıştır. Operasyona bölgede faaliyet yürüten birliğimize bağlı "Apti Şeker ve Zeki Öztürk Müfrezeleri düşmüştür. Düşmanın çevreyi tamamen kuşattığını fark eden gerilla birliklerimiz konumlanıp, çemberin daralmasına izin vermemiş ve 6.30 civarında çatışma başlamıştır. Düşman binlerce askeri, özel timi, korucusu, özel ordusu, panzerleri, roketatarları ile oradadır. Yoldaşlarımızın açmış olduğu ilk ateşe, düşman elindeki bütün savaş araçlarını kullanarak cevap vermiş, yoldaşlarımızın konumlandığı alanı, uzun bir süre dövmeye başlamıştır. Yoldaşlarımızın imha olduğunu sanan düşman savunulan alana girmeye çalışmıştır. Ama düşman kendinde olmayan, gerillanın silahının gücü ile davasına olan inancıyla, kararlılığı ve azmiyle karşılaşmış, büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmıştır. Korkak, cesaretsiz ve silahlarının gücüne güvenen düşman, yeniden ağır toplarına, panzerlerine, sarılmış, alanı yeniden dövmeye başlamıştır. Ama on dört saat boyunca, yoldaşlarımızın kancan pahasına savunmuş olduğu alana girememiş, on beşin üzerinde kayıp vererek kaçmak zorunda kalmıştır.

Orada biten tükenen Çiller'in umutlarıdır. Yenilen ve çareyi kaçmakta bulan özel ordudur. Bundan böyle tekelci burjuvazinin Çiller'in gözüyle gördüğü pembe rüyalar, karabasanlara, kâbuslara dönüşecektir.

Çatışma esnasında iki yoldaşımız şehit düşmüştür. Bu yoldaşlarımız Devrimci Sol geleneği olan bulunduğu alanı savunmanın ve yoldaşlarına bağlılığın sürdürücüsü okluklarını, düşmanın alana girmesine gencecik bedenleriyle siper olup izin vermemekle göstermişlerdir

Yoldaşlarının direnişini, direnç çiçeği olup filizlenerek perçinlemişlerdir.

Düşman çaresizdir, bu çaresizliğini geçen yıl 23 Nisanda on iki yoldaşımızı katlederek göstermiş, aynı katliam provası yine denenmiştir ama başaramamıştır. Çaresizliğini ve acizliğini silahlarının gücü ile örtmeye çalışmıştır. Güç halkta ve haklı olandadır, yürektedir, bilinçtedir. Düşman bundan yoksundur, yoksun olduğunu saat beş sularında yapmış olduğu "teslim ol" çağrısı ile sergilemiştir. Yoldaşlarımız, Recai'lerin, Avni'lerin, İbrahim'lerin "DEVRİMCİ SOLCULAR TESLİM OLMAZ' geleneğinin devamcısı olduklarını, çağrıya silahlarıyla karşılık vererek göstermiş. Bu da düşmanın suratına inen bir tokat olmuştur.

Şehit düşen yoldaşlarımızdan Abdi Şeker Müfrezesi savaşçısı Serpil Yılmaz'ın (Ferda) sorunlar karşısındaki yılmazlığı, yoldaşlarına olan bağlılığı, çalışkanlığı, mütevazılığı, fedakarlığı, savaşma azmi ve cesareti bize örnek olacaktır. Bil ki 4 Mayıs'ta omuz verdiğin direnişi, seninle birlikte yarınlara taşıyacağız. Adını, direnişe verdiğin emekle anacağız. Yine aynı müfreze savaşçılarından Yüksel Keleş (Şadan) yoldaşımız, Kürt olmanın bütün özelliğini bağrında taşıyan bir savaşçımızdı. Mücadelesiyle, inatçılığıyla, kararlılığıyla ve asiliği ile bizlere örnek olacaktır. Senin adın da her 4 Mayıs'ta yaratılan direnişle anılacak ve yarınlara taşınacaktır. Ey karanlığın cellâtları, yok ettiğinizi sandığınız Şerafettinlerin, Nazım'ların bizlere öğrettikleriyle sizleri bugün nasıl yendiysek, yarın da bu dinginliğin bitmesiyle ve o güçlü fırtınanın kopmasıyla Serpil'lerin, Yüksel'lerin bizlere öğrettikleriyle sizleri tarihin çöp sepetine atacağız 10.5.1994

 

YAŞASIN 4 MAYIS PERTEK DİRENİŞİMİZ!

SERPİL, YÜKSEL YAŞIYOR DEVRIMCI SOL SAVAŞIYOR!

YAŞASIN TOROSLAR'DAN EGE'YE KARADENİZDEN DERSİM'E YÜKSELTTİĞİMİZ GERİLLA SAVAŞIMIZ!

YAŞASIN DEVRİMCİ SOL!

YAŞASIN ÖNDERİMİZ DURSUN KARATAŞ!

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor: “En güzel yoldaşlık”

 

Ayten yoldaş kişisel hiçbir kaygı duymadan yapıyordu gerillacılığını. Ne geride bıraktığı yaşamı önüne çıkıyordu, ne de önünde karşılaştığı sorunlar onu geri götürüyordu. Kavgaya inanmıştı. Onun yaşayabileceği tek yer kavgasıydı, kavga yaşamıydı. Bunda netti. Bu netliğini düşmana olan kini ve insanlara olan sevgisiyle besleyip büyütürken kendisiyle özdeşleşmiş olan inatçılığıyla da bunu pekiştiriyordu. Bildiği kadarıyla konuşmak ve davranmak konusunda rahattı ve emindi. Eğer ki eksik ya da yanlışsa bildikleri bu konuda kafası açılana kadar o davranışından ve kararından bir adım geri atmazdı. Yeter ki ikna edilip netleşmesi sağlansın. O zaman eksikliklerinde inatçılık diye bir şey yaşamıyordu. Yoldaşımızın bu özelliği, şehit düştüğü son anına kadar da belirleyiciliğini korumuştur.

Ferda (Serpil Yılmaz) yoldaşla aynı mevzide girdikleri çatışmada, Ayten'in arka mevzilere girmesini sağlamaya çalışır. Çatışma ilerledikçe Ferda yoldaşın koruma güdüleriyle hareket etmesini getirmiş, bunun için de hiç olmazsa Ayten yoldaşın çekilmesini sağlamaya çalışmıştı. Kendi orada kalarak düşmanı yine de durdurabilirdi. Ancak Ayten yoldaş da bu davranışına bir anlam veremez. Çünkü onun için içinde bulunduğu koşul, geri çekilerek yaşanılacağını değil, öldürerek ancak yaşanılabileceğini çok iyi göstermekteydi. Yapması gerekeni biliyordu ve ayrıca yoldaşını orada bırakması da söz konusu olamazdı. Ve en güzel yoldaşlık da buydu "ölürsek de birlikte öleceğiz" diyerek Ferda yoldaşın bütün ısrar ve yakarmalarına karşın o inadına omuz omuza ayyaş sürülerini cezalandırmayı sürdürmüşlerdir.

Yitmeyen coşku, sevgi, kin ve fedakârlıklarıyla binlerce düşmana rağmen mevzilerini terk etmeden yoldaşlarının pusu yerinden çekilmelerini sağlamıştır.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

 

Ayten gerillaya ilk katıldığı günlerde ayağını burkmuştu. Biz de onu güvenilir bir köye geçici bir süre için bırakmak zorunda kalmıştık. Yüksel köydeyken kendini bilmez bir sarhoş Yüksel'in yanında Harekete küfretme ve karalama cüretinde bulunuyor. Yüksel de sinirlenip adamı bir güzel dövüyor. Köylüler araya girip adamı Yüksel'den kurtardıklarında Yüksel hırsını alamamanın siniriyle ağlıyor. Gece Nazım Karaca Yoldaş yanına geldiğinde Yüksel olup biteni anlatıyor. Nazım, adamı Yüksel'in yanına geldiğinde suçuna suç ekleyerek hakaret etmeye devam edince bu sefer Nazım bir iki şamar atarken Yüksel, "dur ben vuracağım" deyip adamı bir güzel benzetiyor. İkinci gün aklı başına gelen adam özür dilemeye geldiğinde Yüksel adama önce kızıyor, sonra da eğitici bir konuşma yapıyor. Daha sonraları biz bu adamın evine her gidişimizde bu adam hep Yüksel yoldaşı sorar, o bir tane yav, erkek gibi kız derdi.

4 Mayıs çatışmasında o da Serpil yoldaşla birlikte en önde mevzileniyor ve çatışma boyunca sürekli gülüyormuş. Şehit düştüğünde bile hala gülümsüyormuş.

 

 

Geri