Ali YILMAZ'ı Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:

 

 

Bir Arkadaşı Ali'yi Anlatıyor

 

Bir zamanlar yalnızca bir sorumuz vardı insanlara; çekiliyor musun, çekilmiyor musun? Böyle bir şey için yapılması gereken konuşmaların hiçbirine zamanımız yoktu. Direkt bir soruydu.

Onun cevabı da direkt oldu, hemen kabul etti. Düşünün, yeni bir insan, böyle bir teklifi sevinçle, gözlen parlayarak kabul ediyor.

12 Temmuz'un ona zor geldiğini hatırlıyorum. O, hiçbir şey yapamamanın öfkesiyle doluydu: "Biz dolduracağız o yerleri." diyordu.

Çok açık bir insandı. Konuşurken, acaba söylemediği bir şey var mı diye düşünmezsin hiç. Neşeli ve espriliydi. Utangaç, hani deyim uygun düşerse köy delikanlıları gibiydi. Ve sevimli.

Yüzüne baktığınızda çocuk, neşeli ve sevimli bir tip. Ama konuştuğunda hem dinleyen, alan, hem de bir şeyler verebilen büyüklüğü vardı. O, ilk direkt sorudan bir süre sonra, bir kez daha bu kez tüm ayrıntılarıyla uzun uzun konuşulmuştu. Yanıt olarak yalnızca gülümsemişti önce... "Bunlar anlatılıyordu, biliyordum, bunun çocuk oyuncağı olmadığını biliyordum. Hareketimizi tam olmasa bile tanıyorum. Ve ben hareketimin insanıyım. Evet, zor ama yoldaşlarımız başardı bunu. Ben de başaracağım." demişti sonra da. Ondan bir gram şikayet, sızlanma duymadım hiç.

Paylaşma yanıysa çok güzeldi. Her an yoldaşlarını düşünen, en ufak olanağı yoldaşları, hareketi için değerlendirmeye çalışan bakışı vardı. Örneğin evde atılacak sıradan bir eşya, onun için önce bu açıdan bir değerlendirme konusuydu. Sorumluluk yanı, devrimci mücadele içinde yer aldığı kısa süreyle kıyaslanamayacak ölçüde gelişmişti. Düşünüyor, dikkat ediyor, aldığı işi en iyi ve en güvenli biçimde yapmak için hiçbir şey eksik bırakmıyordu.

O, tertemiz bir devrim savaşçısının yalın, mütevazi örneğidir.

 

(Bu anlatım, Haziran Yayınevi tarafından yayınlanan Bayrağımız Ülkenin Her Tarafında Dalgalanacak adlı broşürden alınmıştır.)

 

Geri