Ayten Korkulu’yu Yakınları,
Yoldaşları Anlatıyor:
Mücadeleyle mutlu olandı Ayten
Ayten
artık evden ayrılıyordu. Annesi şiddetle karşıydı buna. Annesini yine de ikna
etmeye çalışıyordu: "Ben artık
halkım için mücadele edeceğim - diyordu. Sizleri seviyorum, ama halkımı daha
çok seviyorum. Ben hayatımı bir devrimci olarak sürdürmek istiyorum. Bu beni
mutlu ediyor..."
Ayrıldı
evden. Daha sonra fırsatını bulduğunda annesiyle bir kaç kez görüştü. Annesi
görüşmeden sonra evdekilere onun "çok mutlu olduğunu" söylüyordu.
Mücadeleyle
mutlu olandı yeni insan. "İllegal faaliyete geçmeye karar verdiğinde bu
konuyu ilk bana açtı ve yardımımı istedi. Ailemize konuyu anlatıp ikna etmeni
istiyorum demişti... Uzun süre tartıştık ve sonunda beni bu görev için ikna
etti... Artık önünde sıcak savaşa koşmak için hiç bir engel yoktu ve O çocuklar
gibi şendi."
Ayten
kendini harekete daha fazla verebildiğinde yakalamıştı o neşeli ruh halini.
Devrimcilikte mutlu olmak, çocuklar gibi şen olmak için sayısız neden vardır ve
başka hiç bir işte, hiç bir meslekte hiç bir ortamda bu kadar neden bir arada
bulunamaz.
Başka
herhangi bir meslek, bazen iyi bir ortam, bazen iyi bir maddi yaşam düzeyi ve
belki bazen iyi bir kaç arkadaş verebilir, ama hepsi o kadardır.
Ya
Devrimcilik?
Size
annenizden, kardeşlerinizden yakın onlarca, yüzlerce yoldaş kazandırır. Size
yepyeni bir aile verir. Yaşamınızı anlamlı kılacak bir amaç verir. Adaleti,
onuru temsil etine gibi bir yüceliği sunar. Dahası, yeni bir dünyanın mimarı
olma şansını verir. Yeni insan mutluluğu devrimde bulur, devrimin güzelliğini kendinde .somutlar. Mutluluğu yüzüne, hele ki gözlerine
vurur hep. O hiç bir koşulda devrime, halkına, partisine ve yoldaşlarına
küsmez. Coşkunun, neşenin, mutluluğun taşıyıcısıdır. Enerjik ve emekçidir.
Çünkü o yeni bir dünyanın mimarıdır ve yapı hiç durmadan büyütülmelidir. Yapı
büyüdükçe, mimarının mutluluğu da büyür. İşte bundandır; Devrimciler mutlu
yaşar, mutlu ölür.
(Bu
yazı, Halk İçin Kurtuluş dergisinin 7 Şubat 1998 tarihli 67. sayısında Yoldaşlar Bizi Aşın
köşesinde yayınlanmıştır.)
***
Ayten Korkulu'nun Annesi Serfinaz Korkulu Anlatıyor...
"Ayten çok
değişik bir insandı. Havaalanında çalışıyordu. İşe akşamları giderdi.
İşi vardiyalı gece 24:00'de gidiyordu. Diğer gün saat 2-3 arası tekrar işe gidiyordu. Ama iş çıkışı çoğu kez zamanında
eve gelmezdi. Saatinde gelmediği için çok kızardım kendisine. Hiçbir zaman nereye gittiğini söylemezdi. Tiyatroya, folklara gidiyordu. Eve geç geldiği zaman
'arkadaşlarımdaydım' diyordu. Ayten çok
kararlıydı. Meral'le araları çok iyiydi.
Meral bizim eve geliyordu. Meral saz çalıyordu, Ayten
türkü söylüyordu. Ayten evde hep 'Dağlara gel
dağlara' türküsünü söylüyordu. Ayten son zamanlarda çok
mutluydu, her zaman kahkaha atıp gülerdi. Hep türkü söylüyordu. Ben genç kızdır,
belki bir şeyler vardır diyordum."
Ayten'in annesi Ayten'in de her genç kız gibi
birisini sevdiğini, belki de aşık olduğunu
düşünüyordu. Evet, Ayten aşıktı, o devrime aşıktı. Sevinci ve coşkusunun kaynağı buydu.
Kardeşi
Ali Korkulu:
"Ayten çok başarılı bir
öğrenciydi. Okulda
sürekli takdir ve teşekkür alıyordu. Lise üçü Aydın'da okudu. Ayten
çocuktan çok
severdi. Zaten ilk gözaltısıda 6 yaşındaki yeğenim Emrah'la oldu. CHP'den alınmışlardı. Yeğenim gazetede Ayten'in resmini görmüş, evin içindeki konuşmalardan da Ayten'e birşeyler olduğunu anlamış gazeteyi alıp odadan dışan çıktı ve orda ağlamaya başladı. Daha önceden de sürekli Ayten
nerede diye soruyordu. Ayten yoldaşlarını çok
severdi. Meral'i de çok severdi. Meral sürekli bize gelip giderdi. Meral çok fedakar bir insandı. Ayten'le
Meral her zaman birlikteydiler. Onlar
birlikte gömülmek isterlerdi ve de birlikte gömüldüler."
(Yukarıdaki anlatımlar, 17
Şubat 1996 tarihli, Zafer Yolunda Kurtuluş
dergisinin 32. sayısında yayınlanmıştır.)