Ali Duran Eroğlunu Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Bir Yoldaşı Anlatıyor:

 

Çevresinde sessiz, sakin, mütevazi ve alçak gönüllü kişiliğiyle dikkati çek­mişti. Orta halli bir ailenin çocuğuydu. Öğrenme tutkusu yüksek, araştıran, inceleyen sorgulayan yanlarının güçlü olmasıyla birlikte coşkulu ve kararlı bir kişiliğe sahipti. Bu özellikleriyle mücadelemize gönül vermesi ve pratik içeri­sine girmesi tanışmamızdan kısa bir süre sonra gerçekleşmişti. O sorgula­yandı... Darbe ihaneti karşısında tered­dütsüz bir şekilde doğru olan tavrı almış ve tereddütsüz bir şekilde mah­kum etmişti, öyle ki, gerek Önderimiz, gerekse onun nezdinde hareketimize karşı dil uzatan, çeşitli uydurma söy­lentileri yaymaya çalışan bir gruba karşı anında tavır geliştiren ve bize yakışır bir çalışma içine girerek karşılarına dikilip hesabını sormuştu.

Sivas'ta canlar yakılırken, O da için için yanmıştı ve soracağız hesabını di­yerek yine o kararlı ve bir o kadar coş­kulu yanlarının etkisiyle eylem öneri­sinde bulunmakta gecikmemişti. Arka­daşlar durmamak gerekir, sessiz kal­mamak gerekir; eylemimizi Turhal'da yapalım, Turhal'ın tüm köylerini, her mahallesini her sokağını dolaşalım, halkımızı sokağa dökelim. Ali Yoldaş bunun yanında bugüne denk düşen önerileriyle birlikte bu düşünceleri di­ğer devrimci-demokrat güçlerle bir bü­tünlük içerisinde hayata geçmesi nok­tasında öngörülü bir bakış açısına sa­hipti, yetenekli bir yoldaşımızdı.

Sivas Madımak katliamının protesto eyleminin tartışmaları sürecinde dev­rimci-demokrat olarak bilinen çevreler­le oluşturulan ortak platformda şu so­nuca varılmıştı; "Böyle bir eylem için ortalık çok sıcak, provokasyona geli­riz, polis kitleyi tarar, biz sadece İçişle­ri Bakanlığı'na vb. kınama telgrafları çekelim bu yeter..." O ise, böyle bir kararın çıkacağını öngörerek bunu ya­parken bir taraftan da kendi hazırlığı­mızı yapalım önerisine katılmıştı... On­daki kararlılık eylemimiz İçinde de vardı. Tutuklanmıştı. Bir aylık cezaevi sürecinden sonra dışarı çıktığında, İlk önerisi "gerillaya katılmak, savaşmak istiyorum" olmuştu. Kırların zor oldu­ğu, uykusuzluğa, yorgunluğa hazır ol­mak gerektiği anlatılarak "Hazır mı­sın?" dendiğinde: "ölmeye, öldürmeye hazırım!" diyecekti. Gerillalarımızın To­kat dağlarına adım attığını duyduğun­da, O, şehirde konumlandırılmasına rağmen ısrarla katılma isteğini yinele­mişti. Ailesinin ona olan bağlılığının güçlü olması ve her türlü düzen ola­naklarını sunmalarına rağmen "bu dü­zenden hiçbir beklentim yoktur" diye­rek sürdürmüştü ısrarını.

Ali Yoldaş 1994 yılının birinci ayında gerillaya katılmıştı. O da artık özlemle beklediği gerilla yaşantısıyla tanışmış ve bu vatanın özgürleşmesi için elde silah Tokat-Sivas dağlarında dolaşan bir Halk Kurtuluş Savaşçısıdır.

Halk kurtuluş savaşımızda O da di­ğer yoldaşları gibi Bahattinlerin, Ahmet KARLANGAÇ'ların, Rıfatların bıraktığı bayrağı bizlere devrederek Sivas dağ­larında şehit düştü. Tüm şehitlerimizin anıları önünde saygıyla eğiliyorum.

Sivas Şehitlerimizi Halk Kurtuluş Savaşımızda Yaşatacağız!

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

 

Gerilla olmana az bir zaman kalmıştı ki hareketimizle, perspektifimizle ilgili bir tartışmada (toplantıda) oportünistlere karşı radikal değildin. Tartışmalardan toplantılardan uzak durmaya çalışıyordun. Üzülüyordum için için, Ali Duran yoksa mücadeleden soğuyor mu diye. Ve sana kızıyordum. Seninse yüzünde anlamlı bir tebessüm hakimdi. Sana kırgınlığımı, kızgınlığımı sen Tokat'tan çekildikten sonra dağa çıktığını duyduktan sonra kendime çevirdim. Ve yüzündeki anlamlı tebessümün anlamını işte o zaman anladım.

Ailenin ekonomik durumunun iyi olmasına, düzenle çelişkinizin ekonomik yönden derinleşmemesine rağmen kendini halkının toprağına, özgür vatana adaman bizler için örnek oldu. Sizleri düşündükçe eksiklik ve zaaflarımızı daha acımasız eleştirmek ve sizlere layık yoldaş olma yolunda ilerliyoruz. Kavgamızda neferimiz, öğretmenimiz oldunuz. Size layık olabilmek İçin yeminimiz var. Sizin gibi bizim de şiarımız, her şey özgür vatan İçin.

 

***

 

Bir yoldaşı anlatıyor:

 

Dağlardaki gerilla, bozkırda zulmün yoksulluğun başkaldırısıdır. Kapitalizmin yarattığı ahlaki çöküntüyü, bencilliği görmüştü Ali Duran yoldaş. Devrimcilerin verdiği mücadele onu derinden etkiliyordu. Mutlu olmadığını söylüyordu, oysa bunu anlattığı yoldaş bazen gece inşaatlarda kalmak zorunda kalıyordu, ama o mutluyum diyordu. Ali Duran yatağım bazı geceler bana batıyor derdi, kafamdan devrimciler geçiyor, ne yapıyorlar, kalacak yerleri var mı diye düşünüyorum diyordu.

Muharrem Özdemirle tanıştığında nasıl da sevinmişti. Tam da Sivas katliamı yaşanmıştı, bir şeyler yapmak gerekiyordu. Hemen korsan gösteride görev almak istediğini söylemiş ve ondaki devrim ateşi artık alevlenmişti. Sessiz sakin görünüşünün altında yatan fırtına gibi kişiliği çıkmıştı ortaya. Tokatta verilen her görevi yaptı, ama onun yüreği dağlarda idi. Tokat Sivas dağlarında şahan olmak, zulmü dağlardan kuşatmak istiyorum diyordu. Öyle de yaptı, doksan dört yılında gerillaya gitti. Tam yirmi yaşındaydı, ömrünün baharındaydı.

29 ocakı 30 ocaka bağlayan gece telefonun acı acı çalması beni yerimden kaldırmıştı. Şahanlar, yıldızlar kaydı diyordu telefondaki ses; Muharremi almaya gidiyoruz, sabaha burada ol diyordu. Yarım saat geçmeden yine telefon Ali Duran diyordu. Beynim zonkluyordu, ama şaşırmıyordum, fırtına gibi öfkeli savaşçıları, bir fırtınada bekledik. Kalabalıktık, üç yüz kişi kadar özel timin, jitemin kuşatmasını yarıp geldik yanlarına. Sivas yolu üzerinde Kargın köyündeydik, herkes onların yanındaydı, öğrenciler, işçiler, köylüler, kimler yoktu ki ve sen adeta ayağında lastik ayakkabın, başında puşinle gülümsüyordun...

 

Geri