Aşur KORKMAZ'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
Yoldaşlarının, kitle ilişkilerinin
anlatımlarından:
“GÖZÜM
ARKADA KALMAYACAK...”
Aşur Alevi ve Türk milliyetindendir.
Devrimci-demokrat bir ailenin üç çocuğunun en
büyüğüdür. Ailesi ve çevresinin etkisiyle genç yaşlarda devrimci mücadeleyle
tanışır.
Beyoğlu Ticaret Lisesi'nde okurken Liseli gençlik
içinde örgütlenir. Bir süre sonra siyasi nedenlerle okuldan atılır. Zor bela
ailesinin de ısrarıyla Bayrampaşa Ticaret Lisesi'ne kayıt yaptırarak öğrenimini
sürdürür. Bu dönemde Gazi Mahallesi'nde kalmaya başlar, faaliyetlerini de Gaziosmanpaşa
bölgesinde yürütür.
Artık Liseli Dev-Genç'in aktif bir üyesidir. Zeki ve
pratik yanlarıyla öne çıkmayı başarır. "Sosyalizm bitti", "Tek
kutuplu dünya" safsatalarının ortalığı kapladığı günlerde, birçok dar ve
kitlesel eylemler içinde; korsanlar, basın açıklamaları, otobüs-kahvehane
konuşmalarında, işgallerde yer alır.
91 Mayıs'ında Gazi Mahallesi otobüs durağında A.
Haydar Çakmak ile beklerken çantasında molotofla
birlikte yakalanır. Bu nedenle 3-4 ay Bayrampaşa Hapishanesi'nde tutuklu kalır.
Hapishaneden çıktıktan sonra bir süre sıkıntılar
yaşamaya başlar. Ancak bu kendisiyle yaşadığı çatışmanın ortaya çıkardığı
sorunlardır. Darbecilik ihanetinin olduğu dönem tavrı nettir. Bu dönemler
kendini geliştirip yenilediği yıllardır.
94 yılında tekrar aktif olarak Nurtepe
mahallesinde faaliyetlere başlar. Bilgi ve birikimini örgütlenme içinde yer
alan kişilere aktararak onların ve örgütlülüğün gelişimini sağlar.
İnsan ilişkilerinde sıcaktır. Her kesimle rahat
ilişki kurarak kendini sevdirir. Olgunluğu ve yerli yerinde konuşmasıyla
insanlarda etkiler yaratır.
Çalışma yaptığı mahalleden bir arkadaşı Aşur için şunları söyler:
"Aşur'u 95 yılında
tanıdım. Ona saygıyla yaklaştığım konu şundan oldu: Mahallede artan uyuşturucu
ve kahvelerde oynanan kumardan dolayı bunlara bulaşan, kumar oynayanları teşhir
etmesi ve gerekenleri yapmasıydı. Her zaman mütavazıydı.
Herkesle ilgilenir, kimseyi kırmazdı. Her zaman çaylarımızı o ısmarlardı izin
vermezdi bize... Gerçekten böyleydi. Mahallede herkesçe sevilirdi. Çocukla
çocuk, yaşlıyla yaşlı... yeri gelir şakacı, yeri gelir
ciddi olurdu."
Aşur her koşulda kendini
geliştirmesini bilir. Günlük gazeteleri takip etmekten güncel sohbetlere kadar bir çok konuda sürekli ve düzenli bir çaba içindedir.
Sorumluluklar aldığı dönemde partinin kuruluşu ilan
edilmiştir. Haberi aldığında kabına sığmaz, coşkusunu herkese yansıtır. Umudun
adını sıcağı sıcağına duvarlara nakış nakış işleyenlerden
birisi de odur. Asılan pankartlarda, yapılan eylemlerde en öndedir.
Bu dönem kitleselleşmeye ve yayılmaya başladığımız
dönemdir. Israrlı ve programlı bir çalışma ile ilişkilerin gelişmesi ve dergi
okurlarının arttırılması sağlanır. Öyle ki, kampanya çerçevesinde Nurtepe-Güzeltepe'de 350-400 adet
satılan dergi Aşur'un da yoğun çalışması ile 700-1000
adet arasına çıkar.
Aşur örgütlülüğü ve ilişkileri
geliştirip büyütme çabasına aynı şekilde ailesini de katar. Mücadele etme
konusunda ailesini kabullendirir. Onların da mücadele etmesi için uzun uğraşlar
verir. Kardeşlerine devrimci olmaları için öğüt verir. Aile ilişkileri ve
devrimciliğe bağlılığı için kardeşi şunları söyler:
"Bizim evde sözü geçerdi.
Yani nasıl söyleyeyim, babam dahi onu dinlerdi. Evdekileri devrimcilik
konusunda ikna etmişti. Kimse ona yapma, etme’ demezdi. Ev ilişkilerinde çok
iyiydi, yine çevrede de öyle. Sözünü dinletirdi.
Mesela bana da sürekli devrimci olmamı öğütlerdi. Herşeyi bunun üzerine söylerdi. Derslerim kötü olduğunda
'okumadan devrimci olunur mu' derdi."
...
Sadece aile ilişkileriyle sınırlı değildir
öğreticiliği. Çevresiyle de benzer ilişkiler geliştirir. Sorun ve sıkıntılar
için çözümlere kafa yorar.
Onun için devrimcilik halkın yaşadığı sorunları
hissedip önderlik edebilmektir. Yine bir anlatımla devam edelim:
"Dergi okurlarımızdan ve bir parça ekmeğini
bizimle paylaşan yoksul aileler vardı. Unutmuyorum bir keresinde 'bu ailelerin
neye ihtiyacı var' şeklinde liste çıkarmıştık. Öneri Aşur'dan
gelmişti.
2 evin çatısı onarılacaktı. 2-3 eve yakacak
alınacaktı, kimi evlere eşya vb. Aşur o zaman çalışıyordu,
ilişkileri de iyiydi.
Hafta sonu 2 evin çatısını onarmak için 8-10 kişilik
gönüllü bir ekiple işe koyulduk. Kiremit, tahta, naylon... Sonrasında evin
badanası, sabahtan akşama kadar sürmüştü ama bitirilmişti.
Bütün mahalle etkilenmişti. Bu konuda bizleri de
biliyorlardı. Dayanışma, paylaşımı görmüşlerdi. Açıkca
hissettiler o anı. Sonra evlere yakacak alınmıştı. O an Aşur'un
mutluluğunu anlatamam. Böylesine yürek vardı O'nda.".
...
Sakin ve olgundur. Kızdığında sevdiklerine karşı
öfkesini kontrol ederek içine atmasını bilir ama hasmına karşı onu zaptetmek zordur.
Buca-Ümraniye katliamlarında sokağa ilk fırlayıp
yoldaşlarını sahiplenenlerin başındadır. Patlayan molotoflarda
yakılan, adalet uygulanan yerlerde onun imzası vardır. Ve bunlar sıcağı
sıcağına yaşanırken önderliğin tutsaklığında yine eylemlerin, çalışmaların
örgütleyenlerindendir.
Merkezi bir yerde önderliğin devasa bir pankartı
asılacaktır. Mekanizmada teknik bir sorun çıkması üzerine elleriyle pankartı
sarkıtır. Ancak hesapta olmayan nedenlerle bir tarafı açılmaz pankartın; yarım
açılır. Olay farkedilmesine rağmen pankartı asmak
için uğraşan başaramayınca kendini riske atandır. Sahiplenme duygusudur o an
yaşadığı. Aynı zamanda başarmak için didinendir. Benzer şekilde çok sefer dönüp
yarım kalan işi tamamlamıştır. Ve önderliğin özgürlüğüyle coşan, halay çeken,
polis kurşunları ardından koşanların içinde o da vardır.
Gazi ayaklanmasında Nurtepe'de
halkı sokağa döküp öfkesiyle yol kesen, Gazi'ye yürüyen kitleyi örgütleyen, en
önde olanlardan biridir.
Gazi'de ayaklanma süresince çatışır, molotof yapar. Ayaklanmanın en önünde yer alandır. Yazılan
pankartta onun emeği vardır, dahası öfkesi vardır.
Ardından gelişen Nurtepe
direnişinde yine en öndedir. Barikatların kurulmasından direnişin bitirildiğini
ilan eden molotofun atılmasına kadar herşeyinde yeralandır.
Nerede direniş varsa Aşur
oradadır.
Gazi ayaklanmasının alanlara taşınmasında, mahalle
örgütlenmesi ve yeni kurulan Halk meclisleri çalışmasında aktif yerini alır.
Çok geçmeden yeni sorumluluklar alarak farklı
bölgelerde görevler üstlenir. Çağlayan, Gültepe, Sanayi
Mahallesi, Alibeyköy mahallelerinde sorumluluk alır, faaliyetlerde
bulunur. Çalışma yaptığı her bölgede kalıcı etkiler yaratmayı başarır. Ondan
sonra bölgede çalışma yapan arkadaşların, ilişkilerimizden sık sık Aşur hakkında güzel şeyler,
olumlu şeyler duyması bunun etkilerinin, güvenin kanıtıdır.
Sibel'in şehit düştüğü ve cenazesinin verilmediği süraç içerisinde günlerce süren eylemlerde Sibel'in evinin
önünde bekleyen, işgali örgütleyenlerden biridir.
Sibel'le başlayan süreç aynı zamanda mücadelenin
daha da keskinleştiği dönemlerdir. Operasyonlar ve halkın adaleti iç içedir.
'95 Buca ve '96 4 Ocak Ümraniye katliam operasyonları yaşanır. Aşur anında kitleyi sokağa dökerek cevap verir.
Molotoflarıyla hesap sorar. Yoldaşlarına bağlılığın, onlar için hesap sormanın,
öfkenin adıdır o an.
Aynı günlerde çoktandır istediği silahlı ekiplere
katılma düşü de gerçekleşir. '96 yılı başlarında silahlı ekiplerin bir
savaşçısı ve ekip komutanı olarak hazırlık yapar. Zeliha
Ertürk de Aşur'un çabası ve
emeğiyle ekip savaşcısı olarak yerini alır. Kısa bir
süre sonra, 96 yılının mart ayında gözaltına alınıp tutuklanır. Bu gözaltı onu
"yıkar". Ekip adına bir eylem yapamadan tutsak düşmenin ezikliğini
yaşar. Şube ve cezaevinin ilk yılları "yenilgiye" uğradığı dönemdir.
Kabullenemez bunları.
Ancak onun için en önemlisi bağlılıktır, vefadır. En
gerilediği dönemlerde dahi onu ayakta tutan, yeniden toparlanmasını sağlayan bu
güçtür.
Kendisinden bekleneni bilir ve bu güveni boşa
çıkarmamak için kendini kendini toparlar ve mücadelesini
büyütür.
...
Onu tanıyan bir yoldaşı o günler için şöyle
diyecektir:
"Dşarıda beraber
çalıştığım ilk yoldaşlarımızdan biriydi Aşur. Nice anıya
ortaklık ettik. Nice yokluğa... Nice badireler atlatıp soluk soluğa kaldık. Sevincin
en güzellerini yaşadık, hüznün en acılarını kattık yüreğimize. Güldük,
öfkelendik, yokluklardan yaratmayı beraber, omuz omuza başardık.
Ve sonra mücadelenin gereği, doyamadan erken
ayrıldık. Yıllar sonra mapusta karşılaştık. İlk
günler 'bizim Aşur'umuza ne oldu' demek zorunda kalmıştım.
Sonra dimdik yürüyen Aşur'umuzu görmenin mutluluğuyla
dolmanın sevincini yaşadım."
...
Mütavazidir Aşur,
ilişkilerinde kırıcı olmaz. Araştırır, yazar, okur, sorar, öğrenir ve yaşamıyla
öğretir.
Alevi olmasından dolayı bu konuda kapsamlı
araştırmalar yapar; bunları paylaşır; yazıya döker.
Yine halk önderleri üzerine araştırmalar yapar.
Bilgeliğiyle öne çıkar. Yerli yerinde ve yapıcı konuşmalarıyla karşısındakini
çok rahat ikna eder, kavratır. Yalın ve sadedir.
Bu konuda iki ayrı anlatımda nasıl ilişki kurduğu,
nasıl etkiler yarattığı daha yakın görülecektir.
"Müthiş bir etkileme gücü vardı. Konuşupta etkilemediği yok gibiydi. Buna en güzel örnek
Canan'dır (Kulaksız). Canan'la bir kez açık görüşte sohbet etmişti. 18 Aralık
günü Aşur'un eline geçen mektupta "Aşur abi siz oradan, biz buradan
yıkacağız bu duvarları" demişti Canan.
19 Aralık sonrası yazdığı 5
mektubunda da Aşur abimiz
bizi izliyor... Aşur abimi
çok özledim’ diyecekti Canan."
"Emekçidir Aşur.
Çeşitli nedenlerle sorun yaşayan yoldaşlarımız olurdu. Aşur
onlarla ilgilenenlerin başında gelirdi. Zaman ayırır, sorunu çözmeye çalışırdı.
Saatlerini o yoldaşlarla geçirirdi.
İstisnasız her insanımızın sevdiği, gülen yüzüyle,
sıcak bir yürekle karşılaşacağını bilen bir yoldaşımızdı."
...
Uykusu ağırdır. Bu konuda sıkıntılar yaşadığı
olmuştur. Ama uykusunun yanı sıra uykusuz geceleri de fazladır. Bazı geceler
kaptırır kendini Mao'nun, Stalin'in, devrim önderlerinin kitaplarına ya da yazı
başında araştırma yapıyordur.
Hapishane direnişleri olduğunda 3-4 günlük işgal
dönemlerinde hiç uyumadan bekleyenlerden biridir.
Anma, kutlamalarda, dahası yaşamda emekçidir.
Pankartların özenle asılması ve toplanmasından, yeri geldiğinde tiyatronun bir
sahnesinde rol alandır. Çay dağıtan, servis yapandır.
Özcesi Aşur örgüt
insanıdır, eğitmendir, yöneticisidir.
O, gelişen özellikleri, azmi ve kararlılığı ile
temsilcilik için hazırlanan yoldaşlarımızdan birisi olur.
Ölüm Orucu gönüllüsüdür artık.
1. Ekipte yerini alır. Coşkusu kabına sığmaz. Onu
tanıyanlar koşup ziyaretine gelir. Ziyaret kabinlerinde yaşanan
duygusallıkların aksine o, cenazesinin nerelerden geçeceğini coşkuyla
anlatandır.
Ziyaretçiler 'o nasıl söz' deseler de, Aşur nettir söylediklerinde.
Yolculuğa çıktığı andan itibaren okumasını ve
yazmasını aksatmaz. Daha çok öğrenmek ister. Sohbetlerinde yine öğretmeye mütevazice devam eder. Birşeyler bırakmak
ister.
Aşur sadece anı yaşayan değildir.
Mücadelenin bin yıllık tarihine bir halka olacağını bilerek, yaşayacağını,
yaşatılacağını bilerek gönüllüler kervanına en önde katılır.
O çok istediği ve bir o kadar da emin olduğu bandını
kuşanırken bile sıradanlığını yitirmeden yoluna devam eder.
Operasyon olasılığı netleşince "Feda" der.
Dilekçesini tereddütsüzce imzalar, idareye teslim eder.
19 Aralık gecesi yine öndedir. Fırat'ı uğurlayalı
saatler geçmiştir. Artık sıranın kendisine geldiğini belirtir.
13-14 havalandırmasının kapısında "son" hazırlığını
yapar. Birazdan namlusundan fırlayan mermi gibi saplanacak zulmün kalelerine.
Tek tek sarılıp öper,
kucaklar geride kalanları. Alnından öptürür usulca. Saatlerini, eşyalarını
devreder yoldaşlarına.
Verdiği emeğin bilincindedir o
an. Bu nedenle devrim yürüyüşümüze kıvılcım çakıp giderken Gözüm arkada kalmayacak’ diyerek çıkar havalandırmaya.
Kolları açık, alev kanatlı Boran'dır Bayrampaşa semalarında artık.
***
Bir yoldaşının anlatımından:
“Büyük
bir nehir gibi”
Biraz Aşur’u anlatayım sana. Aslında sen
de kısa sayılmayacak birdönem onunla kaldın. ama pek iyi tanıyamadın. Bunun nedeni Aşur’un utangaç ve çekingen
olması... Bu yapısından dolayı herkes onun hakkında farklı farklı
şeyler düşünmüştür hep. Olumlu düşünenler de vardır, olumsuz düşünenler de. Ama
olumsuz düşünen daha fazladır. Bu da onu fazla tanımamaktan kaynaklıdır.
Evet Aşur
sessiz, sakin, soğukkanlıdır. Bilmem bilir misin, büyük güçlü ırmakların
yüzeyi, üst kısmı yani, sakindir hep. Hani kibrit çöpü atsan gitmeyecekmiş
gibidir. Ama içine girip iki adım attın mı seni alır sürükler, sürükler,
sürükler... duramazsın bir daha. Gücüne karşı
koyamazsın. İşte böyleydi Aşur. Görünüşte sessiz,
sakin... Ama onu tanıdın mı bir, o zaman coşkusunu heybetini anlarsın. Bu
içeride de, dışarıda da böyleydi.
Bir de çok sevilirdi Aşur.
Dışarıda pek çok aile için “Aşur” demek yeterliydi. Kapı hemen
açılıverirdi. Herkeste mutlak bir sempati bırakmıştır. Bir de emek vermekten
çekinmezdi. Kimseden hiçbir şeyden emeğini esirgemezdi.
Ve tuttuğunu koparırdı o. Bir
işin içinde Aşur mu var, ya da Aşur’a bir iş mi verildi, gerisini
merak etme. Ne pahasına olursa olsun onu yerine getirirdi. Ki bunu aldığı son
görevde de kanıtladı bildiğin gibi.
Boynu biraz bükük geldi hapishaneye. Boynu eğikti
ama yere düşürmedi. Uzanan eli tuttu, başı dikleşti. Ve dimdik gitti. Giderken “gözüm arkada kalmıyor” dedi.
Özcesi... Aşur demek
emekçilik, mütevazilik, başeğemezlik,
halka vatana bağlılık, düştüğünde kalkmasını bilmek demekti.