Arslan BİLGİNi yoldaşları,
yakınları anlatıyor:
Bir Yoldaşı Anlatıyor:
Mütevazi, uyumlu bir insandı. İnsanlara elinden
geldiği kadar yardım eden, sevecen birisiydi. Hiç kimseye bağırdığını,
sinirlendiğini duymadım.
Onun kliniğinde çalışıyordum. Aramızda patron-işçi
ilişkisi değil, dostluk-yoldaşlık ilişkisi vardı. 15 Ekim 1996 günü saat
04.00'de TEM'e bağlı sivil polislerce gözaltına
alındım. Bana Arslan'ın öldürüldüğünü söylediler. Tabii
ki inanmamıştım. Çünkü daha önce gözaltına aldıklarında da bana aynı şeyi söylemişlerdi.
O'nun hiç kimseyle bir sorunu yoktu. Polisler olayı, olayın şoku içindeki
kardeşi Kurtuluş Bilgin'in üzerine yıkmaya çalışıyorlar. Biz kimin yaptığını
biliyoruz. Bu bölgede ilk kez yapılan bu katliama da sessiz kalmayacağımızı
haykırıyoruz.
(Bu anlatım Halk için Kurtuluş dergisinin 19 Ekim 1996 tarihli, 2. sayısında
yayınlanmıştır.)
***
Arslan Bilgin'in Bir
Arkadaşı Anlatıyor
Sevgili dost, güzel insan... Uzaktan duyduğumuz acı
ve zulüm bugün işte yüreğimizi burmakta. Yaşam en yalın gerçekliğini kalleşçe
sergiliyor. Ve ölümlerin, öldürülmelerin ardından gözyaşı ızdırap...
Neden? Neden sevgili Arslan?...
Sana sıkılan kurşun neyi susturmayı amaçlıyordu... Sorular yaşamı zorlaştırıyor...
Ve zorluklar yaşam yolunda yaşamak için savaşı dayatıyor. Artık sloganlar
yetmiyor. Bu suskunluk, bu tembellik bitmeli. Ama nasıl? İşte, devlet terörü
seni aldı aramızdan. Düşüncen, duyarlılığın kaldı geriye. Kafamızı taştan taşa
vurmak yerine neden taşları sökmeye çalışmıyoruz, bilmiyorum. ... Sevgili Arslan, senin katledilmen, senin gibi mücadeleci insanların
katledilmesi, bizim de mücadele azmimizi arttırdı. Bu kalleşliği durdurmak, bu
düzeni döktüğü kanda boğmak için daha fazla çalışmamız gerekiyor. Bunun için sana
söz vermiyorum. Sözüm kendime.
Olağan yaşamında olağanüstü çalışma azmin ve insan
sevgin yüreğimi ısıtıyor. Övgü dolu sözler, ölümler için ne kadar özgür, hür
bir dünya bilincimizi yenileyen, tazeleyen sözlerin kaldı geriye. Günlük
yaşamda veteriner Arslan'a, olmayan kedime tedaviler
uygulatırdım. Bu "kedi muhabbeti" beni sana borçlu çıkardı. Söz dönüp
dolaşıp, aydınlığa, bilince, kurtuluşa gelirdi, farkında olmadan. Senden
öğrendiklerim, devam ediyor senden sonra da...
(Bu anlatım Halk için Kurtuluş dergisinin 19 Ekim 1996 tarihli, 2. sayısında
yayınlanmıştır.)
***
Kendini Halkına Adamış Bir Aydındı Aslan
Bilgin
Aslan Bilgin Tokat'ın Turhal
ilçesinde yaşayan bir veteriner. İstanbul'da okumuş. Okul bittikten sonra yeniden
memleketine dönmüş.
Turhal'da sokaktan geçen herkese Aslan'ı
sorabilirsiniz. Herkes çok iyi tanır. Turhal'ın en sevilip sayılan insanıdır
desek kesinlikle abartılı olmaz. Çünkü insanlar onu anlatırken yere göğe
konduramıyor.
"Efendiydi,
dürüstü, mertti",
"gece
yarısı dağ köylerinden gelen telefonlara dahi gider kesinlikle nazlanmaz geri
çevirmezdi",
"her
gün onlarca insan gelir evine, civar köylerden ilçelerden akıp gelirler, hiç
boş kalamazdı",
"dağlardan
inmezdi her gün dağ köylülerinin hayvanlarına bakmaya giderdi",
"tek
düşmanı polisti çok gözaltına alındı, siyasi bir şey olursa hemen Aslan'ı
alırlardı",
"O'nun
için herkes DHKP-C'Ii der. Gerillaya yardım ettiği
söylenir. Polis çok tuttu ama hiç bir şey tutturamadı. Yiğit çocuktu Aslan",
"ailesi
çok sever desteklerdi ama başına bir şey geleceğinden korkarlardı. Polis
sürekli evini gözlerdi".
Sorduğumuz Turhal'lılar
böyle anlatıyorlardı Aslan Bilgini. Aslan Bilgin, babası Mustafa Bilgin ve
annesi Sakine Bilgin, 15 Ekim gecesi evlerinde katledildiler. Katliamı kimse duymadı,
görmedi. Her şey çok profesyonel yapılmıştı. Katledildiklerinde Aslan da annesi
ve babası da yataklarında uyuyorlardı. İşin garip tarafı o saatlerde kapı
gıcırdasa duyacaklarını söyleyen komşulardan gece saat 04.00'a kadar ayakta
olanlar bile tek bir ses duymazken tüm aile fertleri kafalarına sıkılan tek kurşunla
öldürülüyorlar. Kapı hiç zorlanmadan açılıyor, evde bir talan karışıklık yok,
büyük bir ihtimal ile susturucu kullanılıyor ve her üç cesette yatakta
yorganları üzerlerine örtülü uyur vaziyette bulunuyorlar. ...
"Aslan'ın tek bir düşmanı yoktu polisten başka".
Sorduğumuz insanlar fısıltı halinde şunu söylüyorlar "ilk aklımıza gelen kontrgerillanın
yaptığı oldu."
(Bu anlatım Halk için Kurtuluş dergisinin 26 Ekim 1996 tarihli,
3. sayısında yayınlanmıştır.)
***
Sevgili Dost, Yürekli Yoldaş;
Turhal'da demokratik mücadelenin örgütlenmesinde
senin büyük emeğin vardı. Şimdi canını da kattın. Muharrem yoldaş şehit
düştüğünde sen "ağlayamadım, gözyaşımızı içeriye kinimizi dışarıya vurmalıyız"
demiştin ve cenazenin hazırlıkları için tüm enerjinle koşturmuştun.
Düşman her zaman olduğu gibi sizlerden korkusunu
gizleyemedi ve cenazelerinizi kaçırdı ama herşeye
rağmen beşyüz insanın sizi uğurlamasına engel
olamadı.
Güzel ustam. Bana ilk verdiğin Mücadele gazetesini
ve ilk tanıştırdığın devrimci insanı, o an söylediğin sözleri hiç
unutmayacağım. Düşman için sen her zaman önemliydin. Gözaltılarında
işkenceyle yıldıramıyorlardı seni. Birçok öğrencin Tokat dağlarını
güzelleştiriyordu. Bunu onlar da biliyordu. Senin baş eğmezliğin gibi ailenin
tavrını da tanıyorlardı. Her gözaltına alınışında baban ve tüm çevrenin seni
sahiplendiğini ve yanında olduklarını hep görmüşlerdi. O yüzden aileni de
katlettiler. Ama bitiremeyecekler. Geride yüzlerce Arslan
var. Mustafa Amca, Sakine Teyze var. Halk var. Katletmekle bitiremeyecekler.
... Katillerinizi de biliyoruz. Kontrgerillayı
hepimiz tanıyoruz. Düşman bu kadar kalleş olmasaydı seni asla sağ alamazdı.
Biliyorum yoldaş sen teslim olmazdın. Bir anın vardı hatırlar mısın? Ne çok
gülerdik ona. Bir gece rüyanda yoldaşlarına pusu kurulmuş görüyorsun. Uyur gezer bir halde yataktan fırlıyor, pencereyi açarak
ıslık çalıyorsun. Bu taraftan kaçın diye yapmışsın. Seni uyandırıp yatağına
götüren de Kurtuluş'tu. Uyurken bile bilinç altındaki
kavgan ön plana çıkıyordu.
Bir duysan yoldaş. Bir duysan çevre
köylüleri senin için neler söylüyorlar. O kadar güzel şeyler anlatıyorlar ki,
gurur duyuyoruz. "Fakir babasıydı, gücü olmayandan para almazdı, elimiz
ayağımızdı, onu vuran eller kırılsın" diyorlar. Öfkeliler.
Sana "Arslan Baba
derdik. Şimdi babasız kaldık yoldaş. Ama sen rahat uyu. Arslanlar
ölmez biliyorsun. Yüzlerce Arslanımız var geride. 15
Ekimlerde çok şey yapacağız yoldaş. Sana söz veriyorum. Döktükleri her kanın,
yaktıkları her canın hesabını verecekler. Hesabını soracağız yoldaş emin ol
buna. Senin bıraktığın yerden aynı gür sesle biz devam ettireceğiz
türkülerimizi. Seni katletmekle bizi, aileni katletmekle ailelerimizi
yaramayacaklar.
BİR YOLDAŞIN.
(Bu anlatım
Halk için Kurtuluş dergisinin 2 Kasım 1996 tarihli,
4. sayısında yayınlanmıştır.)