Aysun
SABAN'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Bir yoldaşı anlatıyor:
“Bana
tutsak düşmeyeceğim” diyordu. Dediği gibi de oldu Hünkâr ablanın. O çok sevdiği
şarkıdaki gibi gecelerin ayaz olduğu dağlara gitti doğruca. Son şeker bayramında
mezarlıkta bütün şehitlerimizle tek tek vedalaştı. Hepsinin başına gitti. Gazi
mezarlığından ayrılacakken koştur koştur yeniden dayının başına gitti. Bu sefer
yalnızdı. Cebeci’de Seyhan Doğan’ın mezarını elleriyle temizledi. Su döktü.
Mezarın resmini çekti, biraz da toprak aldı. Sevda nedir iyi biliyordu Hünkâr
abla. Kendisi gibi sevdiğini bir daha göremeyecek bir yoldaşına, Kenan abiye
götürüyordu onları belki de.
Aysun
Gençliğin sakiniydi. Her olayda daima sakindi. Birinin bir yerine bir şey olsun
“aman abartmayın” derdi ama yoldaşlarına çok özenirdi. Gizli emekçiydi.
Gençlikte bir yer pis mi, Aysun gördüyse temizlerdi, tiksinmezdi hiç.
Rahatça
konuşabilirsin Aysun’la. Bırakıp gidenlere “önce
kendimize bakalım, bir yanlışımız var mı? Her bırakanda bir eksiğimiz vardır”
derdi.
…
Bir de çok güzel gülerdi. Kocaman gözleri, uzun kirpikleri vardı. Hataylı
Arap’tı zaten. Arap bir kadın vardı, uzun boylu, güzelce. Onun sesini çok
seviyordu. Gece nöbette açıp açıp izliyordu, izlettiriyordu herkese.
Aysun
emekçiydi, daha 21 yaşında (95’li) sorun çözer, sorunları görür tartışırdı. Her
gençlik gibi geri yanları da vardı. Aşmasını bilirdi. Eleştiriyi kabul ederdi.
Amcası Ali Saban Filistin’de şehit düştü. Ailesi hareketimizi tanıyan
ailelerimizdendi.
Ailesi
yoksul bir aileydi. Ablası ailenin tek çalışanıydı. Yoksulluğu gören bir
arkadaşımızdı. Devrimcilik kararı alması
hızlı oldu.
Şafak abi ve Çiğdem ablanın emekleri üstünde Aysun’un
anısı önünde saygıyla eğiliyorum.”